"AB Başmüzakerecisini AB nasıl sevmesin ki"
1 sayfadaki 1 sayfası
"AB Başmüzakerecisini AB nasıl sevmesin ki"
"AB Başmüzakerecisi‘ni AB nasıl sevmesin ki
Yalnız AB Başmüzakerecisi`ni mi? Avrupalılar ne iktidara ne yandaşlarına ve ne de ikitidarı ve AB`ni göklere çıkaran gazetecileri öve öve bir hal oluyorlar! Övüyorlar, çünkü AB yetkilileri, şımartılmış bir çocuk gibi, ne isteseler, istekleri hükünet tarafından, “muasır medeniyet” (!) adına derhal yerine getiriliyor. Elbette ki, bu hükümet elde bebek gülde bebek gibi tutulur!
Ülkemizin değerli gazetecilerden birisi „Hedef tahtasındaki Ali Babacan ile“ başlıklı yazısında şu haberi veriyor: “Berlin`de dün sabah Alman Dışişleri Bakanlığı`nın salonnunda, Türkiye`de kurulacak “Türk-Alman Üniversitesi” kurulmasının imza törenindeydik. Alman Dışişleri Bakanı Frank- Walter Steinmeier bakın ne demiş: “Sevgili Ali Babacan, siz olmasaydınız, projenin önündeki engeleri aşıp bugüne gelemezdik”
Alman Dışişleri Bakanı açısından bakacak olursak, söylenen söz çok doğru. Bir Türk vatandaşı olarak bundan gurur duyulması gerekir. Ne demek! Bir yabancı, bir Türk Dışişlerini göklere çıkarıyor...
Türkiye Cumhuriyeti`nin Dışişleri Bakanı, “Türk- Alman Üniversitesi projesini imzalamıyoruz” dese idi, acaba Alman Dışişleri gene aynı sözleri söyler miydi? Zannetmiyorum...
1923`te laik, modern Türkiye Cumhuriyeti`ni kuran Mustafa Kemal`e istediklerini yaptıramadıkları içindir ki, onu ne sevebildiler ne de benimseyebildiler. 1938 yılına kadar hiç bir Batılı, O`ndan ülkesini sömüren bir proje için “evet” sözünü alamadı.
Ama ne yazık ki, zaman, 1938`den sonra onlar yani Batılılar için çalışmaya başladı ve 2002`den sonra, Türkiye`ye olan sevgi ve ilgileri(!) daha da arttı. Ancak bu iktidarın öncülüğünde, bundan 85 yıl önce ellerinden alınan Sevr, tekrar geri gelebilecek. En azından böyle ümit ediyorlar. Altın tepside kendilerine sunulan bu fırsatı, durup dururken AKP`nin kapanma davasını çıkaran Yargıtay Başsavcısı`na olan kinlerini her fırsatta dile getirmektedirler. Bununla da kalmayıp, ülkenin içişlerine karışmaktan da geri kalmamaktadırlar.
Bir bakıma her ikisi de, yani APK ve AB`de isteklerinde haklıdırlar! Onları anlamak mümkün. Mümkün olmayan ise, Vatan, Millet, Ahde Vefa diyenlerin, “İlkelerin, cumhuriyetin savunucuyuz” diye bağıranların, bütün bu yapılanların karşısında, tabiri caizse, süt dökmüş kedi gibi kalmalarıdır.
İşte bunun farkında olanlar da, hedeflerine erişebilmek için, yani birisi kafalarındaki ılımlı İslammiyeti gerçekleştirmek, diğeri de ülkeyi rahatlıkla sömürmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Şunu da unutmamak gerekir: Dünyanın hiç bir ülkesinde, karşıdevrimle mücadele susmakla, yazmakla olmamıştır, başarıya ulaşılamamıştır...
Dr. Yüksel Cavlak
Yalnız AB Başmüzakerecisi`ni mi? Avrupalılar ne iktidara ne yandaşlarına ve ne de ikitidarı ve AB`ni göklere çıkaran gazetecileri öve öve bir hal oluyorlar! Övüyorlar, çünkü AB yetkilileri, şımartılmış bir çocuk gibi, ne isteseler, istekleri hükünet tarafından, “muasır medeniyet” (!) adına derhal yerine getiriliyor. Elbette ki, bu hükümet elde bebek gülde bebek gibi tutulur!
Ülkemizin değerli gazetecilerden birisi „Hedef tahtasındaki Ali Babacan ile“ başlıklı yazısında şu haberi veriyor: “Berlin`de dün sabah Alman Dışişleri Bakanlığı`nın salonnunda, Türkiye`de kurulacak “Türk-Alman Üniversitesi” kurulmasının imza törenindeydik. Alman Dışişleri Bakanı Frank- Walter Steinmeier bakın ne demiş: “Sevgili Ali Babacan, siz olmasaydınız, projenin önündeki engeleri aşıp bugüne gelemezdik”
Alman Dışişleri Bakanı açısından bakacak olursak, söylenen söz çok doğru. Bir Türk vatandaşı olarak bundan gurur duyulması gerekir. Ne demek! Bir yabancı, bir Türk Dışişlerini göklere çıkarıyor...
Türkiye Cumhuriyeti`nin Dışişleri Bakanı, “Türk- Alman Üniversitesi projesini imzalamıyoruz” dese idi, acaba Alman Dışişleri gene aynı sözleri söyler miydi? Zannetmiyorum...
1923`te laik, modern Türkiye Cumhuriyeti`ni kuran Mustafa Kemal`e istediklerini yaptıramadıkları içindir ki, onu ne sevebildiler ne de benimseyebildiler. 1938 yılına kadar hiç bir Batılı, O`ndan ülkesini sömüren bir proje için “evet” sözünü alamadı.
Ama ne yazık ki, zaman, 1938`den sonra onlar yani Batılılar için çalışmaya başladı ve 2002`den sonra, Türkiye`ye olan sevgi ve ilgileri(!) daha da arttı. Ancak bu iktidarın öncülüğünde, bundan 85 yıl önce ellerinden alınan Sevr, tekrar geri gelebilecek. En azından böyle ümit ediyorlar. Altın tepside kendilerine sunulan bu fırsatı, durup dururken AKP`nin kapanma davasını çıkaran Yargıtay Başsavcısı`na olan kinlerini her fırsatta dile getirmektedirler. Bununla da kalmayıp, ülkenin içişlerine karışmaktan da geri kalmamaktadırlar.
Bir bakıma her ikisi de, yani APK ve AB`de isteklerinde haklıdırlar! Onları anlamak mümkün. Mümkün olmayan ise, Vatan, Millet, Ahde Vefa diyenlerin, “İlkelerin, cumhuriyetin savunucuyuz” diye bağıranların, bütün bu yapılanların karşısında, tabiri caizse, süt dökmüş kedi gibi kalmalarıdır.
İşte bunun farkında olanlar da, hedeflerine erişebilmek için, yani birisi kafalarındaki ılımlı İslammiyeti gerçekleştirmek, diğeri de ülkeyi rahatlıkla sömürmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar.
Şunu da unutmamak gerekir: Dünyanın hiç bir ülkesinde, karşıdevrimle mücadele susmakla, yazmakla olmamıştır, başarıya ulaşılamamıştır...
Dr. Yüksel Cavlak
Yüksel Cavlak- YAKUT ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 370
Yaş : 89
ŞEHİR : Recklinghausen
Meslek : doktor
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 485
Kayıt tarihi : 16/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz