Sayın Tufan Türenç`in yazısı üzerine

Sayın Tufan Türenç, 5.7.08 tarihli Hürriyet Gazetesi`n,n köşesinde “Vurulan kelepçeler” başlıklı bir yazıyı kaleme almış. Yaızısının kaynağını, Almanya`da PDS ( Alman Sol Parti) milletveili olan Prof. Hakkı Keskin`in kendisine yolladığı mektup olmuş. Sayın Keskin`in de bu mektubu kendisine yollamasının nedeni de, Türkiye`de referans Gazetesi`ne yayınlanan yazı dolaysıyla Sayın Faruk Şen`in Almanya`daki TAM (Türk Araştırmalar Merkezi) indeki görevinden alınmasını eleştirmek veya ona destek vermek için kaleme almış ve Sayın Türenç`e yollamış.

Sayın Türenç`in“Vurulan kelepçeler” başlıklı yazısını okuduktan sonra, aşağıdaki satırları yazmak ihtiyacını duydum.
Hakkı Keskin:
Her halde gazeteci olarak kendisini daha iyi tanıyordur; Bay Keskin bir zamanlar Almanya Türk toplumu ATT) başkanı idi. Bu müddet zarfında, Türk vatandaşlarına yönelik somut bir adım attığını ben hatırlamıyorum. Yapılanlar sadece sözde kalmıştır. Kendisi şimdi PDS milletvekilidir. PDS, bilindiği gibi, kökü eski DDR`e dayanmaktadır. Adı SED idi, oldu şimdi PDS.
Bay Hakkı Keskin kendisine bir mektup yollamış ve Bay Faruk Şen olayını anlatmış. Ne hikmetse kimse, bulunduğu ülkede sesini çıkarmıyor, ama dışarıda verip veriştiriyor aynen bizde olduğu gibi.
Aynen Bay Hakkın Keskin`de bu mektubu kendisine yollayarak, düşüncelerini anlatmaya çalışıyor. Neden bu ihtiyacı duymuş bilinmez! Şimdi biri çıkar sorar, örneğin ben: “Neden PDS milletvekili Almanya`da bir basın bildirisi yaparak “Vurulan kelepçeler” i kamuoyuna açıklamıyor da size dert yanıyor? Almanya`da sadece üstün kör, Hürriyet`e birkaç cümle ile olayı kınıyor, ama dertleşmek veya Sayın Şen`i desteklemek için bu yolu tercih ediyor.
Faruk Şen:
Aynı yöntemi de Bay Faruk Şen uygulamadı mı? Türkiye`de bence şık olmayan o sözleri sarf etti ve Almanya`dan yankı hemen geldi. Sormak lazım: Neden Bay Şen, Almanya`da basının önüne geçip açıklama yapmadı, da ta 3000 km uzaklıktan sesini yükseltti? Adından da anlaşılacağı gibi, Türkiye Araştırmalar Merkezi, Avrupa ülkelerinde değil, sadece Almanya`da yaşayan Türklerin sorunlarıyla ilgilenir. Fakat Referans Gazetesi`ne verdiği demeçte, Yahudi, Ermeni ve Rum azınlıklarının Türkiye`de karşılaştıkları dışlanma ve baskıyı eleştirmiş olduğunu öğreniyoruz(Tufan Türenç`in yazısından). Kusura bakılmasın, ama ne zamandan beri azınlıklar baskı altındadırlar? Yüzyıllardır azınlıklar, Türkiye`de hiç bir baskı altında kalmadan yaşamışlardır ve yaşamaktadırlar. Yoksa Sayın Şen, azınlıkların baskısı diyince, Fener Patriği`ni, Heybeliada`daki Ruhban Okulu`nu, misyonerleri mi kast ediyor?
Referans`a şöyle bir demeç verseydi, çok memnun olur ve kendisini desteklerdik: “Bilindiği gibi, Batı Trakya`da yaşayan Türkler baskı altında yaşamaktadırlar.”
Almanya`da yaşayan Türklere gelince: Almanya`da 3 milyon Türk vatandaşı yaşamaktadır. Ne zamandan beri Türkler dışlanmaktadırlar? Eğer böyle bir konu varsa, ciddidir ve derhal Türkiye`den değil, Almanya`da yetkililerle konulularak ortadan kaldırılmalıdır. Yoksa “Vurulan kelepçeler” Türkler için mi söylendi? Eğer böyle bir şey varsa, bu da oldukça önemlidir. O zaman hem Sayın Şen`e hem de Sayın Keskin`e sormak lazım: “Neden şimdiye kadar, vurulan kelepçeleri sökmek için smut adımlar atmadınız?” Daha geçenlerde Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Türkleri Avrupa`nın siyahlarına benzetmişti.
Almanya`da yaşayan Türklerin çektikleri ve sorunları yeni bir şey değildir. 48 yıldır ilgisiz bırakıldılar. Kimse, sorunlarına, dertlerine el uzatmadılar. Peki, neden şimdiye kadar sesini çıkarmadı da şimdi İstanbul`da bu mesajı verme ihtiyacını duydu Bay Şen? Hürriyet Gazetesi`de Almanya`da fazla harcamalardan dolayı kendisine yönelik bir araştırma açıldığına dair bir haberi okumadım, ama Alman gazetesi bunu kamuoyuna bildirdi. Herneyse...
Türkleri Yahudilere benzetmek oldukça yalnış bir yaklaşımdır. Son 20 yılda Türklerin yaşadığını, Alman Yahudileri yaşamadılar, çünkü onlar burada işçi değillerdi, tam tersine iş sahipleriydiler. Onun için benzetme yanlıştır.
Türk vatandaşlarının yıllardır neler çektiklerini, Bağdat`taki sağır sultan bile duyduğuna göre, Bay Şen`ìn de bilmesi gerekirdi.
Bay Şen`in uyuma büyük katkıda bulunduğunu söyleniyor. Sadece şunu söyleyebilirim; eğer kendisini uyum hakkında büyük çabalar harcasaydı, Türk vatandalarının hemen hepsi uyum sağlamış olurdu bu ülkeye! 50 yılını bu ülkede geçirmiş, hekim olarak da yıllarca Türk vatandaşlarıyla bir arada olmuş ve ayrıca bir eski ADD başkanı olarak edindiğim intiba şudur; Toplum bütün kesimler tarafından yanlız bırakılmıştır. Türkçe`de bir söz vardır, “Sürüden ayrılanı kurt kapar” diye. Maalesef öyle de oldu. Dinci kesim yüz üstü bırakılan bu toplumun çoğunu kaptı ve yuttu!
Türkiye Araştırmalar Merkezi yani kısa adıyla TAM, yıllardan beri Türkleri araştırır durur, kimin adına? Almanların adına. Neden? Çünkü Almanlar tarafından finanse edilir bu vakıf. Elbette ki, parayı veren düdüğü çalacaktır. Ben hiç bir zaman, ne kadar Türk geç kadınların ve kızların bunalıma girerek evden kaçtıklarını, kötü yola saptıklarını, genç gençin ceza evlerinde yattıklarını araştırmalarında görmedim. Bir hekim olarak, ve her şeyden önce bir Türk vatandaşı olarak bunları okumak, duymak isterim. Şimdi bunlardır, uyuma destek vermek.
Ayrıca Bay Şen, Türkiye`de bir Türk- Alman Üniversitesi kurmak için çaba harcıyor. Bizde 90`a yakın üniversite yetmiyormu ki, bu üniversiyete ihtiyaç var? Yoksa bu da uyum için mi?
Ne yazık ki, Sayın Türenç değerli köşesini, gelen bir mektup ve Sayın Keskin`de Almanya`da yaşayan Türklerin bir sürü dertleri varken, yanlız bir konuya harcamasını anlamakta zorluk çekiyoruz.
Dr. Yüksel Cavlak



.