Yerel seçimlerde semboller çarpışacak
1 sayfadaki 1 sayfası
Yerel seçimlerde semboller çarpışacak
Bülent Tanla ile konuştum geçen hafta içinde. “Yerel seçimlerle ilgili yazılarını ilgiyle okudum” dedi. Sonra da ekledi, “Bana öyle geliyor ki, önümüzdeki yerel seçimlerde kimse oy oranlarına falan bakmayacak, bu seçimlerde sembol yerler öne çıkacak.”
Söylediğini anladım da konuyu açmak için sordum: “Sembol yerlerden kastın?”
Bülent Tanla devam etti: “AKP’nin temel hedefi bugüne kadar kazanamadığı ve kazanmasının da pek mümkün görünmediği yerlere ağırlık vermek. Örneğin İzmir. Bana sorarsan AKP’nin İzmir’i kazanması mümkün değil, ama kazanmak için göreceksin inanılmaz atılımlar yapacak. Ya da Ankara Çankaya, Eskişehir, İstanbul Bakırköy, Kadıköy.”
Bülent Tanla’ya “Peki, AKP gerçekten bu sembol yerlerde başarı kazanabilir mi?” diye sordum. Bakalım bir araştırmacı konuya nasıl bakıyor. Tanla, “Sürpriz olur mu bilmem, kazanması zor görünüyor ama kafaların karışacağı muhakkak” cevabını verdi.
Tabii aynı durum herhalde muhalefet için de geçerli. Örneğin, İstanbul 1994’ten bu yana dincilerin kalesi. Ankara da öyle. Antalya bile AKP’nin elinde.
Tanla nasıl AKP’nin hep kaybettiği yerler için şimdiden inanılmaz bir çalışma başlattıysa muhalefetin de aynısını yapması gerektiğini söyledi.
Tanla’ya göre İstanbul’da AKP’nin kaybetmesi mucize değil, muhalefetin biraz akıllı davranması ve ışığı görebilmesi halinde İstanbul’daki AKP hegemonyası yıkılabilir. Ankara için de aynısı söz konusu.
Ama Tanla’ya göre Antalya, Gaziantep, Adana, İzmit gibi kentler de çok önemli. Seçim oranı ne olursa olsun bu kentlerin AKP’nin elinden alınması bir seçim zaferi olarak kabul edilecek.
***
Oylar yine artar
Belli bir konuda pek çok mesaj alıyorum. Konu şu: Okurlar “Her gün gazetelerde yeni bir yolsuzluk olayı yayınlanıyor. Üstelik bu yolsuzluklar öyle küçük falan da değil, götüren milyonlarca dolar götürmüş. Hemen bu haberlerin yanında bir de seçim anketleri var. Orada görülüyor ki AKP’nin oyları artıyor. Bu nasıl iş?” diyor.
İşte bu böyle bir iş. Ortaya ne kadar çok hırsızlık yolsuzluk, soygun, hukuksuzluk, nüfuz ticareti çıkarsa, bunları yapanlara destek o oranda artıyor. Koca millet hiçbir şeyin farkında mı değil yoksa “herkes bu kadar çalıyorsa sıra bana da gelir” diyerek umutla mı ayakta duruyor?
Gerçekten, Türkiye fıkra gibi değil mi?
***
Sosyal Güvenlik Kurumu’na dilekçe
Açıkça söylemeliyim ki, SSK, Bağkur, Emekli Sandığı gibi sosyal güvenlik kurumlarının mevzuatları hakkında fazla bilgim yok. Yıllar önce SSK’dan emekli oldum, hepsi bu.
Geçen hafta bir okurum arayarak Emekli Sandığı ile ilgili bir sıkıntısını dile getirdi. Ben de bunu aktarmak ve artık tek çatı olan Sosyal Güvenlik Kurumu’na bir dilekçe gibi sunmak istedim.
Olay şu: Bugün Emekli Sandığı’ndan SSK’lı statüsüne geçenler veya Bağkur’lu olanlar işsiz kalmaları halinde dışarıdan prim ödeyerek emeklilik hakkını kazanabiliyor. Hatta bu nedenle bankalar hak sahiplerine kredi bile açıyor.
Ama okurumun iddiasına göre bu, Emekli Sandığı için geçerli değil. Okurum devlet memuruyken özel sektöre geçtiğini belirterek, “SSK’lı olunca Emekli Sandığı’ndan emekli olmayı daha cazip bulduğum için durumumu Emekli Sandığı ile ilişkili hale getirdim. Ancak daha sonra işşiz kaldım. Şimdi ne SSK’ya ne de Emekli Sandığı’na prim ödeyerek emeklilik hakkımı alabiliyorum. Oysa aynı durumu Emekli Sandığı’na geçmiş ama SSK ile ilişkilendirerek sürdürseydim böyle olmayacaktı” diyor.
İlgililere sunmak isterim.
***
Herkesdinlesin.com
Bir adaşımdan Can Özden isimli bir okurumdan mesaj aldım. Bu okurum bir müzisyen. Diyor ki: “25 yıldır müzikle uğraşıyorum. Amatör olarak başladım hâlâ amatör ruhuyla insanlara sokak müzisyeni olarak iyi şeyler sunmaya çalışıyorum. Yaklaşık 1 yıldır da Alsancak İskelesi 1. Kordon, Konak gibi yerlerde kendi geliştirdiğim yaylı tamburla özel müzikler yaparak verilen bahşişlerle hayatımı sürdürmeye çalışıyorum.”
Peki bunu bana neden yazmış Can Özden? Devam ediyor: “Kendi geliştirdiğim dediğim yaylı tambur gerçekten çok özel oldu. Müzik örneklerimi www.herkesdinlesin.com/izmirli_yasar linkinden diğer müziklerimle birlikte dinleyebilirsiniz. Çünkü müziğimi çok daha fazla kişiyle paylaşmak istiyorum.” Ben de açıp bu internet sitesine baktım tabii. Gerçekten çok güzel. Hele yaylı tamburu seviyorsanız çok keyif alacağınızdan eminim. Sanata, hayata ve çağdaşlığa yönelik bu tür girişimleri yazmak beni de çok mutlu ediyor.
***
Tamamen haksızsınız
Sayın Başbakan hafta sonunu size muhalefet ettiğini ileri sürdüğünüz medyaya ağır suçlamalar ve hakaretler ederek geçirdiniz. Oysa oturup serinkanlı düşünürseniz tamamen haksız olduğunuzu göreceksiniz. Sadece haksız olduğunuz değil demokrasi, hukuk devleti ve anayasal düzen konusunda da çok ciddi defolarınızın olduğu ortaya çıktı.
Medyayı “Benden istediklerini vermediğim için iftira ediyorlar” diye suçlayamazsınız. Çünkü siz anayasal çizgide ülkeyi sevk ve idare etmekle yükümlüsünüz, o kadar. Sizden bir şey istenirse bakacağınız tek şey bunun yasalara uyup uymadığıdır. Eğer yasalara uymuyorsa elbette reddedersiniz. Eğer talep eden buna rağmen emrivaki yapmaya kalkarsa yasaları işletirsiniz.
Sayın Başbakan sizden bir yatırım için izin isteyen bir iş adamına “başkasına söz verdiğinizi” söyleyemezsiniz. Siz söz verme makamında değilsiniz, anayasal çizginin emrindesiniz.
Siz “beni hedef gösteriyorlar kusura bakmayın ben de seni hedef gösteririm” diyemezsiniz. Çünkü siz iktidarsınız, anayasal düzen içinde ülkeyi yönetme konumundasınız. Size taş bile atılabilir, ama siz karşılık olarak taş atamazsınız, yasaların gereğini yaparsınız.
Sayın Başbakan, art arda gelen yolsuzluk iddiaları belli ki kimyanızı bozmuş. Ama eğer ülkeyi bu kabadayı zihniyetiyle yönetmeye devam ederseniz, akıbetiniz bu yolu seçen dünyadaki örneklerinin akıbetinden farklı olmaz.
***
İki şey dünyaya hükmeder biri kılıç, diğeri düşünce. Kılıç eninde sonunda düşünceye yenilir.
Napolyon
***
Olmaz olur mu?
Bir gün Bektaşi’ye sormuşlar, “Söyle Allah var mı?” diye. Bektaşi cevaplamış: “Olmaz olur mu? Yetmiş yıldır tanışıyoruz biz. İyi tanırım onu. Tek benimle uğraşıyor ama hep o kazanıyor.”
Söylediğini anladım da konuyu açmak için sordum: “Sembol yerlerden kastın?”
Bülent Tanla devam etti: “AKP’nin temel hedefi bugüne kadar kazanamadığı ve kazanmasının da pek mümkün görünmediği yerlere ağırlık vermek. Örneğin İzmir. Bana sorarsan AKP’nin İzmir’i kazanması mümkün değil, ama kazanmak için göreceksin inanılmaz atılımlar yapacak. Ya da Ankara Çankaya, Eskişehir, İstanbul Bakırköy, Kadıköy.”
Bülent Tanla’ya “Peki, AKP gerçekten bu sembol yerlerde başarı kazanabilir mi?” diye sordum. Bakalım bir araştırmacı konuya nasıl bakıyor. Tanla, “Sürpriz olur mu bilmem, kazanması zor görünüyor ama kafaların karışacağı muhakkak” cevabını verdi.
Tabii aynı durum herhalde muhalefet için de geçerli. Örneğin, İstanbul 1994’ten bu yana dincilerin kalesi. Ankara da öyle. Antalya bile AKP’nin elinde.
Tanla nasıl AKP’nin hep kaybettiği yerler için şimdiden inanılmaz bir çalışma başlattıysa muhalefetin de aynısını yapması gerektiğini söyledi.
Tanla’ya göre İstanbul’da AKP’nin kaybetmesi mucize değil, muhalefetin biraz akıllı davranması ve ışığı görebilmesi halinde İstanbul’daki AKP hegemonyası yıkılabilir. Ankara için de aynısı söz konusu.
Ama Tanla’ya göre Antalya, Gaziantep, Adana, İzmit gibi kentler de çok önemli. Seçim oranı ne olursa olsun bu kentlerin AKP’nin elinden alınması bir seçim zaferi olarak kabul edilecek.
***
Oylar yine artar
Belli bir konuda pek çok mesaj alıyorum. Konu şu: Okurlar “Her gün gazetelerde yeni bir yolsuzluk olayı yayınlanıyor. Üstelik bu yolsuzluklar öyle küçük falan da değil, götüren milyonlarca dolar götürmüş. Hemen bu haberlerin yanında bir de seçim anketleri var. Orada görülüyor ki AKP’nin oyları artıyor. Bu nasıl iş?” diyor.
İşte bu böyle bir iş. Ortaya ne kadar çok hırsızlık yolsuzluk, soygun, hukuksuzluk, nüfuz ticareti çıkarsa, bunları yapanlara destek o oranda artıyor. Koca millet hiçbir şeyin farkında mı değil yoksa “herkes bu kadar çalıyorsa sıra bana da gelir” diyerek umutla mı ayakta duruyor?
Gerçekten, Türkiye fıkra gibi değil mi?
***
Sosyal Güvenlik Kurumu’na dilekçe
Açıkça söylemeliyim ki, SSK, Bağkur, Emekli Sandığı gibi sosyal güvenlik kurumlarının mevzuatları hakkında fazla bilgim yok. Yıllar önce SSK’dan emekli oldum, hepsi bu.
Geçen hafta bir okurum arayarak Emekli Sandığı ile ilgili bir sıkıntısını dile getirdi. Ben de bunu aktarmak ve artık tek çatı olan Sosyal Güvenlik Kurumu’na bir dilekçe gibi sunmak istedim.
Olay şu: Bugün Emekli Sandığı’ndan SSK’lı statüsüne geçenler veya Bağkur’lu olanlar işsiz kalmaları halinde dışarıdan prim ödeyerek emeklilik hakkını kazanabiliyor. Hatta bu nedenle bankalar hak sahiplerine kredi bile açıyor.
Ama okurumun iddiasına göre bu, Emekli Sandığı için geçerli değil. Okurum devlet memuruyken özel sektöre geçtiğini belirterek, “SSK’lı olunca Emekli Sandığı’ndan emekli olmayı daha cazip bulduğum için durumumu Emekli Sandığı ile ilişkili hale getirdim. Ancak daha sonra işşiz kaldım. Şimdi ne SSK’ya ne de Emekli Sandığı’na prim ödeyerek emeklilik hakkımı alabiliyorum. Oysa aynı durumu Emekli Sandığı’na geçmiş ama SSK ile ilişkilendirerek sürdürseydim böyle olmayacaktı” diyor.
İlgililere sunmak isterim.
***
Herkesdinlesin.com
Bir adaşımdan Can Özden isimli bir okurumdan mesaj aldım. Bu okurum bir müzisyen. Diyor ki: “25 yıldır müzikle uğraşıyorum. Amatör olarak başladım hâlâ amatör ruhuyla insanlara sokak müzisyeni olarak iyi şeyler sunmaya çalışıyorum. Yaklaşık 1 yıldır da Alsancak İskelesi 1. Kordon, Konak gibi yerlerde kendi geliştirdiğim yaylı tamburla özel müzikler yaparak verilen bahşişlerle hayatımı sürdürmeye çalışıyorum.”
Peki bunu bana neden yazmış Can Özden? Devam ediyor: “Kendi geliştirdiğim dediğim yaylı tambur gerçekten çok özel oldu. Müzik örneklerimi www.herkesdinlesin.com/izmirli_yasar linkinden diğer müziklerimle birlikte dinleyebilirsiniz. Çünkü müziğimi çok daha fazla kişiyle paylaşmak istiyorum.” Ben de açıp bu internet sitesine baktım tabii. Gerçekten çok güzel. Hele yaylı tamburu seviyorsanız çok keyif alacağınızdan eminim. Sanata, hayata ve çağdaşlığa yönelik bu tür girişimleri yazmak beni de çok mutlu ediyor.
***
Tamamen haksızsınız
Sayın Başbakan hafta sonunu size muhalefet ettiğini ileri sürdüğünüz medyaya ağır suçlamalar ve hakaretler ederek geçirdiniz. Oysa oturup serinkanlı düşünürseniz tamamen haksız olduğunuzu göreceksiniz. Sadece haksız olduğunuz değil demokrasi, hukuk devleti ve anayasal düzen konusunda da çok ciddi defolarınızın olduğu ortaya çıktı.
Medyayı “Benden istediklerini vermediğim için iftira ediyorlar” diye suçlayamazsınız. Çünkü siz anayasal çizgide ülkeyi sevk ve idare etmekle yükümlüsünüz, o kadar. Sizden bir şey istenirse bakacağınız tek şey bunun yasalara uyup uymadığıdır. Eğer yasalara uymuyorsa elbette reddedersiniz. Eğer talep eden buna rağmen emrivaki yapmaya kalkarsa yasaları işletirsiniz.
Sayın Başbakan sizden bir yatırım için izin isteyen bir iş adamına “başkasına söz verdiğinizi” söyleyemezsiniz. Siz söz verme makamında değilsiniz, anayasal çizginin emrindesiniz.
Siz “beni hedef gösteriyorlar kusura bakmayın ben de seni hedef gösteririm” diyemezsiniz. Çünkü siz iktidarsınız, anayasal düzen içinde ülkeyi yönetme konumundasınız. Size taş bile atılabilir, ama siz karşılık olarak taş atamazsınız, yasaların gereğini yaparsınız.
Sayın Başbakan, art arda gelen yolsuzluk iddiaları belli ki kimyanızı bozmuş. Ama eğer ülkeyi bu kabadayı zihniyetiyle yönetmeye devam ederseniz, akıbetiniz bu yolu seçen dünyadaki örneklerinin akıbetinden farklı olmaz.
***
İki şey dünyaya hükmeder biri kılıç, diğeri düşünce. Kılıç eninde sonunda düşünceye yenilir.
Napolyon
***
Olmaz olur mu?
Bir gün Bektaşi’ye sormuşlar, “Söyle Allah var mı?” diye. Bektaşi cevaplamış: “Olmaz olur mu? Yetmiş yıldır tanışıyoruz biz. İyi tanırım onu. Tek benimle uğraşıyor ama hep o kazanıyor.”
Can ATAKLI- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz