İlk partimizi de irticadan kapatmıştık
1 sayfadaki 1 sayfası
İlk partimizi de irticadan kapatmıştık
İktidardaki bir parti, gericilik suçlamasıyla yine kapatılma tehdidiyle baş başa kaldı. Anayasa Mahkemesi'nin türbanı serbest bırakmak için çıkarılan yasayı iptal etmesi bunun en önemli işareti oldu. İptalin diğer anlamı da hükümetin irticai odak olmasıdır. Bu suçlama, Cumhuriyet'in birinci yılında kurulan ilk muhalefet partisine karşı da yönetilmişti.
AKP'nin kapatılmasıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi'nde açılan davanın temel gerekçesi irticadır. Yani, Türkiye'de kurulu düzeni geriye götürecek eylemlere kalkışmak ve bunu yer yer uygulamak...
Bu konuda odak haline geldiği öne sürülen AKP'ye yöneltilen suçlamaların benzerleri 83 yıl önce Cumhuriyet Halk Fırkası'na da yönetilmişti.
Halifeliğin kaldırılmasına, Mustafa Kemal Paşa'nın yakın arkadaşlarından Rauf Bey, Adnan Bey (Adıvar), Refet Bey, Ali Fuat Paşa, Kazım Karabekir ve Cafer Tayyar Paşa'lar olumsuz tepki göstermişlerdi. Bu ekip, padişahlığın kaldırılıp cumhuriyetin kurulmasına da kimi zaman açıktan, kimi zaman dolaylı olarak tepki göstermişti.
17 Kasım 1924'te, bu isimlerin önderliğinde Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan (CHF/CHP) ayrılan milletvekillerinin katılması ile Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (Partisi) (TCF) kuruldu. Başkanı General Kazım Karabekir, İkinci Başkanı H. Rauf Orbay (eski başbakan) ve genel sekreteri de Ali Fuat Cebesoy'du.
TCF'yi İstanbul basını özellikle Vatan, Tevhid-i Efkar, Son Telgraf, İstiklal; CHF'yi ise Hakimiyet-i Milliye, Cumhuriyet ve Akşam destekliyordu.
ATATÜRK NASIL GÖRÜYORDU?
Hiç kuşkusuz ki CHF'nin yanında ikinci bir partinin olması, Mustafa Kemal Paşa'nın ideallerinden biriydi. Yeni parti kurulması gündeme geldiğinde buna CHF içinden itirazlar gelince, Atatürk 35 gün süren bir yurt gezisine çıkmış ve halkın bu konudaki beklentisini öğrenmek istemişti. Ve iyi niyetli davranarak TCF'nin kurulmasının önüne set çekmeye de kalkışmamıştı.
Lakin gelişmeler onu derin bir hayal kırıklığına itti. Çünkü demokrasi adı altında; cumhuriyeti yıkacak güçlü bir örgütlenme ortaya çıkıyordu. Atatürk, 1926 yılında Nutuk'ta bu konuyu değerlendirirken çok önemli tespitlerde bulunuyor:
"Bilindiği üzere Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası diye bir parti kurdular. Cumhuriyet kelimesini ağızlarına almaktan bile çekinenlerin, Cumhuriyet'i doğduğu gün boğmak isteyenlerin, kurdukları partiye Cumhuriyet ve hem de Terakkiperver Cumhuriyet adını vermiş olmaları, nasıl ciddiye alınabilir ve ne dereceye kadar samimi sayılabilir. (...) Yeni parti, dini düşünce ve inançlara saygı perdesi altında: 'Biz Hilafet'i yeniden isteriz; biz yeni kanunlar istemeyiz; bize mecelle yeterlidir; medreseler, tekkeler, cahil softalar, şeyhler, müritler biz sizi koruyacağız; bizimle birlikte olunuz! Çünkü Mustafa Kemal'in partisi Hilafet'i kaldırdı. İslamiyet'e zarar veriyor; sizi gavur yapacak, size şapka giydirecektir' diye bağırmıyor muydu? Yeni partinin kullandığı slogan bu gerici haykırışlarla dolu değil miydi?"
LAİK YÖNETİM TEHLİKELİ İMİŞ
Kemal Atatürk, bu partinin gerici bir örgütlenme olduğunu dile getiriyor:
"Efendiler, bu slogana bağlı olanlardan birinin, çok zaman önce (10 Mart 1923 tarihinde) idam edilmiş olan Cebranlı Kürt Halit Bey'e yazdığı mektuptaki şu cümlelere bakınız: 'İslâm dünyasının ebediliğini sağlayan ilkelere saldırıyorlar.' 'Bu konudaki açıklamalarınızı arkadaşlara da okudum. Hepsinin gayretlerini artırdı.' 'Batı’yı örnek almak, tarihimizi, medeniyetimizi, kaybetmeyi zaruri kılar.' '... Hilafet'i yıkmak, laik bir idare kurmayı düşünmek, hep İslâmlığın geleceğini tehlikeye sokacak sebepleri yaratmaktan başka bir sonuç veremez.' Efendiler, olaylar ve olup bitenler ortaya koydu ve ispat etti ki, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın programı en hain kafaların eseridir. Bu parti, memlekette suikastçıların, gericilerin sığınağı ve ümitlerinin dayanağı oldu. Dış düşmanların, yeni Türk Devleti'ni körpe Türk Cumhuriyeti'ni yıkmayı hedef alan planlarının kolaylıkla uygulanmasına yardım etmeye çalıştı.
KÜRTÇÜLERLE EL ELE
"Tarih, (gizli maksatlarla hazırlanmış, genel ve gerici nitelikteki) Doğu isyanının sebeplerini inceleyip araştırdığı zaman, onun önemli ve belirli sebepleri arasında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın dini konularda verdiği sözleri, doğuya gönderdiği sorumlu sekreterinin kurduğu örgütü ve yaptığı kışkırtmaları bulacaktır. Masum halka, beş vakit namazdan başka, geceleri de fazla namaz kılmayı vaaz ve nasihat eden, belki de ömründe hiç namaz kılmamış olan bir politikacı olursa, bu hareketin hedefi anlaşılmaz olur mu?
Efendiler, yaptığımız inkılabın genişliği ve büyüklüğü karşısında, eski hurafelerin ve müesseselerin birer birer yıkılışını gören bağnaz ve gerici unsurlar, 'dini düşünce ve inançlara saygılı' olduğunu ilan eden bir partiye ve özellikle bu partinin içinde isimleri ün yapmış kimselere dört elle sarılmazlar mı? Yeni parti kuran kimseler bu gerçeği kavramış değiller midir?”
TCF TAKiYYECİ
"Efendiler, bu partinin liderleri, gericilere gerçekten ümit ve kuvvet vermiştir. Buna örnek olarak arz edeyim: Ergani'de, isyancıların valiliğini kabul eden ve sonra asılmış olan Kadri, Şeyh Said'e yazdığı bir mektupta: 'Millet Meclisi'nde, Kâzım Karabekir Paşa'nın partisi, şeriat hükümlerine saygılı ve dindardır. Bize yardımcı olacaklarına şüphe etmem. Hatta Şeyh Eyüp'ün yanında bulunan sorumlu sekreterleri, partinin tüzüğünü getirmiştir...' diyor. Şeyh Eyüp de yargılanması sırasında: 'Dini kurtaracak tek partinin, Kâzım Karabekir Paşa'nın kurduğu parti olup şeriat hükümlerine uyulacağının, parti tüzüğünde ilan edildiğini' söylemiştir.
Efendiler, 'Terakkiperver' ve 'Cumhuriyet' kelimelerini kullanarak, bize ve milletin aydınlarına karşı din bayrağını gizlemeye çalışanların, memlekette genel bir gericilik ve ayaklanmaya yol açmak için içeride ve dışarıda türlü düzen ve kışkırtmalarla uğraşanların varlığından habersiz oldukları düşünülebilir mi?
(...) Politika dünyasında birçok oyunlar görülür. Fakat kutsal bir ülkünün kendini ortaya koyduğu Cumhuriyet rejimine, çağdaş yenileşmeye karşı, cahillik, bağnazlık ve her türlü düşmanlık ayağa kalktığı zaman, özellikle yenilikçi ve cumhuriyetçi olanların yeri, gerçekten yenilikçi ve cumhuriyetçi olanların yanıdır. Yoksa gericilerin ümit ve faaliyet kaynağı olan saf değil..."
ŞEYH SAİT İSYANI
Kemal Atatürk, yeni devletin kuruluşunun daha birinci yılında Türkiye'de çok partili düzene geçiş için ortam yaratmıştı ama gericiler ve bölücüler, bunu cumhuriyeti yıkmak için bir fırsat olarak görmüşlerdi. Mustafa Kemal Paşa'nın Nutuk'ta dile getirdiği görüşleri boşuna değildi. Cumhuriyet'in ilanından bir yıl sonra kurulan TCF; hiç kuşkusuz ki cumhuriyet düşmanı bütün kanatların kendilerine siyasi bir yuva bulduğu kuruluş haline gelmişti. 13 Şubat 1925 tarihinde isyan eden Şeyh Sait de temel gerekçesini cumhuriyetin dinsizliği tezine dayandırıyordu. Bu isyanın takibi ve sonuçlandırılması sürecinde elde edilen belgeler bunu açıkça gösteriyordu. Yapılan plana göre: Ayaklanmanın gelişmesini İstanbul'dan takip edecek Seyit Abdülkadir'in emri ile buradaki Kürtler hep birden silahlı bir irtica hareketine girişeceklerdi. Hareket dini olduğu için ayaklanmaya İstanbul halkının da büyük kısımları ile katılacağı muhakkaktı.
Asiler, silahlı Kürt kuvvetlerinin idaresinde Vilayeti, Kolorduyu ve Emniyet Müdürlüğünü basarak Hükümeti ele geçireceklerdi. Kürtler tabanca ve kılıçla donanmış oldukları için İngilizler bomba, tüfek ve altın para yardımı yapacaklardı.
İstanbul bu suretle asilerin eline geçince, ayaklanma hemen Bursa, Konya ve İzmir'e yayılacak ve Ankara, Şeyh Sait ile meşgul iken iki ateş arasında kalacaktı.
Cumhuriyet Hükümeti bu suretle ortadan kaldırılırken İngilizler, derhal Vahdettin'i İstanbul'a getireceklerdi.
Kürtler için bağımsızlık gayesiyle girişilen bu harekete Vahdettin'in tekrar tahta oturtulması niyetinin karıştırılması ayaklanmaya tam anlamı ile bir karşı ihtilal niteliği vermiş oluyordu. Esasen Vahdettin ve avanesi karşı ihtilali hazırlamaktan bir an bile geri durmamışlardı. Doğu Anadolu ayaklanması başlayıp genişlerken; Sivas, Konya, Trabzon, Adana tarafları da ayaklandırılacak yurdun dört bucağında dövüşen devrimciler kıskıvrak yakalanacaktı.
General Ali Fuat Cebesoy, Siyasi Hatıralar 2. Kısım'da, isyanı hazırlayanlar arasında İngilizleri, Kürt Teali Cemiyeti'ni ve kaçak padişah Vahdettin'in başında bulunduğu Tarıkat-i Islahiyye mensuplarını sayar. (Sayfa, 173)
İSYAN SONLARI OLDU
Şeyh Sait isyanı ordunun üstün çabası sonucunda bastırıldıktan sonra Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın şubelerinin kapanmasına hükümetçe karar verilmişti. Çünkü bu isyancılarla Terakkiperverciler arasında sıkı ilişki olduğu kanıtlanmıştı. 3 Haziran 1925 tarihli kararnamede Terakkiperver Cumhuriyet Fıkrası'nın programında mevcut 'İtikadatı diniyeye hürmetkar olmak' ilkesini; 'memleketi dinsizlerden kurtarmak' gibi gerici eylemlere araç yapmışlardı. Avrupa'daki kaçak padişah Vahidettin ile ülke içinde Hürriyet ve İtilaf devrinden kalma fesatçılardan oluşan geniş bir gerici kitle oluşmuştu.
Partiyi, Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak için kullanan bu kesimler, TCF kapatıldıktan sonra Atatürk'e karşı suikast düzenleyerek duruma el koyma yoluna gideceklerdir ama İzmir suikastı diye bilinen bu girişim başarısız olacaktır.
Rıza ZELYUT- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 164
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : zelyut@gunes.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz