Gül'ün "emanetçisi" bakan
1 sayfadaki 1 sayfası
Gül'ün "emanetçisi" bakan
AKP’nin kapatılması ve bazı yöneticilerine yasak gelmesi en çok Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü tedirgin ediyor. Çünkü “yasaklanması” istenen isimler arasında yer alıyor. Ancak şu anda Cumhurbaşkanı olduğu için bu durum biraz tartışmalı.
Bir görüşe göre Cumhurbaşkanı hakkında dava açılamaz, bu nedenle Gül’e bir siyasi yasak söz konusu olamaz.
Diğer görüş ise isnat edilen suçun Cumhurbaşkanlığı’ndan önce olduğu, bu nedenle Gül’ün de ceza alması halinde bu makamı boşaltmak zorunda kalacağını savunuyor.
Durumu elbette Anayasa Mahkemesi açıklığa kavuşturacak. O güne kadar yapılacak bir şey yok. Ancak elbette Ankara’da bu konuda çok konuşma yapılıyor. “Uçuk” olanları ayıkladıktan sonra, birkaç kaynaktan duyduklarımı sizlerle de paylaşayım.
Temel konu şu: Gül makakını korumak ya da kapatılacak partinin yerine kurulacak partiyi yönetmek için çok ciddi temaslar yapıyor. Cumhurbaşkanlığı konumunu da kullanarak “Sistemi yerine oturtmak için gerekenler yapılır, ondan sonra yola devam ederiz” mesajı verdiği konuşuluyor.
Gül yandaşları da parti içinden, üstelik hükümetten birini buldular bu planın işlemesi için, Bu bakan Gül adına “emanetçilik” yapmaya, kurulacak yeni hükümetin başına geçmeye şimdiden talip. Çünkü sürekli yurtdışında olan ve yabancı desteği aradığı belirtilen bu bakana göre Tayyip Bey ısrarla ve üst üste çok hata yaptı. Bu da asıl davaya çok zarar verdi. Bu durumda “fedakârlık yapmak” ve ardından yola devam etmek gerekiyor. Fedakârlıktan kasıt ise Erdoğan ve çok yakınındaki bazı isimlerin siyasetten tasfiyesi.
Aldığım izlenimlere göre Gül yandaşları “emanetçiyi” Menderes’e benzetmeye çalışıyormuş. Duruşu, saç şekli ve bebek yüzlü görünümüyle “emanetçi” Menderes’i andıracakmış.
Anladığım kadarıyla şimdilik fazla aykırı ses çıkmayan 340 kişilik AKP grubunda sadece bu konular konuşuluyor. Herkes yeni durumda nerede bulunacağı konusunda kararsız ve telaşlı. Çünkü AKP kapatıldıktan sonra yanlış adım atacak olan dışarıda kalacağını biliyor.
CUMARTESİ: “Erdoğan’ın önerdiği, hatta komutanlarla yemeğe gönderdiği cumhurbaşkanı adayı kimdi? Gül giderse Çankaya’nın boş kalmayacağını söyleyen siyasetçi kim?” sorularına cevap vermeye çalışacağım.
*****
Cemil Çiçek: “O bakan ben miyim?”
Bu köşede dün yayımlanan “Ankara’da bir meçhul bakan rüzgarı esiyor” başlıklı yazı üzerine Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek telefonla aradı. Yazının son paragrafında adı geçtiği ve önceki cümlelerdeki ifadelerden de akla gelecek ilk isim olacağı için son derece üzüntü duyduğunu belirten Çiçek “Ne yapmak istediğinizi anlamıyorum, bu kişi bensem açık açık yazın, değilsem de bunu da yazın” dedi.
En iyisi Cemil Çiçek’in söylediklerini cümle cümle yazayım;
*Bugüne kadar hiç kimse ile özel görüşme yapmadım, yaparsam da mutlaka bir parti yetkilisini yanıma alırım.
* Kapatma davasının çabuk bitirilmesi talebi benim kişisel isteğim değildir. Parti yönetiminin eğilimi bu yöndedir.
* Kimse hakkında suç veya yolsuzluk dosyasını elimde tutmuyorum tutmadım da. Ben devletin adalet bakanıydım. Kim olursa olsun bir kişi hakkında suç veya yolsuzluk dosyası olur da bunu tutarsam zaten suç işlemiş olurum.
* Partimiz sanıldığından da öte birlik ve beraberlik içinde. Bunun sonuçlarını önümüzdeki günlerde göreceksiniz.
* Ne yapmak istediğinizi anlamakta zorluk çekiyorum. Eğer elinizde bir belge, görüntü, kayıt varsa ortaya çıkarın, ortalığı karıştırmak adına bir niyetiniz olduğunu seziyorum.
*Siz de zamanında haksızlığa uğramıştınız, şimdi başkalarına haksızlık yapmanıza üzülüyorum.
*Beni zan altında bırakarak ne amaçladığınızı da çözemiyorum.
*Kastettiğiniz kimse açık açık yazın. Ama ben değilsem bunu da yazın.
*Etkin çevreler diyerek nereyi kastettiğinizi anlamıyorum. Kimdir bu etkin çevreler?
Cemil Çiçek’in gösterdiği hassasiyet için teşekkür ederim. Ancak şunu da söyleyeyim; Ankara’da bu konular çok konuşuluyor. Elbette burada açıkça isim vermek hem hukuken hem ahlâken mümkün değil. Çünkü sonuçta bunlar kulislerde konuşulan konular. Cemil Çiçek adı daha önce de bir Batı dergisinde yayımlanan röportaj nedeniyle gündeme gelmişti. O ünlü dergi de isim vermemişti. Doğaldır ki insanlar bu tür kulis yazılarını okuduklarında kendi fikir ve bilgileri doğrultusunda yakıştırmalar yapabilir. Bu nedenle benim “şu ismi kastettim” deme şansım yok. Cemil Çiçek önce davranarak ve sanıyorum bir süre öncesini hatırlayarak “Bu kişi ben değilim” açıklaması yaptı. Bu açıklamaya güvenmek zorundayım.
*****
Meclis’te yüzler gülmüyor
Geçen hafta gittiğim Ankara’da Meclis’e de uğradım. Kimseden randevu almadan ve özel olarak ziyaret etmeden milletvekili çalışma ofislerinde gezdim, bahçede gördüklerimle sohbet etmeye çalıştım.
İlk izlenim şu: Daha önce gittiğim zamanlar AKP’li milletvekillerinin son derece kibirli, tepeden bakan, etraflarındaki kalabalıklara laf anlatan tavırlarını görürdüm. Bu gidişimde fark ettim ki kimsenin yüzü gülmüyor. Göğsünü kabarta kabarta gezen pek yok.
Bahçe çok hareketli değil, ziyaretçi sayısı sanki daha az gibi görünüyor ama ikili üçlü gruplar milletvekilleriyle görüşüyor. Eskiden meraktan ve destek vermek için Meclis’e akın akın gelenler olurdu. Şimdi anladığım kadarıyla “ne olacak?” diye merak edenler, moral arayanlar ve “giderayak” bitmemiş bir işi bitirmeye çalışanlar doldurmuş milletvekili odalarını. Durum sıkıntılı yani...
*****
Tekin Küçükali “Dikkatsizlik”
Tören sırasında fenalaşan Kızılay Başkanı Tekin Küçükali’nin “Teşekkür” ilanını yazmıştım dün. İki soru sormuştum. “İlanın parasını kim verdi ve Cumhurbaşkanı’nın adı varken Başbakan neden yok?” Ve doğal olarak bir küçük yorum eklemiştim: “Yeni dönemde herkes yerini belirliyor galiba.”
Tekin Küçükali dün aradı. “İlan konusundaki sorularınızda tamamen haklısınız, ancak bu ilan benim bilgim dışında verilmiş. Parası da bir hayırseverin sırf bu işlerde kullanılsın diye oluşturduğu bir fondan karşılanmış” dedi.
Küçükali Başbakan’ın kendisini üç kere arayıp geçmiş olsun dediğini belirttikten sonra da “İlanda adının geçmemesi tamamen dikkatsizlik, arkadaşlar bizzat gelenleri kaydetmişler ve bu hatayı yapmışlar” diye konuştu.
Kızılay Başkanı “yerini belirlemek” konusunun ise mümkün olamayacağını belirterek “Sayın Başbakan’la çok iyi dostluk ilişkimiz var. Ben sıktığım eli gevşetmem. Ben zor günlerinde insanların yanında olmaya inanırım. Gelişmelerden pay çıkarıp da siyaseten birinin yanında olmayı seçmek benim karakterime uygun değildir” dedi.
*****
Büyük adamların hataları güneş tutulmasına benzer, onları herkes görür.
Bir görüşe göre Cumhurbaşkanı hakkında dava açılamaz, bu nedenle Gül’e bir siyasi yasak söz konusu olamaz.
Diğer görüş ise isnat edilen suçun Cumhurbaşkanlığı’ndan önce olduğu, bu nedenle Gül’ün de ceza alması halinde bu makamı boşaltmak zorunda kalacağını savunuyor.
Durumu elbette Anayasa Mahkemesi açıklığa kavuşturacak. O güne kadar yapılacak bir şey yok. Ancak elbette Ankara’da bu konuda çok konuşma yapılıyor. “Uçuk” olanları ayıkladıktan sonra, birkaç kaynaktan duyduklarımı sizlerle de paylaşayım.
Temel konu şu: Gül makakını korumak ya da kapatılacak partinin yerine kurulacak partiyi yönetmek için çok ciddi temaslar yapıyor. Cumhurbaşkanlığı konumunu da kullanarak “Sistemi yerine oturtmak için gerekenler yapılır, ondan sonra yola devam ederiz” mesajı verdiği konuşuluyor.
Gül yandaşları da parti içinden, üstelik hükümetten birini buldular bu planın işlemesi için, Bu bakan Gül adına “emanetçilik” yapmaya, kurulacak yeni hükümetin başına geçmeye şimdiden talip. Çünkü sürekli yurtdışında olan ve yabancı desteği aradığı belirtilen bu bakana göre Tayyip Bey ısrarla ve üst üste çok hata yaptı. Bu da asıl davaya çok zarar verdi. Bu durumda “fedakârlık yapmak” ve ardından yola devam etmek gerekiyor. Fedakârlıktan kasıt ise Erdoğan ve çok yakınındaki bazı isimlerin siyasetten tasfiyesi.
Aldığım izlenimlere göre Gül yandaşları “emanetçiyi” Menderes’e benzetmeye çalışıyormuş. Duruşu, saç şekli ve bebek yüzlü görünümüyle “emanetçi” Menderes’i andıracakmış.
Anladığım kadarıyla şimdilik fazla aykırı ses çıkmayan 340 kişilik AKP grubunda sadece bu konular konuşuluyor. Herkes yeni durumda nerede bulunacağı konusunda kararsız ve telaşlı. Çünkü AKP kapatıldıktan sonra yanlış adım atacak olan dışarıda kalacağını biliyor.
CUMARTESİ: “Erdoğan’ın önerdiği, hatta komutanlarla yemeğe gönderdiği cumhurbaşkanı adayı kimdi? Gül giderse Çankaya’nın boş kalmayacağını söyleyen siyasetçi kim?” sorularına cevap vermeye çalışacağım.
*****
Cemil Çiçek: “O bakan ben miyim?”
Bu köşede dün yayımlanan “Ankara’da bir meçhul bakan rüzgarı esiyor” başlıklı yazı üzerine Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek telefonla aradı. Yazının son paragrafında adı geçtiği ve önceki cümlelerdeki ifadelerden de akla gelecek ilk isim olacağı için son derece üzüntü duyduğunu belirten Çiçek “Ne yapmak istediğinizi anlamıyorum, bu kişi bensem açık açık yazın, değilsem de bunu da yazın” dedi.
En iyisi Cemil Çiçek’in söylediklerini cümle cümle yazayım;
*Bugüne kadar hiç kimse ile özel görüşme yapmadım, yaparsam da mutlaka bir parti yetkilisini yanıma alırım.
* Kapatma davasının çabuk bitirilmesi talebi benim kişisel isteğim değildir. Parti yönetiminin eğilimi bu yöndedir.
* Kimse hakkında suç veya yolsuzluk dosyasını elimde tutmuyorum tutmadım da. Ben devletin adalet bakanıydım. Kim olursa olsun bir kişi hakkında suç veya yolsuzluk dosyası olur da bunu tutarsam zaten suç işlemiş olurum.
* Partimiz sanıldığından da öte birlik ve beraberlik içinde. Bunun sonuçlarını önümüzdeki günlerde göreceksiniz.
* Ne yapmak istediğinizi anlamakta zorluk çekiyorum. Eğer elinizde bir belge, görüntü, kayıt varsa ortaya çıkarın, ortalığı karıştırmak adına bir niyetiniz olduğunu seziyorum.
*Siz de zamanında haksızlığa uğramıştınız, şimdi başkalarına haksızlık yapmanıza üzülüyorum.
*Beni zan altında bırakarak ne amaçladığınızı da çözemiyorum.
*Kastettiğiniz kimse açık açık yazın. Ama ben değilsem bunu da yazın.
*Etkin çevreler diyerek nereyi kastettiğinizi anlamıyorum. Kimdir bu etkin çevreler?
Cemil Çiçek’in gösterdiği hassasiyet için teşekkür ederim. Ancak şunu da söyleyeyim; Ankara’da bu konular çok konuşuluyor. Elbette burada açıkça isim vermek hem hukuken hem ahlâken mümkün değil. Çünkü sonuçta bunlar kulislerde konuşulan konular. Cemil Çiçek adı daha önce de bir Batı dergisinde yayımlanan röportaj nedeniyle gündeme gelmişti. O ünlü dergi de isim vermemişti. Doğaldır ki insanlar bu tür kulis yazılarını okuduklarında kendi fikir ve bilgileri doğrultusunda yakıştırmalar yapabilir. Bu nedenle benim “şu ismi kastettim” deme şansım yok. Cemil Çiçek önce davranarak ve sanıyorum bir süre öncesini hatırlayarak “Bu kişi ben değilim” açıklaması yaptı. Bu açıklamaya güvenmek zorundayım.
*****
Meclis’te yüzler gülmüyor
Geçen hafta gittiğim Ankara’da Meclis’e de uğradım. Kimseden randevu almadan ve özel olarak ziyaret etmeden milletvekili çalışma ofislerinde gezdim, bahçede gördüklerimle sohbet etmeye çalıştım.
İlk izlenim şu: Daha önce gittiğim zamanlar AKP’li milletvekillerinin son derece kibirli, tepeden bakan, etraflarındaki kalabalıklara laf anlatan tavırlarını görürdüm. Bu gidişimde fark ettim ki kimsenin yüzü gülmüyor. Göğsünü kabarta kabarta gezen pek yok.
Bahçe çok hareketli değil, ziyaretçi sayısı sanki daha az gibi görünüyor ama ikili üçlü gruplar milletvekilleriyle görüşüyor. Eskiden meraktan ve destek vermek için Meclis’e akın akın gelenler olurdu. Şimdi anladığım kadarıyla “ne olacak?” diye merak edenler, moral arayanlar ve “giderayak” bitmemiş bir işi bitirmeye çalışanlar doldurmuş milletvekili odalarını. Durum sıkıntılı yani...
*****
Tekin Küçükali “Dikkatsizlik”
Tören sırasında fenalaşan Kızılay Başkanı Tekin Küçükali’nin “Teşekkür” ilanını yazmıştım dün. İki soru sormuştum. “İlanın parasını kim verdi ve Cumhurbaşkanı’nın adı varken Başbakan neden yok?” Ve doğal olarak bir küçük yorum eklemiştim: “Yeni dönemde herkes yerini belirliyor galiba.”
Tekin Küçükali dün aradı. “İlan konusundaki sorularınızda tamamen haklısınız, ancak bu ilan benim bilgim dışında verilmiş. Parası da bir hayırseverin sırf bu işlerde kullanılsın diye oluşturduğu bir fondan karşılanmış” dedi.
Küçükali Başbakan’ın kendisini üç kere arayıp geçmiş olsun dediğini belirttikten sonra da “İlanda adının geçmemesi tamamen dikkatsizlik, arkadaşlar bizzat gelenleri kaydetmişler ve bu hatayı yapmışlar” diye konuştu.
Kızılay Başkanı “yerini belirlemek” konusunun ise mümkün olamayacağını belirterek “Sayın Başbakan’la çok iyi dostluk ilişkimiz var. Ben sıktığım eli gevşetmem. Ben zor günlerinde insanların yanında olmaya inanırım. Gelişmelerden pay çıkarıp da siyaseten birinin yanında olmayı seçmek benim karakterime uygun değildir” dedi.
*****
Büyük adamların hataları güneş tutulmasına benzer, onları herkes görür.
Can ATAKLI- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz