Futbol anlayışımız farklı
1 sayfadaki 1 sayfası
Futbol anlayışımız farklı
Viyana’daki zafer gecesinden sonra bir Avrupa ülkesinin gazetesinde çalışıyor olsaydım Türkiye Milli Takımı için “Allah’ın belası takım” manşetini atardım. Ki batı basınında bunu andıran başlıklar da çıktı.
Çünkü bu öyle bir takım ki, sonuna kadar pes etmiyor, canı çıkıyor belki ama ne yapıyor ne ediyor sahadan galip ve tur atlamış olarak çıkıyor.
Bunda Fatih Terim’in çok etkili olduğunu hemen baştan söyleyeyim. Hoca’nın medyaya kızması, ağır hakaretlerde bulunması elbette hiç hoş değildi. Ama hakkını teslim edelim. Fatih Terim bir mucizeyi başardı. Ayrıca yazacağım bunu.
Şimdi, futboldan çok fazla anlamayan biri, ama iyi bir seyirci olarak yeni futbol akımını ve Milli Takım’ın taktiğini anlatmaya çalışayım.
Bana göre futbol ülkelere göre çok değişik tarzlarda oynanıyor.
ALMANYA: Son derece disiplinli, her hareket önceden saptanmış ve defalarca uygulanmış. Pes etmeyen, 90 dakika makine gibi oynayan bir anlayış.
İNGİLTERE: Futbola sertlik ve hırsla güzellik katan, mücadeleci ve disiplinli, rakipleri yıldıran bir oyun zihniyeti.
İTALYA: Heyecanlı, kavgacı. Oyunda artistik hareketlere de yer vermeyi tercih eden, ille çok gol atmayı amaçlayan bir anlayış.
BREZİLYA: Futbolu bir dans gösterisi gibi sunmak isteyen, sadece kazanmak için değil beğenilmek için de oynayan bir anlayış. Çok gol atabildikleri gibi olmadık takımlara yenilmeyi de hazmediyorlar.
HOLLANDA: Müthiş bir sürate dayanan, komple yıldız harekâtı anlayışı. Bu nedenle süper favori olarak girdikleri turnuvadan eleniverdiler.
Şimdi gelelim bize ve Fatih Hoca’nın taktiğine. Maçı televizyondan değil de tribünden izleyince farklı oluyor. Son Hırvatistan maçında gördüğüm şu: Fatih Hoca için bizim iyi oynamamızdan önce karşı tarafın iyi oynatılmaması öncelik taşıyor. Hırslı, kondisyonu yüksek, akıllı futbolculardan kurulu Hırvatistan Türkiye karşısında daha önceki maçlarda gösterdiği performansın yarısını bile gösteremedi. Adeta kilitlendi. Çünkü Milli Takımı oyunu ağırlaştırdı, sanki galipmiş gibi zaman geçirdi, rakibini bezdirdi.
Bu futbol anlayışı belki görsel olarak hoş değil, ama sonuca götürüyor. Bu nedenle Türkiye’nin Almanya’yı elemesi ve finali Rusya ile oynaması bana göre hiç de sürpriz değil.
*****
İrlanda halkı bir şeyden anlamıyor
İrlanda’da ilginç bir referandum yapıldı. Avrupa Birliği Anayasası’nın üye ülkeler arasında sorun yaratmasından sonra uygulamaya konulmak istenen Lizbon Anlaşması’nı İrlanda halkı kabul etmedi. Bu olay kimi çevrelerde “AB bitiyor mu?” sorusunun sorulmasına yol açtı.
Ancak benim dikkatimi çeken bazı Avrupa ülkelerinin “Bu iş halkoyuyla olmuyor, en iyisi oylamalar parlamentolarda yapılsın” önerisinde bulunmaları. Demek ki Avrupalılar da her konunun halk oyuna sunulmasının aslında gerçek demokrasi olmadığını düşünebiliyormuş.
Bunun yanısıra Türkiye’deki bazı AKP yanlısı Avrupa Birliği savunucularının tavrı da ilginçti. Televizyonlarda konu ile ilgili yapılan haberlere konuk olan bazı AKP yanlısı AB’ciler şu şaşırtıcı sözleri söylediler: “İrlanda halkı neyi oyladığını bilmiyor aslında. Bu konular halka bırakılırsa Avrupa Birliği yürümez.”
Ne güzel değil mi? Türkiye’de yüzde 47’nin arkasına saklanıp, “Milli iradeye karşı çıkamazsın, halk ne yapıyorsa güzel yapar” edebiyatı ile kafaları karıştıracaksınız, sıra Avnupa’ya geldiğinde, “Halk bu konuları anlamaz ki, niye referandum yapıp da işi zora sokuyorsunuz” diyeceksiniz. Benim “sözde” aydınım ahlaklı değil ki....
*****
414 dakikadaki 9 dakika
Euro- 2008’in istatistiklerini tutan uzmanlar şu sonuca varmışlar: “Türkiye şu ana kadar 414 dakika oynadı. Bunun sadece 9 dakikasında galipti.”
Çok güzel istitatistik de, sonuca bakın siz. Toplam 9 dakika galip durumda olabilir. Ama 414 dakikanın galibi de Türkiye ya, ona bakın.
Anladığım kadarıyla Avrupa basını bizimle biraz dalga geçmeye çalışıyor. Geçsin, boşverin, siz de gülün. “Her takıma beş çeker” denilen Hollanda’nın hali daha komik değil mi?
*****
İyi yontulmuş taşlar harca lüzum kalmadan kendiliklerinden birleşir.
Çiçero
*****
Yabancıdan medet umarken tökezlemek
New York Times muhabiri Tavernise adı bu köşenin okurları için yabancı değil. Bundan aylar önce bu kadın muhabirin AKP tarafından finanse edildiğini, AKP’liler tarafından hiçbir Türk gazetecisinin sokulmadığı evlere götürüldüğünü, Güneydoğu’da kendisine sınırsız olanaklar sağlandığını yazmıştım. Bu gazeteci de AKP’ye borcunu yazdığı yazılarla ödüyordu.
Şimdi Tavernise yine manşetlere çıktı. Ancak bu kez AKP yönetimini, büyük ihtimalle farkında olmadan, iyilik yapıyor zannederek, sıkıntıya soktu. Türkiye’de laiklerle AKP taraftarları arasında kan davası olduğu yalanını ileri süren Tavernise, bu iddiasına kanıt olarak Dengir Mir Mehmet Fırat’tan duyduğu sözlere yer verdi.
Şöyle diyor Fırat: “Türk toplumu bir travma yaşamıştır. Bir gece içinde kıyafetlerini ve dillerini değiştirmeleri istenmiştir. Dini yaşama biçimi ortadan kaldırılmıştır. Bu travmayı yaşamayan toplumlar, insanların nasıl giyindiklerine ilişkin tartışmaları anlayamazlar.”
Belli ki Tavernise, Dengir Fırat’la bir röportaj yapmamış, çünkü yazısında tek cümlelik bir alıntı var. O halde bu sözler bakan tarafından Tavernise’a daha önce söylenmiş. O da not almış ve bu yazısında kullanmış.
Fırat’ın sözleri AKP’de bile tepki gördü. Bu cümleye katılmadıkları için değil elbette, kapatma davası öncesi koz verildiği için.
Fırat ise dün bir basın toplantısı yaparak bu sözleri yalanlamadı, buna karşın “Benimle yapılmış uzun bir röportajdan alınmış bölüm” dedi.
Ama bu, gerçeği değiştirmez. Siz kendi çıkarınız için hiçbir kural tanımaz ve sürekli yabancılardan medet umarsanız, Türkiye gerçeklerinden habersiz yabancılar, güya size destek olmak isterken ağır hasar görmenize neden olurlar.
Çünkü bu öyle bir takım ki, sonuna kadar pes etmiyor, canı çıkıyor belki ama ne yapıyor ne ediyor sahadan galip ve tur atlamış olarak çıkıyor.
Bunda Fatih Terim’in çok etkili olduğunu hemen baştan söyleyeyim. Hoca’nın medyaya kızması, ağır hakaretlerde bulunması elbette hiç hoş değildi. Ama hakkını teslim edelim. Fatih Terim bir mucizeyi başardı. Ayrıca yazacağım bunu.
Şimdi, futboldan çok fazla anlamayan biri, ama iyi bir seyirci olarak yeni futbol akımını ve Milli Takım’ın taktiğini anlatmaya çalışayım.
Bana göre futbol ülkelere göre çok değişik tarzlarda oynanıyor.
ALMANYA: Son derece disiplinli, her hareket önceden saptanmış ve defalarca uygulanmış. Pes etmeyen, 90 dakika makine gibi oynayan bir anlayış.
İNGİLTERE: Futbola sertlik ve hırsla güzellik katan, mücadeleci ve disiplinli, rakipleri yıldıran bir oyun zihniyeti.
İTALYA: Heyecanlı, kavgacı. Oyunda artistik hareketlere de yer vermeyi tercih eden, ille çok gol atmayı amaçlayan bir anlayış.
BREZİLYA: Futbolu bir dans gösterisi gibi sunmak isteyen, sadece kazanmak için değil beğenilmek için de oynayan bir anlayış. Çok gol atabildikleri gibi olmadık takımlara yenilmeyi de hazmediyorlar.
HOLLANDA: Müthiş bir sürate dayanan, komple yıldız harekâtı anlayışı. Bu nedenle süper favori olarak girdikleri turnuvadan eleniverdiler.
Şimdi gelelim bize ve Fatih Hoca’nın taktiğine. Maçı televizyondan değil de tribünden izleyince farklı oluyor. Son Hırvatistan maçında gördüğüm şu: Fatih Hoca için bizim iyi oynamamızdan önce karşı tarafın iyi oynatılmaması öncelik taşıyor. Hırslı, kondisyonu yüksek, akıllı futbolculardan kurulu Hırvatistan Türkiye karşısında daha önceki maçlarda gösterdiği performansın yarısını bile gösteremedi. Adeta kilitlendi. Çünkü Milli Takımı oyunu ağırlaştırdı, sanki galipmiş gibi zaman geçirdi, rakibini bezdirdi.
Bu futbol anlayışı belki görsel olarak hoş değil, ama sonuca götürüyor. Bu nedenle Türkiye’nin Almanya’yı elemesi ve finali Rusya ile oynaması bana göre hiç de sürpriz değil.
*****
İrlanda halkı bir şeyden anlamıyor
İrlanda’da ilginç bir referandum yapıldı. Avrupa Birliği Anayasası’nın üye ülkeler arasında sorun yaratmasından sonra uygulamaya konulmak istenen Lizbon Anlaşması’nı İrlanda halkı kabul etmedi. Bu olay kimi çevrelerde “AB bitiyor mu?” sorusunun sorulmasına yol açtı.
Ancak benim dikkatimi çeken bazı Avrupa ülkelerinin “Bu iş halkoyuyla olmuyor, en iyisi oylamalar parlamentolarda yapılsın” önerisinde bulunmaları. Demek ki Avrupalılar da her konunun halk oyuna sunulmasının aslında gerçek demokrasi olmadığını düşünebiliyormuş.
Bunun yanısıra Türkiye’deki bazı AKP yanlısı Avrupa Birliği savunucularının tavrı da ilginçti. Televizyonlarda konu ile ilgili yapılan haberlere konuk olan bazı AKP yanlısı AB’ciler şu şaşırtıcı sözleri söylediler: “İrlanda halkı neyi oyladığını bilmiyor aslında. Bu konular halka bırakılırsa Avrupa Birliği yürümez.”
Ne güzel değil mi? Türkiye’de yüzde 47’nin arkasına saklanıp, “Milli iradeye karşı çıkamazsın, halk ne yapıyorsa güzel yapar” edebiyatı ile kafaları karıştıracaksınız, sıra Avnupa’ya geldiğinde, “Halk bu konuları anlamaz ki, niye referandum yapıp da işi zora sokuyorsunuz” diyeceksiniz. Benim “sözde” aydınım ahlaklı değil ki....
*****
414 dakikadaki 9 dakika
Euro- 2008’in istatistiklerini tutan uzmanlar şu sonuca varmışlar: “Türkiye şu ana kadar 414 dakika oynadı. Bunun sadece 9 dakikasında galipti.”
Çok güzel istitatistik de, sonuca bakın siz. Toplam 9 dakika galip durumda olabilir. Ama 414 dakikanın galibi de Türkiye ya, ona bakın.
Anladığım kadarıyla Avrupa basını bizimle biraz dalga geçmeye çalışıyor. Geçsin, boşverin, siz de gülün. “Her takıma beş çeker” denilen Hollanda’nın hali daha komik değil mi?
*****
İyi yontulmuş taşlar harca lüzum kalmadan kendiliklerinden birleşir.
Çiçero
*****
Yabancıdan medet umarken tökezlemek
New York Times muhabiri Tavernise adı bu köşenin okurları için yabancı değil. Bundan aylar önce bu kadın muhabirin AKP tarafından finanse edildiğini, AKP’liler tarafından hiçbir Türk gazetecisinin sokulmadığı evlere götürüldüğünü, Güneydoğu’da kendisine sınırsız olanaklar sağlandığını yazmıştım. Bu gazeteci de AKP’ye borcunu yazdığı yazılarla ödüyordu.
Şimdi Tavernise yine manşetlere çıktı. Ancak bu kez AKP yönetimini, büyük ihtimalle farkında olmadan, iyilik yapıyor zannederek, sıkıntıya soktu. Türkiye’de laiklerle AKP taraftarları arasında kan davası olduğu yalanını ileri süren Tavernise, bu iddiasına kanıt olarak Dengir Mir Mehmet Fırat’tan duyduğu sözlere yer verdi.
Şöyle diyor Fırat: “Türk toplumu bir travma yaşamıştır. Bir gece içinde kıyafetlerini ve dillerini değiştirmeleri istenmiştir. Dini yaşama biçimi ortadan kaldırılmıştır. Bu travmayı yaşamayan toplumlar, insanların nasıl giyindiklerine ilişkin tartışmaları anlayamazlar.”
Belli ki Tavernise, Dengir Fırat’la bir röportaj yapmamış, çünkü yazısında tek cümlelik bir alıntı var. O halde bu sözler bakan tarafından Tavernise’a daha önce söylenmiş. O da not almış ve bu yazısında kullanmış.
Fırat’ın sözleri AKP’de bile tepki gördü. Bu cümleye katılmadıkları için değil elbette, kapatma davası öncesi koz verildiği için.
Fırat ise dün bir basın toplantısı yaparak bu sözleri yalanlamadı, buna karşın “Benimle yapılmış uzun bir röportajdan alınmış bölüm” dedi.
Ama bu, gerçeği değiştirmez. Siz kendi çıkarınız için hiçbir kural tanımaz ve sürekli yabancılardan medet umarsanız, Türkiye gerçeklerinden habersiz yabancılar, güya size destek olmak isterken ağır hasar görmenize neden olurlar.
Can ATAKLI- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz