Siyasetin zirvesinde kimin ne hesabı var?
1 sayfadaki 1 sayfası
Siyasetin zirvesinde kimin ne hesabı var?
Siyasetin zirve isimleri AKP’ye açılan kapatılma davasının sonucunu bekliyor. Kulislere göre önemli aktörlerin hesap ya da stratejileri şöyledir:
TAYYİP ERDOĞAN: Yasaklanacağını ve de partisinin kapatılacağını görüyor. Hesaplarını ona göre yapıyor. Dava en geç Temmuz’da sonuçlansın istiyor, zira yargılama uzarsa ara seçimin Mart 2009’a sarkma ihtimali var. Bu da tabanının bölünme tehdidinde olması sebebiyle hiç işine gelmiyor, dolayısı ile Ekim sonu gibi ara seçimi hedefliyor. Bağımsız olarak TBMM’ye girip yeniden Başbakan olmak istiyor. Uzun süre dokunulmazlık zırhından yoksun kalmak da istemiyor, çünkü yolsuzluk suçlaması ile tutuklanabileceğini düşünüyor. Bağımsız olarak tekrar Meclis’e girer ve Başbakan olursa 2003’ün Şubat’ı misali yine önünü açabileceğine inanıyor.
ABDULLAH GÜL: Kapatılma davasında Tayyip Erdoğan’dan sonra en çok zorda olan isimdir. Zorluğu, davada yargılanıyor olmasıdır. Dava sonucunda mahkum olur ve siyaseten yasaklanır ise Çankaya Köşkü’nda oturmakta zorlanacağını düşünüyor. Öyle, çünkü anti-laiklikten hüküm giymiş birinin laik Cumhuriyetin başında olmasının fiili bağlamda zorlukları var. İstifa etse siyaset yasağı olacak. Dolayısı ile iki arada bir derededir. Onun için yapılan spekülasyon, kendini kurtarmak için Tayyip Bey’i feda edeceğini derin merkezlere ilettiği ancak herhangi bir karşılık alamadığıdır.
KÖKSAL TOPTAN: Diken üstünde olan isimlerden biri de Sayın Toptan’dır. Köksal Bey konumu ve karizması itibariyle bugün için zirvelere en çok yakıştırılan isimdir. Kimileri Toptan için Abdullah bey istifa etmek zorunda kalacak ve onun yerine AKP patentli olan ama muhalefet ile laiklikte hassas çevrelerin de onaylayacağı isim olacağı kanaatinde. Bazıları da Köksal Bey’i yeni oluşumun önderi olarak değerlendiriyor. Kısacası Toptan bu aralar reytingi en yüksek olan politikacı. Öyle olduğu için de Toptan müthiş hassas ve dikkatli. Hiç kimseyi kırmak istemiyor.
ALİ BABACAN: Bazılarına göre Tayyip bey’in muhtemel emanetçisi ama bize göre değil. Derler ki, Babacan’ın son Brüksel çıkışı yani Müslümanlara baskı yapıldığı beyanı taktik bir hareketmiş ve renksizliğini giderme amacını taşıyormuş.
FARUK ÇELİK: Başbakanın en güvendiği bakan, muhtemel emanetçidir.
ABDÜLLATİF ŞENER: Kapatılma davasını bekliyor. Karizması tartışılıyor ama dürüst olmak gibi bireysel kaliteleri kabul görüyor. Derin çevrelerin ona bakışı ise muğlak. Hedefi Tayyip bey’e emanetçi olamayacağı için bu partiden bir parça koparıp yeni bir oluşumla yola çıkmak. Şansı olan isimlerden.
MELİH GÖKÇEK: Sahnede değil ama aslında her an her yerde.Tayyip Erdoğan’a meydan okumaz, lakin konjonktür oluşursa da bir haftada işi bitirir. Potansiyel bir isim.
CEMİL ÇİÇEK: Muhafazakâr kesimin gruplar üstü adamı. Çiçek kendi önderliğinde bir oluşuma kalkışmaz ama Gül Köşk’den inerse oraya ben çıkarım diye de düşünür. Devleti iyi bildiği için konjonktürle misyon sentezini yapıp ona göre hareket eder.
DENİZ BAYKAL: Kurultaydan sonra yükselen trendinin Önder Sav kazası ile sekteye uğradığını görüyor dolayısı ile o konuda yeni atakları bekleniyor. AKP bölünürse CHP’nin aradan sıyrılıp birinci olacağını düşünüyor.
DEVLET BAHÇELİ: Bilinen çizgisinde yürüyor. Son günlerdeki muhalefet söylemi daha dikkat çekiyor.
MUSTAFA SARIGÜL: CHP’den ümidini kesen Sarıgül yeni parti kurmakla DSP’ye girmek arasında bocalıyor. DSP’yi ele geçirmede de zorlanacağını düşünüyor. Hesabı önce mahalli seçimde Şişli’den bağımsız olarak seçilmek, ardından o güçle karar vermektir.
TANSU ÇİLLER: DYP GİK’i tarafından göreve davet edilen Çiller mahalli genel seçimlerde yaşanacak olan muhtemel bozgunun sorumlusu olmamak için dönüş planını erteledi. Bu arada AKP ile Barlas ve Ilıcak gibi isimler kanalı ile gizli bir iletişim kurdu. Bu iletişim sonrasında Çiller’in kulağına Gül’ün istifaya zorlanması durumunda AKP cenahından Çankaya’ya çıkma yönünde bir teklif alabileceği bile fısıldandı.
MESUT YILMAZ: Bireysel bir hedefi yok, zira toplumda rüzgarının olmadığını biliyor. Hedefi imaj düzeltmek ve merkezdeki bir oluşuma katkı sunmak. Uzun vadede Cumhurbaşkanı olmayı hedeflemiş olabilir.
ERKAN MUMCU: Aslında AKP’ye panzehir olabilecek donanıma sahip bir isim olan Mumcu siyasi tarihimize harakiri yapan isim olarak girecektir. Şu gün için zirvede işi zor.
TURAN ÇÖMEZ: Kişisel özellikleri itibarı ile ilgi topluyor. Lider olmasa da geleceğin siyasetinde yukarılarda olacağı kesin.
HÜSNÜ DOĞAN: Siyasete dönüş için zemin arıyor.
HASAN CELAL GÜZEL: Siyaseti bıraktım diyor ama habire AKP için destanlar yazıyor. Onun için de Köşk beklentisi içinde diyenler var.
MEHMET HABERAL: Merkez oluşumun liderliğine yakıştırılan isimlerden biri.
SÜLEYMAN DEMİREL: Siyaset üstü konumu bozmuyor ve izlemeye devam ediyor.
Ankara’da beyaz minibüs paniği!
Evet, bu aralar Başkent’te Beyaz Minibüs ile dolaşmak riskli zira her an sivil ekipler tarafından çevrilip yere yatırılma ihtimaliniz var. Niçin mi? Gezici dinleme ekibi olma olasılığınız sebebiyle...Yok yok, abarttığımı sanmayın, Beyaz Minibüsler gerçekten tehlikeli, nitekim önceki gün Kızılcaham’da gezici bir Telekomünikasyon minibüsünün etrafı, üstelik de Başbakan’ın gorilleri (Korumaları) tarafından kuşatıldı ve şoför yere yatırılarak arandı araç... Hal böyle olunca da beyaz bir minibüs geçti mi insanlar hemen gezici dinleme ekibi kuşkusuyla ya susuyor ya da lafı değiştiriyor... Şaka değil, Ankara adeta soğuk savaş sürecinde ajanların cirit attığı Berlin görüntülerini veriyor. İnsanlar bırakın telefonda konuşmayı, yüksek sesle konuşmaktan bile çekinir oldu... En ilginci, cep telefonu kullanımını terk eden isimler bile var... Maalesef hadise artık korku devleti fotoğraflarını bile aşan bir vahamete doğru yol alıyor.
Peşin hüküm
Orhan Pamuk ve Terim!
Haberi okudunuz mu? Nobel Ödüllü cengaverimiz (!) Orhan Pamuk Fatih Terim’i hedef alıp ultra milliyetçi ilan etti... Neymiş efendim, Terim’in yaptığı büyük bir tehdit ve tehlike imiş. Peki, ne yapmış Fatih Terim? Futbolu siyasallaştırmış imiş...Yahu, siyasallaştırmaktan kasıt milli duyguların öne çıkarılması ise bu alkışlanacak bir hadisedir, zira böyle bir şey millet olmanın da gereğidir. Adı üstünde Terim milli takımımızın antrenörüdür... Fatih Hoca’nın futbolun siyasallaştırılma bağlamında onun ötesinde bir eylemi ve tasarrufu var mı?..Yok...Yani Fatih Terim sporu siyasallaştırdı da belli bir kliğe ya da kimliğe mi soktu?... Hayır... Hoca’nın yaptığı oyunun kuralı gereği olan türde bir davranıştır... Tabii zerre milli hisleri olmayan birinden Fatih Terim’i alkışlamasını elbette beklemeyiz ama bir entelektüelin hadiseye bu biçimde yüzeysel yaklaşması onun peşin hükümlülüğünü de kanıtlamıyor mu?
Haklı çıktık!..
Ve Erhan Göksel’i susturdular!
Yok yok, haklı çıktık diye böbürlenmeyeceğiz ama kısa bir süre önce yazdıklarımız da ortada. Erhan Göksel’e programa başladığında yaza erişemez, ipi çekilir demiştim. Öyle de oldu. Göksel 1 Haziran’daki programına çıkamadı. Program saatinde Flash TV’de şöyle bir alt-yazı vardı: Gerginlik olmasın diye program yayından kaldırılmıştır... Güldüm, zira tanıdığım Ömer Göktuğ öyle yapay söylemler nedeni ile programı yayından kaldırmaz. Belli ki Göktuğ baskı altına alınmış ve hatta muhtelif kanallardan örtülü tehditler bile almıştır.. Flash TV’deki bu olay bile Türkiye’nin AKP ile nerelere sürüklendiğini gözler önüne seriyor. Evet, Türkiye’de artık iktidarı eleştirme özgürlüğü bile kalmamıştır. Eleştirirseniz ya programınız kaldırılır ya ekranınız kapatılır ya da ekonomik ablukaya alınıp kanalınız elinizden alınır.
TAYYİP ERDOĞAN: Yasaklanacağını ve de partisinin kapatılacağını görüyor. Hesaplarını ona göre yapıyor. Dava en geç Temmuz’da sonuçlansın istiyor, zira yargılama uzarsa ara seçimin Mart 2009’a sarkma ihtimali var. Bu da tabanının bölünme tehdidinde olması sebebiyle hiç işine gelmiyor, dolayısı ile Ekim sonu gibi ara seçimi hedefliyor. Bağımsız olarak TBMM’ye girip yeniden Başbakan olmak istiyor. Uzun süre dokunulmazlık zırhından yoksun kalmak da istemiyor, çünkü yolsuzluk suçlaması ile tutuklanabileceğini düşünüyor. Bağımsız olarak tekrar Meclis’e girer ve Başbakan olursa 2003’ün Şubat’ı misali yine önünü açabileceğine inanıyor.
ABDULLAH GÜL: Kapatılma davasında Tayyip Erdoğan’dan sonra en çok zorda olan isimdir. Zorluğu, davada yargılanıyor olmasıdır. Dava sonucunda mahkum olur ve siyaseten yasaklanır ise Çankaya Köşkü’nda oturmakta zorlanacağını düşünüyor. Öyle, çünkü anti-laiklikten hüküm giymiş birinin laik Cumhuriyetin başında olmasının fiili bağlamda zorlukları var. İstifa etse siyaset yasağı olacak. Dolayısı ile iki arada bir derededir. Onun için yapılan spekülasyon, kendini kurtarmak için Tayyip Bey’i feda edeceğini derin merkezlere ilettiği ancak herhangi bir karşılık alamadığıdır.
KÖKSAL TOPTAN: Diken üstünde olan isimlerden biri de Sayın Toptan’dır. Köksal Bey konumu ve karizması itibariyle bugün için zirvelere en çok yakıştırılan isimdir. Kimileri Toptan için Abdullah bey istifa etmek zorunda kalacak ve onun yerine AKP patentli olan ama muhalefet ile laiklikte hassas çevrelerin de onaylayacağı isim olacağı kanaatinde. Bazıları da Köksal Bey’i yeni oluşumun önderi olarak değerlendiriyor. Kısacası Toptan bu aralar reytingi en yüksek olan politikacı. Öyle olduğu için de Toptan müthiş hassas ve dikkatli. Hiç kimseyi kırmak istemiyor.
ALİ BABACAN: Bazılarına göre Tayyip bey’in muhtemel emanetçisi ama bize göre değil. Derler ki, Babacan’ın son Brüksel çıkışı yani Müslümanlara baskı yapıldığı beyanı taktik bir hareketmiş ve renksizliğini giderme amacını taşıyormuş.
FARUK ÇELİK: Başbakanın en güvendiği bakan, muhtemel emanetçidir.
ABDÜLLATİF ŞENER: Kapatılma davasını bekliyor. Karizması tartışılıyor ama dürüst olmak gibi bireysel kaliteleri kabul görüyor. Derin çevrelerin ona bakışı ise muğlak. Hedefi Tayyip bey’e emanetçi olamayacağı için bu partiden bir parça koparıp yeni bir oluşumla yola çıkmak. Şansı olan isimlerden.
MELİH GÖKÇEK: Sahnede değil ama aslında her an her yerde.Tayyip Erdoğan’a meydan okumaz, lakin konjonktür oluşursa da bir haftada işi bitirir. Potansiyel bir isim.
CEMİL ÇİÇEK: Muhafazakâr kesimin gruplar üstü adamı. Çiçek kendi önderliğinde bir oluşuma kalkışmaz ama Gül Köşk’den inerse oraya ben çıkarım diye de düşünür. Devleti iyi bildiği için konjonktürle misyon sentezini yapıp ona göre hareket eder.
DENİZ BAYKAL: Kurultaydan sonra yükselen trendinin Önder Sav kazası ile sekteye uğradığını görüyor dolayısı ile o konuda yeni atakları bekleniyor. AKP bölünürse CHP’nin aradan sıyrılıp birinci olacağını düşünüyor.
DEVLET BAHÇELİ: Bilinen çizgisinde yürüyor. Son günlerdeki muhalefet söylemi daha dikkat çekiyor.
MUSTAFA SARIGÜL: CHP’den ümidini kesen Sarıgül yeni parti kurmakla DSP’ye girmek arasında bocalıyor. DSP’yi ele geçirmede de zorlanacağını düşünüyor. Hesabı önce mahalli seçimde Şişli’den bağımsız olarak seçilmek, ardından o güçle karar vermektir.
TANSU ÇİLLER: DYP GİK’i tarafından göreve davet edilen Çiller mahalli genel seçimlerde yaşanacak olan muhtemel bozgunun sorumlusu olmamak için dönüş planını erteledi. Bu arada AKP ile Barlas ve Ilıcak gibi isimler kanalı ile gizli bir iletişim kurdu. Bu iletişim sonrasında Çiller’in kulağına Gül’ün istifaya zorlanması durumunda AKP cenahından Çankaya’ya çıkma yönünde bir teklif alabileceği bile fısıldandı.
MESUT YILMAZ: Bireysel bir hedefi yok, zira toplumda rüzgarının olmadığını biliyor. Hedefi imaj düzeltmek ve merkezdeki bir oluşuma katkı sunmak. Uzun vadede Cumhurbaşkanı olmayı hedeflemiş olabilir.
ERKAN MUMCU: Aslında AKP’ye panzehir olabilecek donanıma sahip bir isim olan Mumcu siyasi tarihimize harakiri yapan isim olarak girecektir. Şu gün için zirvede işi zor.
TURAN ÇÖMEZ: Kişisel özellikleri itibarı ile ilgi topluyor. Lider olmasa da geleceğin siyasetinde yukarılarda olacağı kesin.
HÜSNÜ DOĞAN: Siyasete dönüş için zemin arıyor.
HASAN CELAL GÜZEL: Siyaseti bıraktım diyor ama habire AKP için destanlar yazıyor. Onun için de Köşk beklentisi içinde diyenler var.
MEHMET HABERAL: Merkez oluşumun liderliğine yakıştırılan isimlerden biri.
SÜLEYMAN DEMİREL: Siyaset üstü konumu bozmuyor ve izlemeye devam ediyor.
Ankara’da beyaz minibüs paniği!
Evet, bu aralar Başkent’te Beyaz Minibüs ile dolaşmak riskli zira her an sivil ekipler tarafından çevrilip yere yatırılma ihtimaliniz var. Niçin mi? Gezici dinleme ekibi olma olasılığınız sebebiyle...Yok yok, abarttığımı sanmayın, Beyaz Minibüsler gerçekten tehlikeli, nitekim önceki gün Kızılcaham’da gezici bir Telekomünikasyon minibüsünün etrafı, üstelik de Başbakan’ın gorilleri (Korumaları) tarafından kuşatıldı ve şoför yere yatırılarak arandı araç... Hal böyle olunca da beyaz bir minibüs geçti mi insanlar hemen gezici dinleme ekibi kuşkusuyla ya susuyor ya da lafı değiştiriyor... Şaka değil, Ankara adeta soğuk savaş sürecinde ajanların cirit attığı Berlin görüntülerini veriyor. İnsanlar bırakın telefonda konuşmayı, yüksek sesle konuşmaktan bile çekinir oldu... En ilginci, cep telefonu kullanımını terk eden isimler bile var... Maalesef hadise artık korku devleti fotoğraflarını bile aşan bir vahamete doğru yol alıyor.
Peşin hüküm
Orhan Pamuk ve Terim!
Haberi okudunuz mu? Nobel Ödüllü cengaverimiz (!) Orhan Pamuk Fatih Terim’i hedef alıp ultra milliyetçi ilan etti... Neymiş efendim, Terim’in yaptığı büyük bir tehdit ve tehlike imiş. Peki, ne yapmış Fatih Terim? Futbolu siyasallaştırmış imiş...Yahu, siyasallaştırmaktan kasıt milli duyguların öne çıkarılması ise bu alkışlanacak bir hadisedir, zira böyle bir şey millet olmanın da gereğidir. Adı üstünde Terim milli takımımızın antrenörüdür... Fatih Hoca’nın futbolun siyasallaştırılma bağlamında onun ötesinde bir eylemi ve tasarrufu var mı?..Yok...Yani Fatih Terim sporu siyasallaştırdı da belli bir kliğe ya da kimliğe mi soktu?... Hayır... Hoca’nın yaptığı oyunun kuralı gereği olan türde bir davranıştır... Tabii zerre milli hisleri olmayan birinden Fatih Terim’i alkışlamasını elbette beklemeyiz ama bir entelektüelin hadiseye bu biçimde yüzeysel yaklaşması onun peşin hükümlülüğünü de kanıtlamıyor mu?
Haklı çıktık!..
Ve Erhan Göksel’i susturdular!
Yok yok, haklı çıktık diye böbürlenmeyeceğiz ama kısa bir süre önce yazdıklarımız da ortada. Erhan Göksel’e programa başladığında yaza erişemez, ipi çekilir demiştim. Öyle de oldu. Göksel 1 Haziran’daki programına çıkamadı. Program saatinde Flash TV’de şöyle bir alt-yazı vardı: Gerginlik olmasın diye program yayından kaldırılmıştır... Güldüm, zira tanıdığım Ömer Göktuğ öyle yapay söylemler nedeni ile programı yayından kaldırmaz. Belli ki Göktuğ baskı altına alınmış ve hatta muhtelif kanallardan örtülü tehditler bile almıştır.. Flash TV’deki bu olay bile Türkiye’nin AKP ile nerelere sürüklendiğini gözler önüne seriyor. Evet, Türkiye’de artık iktidarı eleştirme özgürlüğü bile kalmamıştır. Eleştirirseniz ya programınız kaldırılır ya ekranınız kapatılır ya da ekonomik ablukaya alınıp kanalınız elinizden alınır.
Sebahattin ÖNKİBAR- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 178
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : sonkibar@gmail.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz