Bu kadar ilgisizlik olmaz ki!
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu kadar ilgisizlik olmaz ki!
Bu kadar ilgisizlik olmaz ki!
Türk toplumunda ilgisizlik adete bir hastalık haline geldi. Hem ülkesinde hem de çevresindeki olaylara kayıtsız kalmaktadır. Hadi diyelim ki, dışarıdaki olanlar beni ilgilendirmez. İçinde yaşadığımız ülkede ki olup bitenler de bizleri ilgilendirmezse, o zaman iş ciddi demektir. Bu ilgisizlik, ilgisizlikten çıkıp patolojik bir hal almıştır denebilir ki, maalesef de öyle oldu. Bu ilgisizliğin nelere mal olabilceğini bakınız şu sözler ne güzel özetliyor:
“Kendi cinsimize karşı yapabileceğimiz en büyük kötülük, onlrdan nefret etmek değil, onlaa karşı ilgisiz kalınmaktadır. Bu tam bir insanlık dışı bir olaydır. George Bernhard SHAW”
“ Başkalarına karşı olan ilgisizlik, bütün kötülüklerin başlangıcıdır. Erika WEİNZİER”
demekki, her konuda ilgisiz kalmak kötü bir şeymiş!
Ülkemizde, sadece örnek göstereceğimiz şu üç konu toplumun ilgisizliğini açıkça göstermektedir.
Türban:
Kadınların başını sıkıca kavrayan bir örtü. Bilinçli bir şekilde kadınlar bu örtünme şekline zorlanmaktadır. Birisi, türbanı dini açıdan izah ederken, diğeri bunun bir geleneksel başörtüsü olduğunu anlatmakta, diğer birisi de böyle bir örtünmein dinimizle ilgili olmadığı vurgulamaktadır. Fakat birisi kalkıp da, bu olayı doğru dürüst anlatmamaktadır. Burada, ne yazık ki, büyük ilgisizlik kadın derneklerinden, parti kadın kollarından gelmektedir. Esasında bu konuyu inceden inceye irdeleyecek olanlar bu kadın kuruluşlarıdır. Bu konu üzrine ciddi bir şekilde eğilmeince de, türban takan kadınların sayıları da arttıkça artıyor. Demek ki, Weinzier çok haklı!
Çankaya Köşk`ü:
Mustafa Kemal`in Çankaya`sına O`dan sonra tam 10 kişi geldi. Gelen 11`inci kişi ise gelir gelmez, bu Köşk üzerine dedikodular da etrafa yayılmaya başladı:
Köşk oturalamıyacak kadar perişan.
Duvarlar dökülüyor ve her taraf bakımsız.
Bazı yerleri fareler işgal etmiş.
Köşk`ün yeni sahibi, bu durum karşısında hemen harekete geçerek, Köşk`ü oturabilecek hale getirmek için restorasyonu başlatmış.
Bu basında çıkan çok ciddi bir iddialar. Öyle ya, şimdiye kadar gelmiş geçmiş Cumhurbaşkanları hiç bir yenilik yaptırmadan bu köhne Köşk`de oturmuşlar. En son oturan da, Sayın Ahmet Necder SEZER. Eğer basında yazılanlar doğru ise, bu olay çok ciddi. Eğer bu yazılanlar doğru değilse, hem ciddi ve hem de o derecede de çok çirkin ifitiralar. Eğer iddialar doğru değilse, Sayın Sezer`in hemen bir basın bildirisi yaparak, bu olayı kamuoyuna bütün açıklığı ile anlatması gerekmez mi? Bırakınız gerekliliğini, şarttır! Ne ondan önceki Köşk sahibinden ne de Sayın Sezer`den se çıkıyor. Bu da bir ciddi ilgisizliktir.
Doğa:
Toprağı erezyondan koruyan, kendisine gölge ve oksijen veren ormanlar yanıyor,
Fabrika atıklarıyla nehirler kirleniyor,
Kendilerine verilen, düşün enerjili, fakat bol zehirli duman çıkaran kömürleri alarak, nefes almaları zorlaşırken,
Kınalı kuzu gibi, çevrede olup bitenlere bakarak, sanki bütün bunlar kendilerine zarar vermiyormuş gibi ilgisiz kalınmaktadır. Toplum kaldığı gibi, kurulumuş olan “Tabiatı Koruma dernekleri” tepkileri de cılız çıkardıkları sesten öteye gidememektedir.
Kadın:
Demokratik, laik ve sosyal hukuk Devletini koruma görevini (82 Anayasası madde 2) üstlenmiş olan iktidar, sivil bir Anayasa hazırlattırıyor ve burada kadınları, özürlülerle ir tutarak koruma altına alıyor. 21. Yüzyıla yakışmayan bir davranış. Ne kadar ayıp değil mi? Bu konu hakkında, birkaç kadın derneklerinden, ancak kendilerinin duyacağı bir sesle tepki geldi ve bitti! Bu çıkması beklenen meşhur(!) sivil Anayasa`daki bu hüküm onları da ilgilendirmesine rağmen, hem bu kuruluşlar hem de “çağdaşım” diye ortalıkta dolaşan kadınları da ses yok. Bu önemli konuda bile ilgisizlik dorukta...
Bir imam kalkıyor, camide vaaz veriyor ve, “Çalışan kadınlar kocalarını aldatırlar” diyor. Bir din adamı bunu söylüyor ve kadınlarda hiç bir reaksiyon yok. Bu sözden ne anlaşılıyor? Çalışan kadınlar hafif meşrep, çalışmayanlar ise iffetli, kocasına bağlı insanlar. Bundan daha kötü, daha rencide edici bir söz olabilir mi? O zaman, George Bernhard SHAW” sözünde çok haklı! Hele hele bu sözlere kadın olarak bu sözlere ilgisiz kalmak, affedilecek cinsten değil. Ama ne yazık ki, kadın kuruluşlarından, parti kadın kollarından ve Atatürk`ün devrim ve ilkelerini savunmak için kolları sıvayan ADD`lerden, ÇYDD`den ciddi bir tepki yok. Bu imamın sözlerine tepki gösterilmediğinde, imanın haklı olduğu ortya çıkmıyor mu? Eğer bu çirkin sözlere karşı gelinmedikten sonra, neden kadın kolları ve kuruluşları vardır? Süs için kuruldularsa, pes doğrusu...
Şu örnek olarak verdiğimiz üç konu bile, ilgisizliğin nerelere varabileceğini, nasıl ciddi sorunlar yaratacağını göstermektedir. Hadi diyelim ki “Kardeşim, halk cahil, olayları kavrayamıyorlar, yeteri kadar bilgileri yok” Bir an, “Çok haklısınız, vatandaşların dünyadan haberleri yok!”
Peki, ama ilkede bir sürü yüksek okul görmüş, kitap devirmiş kadınıyla, erkeği ile aydınlarımız var. Onlara da mı “Efendim, onlar da cahildir” mi diyeceğiz? Galiba bunlara başka bir isim veriliyor, ama şu anda aklıma gelmiyor...
Yakında, belki de çok yakında kadınlar türbanının altına kara çarşafı giyerlerse, hiç şaşmasınlar...
Dr. Yüksel Cavlak
Türk toplumunda ilgisizlik adete bir hastalık haline geldi. Hem ülkesinde hem de çevresindeki olaylara kayıtsız kalmaktadır. Hadi diyelim ki, dışarıdaki olanlar beni ilgilendirmez. İçinde yaşadığımız ülkede ki olup bitenler de bizleri ilgilendirmezse, o zaman iş ciddi demektir. Bu ilgisizlik, ilgisizlikten çıkıp patolojik bir hal almıştır denebilir ki, maalesef de öyle oldu. Bu ilgisizliğin nelere mal olabilceğini bakınız şu sözler ne güzel özetliyor:
“Kendi cinsimize karşı yapabileceğimiz en büyük kötülük, onlrdan nefret etmek değil, onlaa karşı ilgisiz kalınmaktadır. Bu tam bir insanlık dışı bir olaydır. George Bernhard SHAW”
“ Başkalarına karşı olan ilgisizlik, bütün kötülüklerin başlangıcıdır. Erika WEİNZİER”
demekki, her konuda ilgisiz kalmak kötü bir şeymiş!
Ülkemizde, sadece örnek göstereceğimiz şu üç konu toplumun ilgisizliğini açıkça göstermektedir.
Türban:
Kadınların başını sıkıca kavrayan bir örtü. Bilinçli bir şekilde kadınlar bu örtünme şekline zorlanmaktadır. Birisi, türbanı dini açıdan izah ederken, diğeri bunun bir geleneksel başörtüsü olduğunu anlatmakta, diğer birisi de böyle bir örtünmein dinimizle ilgili olmadığı vurgulamaktadır. Fakat birisi kalkıp da, bu olayı doğru dürüst anlatmamaktadır. Burada, ne yazık ki, büyük ilgisizlik kadın derneklerinden, parti kadın kollarından gelmektedir. Esasında bu konuyu inceden inceye irdeleyecek olanlar bu kadın kuruluşlarıdır. Bu konu üzrine ciddi bir şekilde eğilmeince de, türban takan kadınların sayıları da arttıkça artıyor. Demek ki, Weinzier çok haklı!
Çankaya Köşk`ü:
Mustafa Kemal`in Çankaya`sına O`dan sonra tam 10 kişi geldi. Gelen 11`inci kişi ise gelir gelmez, bu Köşk üzerine dedikodular da etrafa yayılmaya başladı:
Köşk oturalamıyacak kadar perişan.
Duvarlar dökülüyor ve her taraf bakımsız.
Bazı yerleri fareler işgal etmiş.
Köşk`ün yeni sahibi, bu durum karşısında hemen harekete geçerek, Köşk`ü oturabilecek hale getirmek için restorasyonu başlatmış.
Bu basında çıkan çok ciddi bir iddialar. Öyle ya, şimdiye kadar gelmiş geçmiş Cumhurbaşkanları hiç bir yenilik yaptırmadan bu köhne Köşk`de oturmuşlar. En son oturan da, Sayın Ahmet Necder SEZER. Eğer basında yazılanlar doğru ise, bu olay çok ciddi. Eğer bu yazılanlar doğru değilse, hem ciddi ve hem de o derecede de çok çirkin ifitiralar. Eğer iddialar doğru değilse, Sayın Sezer`in hemen bir basın bildirisi yaparak, bu olayı kamuoyuna bütün açıklığı ile anlatması gerekmez mi? Bırakınız gerekliliğini, şarttır! Ne ondan önceki Köşk sahibinden ne de Sayın Sezer`den se çıkıyor. Bu da bir ciddi ilgisizliktir.
Doğa:
Toprağı erezyondan koruyan, kendisine gölge ve oksijen veren ormanlar yanıyor,
Fabrika atıklarıyla nehirler kirleniyor,
Kendilerine verilen, düşün enerjili, fakat bol zehirli duman çıkaran kömürleri alarak, nefes almaları zorlaşırken,
Kınalı kuzu gibi, çevrede olup bitenlere bakarak, sanki bütün bunlar kendilerine zarar vermiyormuş gibi ilgisiz kalınmaktadır. Toplum kaldığı gibi, kurulumuş olan “Tabiatı Koruma dernekleri” tepkileri de cılız çıkardıkları sesten öteye gidememektedir.
Kadın:
Demokratik, laik ve sosyal hukuk Devletini koruma görevini (82 Anayasası madde 2) üstlenmiş olan iktidar, sivil bir Anayasa hazırlattırıyor ve burada kadınları, özürlülerle ir tutarak koruma altına alıyor. 21. Yüzyıla yakışmayan bir davranış. Ne kadar ayıp değil mi? Bu konu hakkında, birkaç kadın derneklerinden, ancak kendilerinin duyacağı bir sesle tepki geldi ve bitti! Bu çıkması beklenen meşhur(!) sivil Anayasa`daki bu hüküm onları da ilgilendirmesine rağmen, hem bu kuruluşlar hem de “çağdaşım” diye ortalıkta dolaşan kadınları da ses yok. Bu önemli konuda bile ilgisizlik dorukta...
Bir imam kalkıyor, camide vaaz veriyor ve, “Çalışan kadınlar kocalarını aldatırlar” diyor. Bir din adamı bunu söylüyor ve kadınlarda hiç bir reaksiyon yok. Bu sözden ne anlaşılıyor? Çalışan kadınlar hafif meşrep, çalışmayanlar ise iffetli, kocasına bağlı insanlar. Bundan daha kötü, daha rencide edici bir söz olabilir mi? O zaman, George Bernhard SHAW” sözünde çok haklı! Hele hele bu sözlere kadın olarak bu sözlere ilgisiz kalmak, affedilecek cinsten değil. Ama ne yazık ki, kadın kuruluşlarından, parti kadın kollarından ve Atatürk`ün devrim ve ilkelerini savunmak için kolları sıvayan ADD`lerden, ÇYDD`den ciddi bir tepki yok. Bu imamın sözlerine tepki gösterilmediğinde, imanın haklı olduğu ortya çıkmıyor mu? Eğer bu çirkin sözlere karşı gelinmedikten sonra, neden kadın kolları ve kuruluşları vardır? Süs için kuruldularsa, pes doğrusu...
Şu örnek olarak verdiğimiz üç konu bile, ilgisizliğin nerelere varabileceğini, nasıl ciddi sorunlar yaratacağını göstermektedir. Hadi diyelim ki “Kardeşim, halk cahil, olayları kavrayamıyorlar, yeteri kadar bilgileri yok” Bir an, “Çok haklısınız, vatandaşların dünyadan haberleri yok!”
Peki, ama ilkede bir sürü yüksek okul görmüş, kitap devirmiş kadınıyla, erkeği ile aydınlarımız var. Onlara da mı “Efendim, onlar da cahildir” mi diyeceğiz? Galiba bunlara başka bir isim veriliyor, ama şu anda aklıma gelmiyor...
Yakında, belki de çok yakında kadınlar türbanının altına kara çarşafı giyerlerse, hiç şaşmasınlar...
Dr. Yüksel Cavlak
Yüksel Cavlak- YAKUT ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 370
Yaş : 89
ŞEHİR : Recklinghausen
Meslek : doktor
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 485
Kayıt tarihi : 16/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz