DENiZ YILDIZI


Join the forum, it's quick and easy

DENiZ YILDIZI
DENiZ YILDIZI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Yunan iddiaları

Aşağa gitmek

Yunan iddiaları Empty Yunan iddiaları

Mesaj tarafından Metin Gümüş 2008-05-21, 20:58

Sözde soykırım ve 'Küçük Asya katliamı'...

Yunan iddiaları

Türkiye ile sorunlarını çözmek için samimi olduğu görüntüsü vermeye çalışan Yunanistan'ın bazı tutumları çelişki yaratıyor. 19 Mayıs'ın sözde 'soykırım' günü, 14 Eylül'ün ise 'Küçük Asya Katliamı' olarak anılması yaklaşımın somut örnekleri...Yunanistan, kendi politikası doğrultusunda Ege'de 'dostluk' oluşturmaya çalışırken, gerçek niyeti Enosis'i andıran yaklaşımlarıyla ortaya çıkıyor. Türkiye'nin karşı politikası ise yok.

Dr. Meşküre YILMAZ
Gazi Üniversitesi


Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919'da Samsun'a 9. Ordu Müfettişi olarak İstanbul'da bulunan işgal kuvvetlerin (İngiltere)den vize alarak çıkmıştı. İstanbul'da işgal kuvvetlerinden habersiz bir kuşun dahi uçması mümkün değildi. O tarihte İstanbul'da görevli bulunan Yüzbaşı Benett daha sonra yayınladığı anılarında ordunun en seçkin subaylarının bulunduğu gruba vize vermek konusunda kendisinin tereddütlü olduğu ama vizenin verildiğini anlatmıştır.(1)

Mustafa Kemal'in Samsun'a müfettiş olarak gönderilmesinin nedeni Rumların orada karışıklık çıkarmalarıydı. Kasım 1918 sonlarından itibaren, Samsun civarında bazı huzursuzluklar İstanbul'daki İngiliz makamlarına iletilmeye oradan da Londra'ya yansımaya başlar. Pontuscu çetelerin taşkınlıklarını önlemek için Batum'dan Aralık 1918 başlarında 15. Fırka Samsun ve Sinop'a gelir. 17
Ocak 1919'da Samsun'daki Amerikan Tütün Şirketinin "bütün Müslümanların ve bilhassa köylülerin silahlandırıldığı" yolundaki bir raporu Londra'ya gönderilir. Durumu düzeltmek maksadı ile İngilizler 9 Mart 1919'da Samsun'a 200 kişilik bir müfreze çıkartırlar, 30 Mart'ta Merzifon'u işgal ederler. Bu olaylar yerli Rumları daha da coşturur,bayram yaptırır. Çoğu Rum asıllı asker kaçağı 300 kişi Türk köyleri ile çatışma halindedirler.

MUSTAFAKEMAL'İN GÖREVLERİ

9. Ordu müfettişliğine tayin olan Mustafa Kemal Paşa'ya görevi ve yetkileri ile ilgili olarak 6 Mayıs 1919 tarihinde bir talimatname verilir. Paşa'nın Samsun bölgesinde yeniden huzur ve sükunu sağlaması bu yörede perakende bir şekilde varlığından bahis olunan silah ve cephaneyi toplatılarak depolara yığıması, korunması,yine yapıldığından söz edilen şuralar ile bunların asker toplama
girişimlerini önlenmesi istenmektedir. Bu görevi yerine getirebilmek için de geniş selâhiyetler verilmektedir. Müfettişlik mıntıkası Trabzon, Erzurum, Sivas, Van illeri ile Erzincan ve Canik müstakil
livalarını kapsayacak, bütün idari makamlar doğrudan emri altında bulunacaktır. Müfettişlik bölgesine komşu vilayetler ile Diyarbakır,Bitlis, Mamüretû'llaziz (Elazığ), Ankara, Kastamonu gibi müstakil livaları ve kolordu kumandanlıkları görevinin yapılması sırasında verilecek bütün doğrudan doğruya emirleri dikkate alacaklardır.

Mustafa Kemal Nutuk'da bu kadar geniş yetkinin isteği üzerine kendisine verildiğini belirtmektedir.(2)

Vahdettin'in Mustafa Kemal'i Anadolu'ya Milli Mücadeleyi başlatmak, teşkilatlandırmak üzere gönderdiği şeklindeki yorumlar hayal ürünüdür. O devirde, Mustafa Kemal hariç, bütün ülkeyi
kapsayacak bir kurtuluşu düşünen var mıydı?

9. Ordu Müfettişi olarak Mustafa Kemal'in Samsun'a çıktığı 19 Mayıs 1919'dan iki gün önce bu şehre Ermeni kilisesinde Papaz Kevark Ipranossian, Birinci Dünya Savaşı'ndan önce veya savaş
sırasında Rusya'ya kaçan Rumlardan 580'i geri döner.(3) Aynı gün 100 kadar İngiliz askerinin, bir kısım hayvan ve malzemeleri ile Samsun'a çıktığı ve İngiliz askerlerinin bir kısmının Sivas'a gönderileceğinin öğrenilmesi üzerine Samsun'daki İngiliz temsilciliğine konu ile ilgiyi sorulan yazıya cevap verilmesi Mustafa Kemal tarafından sadaret makamına bir telle bildirilir. İngilizlerin mütarekeye uymadıkları,istedikleri yere asker çıkarttıkları, bu durumun önlenmesinin Babıâli,tarafında sağlanmasının gereği belirtilir.


Bu arada Pontuscular faaliyetlerini çetecilik üzerine yoğunlaştırmışlardır. "Pontus Cemiyeti ve şubelerinin daha Birinci Dünya Savaşı sırasındaki Rus işgali ile başlayan çalışmaları sonunda, Çarşamba, Samsun ve Bafra civarı ile Trabzon ve yöresindeki Rum köylerinde depolanan silahlar gençlere ve askerden kaçan Rumlara dağıtılıp çeteler kurulmuş bulunuyordu. Bu çeteler, Türk köylerini yakmaya ve Türkleri öldürmeye başlamışlardı. Savaş içinde Pontus çetelerinin ilk hedefi, Türkiye'yi zayıf düşürmek, Türk ordusunu meşgul ederek dolaylı destek sağlamak, Türk ordusunu arkadan vurmak ve sonuçta bölgedeki Rum varlığını ispatlayarak Türkiye'nin yenilmesi halinde egemenliklerini gerçekleştirmekti.(4)

Mustafa Kemal Samsun'a gittiği ilk günlerinde bu çetelerin hücum ve tahribine maruz kalan Müslüman halkın şikâyetlerini dinlemiştir.

Mustafa Kemal 21 Mayıs'ta Samsun'daki İngiliz subaylarıyla da görüşür, anlatılan durumu onlar da kabul ederler.İzmir'in işgaline atıfta bulunularak Osmanlı Devleti'nin kendi kendisini idare edemeyeceği, bunun için birkaç sene "ecnebi müdahale ve vesayetine" ihtiyacı duyulduğu düşüncesinde olduklarını söylerler. Bu görüşmeyi Hurst'da da aynı gün İstanbul'a Amiral Calthorpe'a yolladığı raporunda belirtir.

Mustafa Kemal, Hurst'a verdiği cevapta Türklerin yabancı idareden hoşlanmadığını, işgale de razı olmadığını, "Milletin bugün yek-vücut olup hakimiyet-i Millîye esasını" hedef edindiğini,bunun içinde şimdiki hükümeti bütün varlığı ile desteklediğini ona itaat ettiğini söyler.

Mustafa Kemal'in kanun hakkında İstanbul'a çektiği telgraflar Bakanlar Kurulunda aynı gün görüşülür. Başka girişimlerden de haberdar edilmesi konusunda Samsundaki komutana telgraf geçilir.(5)

Mustafa Kemal'in Samsun'daki ve Havza'daki faaliyetleri İngiliz Subayları ve onlara yakın çevrelerce yakından izlenmektedir. Havza'da 30 Mayıs Cuma günü camide ve ardından da Belediye binası önünde birer özel toplantı yapıldığını, Mustafa Kemal'in bulunup konuşmadığı oradaki Rum papazı tarafından Samsun'daki metropolite metropolitte Hurst'a bildirir.(6)


Görüldüğü gibi Mustafa Kemal'in 9. Ordu müfettişi olarak görevlendirilme nedeni orada Rumlarla birlikte işgalci devletlerin çıkardıkları karışıklıklardır. Bu olaylarda başrolü oynayanlarda Rum din adamlarıdır. Yunanistan'ın bağımsızlığını sağlayan örgüt Etnik-i Eteriyadır. "Örgüt yardımlaşma kuruluşu" olarak ortaya çıkmış ve baş destekleyicisi İstanbul'daki Fener Patrikhanesi olmuştur.

MEBUS RUMLAR

Helenist ideolojide Enosis terimiyle simgeleşmiştir: Osmanlı ülkesindeki Akdeniz ve Karadeniz Rumlarını Yunanistan'a katarak büyük Yunanistan'ı kurmak (Megalo idea). Etniki Eteriya,(Konstantinopolis'i) İstanbulu'da kapsayan bu yayılmanın eylem organlığına yükseltilmiştir. 1908 yılında Meclisi Mebusan'da 20'e yakın Rum üye vardı. Bunlar Atina ile de ilişkilerini kesmemişlerdir. İzmir mebusu Karolidi Efendi Atina üniversitesinde öğretim üyesidir.(7) Burada Neyzen Tevfik'i de anmadan geçmek mümkün değildir. "Seni sordum deyus dediler, Şimdi o bizim partide mebus dediler." Yunanistan'ın kurulması sırasında olduğu gibi Millî mücadele sırasında da yine aynı şekilde din adamları ve Patrikhanenin en önde yer aldığını görüyoruz."İstanbul Rum Patrikhanesinde kurulan Mavri Mira Heyeti illerde çeteler kurmak ve idare etmek, gösteri toplantıları ve propagandalar yaptırmakla meşgul Yunan Kızılhaç'ı ve Resmi Göçmenler Komisyonu, Mavri
Mira Heyeti'nin çalışmalarını kolaylaştırmakla görevli Mavri Mira Heyeti tarafından yönetilen Rum okullarının izci teşkilatları, yirmi yaşından yukarı gençleri de içine almak üzere her yerde kuruluşunu tamamlıyor. İstanbul'daki merkeze bağlı bulunan Pontus Cemiyeti hiçbir engelle karşılaşmadan kolaylıkla ve başarıyla çalışıyor" (Cool

Bu örgütler bir taraftan can, mal ve namus güvenliğini tehdit ederken diğer taraftan emperyalizmin bildik yöntemlerini sahneye koydular. 1830'lardan başlayarak Osmanlı Devleti içinde açılan ve ana amaçları Hıristiyanlığı yaymak olan "Misyoner Okulları" öncelikle, devlet içindeki gayrimüslim vatandaşları kendi menfaatleri ve politikaları çerçevesinde kullanabilmek için onlara
milliyetçilik bilinci aşıladılar.

Osmanlı Devleti'nin bütünlüğünü parçalamak için çalışmalarının bir sonucu olarak Türkiye'nin değişik yerlerinde olduğu gibi Merzifon'da da "Merzifon Amerikan Koleji" açılmıştır. Pontus fikrinin Anadolu'da yayılmasında önemli katkıları olan Merzifon Amerikan Koleji eylemlerini Mondros Mütarekesinden sonra da sürdürmüş ve İstanbul Pontus Örgütü'nün bir şubesi gibi çalışmıştır. 1920 yılı
sonlarında okula yapılan baskından pek çok Pontus örgüt yayını, kitap ve haritaları ele geçirilmiştir.(9)

Karadeniz Bölgesindeki Rum çeteleri: Birinci Dünya Savaşı sırasında ve özellikle de Mütareke Döneminde amaçlarına ulaşmak üzere, Türk ve Müslüman halkı sindirmek, Türk nüfus yoğunluğunu
azaltmak için, Türk köylerini yakıp yıkmaya ve Türkleri katletmeye giriştiler. Pontus isyanının bastırılmasından sonra katliamlar 12 bölgede yoğunlaştığı anlaşılıyordu. Bu bölgeler şunlardır: Bafra,
Samsun, Çarşamba ve Terme, Amasya, Merzifon, Köprü, Ladik,Gümüşhacıköy, Havza, Tokat, Erbaa, Zara. Buralarda Rumlar Türk köylerini ve çiftliklerini bastılar. Beşikteki bebekten ihtiyarlara
kadar halkı öldürdüler. Köyleri ateşe verdiler, yağma ,gasp ve akıllara gelebilecek her türlü zulmü yaptılar.(10)

Milli Mücadele sırasında Anadolu'da çıkan isyanlar içinde en son bastırılan Pontus'çuların çıkardığı isyanlardır. 1923 yılında Pontus çetelerinin isyanları tamamen bastırılmıştır. Bu olaylar sırasında, Pontus çeteleri tarafından 1.817 Türk öldürülmüş, 3.723 ev yakılmış 1.800 civarında soygun ve gasp olayı gerçekleştirilmiştir.Buna karşılık bu mücadele sırasında 1.118 Rum çeteci öldürülmüştür.(11)

YUNANİSTAN'IN İDDİASI

Sonuç olarak Millî Mücadele'nin başarıya ulaşmasına paralel olarak imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile bölgede kalan Rumlar, mübadele ile Yunanistan'a göç etmişlerdir. Mübadele gereğince
1.104.216 Rum göç etmiştir. Bu sayının 182.169'u Karadeniz Bölgesinden giden Rumlardır.

Amaç kin ve nefret tohumları ekmek olmadığına göre Türklere yönelik olayların ayrıntılarına burada girilmeyecektir. Buna rağmen Yunanistan günümüzde, 1916-1923 yılları arasında, o zaman
Türkiye'nin Doğu Karadeniz bölgesinde yaşayan Rum Ortodoks nüfusunun,günün Türk makamlarının sistematik imha politikasının kurbanı olduğunu ve bundan kurtulanların, ancak Yunanistan'a sığınmakla canlarını kurtardıklarını iddia etmektedirler. 24 Şubat 1994 tarihinde, Yunan Parlamentosu "19 Mayısı" Pontus Rumlarının Türklerce Katlinin Anma Günü" olarak kabul etmiştir. Karar, 7 Mart 1994'te Cumhurbaşkanı Kostantin Karamanlis tarafından da onaylanarak yürürlüğe girmiştir.

14 Eylül ise "Küçük Asya Helenleri"nin Türk Devleti tarafından soykırıma uğratılışlarını Anma Günü" olarak kabul edilmiş ve 25 Ağustos 1999'da Yunanistan'da yasallaşmıştır.(14 Eylül, 15 Mayıs
1919'dan itibaren Anadolu'yu haksız bir şekilde işgal eden Yunan askerinin Urla'dan Türk topraklarını terk ettiği tarihtir)

Türkiye'de kurulan ve Pontus iddiası güden örgütlerin Fener Rum Patrikanesi ile ilişkileri belgelerle sabittir.Günümüzde Patrikhane daha da ileri giderek "ekümenik patrik" yani "cihan patriği" yada "evrensel", dünyadaki bütün Ortodoksların başı olduğu iddiasındadır. Lozan'a rağmen daima resmi kabullerde (O'nu çağıranlar da başta ABD Büyükelçiliği olmak üzere) bu sıfatını yurt içinde ve dışında kullanmışlardır. Bu da yetmiyormuş gibi yine Lozan'a rağmen İstanbul Rum Fener Patrikhanesi'nin Sen Sinod Meclisi'ne yabancı uyruklu üyeler ataması, ekümenik sıfatını fiilen ele geçirmeye çalıştığı ve bütün dünyaya Ortodoksların İstanbul'dan yönetildiği tezini kabul ettirme çabası içinde olduklarını göstergesidir. Ayrıca Bartollomeos'un Sen Sinod Meclisi'ne atadığı 12 kişiden 6'sının yabancı metropolitten oluşmasını ABD'nin Patrikaneyi bir üst olarak görmesinden kaynaklandığı yolunda düşüncelerde mevcuttur.(12)

Altı kişiden birisinin Amerikan Ortodoks kilisesi Başpsikopsu Demetrious olduğu (ki Başbakan R.T. Erdoğan kendiside Ocak 2004'de ABD'de de görüşmüş ve başbakandan ısrarla Heybeliada Ruhban
Okulu'nun açılmasını talep etmiştir) dikkate alınırsa bu görüşlerin doğru tespitler olduğu anlaşılır. Atanan ikinci kişi İngiliz Ortodoks Kilisesi'nin başı Başpsihopos Gregonos Kıbrıs doğumlu ve Makarios'un öğrencisi, Üçüncü kişi Girit Başpsikoposu Timotheos, dördüncü kişi ise Yeni Zelanda Rum Lobisini kuran Dionysios beşinci kişi İznik Metropoliti İoannis ve altıncı kişi, Rodos Metropolitidir. (13) Yeni Patrik büyük ihtimalle bu dört kişi içinden seçilecektir. Böyle bir durumda İstanbul'un durumu da yavaş yavaş netlik kazanmaya başlayacak ve Türkiye'nin paylaşılma süreci hızlanacak.(14)

Patriğin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması gerekir. Ancak 1946 yılında döndüğümüz zaman Patrikhaneyi kullanarak içişlerimize nasıl karışıldığını ve kural tanınmadığını görürüz.

İLK GERİ ADIM

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Patrikhane de iki kutuplu savaşın bir parçası haline getirilmiştir. Amerikalılar, 1946'da Patrik olan V. Maksimos'un Rus ajanı olduğunu düşündükleri için onun
görevden istifası sağlanır. Yeni Patrik ise 18 seneden beri ABD'de yaşayan Athenegoras'dır. Athenegoras, Türkiye'ye Başkan Truman'ın İnönü'ye yolladığı özel bir mesaj ile gelir ve derhal Türk
vatandaşlığına kabul edilir. Bu Türkiye'nin Fener Rum Patriği meselesinde attığı ilk geri adımdır.(15)

Bütün Rum ve Emperyalist güçlerin planlarına karşılık Türkiye'nin planı, nedir? Cevabı yetkililer verecektir herhalde.

Emperyalist güçlerin ve Yunanlıların politikaları belli. Rumlar dün de bugün de politikalarını tamamen etnik temele oturtmuşlardır. Bu politikaların değişmez hedefi "Enosis"tir. Peki Türkiye'nin politikası ve hedefi nedir. Esas olan budur.

Türkiye'nin Lozan'a rağmen verdiği tavizlere karşılık Batı Trakya'da yaşayan Türkler Lozan ile sağlanan haklar bir tarafa AB'ne üye bir ülke de insan hakları ihlali altında yaşıyor.

Ayrıca yine bu konularla iç içe olan 14.02.2008 tarihinde çıkarılan Vakıflar Yasası ve Karadeniz ile Trabzon üzerinde oynanan oyunlar da ayrı bir yazının konusu olacak kadar önemlidir.

Tekrar üzerinde durmak gerekirse amaç düşmanlığı körüklemek değil, tam tersine dostluğun Ege'de kalmaması. Kalıcı dostluğun sağlanabilmesi için sorunların ortaya konması tek taraflı tavizlerle değil, gerçekçi yaklaşımlar çözüm getirilmesidir.

Dipnotlar:

1- Benett, John; Godolphin "Witness", Turnstone Books, Londra 1947, s.14

2- Göyünç, Nejat; Atatürk ve Milli Mücadele, İstanbul, 1984,s.68-69

3- Göyünç.Nejat, a.g.e.,s.72

4- Güler, Ali; Sorun Olan Yunanlılar ve Rumlar, Ankara, 2007, s.85

5- Sertoğlu, Mithat; "Mustafa Kemal'in Samsun'dan gönderdiği iki Mühim, rapor", Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Sayı.14.s,8-9

6- Şimşir, Bilal;İngiliz Belgelerinde Atatürk, Ankara, 1973,79. I-III.TTK Yayını,s.15-16

7- Tunaya, Tanık Zafer, Türkiye'de Siyasi Partiler Cilt I. İkinci Meşrutiyet Dönemi, 2.Baskı 1988,s.504

8- Atatürk, Mustafa Kemal; a.g.e., s.47

9- Güler, Ali; a.g.e.,s.83-84.

10- Güler,Ali; a.g.e.s.86-87

11- Bulut, Arslan; Çift Başlı Yılan, Ankara, 2005,s.109

12- Bulut, Arslan, a.g.e.,sf.60)

13- Cihan, Süleyman Sefer; Adım Adım "Fener Patrikhanesi Devleti'ne", Yeni Batı Trakya Dergisi, Sayı 180, s.37-38

14- Bulut Arslan;a.g.e.,s.61

15- Özdağ, Ümit; "Patrikhane ile devam edelim 2" Yeniçağ, 13 Temmuz 2006

Yunan iddiaları Ata10

Cumhuriyet Gazetesi - Strateji Eki 19.05.2008 S:16-17
Metin Gümüş
Metin Gümüş
ALTIN ÜYE
ALTIN ÜYE

KATILIM ÖDÜLÜ : Yunan iddiaları On11
Erkek
Mesaj Sayısı : 152
Yaş : 61
ŞEHİR : İstanbul
Meslek : Emekli
Öğrenim Durumu : Üniversite
Aldığı Teşekkür : 5
Kayıt tarihi : 06/05/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz