Ulusal bilinç kaybolursa…
1 sayfadaki 1 sayfası
Ulusal bilinç kaybolursa…
Ulusal bilinç kaybolursa…
Aynı toprak parçası üstünde yaşayan insanların ulus olmalarının ilk şartı, ortak bir geçmişe ve ortak bir geleceğe sahip olmak, o topluluğun ulus olmasına yeter. Ulusçuluk manevi bir bağdır o halde. Mustafa Kemal`in ulusçuluktan anladığı da birleştirici ve bütünleştirici oluşudur. Onun için ülkenin ve ulusun bölünmez bütünlüğüne önem vermiştir. Bu nedenle Ulusçuluk, Atatürkçü düşüncenin temel ilkelerinden biridir. Mustafa Kemal`in çok önem verdiği ulusçuluk anlayışını bakınız 1937`de Şükrü Kaya nasıl dile getirmiş: “Bu milletin, son asırlarda gerek ekonomik, gerek sosyal hayatta çektiği elemleri burada tekrarlamak istemem. O son safhaların hazin sahnelerini Atatürk`ün nutuklarında açık olarak görmek mümkündür. Eğer tekrar bu acı hatıralara dönülmemek, bu elem verici hayat yaşanmamak isteniyorsa, Türk milletinin mutlaka Türkçü ve millici olması lazımdır.”
Mustafa Kemal`in ortaya attığı ve üstünde durduğu birleştirici, yüceltici ulusçuluk anlayışı diğer ülkelerin ulusçuluk anlayışından çok farklı bir anlam taşımaktadır. Mustafa Kemal`in ulusçuluk kavramı, dünyadaki diğer ulusları bir yana atıp, onları hor görmek, aşağılamak ve insani değerleri hiçe saymak anlamına gelmemektedir. Tarihte görüyoruz ki, teokratik sisteminin yerine ulusçuluk geldiğinde, bu ülkelerde her alanda bir ilerleme olduğudur. 600 yıllık Osmanlı tarihinde “ulusal bilinç” yerine “dini bilinç” hakimdi. 6oo yıllık hakimiyet neyle sonuçlandı hepimizce malum. Bu durumu gene Mustafa Kemal 1923`de bakınız nasıl açıklıyor: “Biz, ulusçuluk fikirlerini tatbikte çok gecikmiş ve çok ilgisizlik göstermiş bir ulusuz. Bunun zararlarını daha fazla faaliyetle telafiye çalışmalıyız. Çünkü, tarih uluslar arasında hep ulusçuluğun hakim olduğunu göstermiştir.”
Gene burada Mustafa Kemal`in ulusçuluk hakkında 1919`da söylediğini hatırlayalım: “Ben 1919 senesi Mayıs`ı içinde Samsun`a çıktığım gün elimde hiçbir kuvvet yoktu., Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek manevi bir kuvvet vardı sadece. İşte ben bu ulusal kuvvete, bu Türk ulusuna güvenerek işe başladım.”
Demek ki ulusal birliğin amacı ulus olarak bir araya gelmiş olmaktır. Ulusal birlik, vücudun bağışıklık sistemi gibidir. Bir ülkede bu ulusal birlik bilinci zayıfladığı takdirde, o ülkenin bütünlüğü zayıfladığı gibi dışa karşı direnci de azalmış olur. Bir ülkedeki ulusal bilincin zayıflatan nedenler arasında milli gelirin büyük bir bölümünün belirli kişilerin elinde toplanmasını, sosyal, ekonomik ve kültürel dengelerin bozulmasını, satın alma gücünün azalmasını vs. gösterebiliriz. Böyle bir ortamda, dış etkenler ve onların işbirlikçilerinin desteği ile ulusal bilinç zamanla gücünü kaybetmeye mahkumdur. Ulusal bilincin zayıflamış veya kaybolmuş olduğu bir ülkede de “ulus” kavramını yavaş yavaş anlamı yitirir ve eninde sonunda dış etkenlere teslim olmaktan başka çare kalmaz. Bunun böyle olacağını rahmetli Şükrü Kaya 1937 açıkça belirtmiştir. Geçtiğimiz Mayıs ayı başlarında Zonguldak`ta verdiği bir konferansta, AB tehdidi ile sıkıştırılan Kıbrıs`ın içten çürütülerek Türkiye`den koparılma noktasına getirildiğini vurgulayan Prof. Mümtaz Soysal, sözlerini, “Kıbrıs`ta yakın tarih okutulmuyordu. Öyle bir kuşak yetişti ki, şimdi o kuşak Türkiye`den bir an önce kopup Avrupalı olmak istiyor. İş biraz hainliğe dönüşür oldu. Nedeni, içeriden çürütülmüşlük. Bunu önlemek çok zor. Özellikle o toplum 70 yıl sömürge olarak kalmışsa ve o dönemden kalma duygular varsa daha da kötü. Adadaki 70 bin Türk Ann’an planına “evet” diyor” diye sürdürüyor.
Bırakalım bütün bunları bir yana. Tarihin yapraklarını çevirmeye devam edelim. Ve de Divan-ı Lügat`ın ünlü yazarı, bilgini Kaşgarlı Mahmut`un, Türklük benliğini nasıl var gücüyle savunduğunu görelim. Kitabın başında şöyle yazılı: “Yüce Tanrı`nın devlet güneşini Türk burçlarında doğdurmuş olduğunu, onların ülkeleri üzerinde göklerin bütün dairelerinin döndüğünü gördüm. Tanrı, onlara Türk adını verdi. Onları yeryüzünde ikbal kıldı. Zamanımızın hakanlarını onlardan çıkardı. Dünya uluslarının yönetim yularını onların ellerine verdi. Onları herkese üstün eyledi.”
Kaynakça:
O. Türkoğuz, Ulusal Bilinç, 2003
R.O. Arık, Türk İnkılabı ve Milliyetçiliğimiz, 1958
H. Eroğlu, Atatürkçülük, 1981
H. Eroğlu, Atatürk ve Milli Egemenlik, 1998
Utkan,Kocatürk, Atatürk`ün fikir ve Düşünceleri, 1983
Prof. M. Soysal, Zonguldak`taki konferans, 2005
Dr. Yüksel Cavlak,
Dr.Hüseyin Pekin,
Aynı toprak parçası üstünde yaşayan insanların ulus olmalarının ilk şartı, ortak bir geçmişe ve ortak bir geleceğe sahip olmak, o topluluğun ulus olmasına yeter. Ulusçuluk manevi bir bağdır o halde. Mustafa Kemal`in ulusçuluktan anladığı da birleştirici ve bütünleştirici oluşudur. Onun için ülkenin ve ulusun bölünmez bütünlüğüne önem vermiştir. Bu nedenle Ulusçuluk, Atatürkçü düşüncenin temel ilkelerinden biridir. Mustafa Kemal`in çok önem verdiği ulusçuluk anlayışını bakınız 1937`de Şükrü Kaya nasıl dile getirmiş: “Bu milletin, son asırlarda gerek ekonomik, gerek sosyal hayatta çektiği elemleri burada tekrarlamak istemem. O son safhaların hazin sahnelerini Atatürk`ün nutuklarında açık olarak görmek mümkündür. Eğer tekrar bu acı hatıralara dönülmemek, bu elem verici hayat yaşanmamak isteniyorsa, Türk milletinin mutlaka Türkçü ve millici olması lazımdır.”
Mustafa Kemal`in ortaya attığı ve üstünde durduğu birleştirici, yüceltici ulusçuluk anlayışı diğer ülkelerin ulusçuluk anlayışından çok farklı bir anlam taşımaktadır. Mustafa Kemal`in ulusçuluk kavramı, dünyadaki diğer ulusları bir yana atıp, onları hor görmek, aşağılamak ve insani değerleri hiçe saymak anlamına gelmemektedir. Tarihte görüyoruz ki, teokratik sisteminin yerine ulusçuluk geldiğinde, bu ülkelerde her alanda bir ilerleme olduğudur. 600 yıllık Osmanlı tarihinde “ulusal bilinç” yerine “dini bilinç” hakimdi. 6oo yıllık hakimiyet neyle sonuçlandı hepimizce malum. Bu durumu gene Mustafa Kemal 1923`de bakınız nasıl açıklıyor: “Biz, ulusçuluk fikirlerini tatbikte çok gecikmiş ve çok ilgisizlik göstermiş bir ulusuz. Bunun zararlarını daha fazla faaliyetle telafiye çalışmalıyız. Çünkü, tarih uluslar arasında hep ulusçuluğun hakim olduğunu göstermiştir.”
Gene burada Mustafa Kemal`in ulusçuluk hakkında 1919`da söylediğini hatırlayalım: “Ben 1919 senesi Mayıs`ı içinde Samsun`a çıktığım gün elimde hiçbir kuvvet yoktu., Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek manevi bir kuvvet vardı sadece. İşte ben bu ulusal kuvvete, bu Türk ulusuna güvenerek işe başladım.”
Demek ki ulusal birliğin amacı ulus olarak bir araya gelmiş olmaktır. Ulusal birlik, vücudun bağışıklık sistemi gibidir. Bir ülkede bu ulusal birlik bilinci zayıfladığı takdirde, o ülkenin bütünlüğü zayıfladığı gibi dışa karşı direnci de azalmış olur. Bir ülkedeki ulusal bilincin zayıflatan nedenler arasında milli gelirin büyük bir bölümünün belirli kişilerin elinde toplanmasını, sosyal, ekonomik ve kültürel dengelerin bozulmasını, satın alma gücünün azalmasını vs. gösterebiliriz. Böyle bir ortamda, dış etkenler ve onların işbirlikçilerinin desteği ile ulusal bilinç zamanla gücünü kaybetmeye mahkumdur. Ulusal bilincin zayıflamış veya kaybolmuş olduğu bir ülkede de “ulus” kavramını yavaş yavaş anlamı yitirir ve eninde sonunda dış etkenlere teslim olmaktan başka çare kalmaz. Bunun böyle olacağını rahmetli Şükrü Kaya 1937 açıkça belirtmiştir. Geçtiğimiz Mayıs ayı başlarında Zonguldak`ta verdiği bir konferansta, AB tehdidi ile sıkıştırılan Kıbrıs`ın içten çürütülerek Türkiye`den koparılma noktasına getirildiğini vurgulayan Prof. Mümtaz Soysal, sözlerini, “Kıbrıs`ta yakın tarih okutulmuyordu. Öyle bir kuşak yetişti ki, şimdi o kuşak Türkiye`den bir an önce kopup Avrupalı olmak istiyor. İş biraz hainliğe dönüşür oldu. Nedeni, içeriden çürütülmüşlük. Bunu önlemek çok zor. Özellikle o toplum 70 yıl sömürge olarak kalmışsa ve o dönemden kalma duygular varsa daha da kötü. Adadaki 70 bin Türk Ann’an planına “evet” diyor” diye sürdürüyor.
Bırakalım bütün bunları bir yana. Tarihin yapraklarını çevirmeye devam edelim. Ve de Divan-ı Lügat`ın ünlü yazarı, bilgini Kaşgarlı Mahmut`un, Türklük benliğini nasıl var gücüyle savunduğunu görelim. Kitabın başında şöyle yazılı: “Yüce Tanrı`nın devlet güneşini Türk burçlarında doğdurmuş olduğunu, onların ülkeleri üzerinde göklerin bütün dairelerinin döndüğünü gördüm. Tanrı, onlara Türk adını verdi. Onları yeryüzünde ikbal kıldı. Zamanımızın hakanlarını onlardan çıkardı. Dünya uluslarının yönetim yularını onların ellerine verdi. Onları herkese üstün eyledi.”
Kaynakça:
O. Türkoğuz, Ulusal Bilinç, 2003
R.O. Arık, Türk İnkılabı ve Milliyetçiliğimiz, 1958
H. Eroğlu, Atatürkçülük, 1981
H. Eroğlu, Atatürk ve Milli Egemenlik, 1998
Utkan,Kocatürk, Atatürk`ün fikir ve Düşünceleri, 1983
Prof. M. Soysal, Zonguldak`taki konferans, 2005
Dr. Yüksel Cavlak,
Dr.Hüseyin Pekin,
Yüksel Cavlak- YAKUT ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 370
Yaş : 89
ŞEHİR : Recklinghausen
Meslek : doktor
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 485
Kayıt tarihi : 16/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz