Kılıçbay'a cevap
1 sayfadaki 1 sayfası
Kılıçbay'a cevap
Kılıçbay'a cevap
Mehmet Ali Kılıçbay, iyi bir aydın, kıvrak bir yazardır. 'Yeni Aktüel'
Dergisi'nin 148. sayısındaki yazısında, benden söz etmiş. Daha doğrusu;
Fark Yayınları'ndan çıkan son kitabım 'Yabancı Kaynaklara Göre Türk
Kimliği' adlı eserimden... İşin garibi; sevgili Kılıçbay, kitabı
okumamış. Bu kitapla ilgili olarak Akşam Gazetesi'nin Pazar ekinde
çıkan bir röportaja dayanarak döktürmüş.
Aktüel Dergisi okurlarına olan saygım nedeniyle geç de olsa bazı konuları aydınlatmak istiyorum:
Önce şunu belirteyim: Ben tarihçi değilim. Elbette Kılıçbay da değil.
Ben;
tarihçilerin ortaya koyduğu verileri kullanarak Türk kimliğini
tanımlamaya çalıştım. O kitapta şimdiye kadar hiçbir tarihçimizin
gündeme getirmediği veya göremediği olguları ilk kez sergilediğimi
biliyorum. Örneğin Türklerin cihan hakimiyetini yaratan güçlerinin,
'teknolojik üstünlük' olduğunu... Türklerin Asya'da demir teknolojisine
egemenliklerinin tarihin belirleyici gücü olduğunun altını çizdiğimi...
Yine Malazgirt'ten en az 600 sene önce Hun Türkleri'nin Doğu
Anadolu hattından bu topraklara girdiklerini... Bugün Tahtacı denilen
Ağaçerilerin köklerinin Kuzey karadeniz'deki Türkler olduğunu... Bunun
gibi pek çok ilginç konu; ilk kez tarafımdan yerli yerine oturtuldu...
KAVRAMLARI BİLE KARIŞTIRIYOR
Sayın
Kılıçbay; bize ders vermeye kalkışırken; eski bilgileri bile doğru
aktaramıyor. Ne demek, 'Türk adının kökeni bilinmiyor?' demek. Bu konu;
artık sıradan bir tarihçi için bile malum olan bir bilgidir. 'Türklerin
tarihini Çin kaynaklarından izlemekten başka çare yoktur' demesi de
bilgisinin artık aşılmış tarih kitaplarına dayandığını ortaya koyuyor.
Çin'in yanına Pers, Bizans, Rus ve mutlaka Arap kaynaklarını da eklemek
şarttır. Ve bellidir ki Sayın Kılıçbay tarih üzerine not düşerken artık
eskimiş olan kaynaklara dayanmaktadır.
Çünkü; bizim Türk milletini
anlatırken kullandığımız 'Milattan binlerce yıl önce Türkçe konuşan
etnik yapılar' tamlamamızı; tamamen masa başında üretilmiş bir sonuç
gibi gösteriyor. Böylece de masa başından kalkmadan hüküm üretiyor:
Buyurun Sayın Kılıçbay; Pof. M. Z. Zekiyev; ne diyor: 'Anlaşılan Hunlar
(Unular) daha MÖ 2. bin yılda devlet teşkilatını tamamlamışlardı. Öbür
türlü Hint ve Çin kaynakları onlardan söz etmezdi.' (Kitap ve sayfayı
yazmıyorum; biraz araştır ki bulasın.)
Yetmedi mi o zaman alanında
dünyanın en önemli tarihçisi sayılan Prof. L. N. Gumilev'e bak. Çin
kaynakları Hyung-Nu'lardan ilk kez MÖ 1764'lerde daha sonra da MÖ 822
yılında söz ediyor. Bu söz ediş, elbette Hunların Çinle savaşacak kadar
güçlü olduğunu da ortaya koyuyor.
Sevgili Kılıçbay; bütün dünyaca
otorite sayılan yerli bir kaynak da vereyim sana: Prof. Emel Esin.
Prof. Esin; Chou (ÇOV) Türklerinin MÖ 13. yüzyılda Kuzey Çin'de devlet
oluşturduğunu Eberhard'dan aktarır ve maddi bulguları sıralar.
Haydi
başka bir ilginç bilgi: Sovyet tarihçileri Türklerin asıl ana
yurtlarının İtil (Volga)-Ural hattı olduğunu; burada MÖ. 3. binlerde
Türk hayat tarzını gösteren buluntular elde edildiğini ortaya koydular.
Yani Altay- Sayan hattından daha eski...
Ya Kırgız kelimesini
açıklamanıza ne demeli? Demek ne kadar göçebe varsa; onlar kırda gezen
anlamında Kırgız oldu ha... Sayın Kılıçbay; o zaman Moğollar da Ruslar
da Kırgız. Kırgız sadece Güneydoğu Sibirya'daki etnik bir yapıyı;
Türklerin bir kolunu anlatır.
Hunlara, MÖ 3. yüzyıllarda Çin
kaynaklarında rastlanır demeniz de artık demode olmuş kitaplardan
yararlandığınızı gösteriyor. Bunları, kütüphanenizden ayıklamanızda
yarar var.
Hele şu cümleniz yok mu; masabaşı üretimin şahikasıdır: 'Hun adı da tıpkı Türk gibi etnik değil jeneriktir.'
Hun
da Türk de bugün Türk genel adı altında anlattığımız büyük milletin
etnik dallarıdır. Bunlar, imparatorluk kurduktan sonra egemenlikleri
altına başka milletleri ve başka Türk halklarını almışlardır. Türk de
Hunların içinden çıkan bir kabilenin adıdır. Göktürk İmparatorluğu'nu
kuran bu etnik yapı; kendi adını Türkçe konuşan bütün halklara vererek
tarihteki yerini almıştır.
İLK TÜRKLER ÇOĞUNLUKLA SARIDIR
Sayın
Kılıçbay; bizim Türk tipi üzerinde yaptığımız değerlendirmeyle aklı
sıra dalga geçiyor. Eger tarihte kurulmuş Türk devletlerinin
bulundukları coğrafyaya bakarsa; ilk devletlerin bize göre kuzeyde olan
bir kuşak boyunca sıralandığını görecektir. Buradaki halklar da
çoğunlukla sarışındır. Sarı ve Kara Türgişler; sarı ve Kara Uygurlar
olduğu gibi Kırgızlar tamamen sarıdır. MÖ. 7. Yüzyıl'da Kuzey Karadeniz
hattına egemen olan Sakalar içinde de önemli oranda sarı Türk olduğunu
belirteyim. Biliniz ki; Kıpçak-Kıfçak sözcüğü de sarı Saka anlamına
gelir. Günümüzde Macaristan'da asimile olmuş bulunan ve ucu Fransa'nın
ortasına kadar giden Kuman Türkleri de bu Sarı Türklerin Batı'daki en
önemli kollarından birisidir.
Tarihteki Türk tiplerinin sarı,
esmer, Moğolumsu özellikler gösterdiğini bilirsek; bu milletin hiçbir
zaman kafatası üzerinden millet yaratmadığını; şovenist olmadığını da
anlarız. (Türkler'in şovenist olmadıkları fikri; Prof. Gumilev'indir.)
Anadolu'daki
egemen Türk tipi, Oğuz Türklerinin özelliğini yansıtır. Akdeniz ve Ege
dağlarındaki Tahtacılar ve Tuncelililer Hunların devamıdır. Türkiye'de
büyük oranda Kıpçak-Kuman Türkü de yaşamaktadır. Mustafa Kemal Paşa da
işte o Kıfçak (Kuman)Türklerden birisi idi.
Sayın Kılıçbay; alın şu kitabı, okuyun; size bol bol konu çıkacaktır.
Mehmet Ali Kılıçbay, iyi bir aydın, kıvrak bir yazardır. 'Yeni Aktüel'
Dergisi'nin 148. sayısındaki yazısında, benden söz etmiş. Daha doğrusu;
Fark Yayınları'ndan çıkan son kitabım 'Yabancı Kaynaklara Göre Türk
Kimliği' adlı eserimden... İşin garibi; sevgili Kılıçbay, kitabı
okumamış. Bu kitapla ilgili olarak Akşam Gazetesi'nin Pazar ekinde
çıkan bir röportaja dayanarak döktürmüş.
Aktüel Dergisi okurlarına olan saygım nedeniyle geç de olsa bazı konuları aydınlatmak istiyorum:
Önce şunu belirteyim: Ben tarihçi değilim. Elbette Kılıçbay da değil.
Ben;
tarihçilerin ortaya koyduğu verileri kullanarak Türk kimliğini
tanımlamaya çalıştım. O kitapta şimdiye kadar hiçbir tarihçimizin
gündeme getirmediği veya göremediği olguları ilk kez sergilediğimi
biliyorum. Örneğin Türklerin cihan hakimiyetini yaratan güçlerinin,
'teknolojik üstünlük' olduğunu... Türklerin Asya'da demir teknolojisine
egemenliklerinin tarihin belirleyici gücü olduğunun altını çizdiğimi...
Yine Malazgirt'ten en az 600 sene önce Hun Türkleri'nin Doğu
Anadolu hattından bu topraklara girdiklerini... Bugün Tahtacı denilen
Ağaçerilerin köklerinin Kuzey karadeniz'deki Türkler olduğunu... Bunun
gibi pek çok ilginç konu; ilk kez tarafımdan yerli yerine oturtuldu...
KAVRAMLARI BİLE KARIŞTIRIYOR
Sayın
Kılıçbay; bize ders vermeye kalkışırken; eski bilgileri bile doğru
aktaramıyor. Ne demek, 'Türk adının kökeni bilinmiyor?' demek. Bu konu;
artık sıradan bir tarihçi için bile malum olan bir bilgidir. 'Türklerin
tarihini Çin kaynaklarından izlemekten başka çare yoktur' demesi de
bilgisinin artık aşılmış tarih kitaplarına dayandığını ortaya koyuyor.
Çin'in yanına Pers, Bizans, Rus ve mutlaka Arap kaynaklarını da eklemek
şarttır. Ve bellidir ki Sayın Kılıçbay tarih üzerine not düşerken artık
eskimiş olan kaynaklara dayanmaktadır.
Çünkü; bizim Türk milletini
anlatırken kullandığımız 'Milattan binlerce yıl önce Türkçe konuşan
etnik yapılar' tamlamamızı; tamamen masa başında üretilmiş bir sonuç
gibi gösteriyor. Böylece de masa başından kalkmadan hüküm üretiyor:
Buyurun Sayın Kılıçbay; Pof. M. Z. Zekiyev; ne diyor: 'Anlaşılan Hunlar
(Unular) daha MÖ 2. bin yılda devlet teşkilatını tamamlamışlardı. Öbür
türlü Hint ve Çin kaynakları onlardan söz etmezdi.' (Kitap ve sayfayı
yazmıyorum; biraz araştır ki bulasın.)
Yetmedi mi o zaman alanında
dünyanın en önemli tarihçisi sayılan Prof. L. N. Gumilev'e bak. Çin
kaynakları Hyung-Nu'lardan ilk kez MÖ 1764'lerde daha sonra da MÖ 822
yılında söz ediyor. Bu söz ediş, elbette Hunların Çinle savaşacak kadar
güçlü olduğunu da ortaya koyuyor.
Sevgili Kılıçbay; bütün dünyaca
otorite sayılan yerli bir kaynak da vereyim sana: Prof. Emel Esin.
Prof. Esin; Chou (ÇOV) Türklerinin MÖ 13. yüzyılda Kuzey Çin'de devlet
oluşturduğunu Eberhard'dan aktarır ve maddi bulguları sıralar.
Haydi
başka bir ilginç bilgi: Sovyet tarihçileri Türklerin asıl ana
yurtlarının İtil (Volga)-Ural hattı olduğunu; burada MÖ. 3. binlerde
Türk hayat tarzını gösteren buluntular elde edildiğini ortaya koydular.
Yani Altay- Sayan hattından daha eski...
Ya Kırgız kelimesini
açıklamanıza ne demeli? Demek ne kadar göçebe varsa; onlar kırda gezen
anlamında Kırgız oldu ha... Sayın Kılıçbay; o zaman Moğollar da Ruslar
da Kırgız. Kırgız sadece Güneydoğu Sibirya'daki etnik bir yapıyı;
Türklerin bir kolunu anlatır.
Hunlara, MÖ 3. yüzyıllarda Çin
kaynaklarında rastlanır demeniz de artık demode olmuş kitaplardan
yararlandığınızı gösteriyor. Bunları, kütüphanenizden ayıklamanızda
yarar var.
Hele şu cümleniz yok mu; masabaşı üretimin şahikasıdır: 'Hun adı da tıpkı Türk gibi etnik değil jeneriktir.'
Hun
da Türk de bugün Türk genel adı altında anlattığımız büyük milletin
etnik dallarıdır. Bunlar, imparatorluk kurduktan sonra egemenlikleri
altına başka milletleri ve başka Türk halklarını almışlardır. Türk de
Hunların içinden çıkan bir kabilenin adıdır. Göktürk İmparatorluğu'nu
kuran bu etnik yapı; kendi adını Türkçe konuşan bütün halklara vererek
tarihteki yerini almıştır.
İLK TÜRKLER ÇOĞUNLUKLA SARIDIR
Sayın
Kılıçbay; bizim Türk tipi üzerinde yaptığımız değerlendirmeyle aklı
sıra dalga geçiyor. Eger tarihte kurulmuş Türk devletlerinin
bulundukları coğrafyaya bakarsa; ilk devletlerin bize göre kuzeyde olan
bir kuşak boyunca sıralandığını görecektir. Buradaki halklar da
çoğunlukla sarışındır. Sarı ve Kara Türgişler; sarı ve Kara Uygurlar
olduğu gibi Kırgızlar tamamen sarıdır. MÖ. 7. Yüzyıl'da Kuzey Karadeniz
hattına egemen olan Sakalar içinde de önemli oranda sarı Türk olduğunu
belirteyim. Biliniz ki; Kıpçak-Kıfçak sözcüğü de sarı Saka anlamına
gelir. Günümüzde Macaristan'da asimile olmuş bulunan ve ucu Fransa'nın
ortasına kadar giden Kuman Türkleri de bu Sarı Türklerin Batı'daki en
önemli kollarından birisidir.
Tarihteki Türk tiplerinin sarı,
esmer, Moğolumsu özellikler gösterdiğini bilirsek; bu milletin hiçbir
zaman kafatası üzerinden millet yaratmadığını; şovenist olmadığını da
anlarız. (Türkler'in şovenist olmadıkları fikri; Prof. Gumilev'indir.)
Anadolu'daki
egemen Türk tipi, Oğuz Türklerinin özelliğini yansıtır. Akdeniz ve Ege
dağlarındaki Tahtacılar ve Tuncelililer Hunların devamıdır. Türkiye'de
büyük oranda Kıpçak-Kuman Türkü de yaşamaktadır. Mustafa Kemal Paşa da
işte o Kıfçak (Kuman)Türklerden birisi idi.
Sayın Kılıçbay; alın şu kitabı, okuyun; size bol bol konu çıkacaktır.
Rıza ZELYUT- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 164
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : zelyut@gunes.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz