DENiZ YILDIZI


Join the forum, it's quick and easy

DENiZ YILDIZI
DENiZ YILDIZI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Travma ve Müslümanlara baskı sözü için ek iddianame!

Aşağa gitmek

Travma ve Müslümanlara baskı sözü için ek iddianame! Empty Travma ve Müslümanlara baskı sözü için ek iddianame!

Mesaj tarafından Sebahattin ÖNKİBAR 2008-06-25, 09:05

Fotoğraf kareleri birleştirildiğinde ortaya çıkan bilanço şudur:
AKP 22 Temmuz seçim sonuçlarını Cumhuriyet’ten rövanş alma talebi gibi yorumlamış ve gereği için taarruza geçmiştir.
Dolmabahçe mutabakatına rağmen Çankaya Köşkü’nün ele geçirilmesi bu anlayışın eseridir.
Bürokraside çetelerin hükümranlığı keza bu özlem ya da projenin sonucudur.
Velev ki siyasal simge olan türbanın göndere çekilmek istenmesi de bu kategoride değerlendirilmelidir.
Bunun adı 85 yıl öncesiyle hesaplaşma ya da rövanş almadır.
Abartıyor muyum?
Ben Dengir Mir Mehmet Fırat’ın yalancısıyım.
Bakın neler diyor Dengir Mir hazretleri:
“Atatürk devrimleri travma yaratmıştır. Halkın bir gece içinde kıyafetlerini, dillerini değiştirmeleri istenmiştir. Dini yaşama biçimleri ortadan kaldırılmıştır.”
Hayır bu sözler entelektüel bir platformda bir akademisyen veya benzer bir kişi tarafından edilse elbette haber değeri taşımaz da, bulunulan iklimde AKP’nin ikinci adamı tarafından ediliyorsa bırakın haber olması manşete çıkmaması mümkün değildir.
Sorarım size adeta buluttan nem kapıldığı bir süreçte bu sözler neyin nesidir?
Edilen laflar sohbet anında söylense boşta bulunuldu diyeceğim ama bu sözler dünyanın en önemli gazetelerinden birine verilen mülakat esnasında yani bilinçli edilmiş. Dolayısı ile beyanlar maksadı ya da hedefi ortaya koymaktadır.
Bu bağlamda verilebilecek bir başka örnek de Ali Babacan’ın ettiği malum sözlerdir:
Hatırlayalım ne demişti Babacan:
“Türkiye’de Müslümanlara baskı yapılıyor.”
Şimdi bütün bunlar ve benzerlerini bir araya getirip hükmünüzü verdiğinizde ortaya çıkan sonuç adeta bir rövanşı çağrıştırmıyor mu?
Öyledir ya da değildir. AKP’nin son bir yıldır verdiği bu fotoğraflar emin olun büyük kuşkular yaratıyor.
Velev ki yapılan değerlendirmeler de gerçeği yansıtmıyor.
Önce şu travma yaratma ifadesini
sorgulayalım:
Kuşkusuz cebri kültür değişmelerinde travmalar elbette vakıadır da hadiseye neden-sonuç ilişkileri ve de konjonktür bağlamında yaklaşılmalıdır.
İmparatorluk bakiyesi olan çokuluslu bir yapıdan milli bir devlet yaratmanın koşulları ve bedelleri vardır.
Bu itibarla yeni kurulan Cumhuriyet’in İstiklal Mahkemeleri gibi kimi ceberrut kurumlarını da şartlar çerçevesinde yorumlamak gerekiyor.
Osmanlı’da devlet-i ebed müddet için kardeş katli fetvası nasıl mübah idiyse yeni kurulan milli devletin, yani Cumhuriyet’in kendini kurumlaştırmak için bazı titizlikleri sergilemesi de aynı kategoridedir. Dolayısıyla Mir Dengir Fırat’ın sözleri tarihi bir hakikatı değil, dezenformasyonu ve hatta bir amacı çağrıştırmaktadır.
Aynı şey Babacan bağlamında da geçerlidir.
Gelelim bu iki densizliğin AKP kapatılma davasında malzeme yapılıp yapılmayacağına?
Dün bu konuda uzman olan kişiliklerin nabzını tuttum. Söyledikleri Yargıtay Başsavcılığı’nın her iki densizliği de ek iddianameyle hadiseyi gündeme getirmesinin gerekliliğiydi.
Bekliyoruz, bakalım Başsavcılık ne yapacak?
Bırakın diğer iddiaları sadece bu iki yaralayıcı beyan bile AKP’nin gizli ajandasını ele vermektedir. Dolayısıyla AKP’yi kapatmak için sadece bu iki örnek bile yeter de
artar bile...

TASFİYE Mİ?..
Çankaya Köşkü’nden 54 sürgün ve kadrolaşma!
Cumhurbaşkanlığı siyasi makam değildir. Siyaset üstüdür ve devlet ile milletin bütününü temsil eder. Öyle olduğu için de politizasyonun en yoğun olduğu süreçlerde bile Çankaya Köşkü’nde herhangi bir kadrolaşma olayı hiç mi yaşanmamıştır. Seçilen yeni cumhurbaşkanı eşyanın tabiatı gereği özel kaleminden genel sekreterine ve danışmanlarına kadar kendi kadrosunu getirir ama onun altında olan kadrolara hiç mi hiç dokunmazdı. Bu, bugüne kadar hep böyle olmuştur. Peki bugün olan ne midir? Çankaya’da adeta bir personel kaydırma furyası var. Neredeyse bütün Köşk personeli yeni baştan dizayn ediliyor. Son olarak 54 kişi bakanlıklara gönderildi. Dahası, sözleşmesi biten 14 personelle de yeni sözleşme imzalanmadı... Tam bu noktada soralım; gönderilen bu kadrolar Cumhurbaşkanı’nın çalışması ve politikası ile direkt ilgili personel değil, alt görevlerde bulunan ve teknik hizmetler veren kesim tasfiye ediliyor. Herhalde bunlara güvenilmediği için olsa gerek ki daha güvenli kadrolar kuruluyor. Bu şekilde de Atatürk’ün köşkünde müthiş bir kadrolaşma furyası start alıyor. Peki kimler mi kadrolaşıyor? Onu da siz tahmin edin!

BEKLİYORUM...
Yargı siyasallaştı ise bu karar ne?
AKP ve malum kesim epey bir süredir koro halinde yargı siyasallaştı feryadını haykırıyor.. Peki bu doğru mu? Siyasallaşma lafla değil yargının eylemleriyle ortaya konmalı.. Yargının zirve kurumlarından olan Yargıtay’ın Dava Daireleri Kurulu dün Fethullah Gülen Hocaefendi’nin beraatına karar verdi... Şimdi soralım; yargıda siyasallaşma varsa bu karar ve hüküm neyin nesidir? Öyle ya Hocaefendi sonuçta siyasi ya da sosyal bir olaydan yargılanıyordu. Soruyorum verilen beraat kararına aylardır yargıya küfredenler acaba şimdi nasıl bir tepki verecek? Bakın biz yargıya olan saygımız gereği karara saygı duyduğumuzu açıklıyor ve hayırlı olsun diyoruz ama acaba aynı şeyi eğer AKP’ye kapatma kararı verilirse o kesimler söyliyebilecek mi? Söyleyemezler, zira onlar için esas olan adalet ya da doğru karar değil, kendi çıkarlarıdır. Onlara göre adalet sadece kendilerine hizmet ettiği süre içinde kutsaldır.

KÜÇÜK DAĞLAR...
Kurumları tehdit eden Başbakan!
Birkaç gün önceydi, bir işadamı grubu, bakanlar ve bürokrasi toplantı halindeydi. İşadamı grubu projelerine engel gördüğü Devlet Planlama Teşkilatı’nı Başbakan’a şikâyet etti. Başbakan bunun üzerine DTP Müsteşarı’na dönerek, “Kapatırım sizi ha” tehdidinde bulundu.. Bu haber pek çok gazetede yayımlandı. Şimdi hadiseyi yorumlayalım: DTP adı üstünde devletin planlama teşkilatıdır ve yasanın kendine verdiği görevleri yerine getirir. Yanlış ve zararlı yatırım ve teşvik taleplerine ülke yararı adına karşı çıkar. Bu onun yasal görevidir. Bunu yapmasa yasayı çiğnemiş olur. Böylesi kurumlar bütün dünyada da vardır ve yapılan yatırımları koordine ederler. Hal bu iken Başbakan Erdoğan’ın devletin en temel kurumuna dönük olarak “Kapatırım ha” tehdidinde bulunması sadece Erdoğan’ın yönetim üslubunu değil aynı zamanda kurumlara nasıl baktığını ve kendini nerelerde gördüğünü de gözler önüne seriyor.. Erdoğan’ın o tavrına göre ülkenin kurumu da, aklı da, sahibi de kendisidir. Kapatırım ha beyanının başka bir izahı yoktur...
Sebahattin ÖNKİBAR
Sebahattin ÖNKİBAR
ALTIN ÜYE
ALTIN ÜYE

Erkek
Mesaj Sayısı : 178
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : sonkibar@gmail.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz