Türkiye ve Türkleri gel de sevme!
1 sayfadaki 1 sayfası
Türkiye ve Türkleri gel de sevme!
Türkiye ve Türkleri gel de sevme!
Takriben 900 bin km2 yüzölçümü olan Türkiye AB tarafından nasıl sevilmesin ki! Avrupa ülkelerinde ne yeraltı ne de yerüstü kaynakları var. Örneğin Almanya`nın altını eşelesen çıka çıka kömür çıkacaktır. Ne petrol var ne de değerli madenler. Yerüstüne bakıyorsun, sanayi ülkesi olduğu için, ufak tefek tarlalar hariç, ekilip biçilecek, tarım yapılacak alan toprak yok. Bahar geldi mi, toprağı, üzüm bağları çilek tarlaları, mısır tarlaları, biarzcık buğday tarlaları süslerler. Hepsi o kadar!
Öteki Avrupa ülkeleri Almanya`dan farklı mı? Asla! Bu ülkelerde eskiden, geçimlerini diğer ülkeleri (Asya, Afrika, Güney Amerika) sömürerek temin ediyorlardı. Yavaş yavaş bu sömürülen ülkeler bağımsız olmaya başlayınca ve sömürecek bir şeyleri kalmayınca, başka ülkeler aramaya başladılar bu Avrupalılar.
20 yüzyılın ilk yarısında ellerine bir fırsat geçmişti; Çöken Osmanlı topraklarına çöreklenmek. Fakat bu istekleri kursaklarında kaldı. Biri geldi, bunların rüyalarına son verdi. Sömürülmek istenen ülke Türkiye, buna mani olan da takdir ettikleri, ama hiç sevmedikleri adam da Mustafa Kemal idi.
O`nun ölümüne üzüldüler, ama bir yandan da sevindiler, çünkü onlar için yeni bir umut doğmuştu! Öyl de oldu. Zaman onlara çalıştı.85 yıl sonra, 900 bim km2 li Türk topraklarının altında ve üstünde yatan hazineye el atmak üzere harekete geçtiler. Rüyalarının gerçekleşmesi için, başka yolu tercih ettiler. Nedir bu yol? Türkleri sevmek! Bizi o kadar seviyorlar ki, sevgi azalmasın diye AB`ne almak istemiyorlar. Uzaktan sevmek! Türkler nasıl sevilmesin ki... Ülke keşfedilmemiş bir ülke. El değmemiş yerüstü ve yeraltı kaynakları, değil iştahları kabartmak, baş döndürüyor. Avrupalı hizmet için, Türkleri seviyorlar ya, bütün mağazaları kendi malları ile , caddeleri arabalarıyla doldurdular. Ve topluma şu mesajı da verdiler: “Tükete bildiğiniz kadar tüketin, biz sizler için uğraşıyor.”
Avrupa`da yaşayan 4, 5 milyon Türk var. Hiç bunlar unutulur mu? “Oldu olacak, onları sömürelim” diyerek, arasıra bizlere kızsalar da, evlerimizi yaksalar da, sevdiklerini(!) göstermek için, Türk usülü bir yönteme baş vurmuşlar. Deutsch Bank. Bu banka, Osmanlı Devleti dönemin de Deuyce Bank adı altında faaliyet gösteriyordu. Almanya`da yaşayan Türk toplumunun cebindeki veya başka bankalarıdaki birikimleri, iştah kabarttığından, kendi bankalarına çekmek için, Avrupalı Hürriyet aracılığı ile gördüğünüz ilanla Türk toplumunu “Bize gelin. Burada Türkçe konuşan elamanlar ve “Tavşan kanı” çay sizi bekliyor” diyerek kendine çekmek istiyor. Deutsche Bank, bunu çok iyi yapıyor. Türklere hizmet vermek için elinden geleni yapıyor. O kadar ki, bank kartına, “nazar boncuğu” nu bile koymuşlar. Yani sizin anlayacağınız, biz Türklere hizmet o biçim!
Böyle bir hizmeti bizim kendş bankalarımız bile yapmıyor! Hizmette kusur etmeyen Deutsche Bank, ayrıca www.bankamız.de internet aracıyla Türkçe hizmet vermektedir.
Beutsche Bank bir Alman bankasıdır. Peki, nasıl bizim bankamız olabiliyor? Almanya`da birçok bankalar var ve bunlar da yalnız Türklere değil bütün yabancılara hizmet vermektedirler. Şimdi onlar bizim bankamız değiller mi?
İşin bence en acıklı olanı yanı nedir biliyor musunuz? Bir Türk gazetesinin, bizleri yani Türkleri yönlendirmesidir.
Bizi bizden daha iyi anlayan, hazinenin nerede olduğunu bilen Avrupalı, ister hükümet yetkilisi olsun ister bankacı, bu kaynağa sahip olmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Verdikleri hizmette sadece ve sadece Türkçe bilgi ve çay! 48 yıldır burada yaşayan türkler üç aşağı beş yukarı birkaç kelime Almanca bildiklerine göre, Türkçe hizmetin ne anlama geldiğini siz anlayınız! Faiz oranı aynı olduktan sonra, çayı evde içer, daha iyi faiz veren başka bir bankaya giderim, eğer aklım varsa...
Ama “Sezar`ın hakkını Sezar a vermeli” sözünde olduğu gibi, adamlar çok akıllı! Sevmedikleri halde, seviyormuş gibi görünerek, Türklere gerek Türkiye`de gerekse Avrupa`da hizmet elini(!) uzatmak için birbiriyle yarış halindeler.
Allah her insana akıl vermiş. O halde biz Türkler de verilen bu aklı yerinde ve zamanında kullanmasını bilelim.
Dr. Yüksel Cavlak
Takriben 900 bin km2 yüzölçümü olan Türkiye AB tarafından nasıl sevilmesin ki! Avrupa ülkelerinde ne yeraltı ne de yerüstü kaynakları var. Örneğin Almanya`nın altını eşelesen çıka çıka kömür çıkacaktır. Ne petrol var ne de değerli madenler. Yerüstüne bakıyorsun, sanayi ülkesi olduğu için, ufak tefek tarlalar hariç, ekilip biçilecek, tarım yapılacak alan toprak yok. Bahar geldi mi, toprağı, üzüm bağları çilek tarlaları, mısır tarlaları, biarzcık buğday tarlaları süslerler. Hepsi o kadar!
Öteki Avrupa ülkeleri Almanya`dan farklı mı? Asla! Bu ülkelerde eskiden, geçimlerini diğer ülkeleri (Asya, Afrika, Güney Amerika) sömürerek temin ediyorlardı. Yavaş yavaş bu sömürülen ülkeler bağımsız olmaya başlayınca ve sömürecek bir şeyleri kalmayınca, başka ülkeler aramaya başladılar bu Avrupalılar.
20 yüzyılın ilk yarısında ellerine bir fırsat geçmişti; Çöken Osmanlı topraklarına çöreklenmek. Fakat bu istekleri kursaklarında kaldı. Biri geldi, bunların rüyalarına son verdi. Sömürülmek istenen ülke Türkiye, buna mani olan da takdir ettikleri, ama hiç sevmedikleri adam da Mustafa Kemal idi.
O`nun ölümüne üzüldüler, ama bir yandan da sevindiler, çünkü onlar için yeni bir umut doğmuştu! Öyl de oldu. Zaman onlara çalıştı.85 yıl sonra, 900 bim km2 li Türk topraklarının altında ve üstünde yatan hazineye el atmak üzere harekete geçtiler. Rüyalarının gerçekleşmesi için, başka yolu tercih ettiler. Nedir bu yol? Türkleri sevmek! Bizi o kadar seviyorlar ki, sevgi azalmasın diye AB`ne almak istemiyorlar. Uzaktan sevmek! Türkler nasıl sevilmesin ki... Ülke keşfedilmemiş bir ülke. El değmemiş yerüstü ve yeraltı kaynakları, değil iştahları kabartmak, baş döndürüyor. Avrupalı hizmet için, Türkleri seviyorlar ya, bütün mağazaları kendi malları ile , caddeleri arabalarıyla doldurdular. Ve topluma şu mesajı da verdiler: “Tükete bildiğiniz kadar tüketin, biz sizler için uğraşıyor.”
Avrupa`da yaşayan 4, 5 milyon Türk var. Hiç bunlar unutulur mu? “Oldu olacak, onları sömürelim” diyerek, arasıra bizlere kızsalar da, evlerimizi yaksalar da, sevdiklerini(!) göstermek için, Türk usülü bir yönteme baş vurmuşlar. Deutsch Bank. Bu banka, Osmanlı Devleti dönemin de Deuyce Bank adı altında faaliyet gösteriyordu. Almanya`da yaşayan Türk toplumunun cebindeki veya başka bankalarıdaki birikimleri, iştah kabarttığından, kendi bankalarına çekmek için, Avrupalı Hürriyet aracılığı ile gördüğünüz ilanla Türk toplumunu “Bize gelin. Burada Türkçe konuşan elamanlar ve “Tavşan kanı” çay sizi bekliyor” diyerek kendine çekmek istiyor. Deutsche Bank, bunu çok iyi yapıyor. Türklere hizmet vermek için elinden geleni yapıyor. O kadar ki, bank kartına, “nazar boncuğu” nu bile koymuşlar. Yani sizin anlayacağınız, biz Türklere hizmet o biçim!
Böyle bir hizmeti bizim kendş bankalarımız bile yapmıyor! Hizmette kusur etmeyen Deutsche Bank, ayrıca www.bankamız.de internet aracıyla Türkçe hizmet vermektedir.
Beutsche Bank bir Alman bankasıdır. Peki, nasıl bizim bankamız olabiliyor? Almanya`da birçok bankalar var ve bunlar da yalnız Türklere değil bütün yabancılara hizmet vermektedirler. Şimdi onlar bizim bankamız değiller mi?
İşin bence en acıklı olanı yanı nedir biliyor musunuz? Bir Türk gazetesinin, bizleri yani Türkleri yönlendirmesidir.
Bizi bizden daha iyi anlayan, hazinenin nerede olduğunu bilen Avrupalı, ister hükümet yetkilisi olsun ister bankacı, bu kaynağa sahip olmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Verdikleri hizmette sadece ve sadece Türkçe bilgi ve çay! 48 yıldır burada yaşayan türkler üç aşağı beş yukarı birkaç kelime Almanca bildiklerine göre, Türkçe hizmetin ne anlama geldiğini siz anlayınız! Faiz oranı aynı olduktan sonra, çayı evde içer, daha iyi faiz veren başka bir bankaya giderim, eğer aklım varsa...
Ama “Sezar`ın hakkını Sezar a vermeli” sözünde olduğu gibi, adamlar çok akıllı! Sevmedikleri halde, seviyormuş gibi görünerek, Türklere gerek Türkiye`de gerekse Avrupa`da hizmet elini(!) uzatmak için birbiriyle yarış halindeler.
Allah her insana akıl vermiş. O halde biz Türkler de verilen bu aklı yerinde ve zamanında kullanmasını bilelim.
Dr. Yüksel Cavlak
Yüksel Cavlak- YAKUT ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 370
Yaş : 89
ŞEHİR : Recklinghausen
Meslek : doktor
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 485
Kayıt tarihi : 16/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz