AKP'yi eleştiren gazeteciler dikkat dikkat!
1 sayfadaki 1 sayfası
AKP'yi eleştiren gazeteciler dikkat dikkat!
Sevgili okurlar bugün AKP’li siyasi oligarkların kurduğu korku ve dehşet sistemini, yaşadığım bir olayla afişe edeceğim. Bu şekilde bütün medya birimlerine mail atıp faks çekmeme ve konuyu açıklayıp, isteyen olursa da bu telefon numaramdan konuşmaya hazırım dememe rağmen benimle konuşmadan mal bulmuş mağrıbi gibi hadisenin üzerine atlayıp yalan haber yapanları yargıya havale etmeden önce cevap vermiş olacağım.
2007’in son aylarıydı.
İlk mesaj
Şöyle bir mail aldım:
- Sabahattin Bey, size gazete telefonu ile ulaşamadım. Bağlamadılar. Beni gıyabımda tanırsın, ben de sizin gibi Ardeşenli ve hatta aynı köylüyüz. Baban ve ailenle dost idik. Bir konuda başım dertte. Bunun haber olmasını istiyorum. Haksızsam haber yapma ama ne olur beni bir dinle.Telefon numaram şudur.
Maildeki cep telefonu numarasını aradım, karşımda Nizamettin Aytemiz:
- Sabahattin Bey, benim üç otelim ve benzin istasyonlarım var... Benim otellerimden biri Pendik sahilinde denize sıfırdı. Otelimin önündeki denizde 35 dönüm dolgu yaptılar. Bu dolguyu arsa yaptılar ve üstüne de tersane kurdular. Ben eski ANAP yöneticisiyim. Bu işlerin nasıl olduğunu da biliyorum. İşin içinde siyasilerle bürokratlar var. Rant büyük. Burayı alan firma da Hayati Kahmi’ye ait. Şimdi bu firma, sadece o arsayla yetinmeyip bütün o civarı yok pahasına satın almak istiyor. Şimdi benim otelimi körelttiler ve bana gelip fiyatının onda biri teklif yaptılar. Bizi oradan tasfiye etmek istiyorlar.
Nizamettin Aytemiz soluk almadan devam ediyor:
- Ne olur buraya gelin ve bu rezalete bir şahitlik edin.Veya ben geleyim size bölge esnafının feryat eden imzalı dilekçeleri ile diğer dokümanları getireyim. Ankara’ya gelirsem sizinle görüşebilir miyim?
Avrasya kanalında haber
Cevabım şu oldu:
- Konu enteresan, Ankara’ya geldiğinizde bana uğrarsanız sizi dinlerim.
Nizamettin Aytemiz iki gün sonra Ankara’ya gazete bürosuna geldi ve konuyu uzun uzadıya bir daha anlattı. Dahası, dolgu yapılan alanın fotoğraflarından, bunun için yapılan şikayetlere ve yöre halkının tepkilerine kadar pek çok dökümü sundu.
Aytemiz’e tepkim şu oldu:
- Tamam, ben İstanbul’a geldiğimde uğrar ve yerinde görürüm. Eğer kanaat getirirsem haber yaparım.
Nizametin Aytemiz:
- Avrasya kanalında program yapıyorsunuz, yazı yetmez, ne olur bunu TV programında yayınla.
Şu karşılığı verdim:
- Olayı ben diğer taraflardan araştıracağım. İtham ettiğin kişileri de arayacağım. İkna olursam yazı yazarım ama TV işi zor, zira Avrasya kanalının İstanbul’da bürosu yok. Ben de orada haftada bir program yapıyorum. Kanal ekonomik olarak zorda. Muhabirlere ve programcılara bile para veremiyorlar ki, senin için İstanbullara özel ekip göndersin.TV işi olmaz.
Nizamettin Aytemiz.
- Ne olur, TV çok etkili olur. Gazete nihayet az satıyor. Bu benim için çok önemli. Avrasya kanalını masrafa sokmasak da o kamera çekimlerini ben ödesem olmaz mı?
Şu karşılığı verdim:
- Olmaz... Gazetecilikte bu yok...
Nizamettin bey Ankara’dan ayrıldı ama babam dahil benim değer verdiği pek çok Ardeşenli’ye telefon ettirip yazı yazmamı ve program yapmamı istedi.
Bu ısrar üzerine gazeteden ilgili haber yerine bir muhabir gönderip konuyu araştırttım .
AKP’den Kamhi’ye peşkeş!
Derken Nizamettin Aytemiz her gün yaptığı gibi yine verdiğim cep numaramdan beni arıyor:
- Gazete muhabirini gönderdin ama ne olur kameramanları da gönder, ne olur çekim yap. Ne olur sen de gel. Burada sansasyon haber var... Kamera masrafları ne ise ben onu vereceğim.Yahu ben haşa sana para teklif etmiyorum, dışarıdan yapılacak TV kamera çekimi için masrafları ödemeyi teklif ediyorum. Bunun için ben kimseye yük olmak istemiyorum.
Israrlar üzerine sonuçta TV kamera çekimi masrafı için Nizamettin Aytemiz’e sürekli kullandığım banka hesap numaramı veriyorum ve kamera masrafı için buraya para çıkarılıyor... Buraya masraf için çıkarılan 5 bin YTL’nin 3 bin YTL’sini de geri iade ediyorum.
Bütün okuyucuların takdir edeceği gibi 2 bin YTL kameramanlar için değil de haşa başka amaç için alınmış olsaydı, herhalde bankadan havale olayı olmaz, elden alınırdı. Zira adam yanıma geldi, dahası, ben çekim için yanına gittim. Keza isteyen Avrasya kanalına sorabilir, yayınlanan o çekimler için TV’den İstanbul’a ekip gönderilmemiştir.
Haber konusu ile ilgili olarak 30 Kasım tarihinde “AKP’den Kamhi’ye Peşkeş mi?” başlığı ile yazı yazdım ve ardından karşı taraftan yapılan yazılı açıklamaları da sütunuma aldım... Dahası, dışarıdan kiraladığım ekiple İstanbul’a giderek yaptığım uzun bölge ve esnaf çekimleri ile hazırladığım haber dosyasını da Avrasya TV’sinden yayınladım
Hadisenin özeti budur...
Şimdi bu olayla ilgili olarak neden gündeme geldiğim sorusuna gelince:
Biz haber yaptık ve aradan çekildik.
İddiaya göre, Nizamettin Aytemiz şikayet etme ve haber yapma girişimlerinden sonuç alamayınca karşı tarafı korkutmuşmuş... Bu iddia... Bunun doğru ya da yalan olduğunu bilmem, zira Nizamettin Aytemiz benim hemşehrim olmasına rağmen hiç mi hiç görüşmediğim ve tanımadığım biriydi... O benim için sadece bir haber objesiydi... İşte meğer bu süreçte Nizamettin Bey’in telefonları dinlemede olunca biz de dinlemeye düştük ve konu ile alakalı olarak yaptığımız haberler bağlamında ifademize başvuruldu.
11 gazeteci için özel çalışma!
İfade davetini telefonla aldım ve üç gün içinde ifade vermeniz gerekiyor dendi, ben de ifadeyi verdim ve ayrıldım. Öyle hakime şuna buna sevk edilmedim.
Bu, madalyonun bir tarafı..
Gelelim öbür yanına .
Bir hafta önceydi.
Adını açıklamamaya söz verdiğim AKP içinden geçmişte yakın dostum olan etkili bir isim karşılaştığımda kulağıma şunları fısıldamıştı:
- Sabahattin, yukarılar yazdıklarından çok ama çok rahatsızlar... Epey zamandır üstünde özel çalışma yapıyorlar. Senin gibi 11 gazeteci için de özel çalışma var. Haberin olsun... Aldığın nefesi bile izliyorlar.
Dostuma teşekkür ettim ve şu karşılığı verdim:
- Haber verdiğin için teşekkür ederim. Ben dünkü çocuk değilim. 20 yıldır Ankara’da 6 ayrı büyük medya kurumunda Ankara Temsilciliği yapıyorum, dolayısı ile sistemi ve AKP zirvelerinin hırsını ve de kural tanımazlıklarını iyi biliyorum. Ama benim korkacak bir şeyim yok. Çekinecek bir şeyim olsa her gün Tayyip Erdoğan ve ekibi için o ağır yazıları yazamam. Tayyip Bey ve etrafı bana her gün tazminat davaları açıyor. Benim evim camdan olmadığı için evi camdan olanlara rahat taş atıyorum. Bütün bunları yazabilmem korkacak bir şeyimin olmadığının delili değil mi?
İmaj operasyonu
Gelelim hadisenin yorumlanmasına:
Belli ki yaptığım bir haberden ifade alma olayını bile bu biçimde çarpıtarak sunulması benim için yapılan özel çalışmadan bir şey bulunamadığını gözler önüne seriyor. O özel çalışmayı yapanlar gizli olan ve içeriği hâlâ davaya bakan avukatlara bile verilmeyen bir konu ile alakalı olarak yalan haberler sızdırıyor ve imaj operasyonu yapıyor.
Tam bu noktada bütün AKP muhalifi gazetecilere çağrı yapıyor ve özel konuşmalarına bile dikkat etmelerini salık veriyoruz. Zira bize ulaşan bilgilere göre tıpkı bizim gibi onlar da soluklarına kadar izleniyorlar.
Bu arada dün bana o bilgiyi aktarana, benim için özel çalışma yapan ekibe takılmayacak şekilde mesaj gönderdim ve kendisine yakararak bana somut olarak aktardıklarını yayınlama iznini istedim... Olur alamadım. Tabii izni olmadan deşifre de hem mesleğe hem de kişiliğimize uymaz.
Hadise budur efendim...
Bu gibi çelmelemeler bizi sindirmez, tersine daha da kamçılar.
Bundan böyle mesaimi iki katına çıkarıp AKP faşizmini ve yaptıklarına daha bir nüfuz edeceğim.
Durmak yok, AKP’ye dikilmeye devam..
NOT : Bu konuyu yönlendirme ile çarpıtan iki yayın kurumundan Sabah’ın haber yapması normal, zira eski husumetlim Ergun Babahan’ı bu sütunda her gün dövüyorum da diğerini anlayamadım.
2007’in son aylarıydı.
İlk mesaj
Şöyle bir mail aldım:
- Sabahattin Bey, size gazete telefonu ile ulaşamadım. Bağlamadılar. Beni gıyabımda tanırsın, ben de sizin gibi Ardeşenli ve hatta aynı köylüyüz. Baban ve ailenle dost idik. Bir konuda başım dertte. Bunun haber olmasını istiyorum. Haksızsam haber yapma ama ne olur beni bir dinle.Telefon numaram şudur.
Maildeki cep telefonu numarasını aradım, karşımda Nizamettin Aytemiz:
- Sabahattin Bey, benim üç otelim ve benzin istasyonlarım var... Benim otellerimden biri Pendik sahilinde denize sıfırdı. Otelimin önündeki denizde 35 dönüm dolgu yaptılar. Bu dolguyu arsa yaptılar ve üstüne de tersane kurdular. Ben eski ANAP yöneticisiyim. Bu işlerin nasıl olduğunu da biliyorum. İşin içinde siyasilerle bürokratlar var. Rant büyük. Burayı alan firma da Hayati Kahmi’ye ait. Şimdi bu firma, sadece o arsayla yetinmeyip bütün o civarı yok pahasına satın almak istiyor. Şimdi benim otelimi körelttiler ve bana gelip fiyatının onda biri teklif yaptılar. Bizi oradan tasfiye etmek istiyorlar.
Nizamettin Aytemiz soluk almadan devam ediyor:
- Ne olur buraya gelin ve bu rezalete bir şahitlik edin.Veya ben geleyim size bölge esnafının feryat eden imzalı dilekçeleri ile diğer dokümanları getireyim. Ankara’ya gelirsem sizinle görüşebilir miyim?
Avrasya kanalında haber
Cevabım şu oldu:
- Konu enteresan, Ankara’ya geldiğinizde bana uğrarsanız sizi dinlerim.
Nizamettin Aytemiz iki gün sonra Ankara’ya gazete bürosuna geldi ve konuyu uzun uzadıya bir daha anlattı. Dahası, dolgu yapılan alanın fotoğraflarından, bunun için yapılan şikayetlere ve yöre halkının tepkilerine kadar pek çok dökümü sundu.
Aytemiz’e tepkim şu oldu:
- Tamam, ben İstanbul’a geldiğimde uğrar ve yerinde görürüm. Eğer kanaat getirirsem haber yaparım.
Nizametin Aytemiz:
- Avrasya kanalında program yapıyorsunuz, yazı yetmez, ne olur bunu TV programında yayınla.
Şu karşılığı verdim:
- Olayı ben diğer taraflardan araştıracağım. İtham ettiğin kişileri de arayacağım. İkna olursam yazı yazarım ama TV işi zor, zira Avrasya kanalının İstanbul’da bürosu yok. Ben de orada haftada bir program yapıyorum. Kanal ekonomik olarak zorda. Muhabirlere ve programcılara bile para veremiyorlar ki, senin için İstanbullara özel ekip göndersin.TV işi olmaz.
Nizamettin Aytemiz.
- Ne olur, TV çok etkili olur. Gazete nihayet az satıyor. Bu benim için çok önemli. Avrasya kanalını masrafa sokmasak da o kamera çekimlerini ben ödesem olmaz mı?
Şu karşılığı verdim:
- Olmaz... Gazetecilikte bu yok...
Nizamettin bey Ankara’dan ayrıldı ama babam dahil benim değer verdiği pek çok Ardeşenli’ye telefon ettirip yazı yazmamı ve program yapmamı istedi.
Bu ısrar üzerine gazeteden ilgili haber yerine bir muhabir gönderip konuyu araştırttım .
AKP’den Kamhi’ye peşkeş!
Derken Nizamettin Aytemiz her gün yaptığı gibi yine verdiğim cep numaramdan beni arıyor:
- Gazete muhabirini gönderdin ama ne olur kameramanları da gönder, ne olur çekim yap. Ne olur sen de gel. Burada sansasyon haber var... Kamera masrafları ne ise ben onu vereceğim.Yahu ben haşa sana para teklif etmiyorum, dışarıdan yapılacak TV kamera çekimi için masrafları ödemeyi teklif ediyorum. Bunun için ben kimseye yük olmak istemiyorum.
Israrlar üzerine sonuçta TV kamera çekimi masrafı için Nizamettin Aytemiz’e sürekli kullandığım banka hesap numaramı veriyorum ve kamera masrafı için buraya para çıkarılıyor... Buraya masraf için çıkarılan 5 bin YTL’nin 3 bin YTL’sini de geri iade ediyorum.
Bütün okuyucuların takdir edeceği gibi 2 bin YTL kameramanlar için değil de haşa başka amaç için alınmış olsaydı, herhalde bankadan havale olayı olmaz, elden alınırdı. Zira adam yanıma geldi, dahası, ben çekim için yanına gittim. Keza isteyen Avrasya kanalına sorabilir, yayınlanan o çekimler için TV’den İstanbul’a ekip gönderilmemiştir.
Haber konusu ile ilgili olarak 30 Kasım tarihinde “AKP’den Kamhi’ye Peşkeş mi?” başlığı ile yazı yazdım ve ardından karşı taraftan yapılan yazılı açıklamaları da sütunuma aldım... Dahası, dışarıdan kiraladığım ekiple İstanbul’a giderek yaptığım uzun bölge ve esnaf çekimleri ile hazırladığım haber dosyasını da Avrasya TV’sinden yayınladım
Hadisenin özeti budur...
Şimdi bu olayla ilgili olarak neden gündeme geldiğim sorusuna gelince:
Biz haber yaptık ve aradan çekildik.
İddiaya göre, Nizamettin Aytemiz şikayet etme ve haber yapma girişimlerinden sonuç alamayınca karşı tarafı korkutmuşmuş... Bu iddia... Bunun doğru ya da yalan olduğunu bilmem, zira Nizamettin Aytemiz benim hemşehrim olmasına rağmen hiç mi hiç görüşmediğim ve tanımadığım biriydi... O benim için sadece bir haber objesiydi... İşte meğer bu süreçte Nizamettin Bey’in telefonları dinlemede olunca biz de dinlemeye düştük ve konu ile alakalı olarak yaptığımız haberler bağlamında ifademize başvuruldu.
11 gazeteci için özel çalışma!
İfade davetini telefonla aldım ve üç gün içinde ifade vermeniz gerekiyor dendi, ben de ifadeyi verdim ve ayrıldım. Öyle hakime şuna buna sevk edilmedim.
Bu, madalyonun bir tarafı..
Gelelim öbür yanına .
Bir hafta önceydi.
Adını açıklamamaya söz verdiğim AKP içinden geçmişte yakın dostum olan etkili bir isim karşılaştığımda kulağıma şunları fısıldamıştı:
- Sabahattin, yukarılar yazdıklarından çok ama çok rahatsızlar... Epey zamandır üstünde özel çalışma yapıyorlar. Senin gibi 11 gazeteci için de özel çalışma var. Haberin olsun... Aldığın nefesi bile izliyorlar.
Dostuma teşekkür ettim ve şu karşılığı verdim:
- Haber verdiğin için teşekkür ederim. Ben dünkü çocuk değilim. 20 yıldır Ankara’da 6 ayrı büyük medya kurumunda Ankara Temsilciliği yapıyorum, dolayısı ile sistemi ve AKP zirvelerinin hırsını ve de kural tanımazlıklarını iyi biliyorum. Ama benim korkacak bir şeyim yok. Çekinecek bir şeyim olsa her gün Tayyip Erdoğan ve ekibi için o ağır yazıları yazamam. Tayyip Bey ve etrafı bana her gün tazminat davaları açıyor. Benim evim camdan olmadığı için evi camdan olanlara rahat taş atıyorum. Bütün bunları yazabilmem korkacak bir şeyimin olmadığının delili değil mi?
İmaj operasyonu
Gelelim hadisenin yorumlanmasına:
Belli ki yaptığım bir haberden ifade alma olayını bile bu biçimde çarpıtarak sunulması benim için yapılan özel çalışmadan bir şey bulunamadığını gözler önüne seriyor. O özel çalışmayı yapanlar gizli olan ve içeriği hâlâ davaya bakan avukatlara bile verilmeyen bir konu ile alakalı olarak yalan haberler sızdırıyor ve imaj operasyonu yapıyor.
Tam bu noktada bütün AKP muhalifi gazetecilere çağrı yapıyor ve özel konuşmalarına bile dikkat etmelerini salık veriyoruz. Zira bize ulaşan bilgilere göre tıpkı bizim gibi onlar da soluklarına kadar izleniyorlar.
Bu arada dün bana o bilgiyi aktarana, benim için özel çalışma yapan ekibe takılmayacak şekilde mesaj gönderdim ve kendisine yakararak bana somut olarak aktardıklarını yayınlama iznini istedim... Olur alamadım. Tabii izni olmadan deşifre de hem mesleğe hem de kişiliğimize uymaz.
Hadise budur efendim...
Bu gibi çelmelemeler bizi sindirmez, tersine daha da kamçılar.
Bundan böyle mesaimi iki katına çıkarıp AKP faşizmini ve yaptıklarına daha bir nüfuz edeceğim.
Durmak yok, AKP’ye dikilmeye devam..
NOT : Bu konuyu yönlendirme ile çarpıtan iki yayın kurumundan Sabah’ın haber yapması normal, zira eski husumetlim Ergun Babahan’ı bu sütunda her gün dövüyorum da diğerini anlayamadım.
Sebahattin ÖNKİBAR- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 178
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : sonkibar@gmail.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz