Danger Bey, 'Ha sinektir içene seni' deyip duruyor!
Mustafa MUTLU1 sayfadaki 1 sayfası
Danger Bey, 'Ha sinektir içene seni' deyip duruyor!
tarafından Mustafa MUTLU 2008-06-24, 03:13
Yüzüne bakıyorsunuz; sakin, huzurlu... Yaşına bakıyorsunuz; ermiş, olgun...
Tavrına bakıyorsunuz, anlamak mümkün değil!
Ben en çok bu tiplerden korkarım; söyleyeceğini açık açık söyleyen ve arkasında duranlardan değil.
Çünkü bunların ne zaman, nerede, ne söyleyeceklerini kestiremezsiniz.
Sinsidirler. Gözlerinizin içine bakarak küfür bile ederler!
Ama o küfürleri kurdukları uzun cümlelerin içine özenle yerleştirirler ki başlarına bir iş gelmesin!
Böyle birini tanıyorum: Adı Cevdet Akbay...
ABD'deki bir üniversitede Öğretim Üyesi... Sıkı tarikatçı. Tam bir 'laiklik' düşmanı. YÖK'le başı defalarca belaya girmiş biri.
Neredeyse her yazımdan sonra elektronik postayla açıkça küfrediyor... Ama dava açacağım diye de ödü kopuyor... Bu yüzden sözüm ona 'zekâ oyunu' yaparak, yasal sorumluluklarından kurtulmaya çalışıyor...
İşte onun son mail'lerinden biri
'Has...tir i..ne seni!(*)
Anayasa Mahkemesi asli görevini bırakıp derin devletin tetikçiliğine soyunmuştur. Anayasa'nın 148'inci maddesindeki görevlerini unutup kendini kanun koyucu konuma koyarak haddini aşmıştır. Bu haddini aşmanın bir adım ötesi çukurdur, derin bir çukur. (...)
(*) 'Ha s...tir i..ne seni' başlığını mutlaka 'Ha s...tir i..ne seni!' şeklinde okumuşsundur, çünkü senin kalbin kötü. Oysa orada 'Ha sinektir içene seni' diyorum. Tamam, cümle manasız gibi duruyor ama 'Ha, o mu? İçtigin ayranın içine düşen sinektir' anlamına gelen Oğuzca bir cümledir. Tabii senin kafan basmadığı için böyle şeyleri anlamazsın.'
Böyle biri de AKP'nin ikinci adamı Dengir Mir Mehmet Fırat...
O da her fırsatta 'Ha sinektir içene seni' deyip duruyor... Sonra da 'Siz anlamamışsınız, kafanız basmamış' demeye getiriyor!
New York Times'a konuşan bu beyefendi, şimdi de durup dururken, 'Atatürk devrimleri Türk toplumuna bir travma yaşatmıştır' dedi.
Ardından bir basın toplantısı düzenledi. Ne yalan söyleyeyim, safça özür dilemesini bekledim.
Ama gördüm ki, Dengir Bey yine sözlerini Türk kamuoyuna duyuran VATAN'ı suçlamaktan başka bir şey yapmadı.
Bir de sosyoloji hocalığına soyunarak, 'Bütün devrimler toplumlarda travma yaratır. Fransa'da da, Sovyetler'de de bu travmalar yaşanmıştır' dersi vermeye kalkıştı...
Ardından ekledi:
'Bizdeki devrimler de toplumun belli kesimi tarafından kabul edilmedi. Edilmiş olsaydı İstiklâl Mahkemeleri kurulur muydu, o kadar isyan çıkar mıydı?'
***
Toplumun Atatürk devrimlerini ne kadar benimseyip, benimsemediği ortada!
Birkaç yobazın dışında kimsenin laiklikle, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'yle sorunu yok!
Bu yüzden, 'Ha s...tir i..ne seni' örneğinde olduğu gibi bize şifreli küfürler etmeyin Dengir Bey; derdiniz neyse açık açık söyleyin...
Ve önce de, bizzat siz, Atatürk devrimlerinin travma yarattığı o yobazlardan mısınız, bunu yanıtlayın!
Yandaşlarınız gibi sadece şifreli hakaretler etmeyin...
***
Bıktık sizden ve bu 'örtülü' hakaretlerinizden Dengir Bey...
Bıktık!
Duyuyor musunuz?
*****
GÜNÜN SORUSU
Çalışma Bakanı Faruk Çelik, 10 yıl önce 2 milyon 600 bin dolar ödenerek alınan koltukların değiştirilmesini istemiş...
Milletvekillerinin popolarının rahatına bu kadar düşkün olduğu bir başka Meclis daha var mı?
*****
Günde 800 bin YTL'lik harcamanın sırrı çözülmedi!
Başbakan'a günlerce, 'Özel Kalem Müdürlüğünüz 2006'da 250 milyon, 2007'de ise 290.7 milyon YTL harcamış. Bu paralar nereye gitti?' diye sorduk.
O, yanıt vermektense 'Bunun hesabını vermek zorunda değiliz' diye kestirip attı.
Sonra da bu paranın 'örtülü ödenek' olduğunu ima eden birkaç cümle daha kurdu.
'İma eden' diyorum, çünkü açık açık söylemedi...
'Örtülü ödenek', Başbakan'ın sekreteryası tarafından yönetilmez...
Bu yüzden örtülü ödenek hesabı, Özel Kalem Müdürlüğü hesabında gösterilemez!
Bu hesabın nasıl yönetileceği ve nasıl kullanılacağı, yasayla tarif edilmiş durumda...
Başbakan da elbette günü geldiğinde, bu hesabı tek tek verecek!
Tavrına bakıyorsunuz, anlamak mümkün değil!
Ben en çok bu tiplerden korkarım; söyleyeceğini açık açık söyleyen ve arkasında duranlardan değil.
Çünkü bunların ne zaman, nerede, ne söyleyeceklerini kestiremezsiniz.
Sinsidirler. Gözlerinizin içine bakarak küfür bile ederler!
Ama o küfürleri kurdukları uzun cümlelerin içine özenle yerleştirirler ki başlarına bir iş gelmesin!
Böyle birini tanıyorum: Adı Cevdet Akbay...
ABD'deki bir üniversitede Öğretim Üyesi... Sıkı tarikatçı. Tam bir 'laiklik' düşmanı. YÖK'le başı defalarca belaya girmiş biri.
Neredeyse her yazımdan sonra elektronik postayla açıkça küfrediyor... Ama dava açacağım diye de ödü kopuyor... Bu yüzden sözüm ona 'zekâ oyunu' yaparak, yasal sorumluluklarından kurtulmaya çalışıyor...
İşte onun son mail'lerinden biri
'Has...tir i..ne seni!(*)
Anayasa Mahkemesi asli görevini bırakıp derin devletin tetikçiliğine soyunmuştur. Anayasa'nın 148'inci maddesindeki görevlerini unutup kendini kanun koyucu konuma koyarak haddini aşmıştır. Bu haddini aşmanın bir adım ötesi çukurdur, derin bir çukur. (...)
(*) 'Ha s...tir i..ne seni' başlığını mutlaka 'Ha s...tir i..ne seni!' şeklinde okumuşsundur, çünkü senin kalbin kötü. Oysa orada 'Ha sinektir içene seni' diyorum. Tamam, cümle manasız gibi duruyor ama 'Ha, o mu? İçtigin ayranın içine düşen sinektir' anlamına gelen Oğuzca bir cümledir. Tabii senin kafan basmadığı için böyle şeyleri anlamazsın.'
Böyle biri de AKP'nin ikinci adamı Dengir Mir Mehmet Fırat...
O da her fırsatta 'Ha sinektir içene seni' deyip duruyor... Sonra da 'Siz anlamamışsınız, kafanız basmamış' demeye getiriyor!
New York Times'a konuşan bu beyefendi, şimdi de durup dururken, 'Atatürk devrimleri Türk toplumuna bir travma yaşatmıştır' dedi.
Ardından bir basın toplantısı düzenledi. Ne yalan söyleyeyim, safça özür dilemesini bekledim.
Ama gördüm ki, Dengir Bey yine sözlerini Türk kamuoyuna duyuran VATAN'ı suçlamaktan başka bir şey yapmadı.
Bir de sosyoloji hocalığına soyunarak, 'Bütün devrimler toplumlarda travma yaratır. Fransa'da da, Sovyetler'de de bu travmalar yaşanmıştır' dersi vermeye kalkıştı...
Ardından ekledi:
'Bizdeki devrimler de toplumun belli kesimi tarafından kabul edilmedi. Edilmiş olsaydı İstiklâl Mahkemeleri kurulur muydu, o kadar isyan çıkar mıydı?'
***
Toplumun Atatürk devrimlerini ne kadar benimseyip, benimsemediği ortada!
Birkaç yobazın dışında kimsenin laiklikle, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'yle sorunu yok!
Bu yüzden, 'Ha s...tir i..ne seni' örneğinde olduğu gibi bize şifreli küfürler etmeyin Dengir Bey; derdiniz neyse açık açık söyleyin...
Ve önce de, bizzat siz, Atatürk devrimlerinin travma yarattığı o yobazlardan mısınız, bunu yanıtlayın!
Yandaşlarınız gibi sadece şifreli hakaretler etmeyin...
***
Bıktık sizden ve bu 'örtülü' hakaretlerinizden Dengir Bey...
Bıktık!
Duyuyor musunuz?
*****
GÜNÜN SORUSU
Çalışma Bakanı Faruk Çelik, 10 yıl önce 2 milyon 600 bin dolar ödenerek alınan koltukların değiştirilmesini istemiş...
Milletvekillerinin popolarının rahatına bu kadar düşkün olduğu bir başka Meclis daha var mı?
*****
Günde 800 bin YTL'lik harcamanın sırrı çözülmedi!
Başbakan'a günlerce, 'Özel Kalem Müdürlüğünüz 2006'da 250 milyon, 2007'de ise 290.7 milyon YTL harcamış. Bu paralar nereye gitti?' diye sorduk.
O, yanıt vermektense 'Bunun hesabını vermek zorunda değiliz' diye kestirip attı.
Sonra da bu paranın 'örtülü ödenek' olduğunu ima eden birkaç cümle daha kurdu.
'İma eden' diyorum, çünkü açık açık söylemedi...
'Örtülü ödenek', Başbakan'ın sekreteryası tarafından yönetilmez...
Bu yüzden örtülü ödenek hesabı, Özel Kalem Müdürlüğü hesabında gösterilemez!
Bu hesabın nasıl yönetileceği ve nasıl kullanılacağı, yasayla tarif edilmiş durumda...
Başbakan da elbette günü geldiğinde, bu hesabı tek tek verecek!
Mustafa MUTLU- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 170
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : mmutlu@gazetevatan.com
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz