Kanıtlanamayan gerçekler aslında belirleyici olandır!
1 sayfadaki 1 sayfası
Kanıtlanamayan gerçekler aslında belirleyici olandır!
Sevgili okurlar; geçen haftanın kuşkusuz en önemli olayı Viyana’da kazandığımız “inanılmaz” zaferdi. Bu zaferi statta izleme şansı bulanlardan biriydim. İsviçre’nin vize işkencesini protesto etmek için bu ülkeye gitmemiştim biliyorsunuz. Euro 2008’in sponsoru Coca Cola “Maç İsviçre’de değil, buna gelin artık” deyince bir günlüğüne kalkıp gittim. İyi ki de gittim, çünkü böyle bir olayı insan hayatında kaç kere yaşar bilemiyorum. Maç ve Viyana izlenimlerimden bazılarını bu hafta içinde sizlerle paylaşmak istiyorum.
Baykal’la sohbet
Sevgili okurlar, geçen hafta yazdığım iki Baykal yazısı da çok ses getirdi. Özellikle Tuncay Özkan’ın CHP’ye genel sekreter olmak istemesiyle ilgili yazı adeta yorum rekoru da kırdı. Açıkçası o yazının bu kadar ilgi çekeceğini ve tepki alacağını hiç düşünmemiştim. Benim için de şaşırtıcı oldu.
Siyaseti karıştıran yazılar
Sevgili okurlar; geçen hafta yazdığım Ankara izlenimleri hayli ses getirdi. Özellikle iktidar kanadından farklı sesler yükseldi. Anlattığım bir “meçhul bakanı” kendisine yakıştıran Cemil Çiçek’in ifadelerini zaten yazmıştım. Başkomutan Abdullah Gül’ün emanetçisi bakan ile asıl Cumhurbaşkanı adayının Vecdi Gönül olduğunu anlatan yazılar da çok ilgi çekti.
Bu arada özellikle bazı iktidar mensupları “dedikodularla parti yıpratılıyor” iddiasında bulundu. Ama hemen söyleyeyim; bu yazdıklarım dedikodu değil. Sadece “kanıtlanamayan ve kanıtlanması o an için mümkün olmayan” bilgi ve gerçeklerdir.
Bize özel değil
Ve en önemlisi siyasette belirleyici olanlar da bu kanıtlanamayan gerçeklerdir. Bu gerçekleri ilgili olan herkes bilir, konuşur ve anlatır. Ama iş resmiyete döküldüğünde kimse üstüne alınmak istemez. Son derece de doğaldır bu. Ayrıca bu sadece ülkemize özgü de değildir, demokratik siyasetin her ülkede geçerlidir bu.
Peki kanıt nedir? Çok basit, kanıt olayın sonucudur. İlgili tüm taraflar da inkar etse, sonuç nasıl olsa ortaya çıkacaktır. O zaman zaten kimsenin kanıta da ihtiyacı kalmaz, herkes yeni duruma ayak uydurmaya çalışır.
Elbette “bilinen ama söylenmeyen ve kanıtlanamayan” bu gerçeklerin hepsinin sonuca ulaşması da mümkün olmayabilir. Örneğin “meçhul bakanla emanetçi bakan” gerçeklerinin ikisinin birden sonuca ulaşması mümkün olamaz. Biri gerçekleşince diğerinin varlığı da kesinleşir. Ama üzerinde durulmaz artık.
İki küçük örnek
Sadece şu örnekleri vereyim. 1989’da Özal’ın Cumhurbaşkanı olacağı sözleri yayılmıştı. Özal ilk başta reddetmişti bu açıklamaları. Sonra Cumhurbaşkanı oldu. Yine Demirel’in de Özal’ın vefat etmesinden sonra “Cumhurbaşkanlığını düşünmediğini” söylediğini hatırlayın. O da cumhurbaşkanı oldu.
Demem şu ki, bu tür beyanları yalan olarak kabul etmeyin. Sadece o günün koşullarına göre uygulanan stratejilerdir. Bugünküler de böyle işte.
İç dinsel çatışma
Sevgili okurlar, fazla ayrıntıya girmeden AKP’de yaşananların siyaset dışında dinsel açıdan da önemli olduğunu söylemek istiyorum. Dışarıya çok yansımıyor olsa da parti içinde ciddi bir siyasal İslam çatışması var. Örneğin Erdoğan ve yakın çevresi Menzil Tarikatı’nın çok etkisi altında. Bu etki Erdoğan ve çevresini Suudi Arabistan’ın Vahabilerine çok yakınlaştırıyor.
Buna karşın Gül ve çevresi ise Fethullah Gülen tarikatının etkisi altında. Bu tarikat çevrelerinde konuşulduğuna göre Fethullah Gülen, Erdoğan’dan desteğini çekmiş görünüyor.
Kemal Derviş’in gelişi
Geçen haftanın çok konuşulan konularından biri de Kemal Derviş’in tekrar ortaya çıkmasıydı. Gerçi planlı bir toplantı için Türkiye’ye geldi Derviş, ama zamanlama açısından hayli ilgi çekti.
Peki Kemal Derviş siyasette yeni bir isim olabilir mi? Bana göre evet. Hatta keşke Derviş kalitesinde bir ekip kurulabilse ve Türkiye hızla ileri doğru yürümeye başlasa. Kemal Derviş’in adı etrafında dönen fırtınalar ve kendi izlenimlerimle ilgili yazıları hafta içinde sizlerle paylaşacağım.
Kene olayı
Sevgili okurlar, siyaset ve ekonomi dünyası toz duman içindeyken, halkın önemli sorunlarından biri de “kene ısırmaları.” Gerçekten özellikle büyük kentlerde cumartesi-pazar günlerinin korkulu rüyası oldu keneler. Çünkü insanlar parklarda bahçelerde keneden korkuyorlar. Bu da tatil günlerinin sosyal yaşamını hayli sıkıntıya sokmuş gözüküyor.
Geçen hafta yazdığım bir okur mektubundan sonra işin uzmanlarından da bilgiler geldi. Örneğin okurun yazdığı türden kene aşısı olmadığını, bu aşının keneler tarafından taşınarak bulaşan TBE hastalığına karşı bir önlem için kullanıldığını öğrendim.
Hepinize iyi haftalar dilerim.
*****
Bu gece TRT 1’deyim
Hayli uzun bir aradan sonra bu gece ilk kez TRT’ye konuk oluyorum. Dr. İbrahim Kalın’ın yönettiği “Enine Boyuna” adlı programda kapatma davası süreci ile başlayan siyasi gelişmeler tartışılacak.
Eğer son anda bir değişiklik olmazsa programa Hüseyin Hatemi, Gülay Göktürk, Fatih Çekirge ve Emre Aköz’ün katılacağı bildirildi.
Saat 23.00’te başlayacak olan program yaklaşık 2 saat sürüyor. İzlemek isteyenlere duyurmak istedim.
*****
Küçük şeylere gereğinden fazla önem verenler, elinden büyük iş gelmeyenlerdir
Eflatun
Baykal’la sohbet
Sevgili okurlar, geçen hafta yazdığım iki Baykal yazısı da çok ses getirdi. Özellikle Tuncay Özkan’ın CHP’ye genel sekreter olmak istemesiyle ilgili yazı adeta yorum rekoru da kırdı. Açıkçası o yazının bu kadar ilgi çekeceğini ve tepki alacağını hiç düşünmemiştim. Benim için de şaşırtıcı oldu.
Siyaseti karıştıran yazılar
Sevgili okurlar; geçen hafta yazdığım Ankara izlenimleri hayli ses getirdi. Özellikle iktidar kanadından farklı sesler yükseldi. Anlattığım bir “meçhul bakanı” kendisine yakıştıran Cemil Çiçek’in ifadelerini zaten yazmıştım. Başkomutan Abdullah Gül’ün emanetçisi bakan ile asıl Cumhurbaşkanı adayının Vecdi Gönül olduğunu anlatan yazılar da çok ilgi çekti.
Bu arada özellikle bazı iktidar mensupları “dedikodularla parti yıpratılıyor” iddiasında bulundu. Ama hemen söyleyeyim; bu yazdıklarım dedikodu değil. Sadece “kanıtlanamayan ve kanıtlanması o an için mümkün olmayan” bilgi ve gerçeklerdir.
Bize özel değil
Ve en önemlisi siyasette belirleyici olanlar da bu kanıtlanamayan gerçeklerdir. Bu gerçekleri ilgili olan herkes bilir, konuşur ve anlatır. Ama iş resmiyete döküldüğünde kimse üstüne alınmak istemez. Son derece de doğaldır bu. Ayrıca bu sadece ülkemize özgü de değildir, demokratik siyasetin her ülkede geçerlidir bu.
Peki kanıt nedir? Çok basit, kanıt olayın sonucudur. İlgili tüm taraflar da inkar etse, sonuç nasıl olsa ortaya çıkacaktır. O zaman zaten kimsenin kanıta da ihtiyacı kalmaz, herkes yeni duruma ayak uydurmaya çalışır.
Elbette “bilinen ama söylenmeyen ve kanıtlanamayan” bu gerçeklerin hepsinin sonuca ulaşması da mümkün olmayabilir. Örneğin “meçhul bakanla emanetçi bakan” gerçeklerinin ikisinin birden sonuca ulaşması mümkün olamaz. Biri gerçekleşince diğerinin varlığı da kesinleşir. Ama üzerinde durulmaz artık.
İki küçük örnek
Sadece şu örnekleri vereyim. 1989’da Özal’ın Cumhurbaşkanı olacağı sözleri yayılmıştı. Özal ilk başta reddetmişti bu açıklamaları. Sonra Cumhurbaşkanı oldu. Yine Demirel’in de Özal’ın vefat etmesinden sonra “Cumhurbaşkanlığını düşünmediğini” söylediğini hatırlayın. O da cumhurbaşkanı oldu.
Demem şu ki, bu tür beyanları yalan olarak kabul etmeyin. Sadece o günün koşullarına göre uygulanan stratejilerdir. Bugünküler de böyle işte.
İç dinsel çatışma
Sevgili okurlar, fazla ayrıntıya girmeden AKP’de yaşananların siyaset dışında dinsel açıdan da önemli olduğunu söylemek istiyorum. Dışarıya çok yansımıyor olsa da parti içinde ciddi bir siyasal İslam çatışması var. Örneğin Erdoğan ve yakın çevresi Menzil Tarikatı’nın çok etkisi altında. Bu etki Erdoğan ve çevresini Suudi Arabistan’ın Vahabilerine çok yakınlaştırıyor.
Buna karşın Gül ve çevresi ise Fethullah Gülen tarikatının etkisi altında. Bu tarikat çevrelerinde konuşulduğuna göre Fethullah Gülen, Erdoğan’dan desteğini çekmiş görünüyor.
Kemal Derviş’in gelişi
Geçen haftanın çok konuşulan konularından biri de Kemal Derviş’in tekrar ortaya çıkmasıydı. Gerçi planlı bir toplantı için Türkiye’ye geldi Derviş, ama zamanlama açısından hayli ilgi çekti.
Peki Kemal Derviş siyasette yeni bir isim olabilir mi? Bana göre evet. Hatta keşke Derviş kalitesinde bir ekip kurulabilse ve Türkiye hızla ileri doğru yürümeye başlasa. Kemal Derviş’in adı etrafında dönen fırtınalar ve kendi izlenimlerimle ilgili yazıları hafta içinde sizlerle paylaşacağım.
Kene olayı
Sevgili okurlar, siyaset ve ekonomi dünyası toz duman içindeyken, halkın önemli sorunlarından biri de “kene ısırmaları.” Gerçekten özellikle büyük kentlerde cumartesi-pazar günlerinin korkulu rüyası oldu keneler. Çünkü insanlar parklarda bahçelerde keneden korkuyorlar. Bu da tatil günlerinin sosyal yaşamını hayli sıkıntıya sokmuş gözüküyor.
Geçen hafta yazdığım bir okur mektubundan sonra işin uzmanlarından da bilgiler geldi. Örneğin okurun yazdığı türden kene aşısı olmadığını, bu aşının keneler tarafından taşınarak bulaşan TBE hastalığına karşı bir önlem için kullanıldığını öğrendim.
Hepinize iyi haftalar dilerim.
*****
Bu gece TRT 1’deyim
Hayli uzun bir aradan sonra bu gece ilk kez TRT’ye konuk oluyorum. Dr. İbrahim Kalın’ın yönettiği “Enine Boyuna” adlı programda kapatma davası süreci ile başlayan siyasi gelişmeler tartışılacak.
Eğer son anda bir değişiklik olmazsa programa Hüseyin Hatemi, Gülay Göktürk, Fatih Çekirge ve Emre Aköz’ün katılacağı bildirildi.
Saat 23.00’te başlayacak olan program yaklaşık 2 saat sürüyor. İzlemek isteyenlere duyurmak istedim.
*****
Küçük şeylere gereğinden fazla önem verenler, elinden büyük iş gelmeyenlerdir
Eflatun
Can ATAKLI- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz