Yaralı var, ölü yok!
1 sayfadaki 1 sayfası
Yaralı var, ölü yok!
CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu’yla AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat arasındaki infaz girişimini soluk bile almadan izledik...
Dikkat edin herkes gibi “düello” tanımını kullanmıyorum üzerine basa basa “infaz” diyorum.
Çünkü düelloda iki taraf eşit koşullarda karşı karşıya gelir. Dünkü buluşmada ise kılıç, Kılıçdaroğlu’nun elindeydi, Fırat sadece hamlelerden vücut çalımlarıyla kurtulmaya çalışıyordu.
Peki Kılıçdaroğlu rakibini infaz edebildi mi?
Yanıt ortada:
Yaraladı ama öldüremedi!
***
Kılıçdaroğlu’nun elinde bazıları daha önce gazetelere de yansımış güçlü belgeler vardı.
Öğrenci jargonuyla, “kazık” sorular sordu Fırat’a ama siyaset sahnesinden silecek son vuruşu yapamadı...
Yine de hakkında ciddi kuşkular uyandırmayı başardı.
İşte o sorulardan bazıları:
***
- MENAS adına Gümrükler Genel Müdürlüğü’ne yazılan ve şirketin ‘kırmızı hat’tan çıkarılmasını isteyen yazıda Dengir Mir Mehmet Fırat’ın ismi neden yer alıyor? Bu en azından bu şirketin, Fırat’ın siyasi kimliğinden yararlanmaya çalıştığı anlamına gelmiyor mu?
- Fırat, Kılıçdaroğlu’nun İngiltere’ye yapıldığını Danıştay kararı ile kanıtladığı hayali ihracat iddiasını neden yanıtlamadı?
- MENAS adlı şirketin ortaklığından ayrıldığını, Ticaret Sicili’ne neden 9 ay sonra işletti?
- Hem eroinle yakalanan TIR’ın sabıkalı bir nakliye şirketine ait olduğunu söyledi hem de MENAS’ın neden bir “sabıkalı şirketle çalıştığı” sorusuna yanıt vermedi!
***
Elbette iktidar yanlısı gazeteler bugün Fırat’ın, “hakkındaki suçlamaları nasıl da hakkıyla yanıtladığını” yazacaklar uzun uzun...
Zaten hangi konuda yalan söylemiyorlar ki?
Sonuçta her ne kadar Kılıçdaroğlu’nu “Müfteri, müfteri, müfteri” diye suçlamayı sürdürse de Fırat’ın, aldığı yaraları sarması, kendi tabanını bile ikna etmesi kolay değil...
Yineliyorum dünkü tartışma onu bitirmedi... Ama güvenilirliğini ciddi ölçüde zedeledi.
***
MİSYONER!
Herkesi kucaklayacağız” diye söz veren ama toplumu bölmek için fırsat kaçırmayan Başbakan’ın düştüğü halleri görünce içim acıyor!
Yeni “bölme” aracı, bayramın adı...
Neymiş bazıları “Şeker Bayramı” diyormuş da “Ramazan Bayramı” demiyormuş... Bu ne büyük bir kültürel erozyonmuş!
Kendisi bir sorumluluğun, misyonun gereği olarak buna asla fırsat veremezmiş
Amacı belli: Yeni bir tartışma konusu yaratarak, Dişli’yi, Deniz Feneri’ni, Dengir Bey’i unutturacak...
Yine de... Ben şu “misyon” lafına takıldım!
T.C. Anayasası’nda, “misyonerliğin” Başbakan’ın görevleri arasında olduğuna ilişkin bir madde var mı?
***
GÜNÜN SORUSU
İşlerini yapan genç muhabirleri “edepsizlik yapmakla” suçlayan bir Başbakan’ın yaptığı nedir?
***
Edepsiz, çekil kenara!
Başbakan Erdoğan, Deniz Feneri Derneği’nin Kocatepe Camii’nin avlusunda açtığı kitap standını ziyaret etmiş. Tam bu sırada fotoğrafını çekmeye çalışan muhabirleri de “Edepsizlik etmeyin, çekilin kenara” diye azarlamış...
Yani “Deniz Feneri Derneği” tabelasının altında görüntülenmek istememiş...
Bunun “kullanılacağını” düşünmüş!
İyi de...
Madem ortada “kullanılabilecek” bir durum var o zaman neden bile bile “açık” verirsin?
Gittiğin yer hakkında kuşkular içindeysen, fotoğraf bile çektiremeyeceksen...
Neden ille de oraya gidersin?
Bu soruların yanıtı belli:
Bir yandan eski arkadaşlarına ve “cemaat”e “Yanınızdayım” mesajı vermek istiyor...
Diğer yandan ise, hâlâ AKP’nin “demokrat olduğuna ve yolsuzluklarla mücadele ettiğine” inanan kitleleri kızdırmaktan korkuyor...
Demokrasilerde oyunun kuralı böyle değildir Başbakan Bey “şeffaflık” mihenk taşıdır!
Eğer bir Başbakan kendisini izleyen gazetecilerden korkuyor, onları azarlama gereği duyuyorsa ya gittiği yerde bir sorun vardır, ya da demokrat değildir!
Haydi yanıtlayın:
Sizce bizdeki sorun, yukarıdakilerin hangisi?
Dikkat edin herkes gibi “düello” tanımını kullanmıyorum üzerine basa basa “infaz” diyorum.
Çünkü düelloda iki taraf eşit koşullarda karşı karşıya gelir. Dünkü buluşmada ise kılıç, Kılıçdaroğlu’nun elindeydi, Fırat sadece hamlelerden vücut çalımlarıyla kurtulmaya çalışıyordu.
Peki Kılıçdaroğlu rakibini infaz edebildi mi?
Yanıt ortada:
Yaraladı ama öldüremedi!
***
Kılıçdaroğlu’nun elinde bazıları daha önce gazetelere de yansımış güçlü belgeler vardı.
Öğrenci jargonuyla, “kazık” sorular sordu Fırat’a ama siyaset sahnesinden silecek son vuruşu yapamadı...
Yine de hakkında ciddi kuşkular uyandırmayı başardı.
İşte o sorulardan bazıları:
***
- MENAS adına Gümrükler Genel Müdürlüğü’ne yazılan ve şirketin ‘kırmızı hat’tan çıkarılmasını isteyen yazıda Dengir Mir Mehmet Fırat’ın ismi neden yer alıyor? Bu en azından bu şirketin, Fırat’ın siyasi kimliğinden yararlanmaya çalıştığı anlamına gelmiyor mu?
- Fırat, Kılıçdaroğlu’nun İngiltere’ye yapıldığını Danıştay kararı ile kanıtladığı hayali ihracat iddiasını neden yanıtlamadı?
- MENAS adlı şirketin ortaklığından ayrıldığını, Ticaret Sicili’ne neden 9 ay sonra işletti?
- Hem eroinle yakalanan TIR’ın sabıkalı bir nakliye şirketine ait olduğunu söyledi hem de MENAS’ın neden bir “sabıkalı şirketle çalıştığı” sorusuna yanıt vermedi!
***
Elbette iktidar yanlısı gazeteler bugün Fırat’ın, “hakkındaki suçlamaları nasıl da hakkıyla yanıtladığını” yazacaklar uzun uzun...
Zaten hangi konuda yalan söylemiyorlar ki?
Sonuçta her ne kadar Kılıçdaroğlu’nu “Müfteri, müfteri, müfteri” diye suçlamayı sürdürse de Fırat’ın, aldığı yaraları sarması, kendi tabanını bile ikna etmesi kolay değil...
Yineliyorum dünkü tartışma onu bitirmedi... Ama güvenilirliğini ciddi ölçüde zedeledi.
***
MİSYONER!
Herkesi kucaklayacağız” diye söz veren ama toplumu bölmek için fırsat kaçırmayan Başbakan’ın düştüğü halleri görünce içim acıyor!
Yeni “bölme” aracı, bayramın adı...
Neymiş bazıları “Şeker Bayramı” diyormuş da “Ramazan Bayramı” demiyormuş... Bu ne büyük bir kültürel erozyonmuş!
Kendisi bir sorumluluğun, misyonun gereği olarak buna asla fırsat veremezmiş
Amacı belli: Yeni bir tartışma konusu yaratarak, Dişli’yi, Deniz Feneri’ni, Dengir Bey’i unutturacak...
Yine de... Ben şu “misyon” lafına takıldım!
T.C. Anayasası’nda, “misyonerliğin” Başbakan’ın görevleri arasında olduğuna ilişkin bir madde var mı?
***
GÜNÜN SORUSU
İşlerini yapan genç muhabirleri “edepsizlik yapmakla” suçlayan bir Başbakan’ın yaptığı nedir?
***
Edepsiz, çekil kenara!
Başbakan Erdoğan, Deniz Feneri Derneği’nin Kocatepe Camii’nin avlusunda açtığı kitap standını ziyaret etmiş. Tam bu sırada fotoğrafını çekmeye çalışan muhabirleri de “Edepsizlik etmeyin, çekilin kenara” diye azarlamış...
Yani “Deniz Feneri Derneği” tabelasının altında görüntülenmek istememiş...
Bunun “kullanılacağını” düşünmüş!
İyi de...
Madem ortada “kullanılabilecek” bir durum var o zaman neden bile bile “açık” verirsin?
Gittiğin yer hakkında kuşkular içindeysen, fotoğraf bile çektiremeyeceksen...
Neden ille de oraya gidersin?
Bu soruların yanıtı belli:
Bir yandan eski arkadaşlarına ve “cemaat”e “Yanınızdayım” mesajı vermek istiyor...
Diğer yandan ise, hâlâ AKP’nin “demokrat olduğuna ve yolsuzluklarla mücadele ettiğine” inanan kitleleri kızdırmaktan korkuyor...
Demokrasilerde oyunun kuralı böyle değildir Başbakan Bey “şeffaflık” mihenk taşıdır!
Eğer bir Başbakan kendisini izleyen gazetecilerden korkuyor, onları azarlama gereği duyuyorsa ya gittiği yerde bir sorun vardır, ya da demokrat değildir!
Haydi yanıtlayın:
Sizce bizdeki sorun, yukarıdakilerin hangisi?
Mustafa MUTLU- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 170
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : mmutlu@gazetevatan.com
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz