Evin orta bacası
1 sayfadaki 1 sayfası
Evin orta bacası
(Prof. Emel Esin'in aziz ruhuna)
Dünyayı tanımaya başladığımda; evimizi de incelediğimi hatırlıyorum. Tek göz, penceresiz bir evdi. Dikdörtgen planlı bu evin girişinin tam karşısında büyük ocak bulunuyordu. Ocağın altına düzgün bir taş gömülüydü. Işık ve ısı merkezi bu ocak; kutsaldı. Örneğin, oraya asla tüküremezdiniz. Bu büyük odanın ortasında da tavanda bir delik bulunuyordu. Bu yuvarlak delik hep açıktı ve ışık da oradan geliyordu. Burası da kutsaldı...
Toprak damlı köy evlerinin hemen hemen hapsi böyleydi. Bu köyün Geygel denilen Türkmenleri; en az 2000 sene önceye dayanan ve Türk mesleği olan demircilikle yaşamlarını kazanıyorlardı. Yazın yaylaya çıkıp çadırlarda kalıyor ve hayvancılıkla uğraşıyorlar; kışın da demirciliği sürdürüyorlardı. Tarım gelişip demircilik bırakılınca evlerin çatıları da kiremitle kaplandı; orta baca da yok oldu gitti.
ORDU-ORDUBALIK
Şu sıralar Prof. Emel Esin'in Kabalcı Yayınevi'nden çıkmış olan eserlerini okuyorum. Türk Kozmolojisi'ni bir solukta bitirdim. Elimdeki kitap ' Türklerde Maddi Kültürün Oluşumu'
Prof. Emel Esin; Türk tarihi üzerine araştırma yapan en seçkin isimlerden birisiydi. Allah rahmet etsin; onun eserlerini okumadan Türk tarihi üzerine konuşmak veya yazmak havailik sayılır. Ben; daha 1970'lerde Emel Esin'i keşfeden birisi olarak kendimi şanslı saymaktayım.
Türk toplumunun yönetim şekli, en az 2500 yıl öncesinden, Prof. Esin'in de ayrıntılarını gösterdiği üzere; ordu biçiminde örgütlenmiş bulunuyor.
Ordu sözcüğünü, Prof. L. N. Gumilev, 'orda' biçiminde veriyor. Onun orda ile ilgili yorumunu 'Yabancı Kaynaklara Göre Türk Kimliği' adlı eserimde aktarmıştım.
Orda; bazı Türkologların belirttiği üzere; bugün 'orta' diye bildiğimiz sözcüğün bir biçimidir.
Orta; merkez demektir; merkezde olanı anlatır.
Türkler'in atlı kültür yaşamının merkezinde yer alan çadır da ortasında bir direk bulunan evren modelli, dairesel bir yapıdır. Çadırın ortasında bulunan bacaya ' egme, oçok, sıruk, tügünük' gibi adlar verilir. Oçok, ocaktır. Tügünük, tütünlük olmalıdır. Sıruk ise evren merkezli çadırın ortasına dikilen sırıktır (çadır direği); ucu Gök Tanrı'nın sarayı olduğu varsayılan Kutupyıldızı'na uzanmış kabul edilir. Altun Kazuk adlı Kutupyıldızı 7 Hanımlar denilen, Türkçesiyle Yetiken, yani Büyükayı burcunun merkezini gösterir.
Orda veya ordu, yeryüzündeki haliyle göksel egemenliğin temsilcisidir. Ordu; toplumu yöneten gücün bulunduğu siyasal erki de anlatır. Bu gücün konakladığı yer ordu-balık, yani ordu-kenttir. Ordu kent; bugün, başkent diye anlatılabilir.
Merkezdeki gücü, göksel/tanrısal gücü de temsil eden siyasal ve toplumsal irade; kendisini askeri örgütlenme biçimine de sokmuştur. Bu yüzden de Türkler'in yönetici gücü; çevresindeki varlığını askerle sürdürmüş, askerle özdeşleştirmiştir. Ordu, siyasi merkez olduğu gibi askeri merkez de olmuştur. Türk kağanlarının otağı, eskiden 'kerekü' denilen bir siyasi, askeri, sosyal, ekonomik merkez durumuna gelmiştir. Buralarda 'ediz-ev(eb)' denilen kuleler (Ki sonradan minareye dönüşecektir), 'karşı' denilen beyler evi, köşkler yapılmış; merkezden çevreye doğru yapılar uzayıp gitmiştir.
Hemen belirtelim ki 'ordu' veya 'orda' 'dünyanın merkezinde bulunan hükümdar sarayı' olarak tasarlanmıştır. Türklerde, bu merkez ormanlı dağda (Ötüken yış) bulunmaktadır. Güneş ve ay onun çevresinde dönmektedir. Bu kozmik merkez, dört ana yönün kesiştiği noktada bulunmaktadır. Doğu; güneşin doğuşunu anlatır ve 'kün togısı' olarak adlandırılır. Güney; öğle vaktını anlatır ve adı 'kün ortusı'dır. Batı; güneşin batımını anlatır, adı da 'kün batısı'dır. Kuzey ise gece yarısını gösterir adı, 'tün ortısı'dır.
İşte Türk ordusu; böyle hem kozmik zamanın hem de siyasal, sosyal gücün merkezini anlatır. Bu merkez; öncelikle 4 yöne hükmettiğini gösteren dörtgen planlı yapılarla donatılmış; sonra da buralar balık (yani şehir) haline getirilmiştir. Başkente de ordu-balık denilmiştir.
Prof. Esin; ordu-balık yapılanmasının Osmanlı Devleti'nde Topkapı Sarayı da dahil olmak üzere; Batı etkisi ortaya çıkana değin sürdüğünü ortaya koymuştur.
Türk ordusunun bugün Türk halkı tarafından hala en güvenilir güç kabul edilmesinin sırrı işte buradadır. Türk milleti; dünya egemenliğine, işte bu 'ordu/orda' yapılanmasıyla uzanmıştır. Siyasi güçle askeri gücün iç içe geçtiği bu yapılanma; Türk halklarının ortak bir karakteri haline gelmiştir. Siyasal genlerimize işleyen ordu yapılanması yüzünden de bugün Türk askeri, kendisini siyasetin ayrılmaz bir parçası olarak görebilmektedir; millet de ondan böyle davranmasını istemektedir.
Toplum içinde zaman zaman yükselen askerin müdahale etmesi isteği; kökü çok eskilere dayanan ordu millet yapılanmasından kaynaklanmaktadır.
Siyasetçiler; bu gerçeği iyi bilmeliler ve ordu ile girdikleri çatışmalarda halk desteğinin bir zorunluluk durumunda öbür tarafa gideceğini hiç unutmamalılar.
Dünyayı tanımaya başladığımda; evimizi de incelediğimi hatırlıyorum. Tek göz, penceresiz bir evdi. Dikdörtgen planlı bu evin girişinin tam karşısında büyük ocak bulunuyordu. Ocağın altına düzgün bir taş gömülüydü. Işık ve ısı merkezi bu ocak; kutsaldı. Örneğin, oraya asla tüküremezdiniz. Bu büyük odanın ortasında da tavanda bir delik bulunuyordu. Bu yuvarlak delik hep açıktı ve ışık da oradan geliyordu. Burası da kutsaldı...
Toprak damlı köy evlerinin hemen hemen hapsi böyleydi. Bu köyün Geygel denilen Türkmenleri; en az 2000 sene önceye dayanan ve Türk mesleği olan demircilikle yaşamlarını kazanıyorlardı. Yazın yaylaya çıkıp çadırlarda kalıyor ve hayvancılıkla uğraşıyorlar; kışın da demirciliği sürdürüyorlardı. Tarım gelişip demircilik bırakılınca evlerin çatıları da kiremitle kaplandı; orta baca da yok oldu gitti.
ORDU-ORDUBALIK
Şu sıralar Prof. Emel Esin'in Kabalcı Yayınevi'nden çıkmış olan eserlerini okuyorum. Türk Kozmolojisi'ni bir solukta bitirdim. Elimdeki kitap ' Türklerde Maddi Kültürün Oluşumu'
Prof. Emel Esin; Türk tarihi üzerine araştırma yapan en seçkin isimlerden birisiydi. Allah rahmet etsin; onun eserlerini okumadan Türk tarihi üzerine konuşmak veya yazmak havailik sayılır. Ben; daha 1970'lerde Emel Esin'i keşfeden birisi olarak kendimi şanslı saymaktayım.
Türk toplumunun yönetim şekli, en az 2500 yıl öncesinden, Prof. Esin'in de ayrıntılarını gösterdiği üzere; ordu biçiminde örgütlenmiş bulunuyor.
Ordu sözcüğünü, Prof. L. N. Gumilev, 'orda' biçiminde veriyor. Onun orda ile ilgili yorumunu 'Yabancı Kaynaklara Göre Türk Kimliği' adlı eserimde aktarmıştım.
Orda; bazı Türkologların belirttiği üzere; bugün 'orta' diye bildiğimiz sözcüğün bir biçimidir.
Orta; merkez demektir; merkezde olanı anlatır.
Türkler'in atlı kültür yaşamının merkezinde yer alan çadır da ortasında bir direk bulunan evren modelli, dairesel bir yapıdır. Çadırın ortasında bulunan bacaya ' egme, oçok, sıruk, tügünük' gibi adlar verilir. Oçok, ocaktır. Tügünük, tütünlük olmalıdır. Sıruk ise evren merkezli çadırın ortasına dikilen sırıktır (çadır direği); ucu Gök Tanrı'nın sarayı olduğu varsayılan Kutupyıldızı'na uzanmış kabul edilir. Altun Kazuk adlı Kutupyıldızı 7 Hanımlar denilen, Türkçesiyle Yetiken, yani Büyükayı burcunun merkezini gösterir.
Orda veya ordu, yeryüzündeki haliyle göksel egemenliğin temsilcisidir. Ordu; toplumu yöneten gücün bulunduğu siyasal erki de anlatır. Bu gücün konakladığı yer ordu-balık, yani ordu-kenttir. Ordu kent; bugün, başkent diye anlatılabilir.
Merkezdeki gücü, göksel/tanrısal gücü de temsil eden siyasal ve toplumsal irade; kendisini askeri örgütlenme biçimine de sokmuştur. Bu yüzden de Türkler'in yönetici gücü; çevresindeki varlığını askerle sürdürmüş, askerle özdeşleştirmiştir. Ordu, siyasi merkez olduğu gibi askeri merkez de olmuştur. Türk kağanlarının otağı, eskiden 'kerekü' denilen bir siyasi, askeri, sosyal, ekonomik merkez durumuna gelmiştir. Buralarda 'ediz-ev(eb)' denilen kuleler (Ki sonradan minareye dönüşecektir), 'karşı' denilen beyler evi, köşkler yapılmış; merkezden çevreye doğru yapılar uzayıp gitmiştir.
Hemen belirtelim ki 'ordu' veya 'orda' 'dünyanın merkezinde bulunan hükümdar sarayı' olarak tasarlanmıştır. Türklerde, bu merkez ormanlı dağda (Ötüken yış) bulunmaktadır. Güneş ve ay onun çevresinde dönmektedir. Bu kozmik merkez, dört ana yönün kesiştiği noktada bulunmaktadır. Doğu; güneşin doğuşunu anlatır ve 'kün togısı' olarak adlandırılır. Güney; öğle vaktını anlatır ve adı 'kün ortusı'dır. Batı; güneşin batımını anlatır, adı da 'kün batısı'dır. Kuzey ise gece yarısını gösterir adı, 'tün ortısı'dır.
İşte Türk ordusu; böyle hem kozmik zamanın hem de siyasal, sosyal gücün merkezini anlatır. Bu merkez; öncelikle 4 yöne hükmettiğini gösteren dörtgen planlı yapılarla donatılmış; sonra da buralar balık (yani şehir) haline getirilmiştir. Başkente de ordu-balık denilmiştir.
Prof. Esin; ordu-balık yapılanmasının Osmanlı Devleti'nde Topkapı Sarayı da dahil olmak üzere; Batı etkisi ortaya çıkana değin sürdüğünü ortaya koymuştur.
Türk ordusunun bugün Türk halkı tarafından hala en güvenilir güç kabul edilmesinin sırrı işte buradadır. Türk milleti; dünya egemenliğine, işte bu 'ordu/orda' yapılanmasıyla uzanmıştır. Siyasi güçle askeri gücün iç içe geçtiği bu yapılanma; Türk halklarının ortak bir karakteri haline gelmiştir. Siyasal genlerimize işleyen ordu yapılanması yüzünden de bugün Türk askeri, kendisini siyasetin ayrılmaz bir parçası olarak görebilmektedir; millet de ondan böyle davranmasını istemektedir.
Toplum içinde zaman zaman yükselen askerin müdahale etmesi isteği; kökü çok eskilere dayanan ordu millet yapılanmasından kaynaklanmaktadır.
Siyasetçiler; bu gerçeği iyi bilmeliler ve ordu ile girdikleri çatışmalarda halk desteğinin bir zorunluluk durumunda öbür tarafa gideceğini hiç unutmamalılar.
Rıza ZELYUT- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 164
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : zelyut@gunes.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz