Ankara'da neler oluyor?
1 sayfadaki 1 sayfası
Ankara'da neler oluyor?
Ankara’da neler oluyor?
Son 10 gündür siyasetçilerle ve siyasete yakın iş adamı, sanatçı, sivil toplum
kuruluşu üyesi, gazeteci pek çok kişiyle konuştum. İki gün de Ankara’da
kalıp kendimce nabız yoklamaya çalıştım. Çok ilginç bilgiler aldım,
gerçek olduğundan kuşku duyulmayacak “dedikodular” dinledim. Bunları
yarından itibaren sizlerle paylaşmak istiyorum. Peki bu yazılarda neler
bulacaksınız:
* İki bakanın müthiş pazarlığı.
* “Tayyip Erdoğan’ın kellesini alın, AKP’yi biz devam ettirelim” diyenler kim?
* Hangi bakan, Erdoğan ve yakın çevresi ile ilgili suç dosyalarını elinde tutuyor?
* Gül adına AKP’ye “emanetçilik” yapmak isteyen bakan kim?
* Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adayı kimdi?
* Komutanlar hangi milletvekili ile “Cumhurbaşkanı olacak” zannıyla yemek yedi?
* Kimler gizli toplantılar yaparak “Erdoğan’ı harcamaya” çalışıyor?
* “Cumhurbaşkanlığı sorun olmaz” diyen AKP’li siyasetçi kim?
* Meclis güneşli günde bile neden karanlık duruyor?
* Meclis’te neden kimsenin yüzü gülmüyor, ziyaretçiler neden artmıştı?
***
MHP yine AKP’nin payandası
Avukatları
Necmettin Erbakan’ın hem çok yaşlı hem de çok sağlıksız olduğunu ileri
sürerek cezasının affedilmesi için Cumhurbaşkanı’na iletilmek üzere
savcılığa başvurdu.
Yasalarımıza göre bir mahkûmu sağlık
nedenleriyle affetme yetkisi sadece Cumhurbaşkanı’na ait. Gül,
Erbakan’ın ceza almasına neden olan davanın sanıklarından biri. Ama
Erbakan, dokunulmazılığı olmadığı için yargılandı, Gül ise
dokunulmazlık zırhı sayesinde şimdilik kurtuldu. Bu durumda Erbakan
mahkûm edildiği davanın bir başka sanığından aman diliyor. Gül bir
karar vermek durumunda. Affetse bir sorun affetmese bir başka sorun.
Ama her seferinde olduğu gibi Gül’ü bu sıkıntılı durumdan kurtarmak
için MHP harekete geçti. MHP Erbakan’ın affedilmesi için AKP ve DTP’yi
de yanına alarak “Erbakan affedilsin” kampanyası açtı. Kutlamaktan
başka bir şey yapamayız herhalde.
***
İltifat et, el etek öp, yerlere kadar eğil! Rekabet var bu zamanda, yağcılık kolay değil.
Ordulu Şair Ali Öztürk
***
Baykal’ı neden ziyaret ettim?
Geçen
hafta çarşamba günü, İsviçre maçından birkaç saat önce Ankara’da Deniz
Baykal’ı ziyaret ettim. CHP Genel Merkezi’nde baş başa yaptığımız
görüşme bir buçuk saatten fazla sürdü.
Deniz Bey’e ziyaret
nedenimi şöyle anlattım: “Türkiye’de siyaset bugüne kadar, en azından
benim meslek yaşamım boyunca, hiç bu kadar karmaşık ve tatsız hale
gelmemişti. İktidarın benmerkezci tavrı nedeniyle kavramlar da
birbirine karıştı. Size de haksızlık yapıldığı düşüncesindeyim, bunları
paylaşmak istedim.”
Deniz Baykal medyanın ağır bir baskı ve
tehdit altında olduğunu ileri sürerek, “Bizimle ilgili medya çok
ilgisiz, bunu uğradığı baskıya bağlıyorum. Günümüzde medyada yer
alamayan siyasi hareketin kendini ifade etmesi artık çok zor” dedi.
Muhalefet
yapmadıkları konusundaki eleştirilere katılmadığını söyleyen Baykal,
“Gücümüz yettiğince iktidarı uyarıyoruz, engel olmaya çalışıyoruz ama
sayısal çoğunluğu geçme imkânımız yok, buna rağmen Türkiye’yi ağır
zararlara uğratacak birçok şeyi engelledik, örneğin 1 Mart tezkeresi
bizim eserimiz” diye konuştu.
Sohbetemiz boyunca Deniz Bey’i
dinlemeye çalıştım. Örneğin CHP ile ilgili olarak bir şey söylemekten
de kaçındım; sadece “Dışarıdan bakıldığında CHP kapalı kutu gibi
duruyor. Partinin yeni yüzlere ihtiyacı var, sanki kapılar biraz
aralanmalı, eski yeni ayırımı yapmadan herkesi kucaklayacak bir formül
bulunmalı” dedim. Deniz Baykal ise kapılarını her zaman açtıklarını
belirtti. Bu konuda çok emin değilim.
CHP’nin iyi muhalefet
yapmaması konusunda ise şunu söyledim: “Dikkatimi çektiği için okurlara
‘CHP nasıl muhalefet yapmalı?’ diye sordum. Gelen cevapların neredeyse
tamamı ‘Baykal gitsin’ diyordu. Demek ki muhalefetten anlaşılan bu”
dedim. Baykal güldü ama yerini boşaltıp boşaltmama konusunda hiçbir şey
söylemedi. Sadece, “Bunlar gereksiz tartışmalar” dedi.
Genel
Merkez’den çıktım. Dönüp baktım: Arkamda dev bir holdingin merkezini
andıran soğuk bir yapı duruyordu. Baykal’ın bu soğuk binada tek başına
olduğu hissine kapıldım. Kapısından tek tük insanların girdiği,
çevresinde hiçbir hareket olmayan devasa bir bina. Doğrusu bu mu acaba?
Baykal’a bir de özel soru sordum. Tuncay Özkan konusu. Onu da yarın yazarım.
***Fatih Altaylı: “Hülya Avşar’ın programı ile ilgim yok”
Dün
yazdığım yazıda Hülya Avşar’ın Türkmax’ta yaptığı programın
süpervizörünün Fatih Altaylı olduğu yolunda duyum aldığımı
belirtmiştim. Fatih Altaylı aradı ve “Benim programla hiçbir ilgim yok,
ayrıca bunu yapacak bir prodüksiyon şirketim de yok” dedi.
Anladığım
kadarıyla dedikodu şöyle oluşmuş: Türkmax, Hülya Avşar’lı program için
Fatih Altaylı’ya “birlikte sunar mısınız?” teklifi götürmüş. Altaylı da
çok yoğun olduğunu belirterek programı kabul etmemiş. Ancak bir kere
konuk olarak çıkmış. Mesele bu demek ki.
Son 10 gündür siyasetçilerle ve siyasete yakın iş adamı, sanatçı, sivil toplum
kuruluşu üyesi, gazeteci pek çok kişiyle konuştum. İki gün de Ankara’da
kalıp kendimce nabız yoklamaya çalıştım. Çok ilginç bilgiler aldım,
gerçek olduğundan kuşku duyulmayacak “dedikodular” dinledim. Bunları
yarından itibaren sizlerle paylaşmak istiyorum. Peki bu yazılarda neler
bulacaksınız:
* İki bakanın müthiş pazarlığı.
* “Tayyip Erdoğan’ın kellesini alın, AKP’yi biz devam ettirelim” diyenler kim?
* Hangi bakan, Erdoğan ve yakın çevresi ile ilgili suç dosyalarını elinde tutuyor?
* Gül adına AKP’ye “emanetçilik” yapmak isteyen bakan kim?
* Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adayı kimdi?
* Komutanlar hangi milletvekili ile “Cumhurbaşkanı olacak” zannıyla yemek yedi?
* Kimler gizli toplantılar yaparak “Erdoğan’ı harcamaya” çalışıyor?
* “Cumhurbaşkanlığı sorun olmaz” diyen AKP’li siyasetçi kim?
* Meclis güneşli günde bile neden karanlık duruyor?
* Meclis’te neden kimsenin yüzü gülmüyor, ziyaretçiler neden artmıştı?
***
MHP yine AKP’nin payandası
Avukatları
Necmettin Erbakan’ın hem çok yaşlı hem de çok sağlıksız olduğunu ileri
sürerek cezasının affedilmesi için Cumhurbaşkanı’na iletilmek üzere
savcılığa başvurdu.
Yasalarımıza göre bir mahkûmu sağlık
nedenleriyle affetme yetkisi sadece Cumhurbaşkanı’na ait. Gül,
Erbakan’ın ceza almasına neden olan davanın sanıklarından biri. Ama
Erbakan, dokunulmazılığı olmadığı için yargılandı, Gül ise
dokunulmazlık zırhı sayesinde şimdilik kurtuldu. Bu durumda Erbakan
mahkûm edildiği davanın bir başka sanığından aman diliyor. Gül bir
karar vermek durumunda. Affetse bir sorun affetmese bir başka sorun.
Ama her seferinde olduğu gibi Gül’ü bu sıkıntılı durumdan kurtarmak
için MHP harekete geçti. MHP Erbakan’ın affedilmesi için AKP ve DTP’yi
de yanına alarak “Erbakan affedilsin” kampanyası açtı. Kutlamaktan
başka bir şey yapamayız herhalde.
***
İltifat et, el etek öp, yerlere kadar eğil! Rekabet var bu zamanda, yağcılık kolay değil.
Ordulu Şair Ali Öztürk
***
Baykal’ı neden ziyaret ettim?
Geçen
hafta çarşamba günü, İsviçre maçından birkaç saat önce Ankara’da Deniz
Baykal’ı ziyaret ettim. CHP Genel Merkezi’nde baş başa yaptığımız
görüşme bir buçuk saatten fazla sürdü.
Deniz Bey’e ziyaret
nedenimi şöyle anlattım: “Türkiye’de siyaset bugüne kadar, en azından
benim meslek yaşamım boyunca, hiç bu kadar karmaşık ve tatsız hale
gelmemişti. İktidarın benmerkezci tavrı nedeniyle kavramlar da
birbirine karıştı. Size de haksızlık yapıldığı düşüncesindeyim, bunları
paylaşmak istedim.”
Deniz Baykal medyanın ağır bir baskı ve
tehdit altında olduğunu ileri sürerek, “Bizimle ilgili medya çok
ilgisiz, bunu uğradığı baskıya bağlıyorum. Günümüzde medyada yer
alamayan siyasi hareketin kendini ifade etmesi artık çok zor” dedi.
Muhalefet
yapmadıkları konusundaki eleştirilere katılmadığını söyleyen Baykal,
“Gücümüz yettiğince iktidarı uyarıyoruz, engel olmaya çalışıyoruz ama
sayısal çoğunluğu geçme imkânımız yok, buna rağmen Türkiye’yi ağır
zararlara uğratacak birçok şeyi engelledik, örneğin 1 Mart tezkeresi
bizim eserimiz” diye konuştu.
Sohbetemiz boyunca Deniz Bey’i
dinlemeye çalıştım. Örneğin CHP ile ilgili olarak bir şey söylemekten
de kaçındım; sadece “Dışarıdan bakıldığında CHP kapalı kutu gibi
duruyor. Partinin yeni yüzlere ihtiyacı var, sanki kapılar biraz
aralanmalı, eski yeni ayırımı yapmadan herkesi kucaklayacak bir formül
bulunmalı” dedim. Deniz Baykal ise kapılarını her zaman açtıklarını
belirtti. Bu konuda çok emin değilim.
CHP’nin iyi muhalefet
yapmaması konusunda ise şunu söyledim: “Dikkatimi çektiği için okurlara
‘CHP nasıl muhalefet yapmalı?’ diye sordum. Gelen cevapların neredeyse
tamamı ‘Baykal gitsin’ diyordu. Demek ki muhalefetten anlaşılan bu”
dedim. Baykal güldü ama yerini boşaltıp boşaltmama konusunda hiçbir şey
söylemedi. Sadece, “Bunlar gereksiz tartışmalar” dedi.
Genel
Merkez’den çıktım. Dönüp baktım: Arkamda dev bir holdingin merkezini
andıran soğuk bir yapı duruyordu. Baykal’ın bu soğuk binada tek başına
olduğu hissine kapıldım. Kapısından tek tük insanların girdiği,
çevresinde hiçbir hareket olmayan devasa bir bina. Doğrusu bu mu acaba?
Baykal’a bir de özel soru sordum. Tuncay Özkan konusu. Onu da yarın yazarım.
***Fatih Altaylı: “Hülya Avşar’ın programı ile ilgim yok”
Dün
yazdığım yazıda Hülya Avşar’ın Türkmax’ta yaptığı programın
süpervizörünün Fatih Altaylı olduğu yolunda duyum aldığımı
belirtmiştim. Fatih Altaylı aradı ve “Benim programla hiçbir ilgim yok,
ayrıca bunu yapacak bir prodüksiyon şirketim de yok” dedi.
Anladığım
kadarıyla dedikodu şöyle oluşmuş: Türkmax, Hülya Avşar’lı program için
Fatih Altaylı’ya “birlikte sunar mısınız?” teklifi götürmüş. Altaylı da
çok yoğun olduğunu belirterek programı kabul etmemiş. Ancak bir kere
konuk olarak çıkmış. Mesele bu demek ki.
Can ATAKLI- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz