DENiZ YILDIZI


Join the forum, it's quick and easy

DENiZ YILDIZI
DENiZ YILDIZI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mücadele vermeden kazanılan haklar

Aşağa gitmek

Mücadele vermeden kazanılan haklar Empty Mücadele vermeden kazanılan haklar

Mesaj tarafından Yüksel Cavlak 2008-11-05, 09:40

Mücadele vermeden kazanılan haklar

Çoğu kez mücadele ile kazanılan haklar kalıcıdır. Öyle de olması gerekir, çünkü bu hakka sahip olmak için o mücadele verilmiştir. İstisnaları yok mu? Elbette ki var; Kurtuluş Savaşı`yla elde ettiğimiz “Bağımsızlık” Milyonlarca insanın kanına mal olmuştur. Bağımsızlık geri verilmez, verilmemelidir! Ne yazık ki, günümüzde bunu cebindeki bozuk para gibi harcayanlar var aramızda. Bir de öyle haklar vardır ki, bunlar topluma altın tepside sunulur. Mustafa Kemal`in çok sevdiği, her şeyin üstünde tuttuğu halkına sunduğu bu haklardan biri de “Kadın Hakları” dır. Nasıl eski Türklerde kadın, her alanda erkeğin yanı sıra aktif bir rol almışsa, zamanla bu eşitlik, bu hak, katı din kurallarının etkisi altında kalınarak gücünü yitirmiş ve kadın ikinci plana atılmış ve erkeğin üstünlüğü ağır basarak eşitlik ilkesi ortadan kalkmıştır. Hele hele son yıllarda kadın özgürlüğü kısıtlanarak tekrar geriye dönüş başlamıştır.
Yüzyıllar önce nasıl Türk kadını hakanın yanı sıra yer almışsa, aynı şekilde ulusal savaşımızda da üstüne düşen görevini yapmış, askerlerle yan yana vatanı kurtarmak için uğraşı vermiştir. Mustafa Kemal Türk kadınları hakkındaki düşüncelerini 1923`de şöyle dile getirmiştir: “…Bu meyanda, en ziyade yücelterek anılmak ve daima şükranla tekrar edilmek lazım gelen bir himmet (yardım) vardır ki, o da Anadolu kadınının göstermiş olduğu çok ulvi (yüce), çok yüksek, çok kıymetli fedakarlıkır.” Gene bir sözünde kadınlar hakkında şunları ifade etmiştir: “…Çift süren, tarlayı eken, ormandan odunu , keresteyi get,iren, aile ocaklarının dumanını tüttüren,… yağmur demeyip, kar kış demeyip uğraş veren o yüce, o fedakar, o ilahi Anadolu kadınları olmuştur.” Yıllarca bu cefakar Türk kadını ikinci bir yaratık olarak görülmüş ve daima arka plana atılmış ve “Saçı uzun aklı kısa”, “eksik etek” gibi anlamsız sözlerle aşağılanmıştır. Mademki Tanrı`ya inanıyoruz, madem ki, onun kadın ve erkeği yarattığını inanıyoruz, kadınsız bir toplumun olamayacağına da inanmamız gerekmez mi? Bakınız bunu Ziya Gökalp ne güzel ifade etmiş: “Kadın tamam olmadıkça eksik kalır bu hayat.” Mustafa Kemal, Türk toplumunda kadını itilmiş olduğu bataklıktan ve yıllarca başının üstünde bir Demokles`in`kılıcı gibi duran Mecelle`den 17 Şubat 1926 yılında kabul edilen ve 4 Ekim`de yürürlüğe giren “Medeni Yasa” ile kurtarmıştır. Artık, Mecelle`ye göre hakimiyetini elinde tutan erkek istediği zaman karısına “boşsun” diyemeyecek ve karısını kapısının önüne bırakamayacaktı. Bu Medeni Yasa ile aile hayatına da bir düzen getirilmiş oldu. Eşler arasındaki eşitliğin yanı sıra tek kadınla evlenme esas olmuş, imam nikahı ile birden fazla kadın almak arzusu da tarihe karışmış oldu. Diğer yandan bu yasa ile kadına toplumsal ve siyasal alanda eşitlik getirilmiştir. Yıllarca kara çarşaf ve peçe ile örtülü olan ve kafes arkasından çevreyi seyreden kadın artık özgürdü. Yıl 1934`ü gösterdiğinde, bugün AB`ne girmek için kapılarında dikilip durduğumuz Avrupa ülkelerinde bile kadınlara tanınmayan çok önemli bir hak Türk kadına verilmişti; seçme ve seçilme hakkı.
Gelin görün ki, aradan 80 yıl geçtikten sonra, sanki böyle bir yasa yokmuş gibi, kadının özgürlüğü elinden alınıp, geriye doğru geri adım atılmaya başlanmıştır. Bırakınız imam nikahı ile evlenmeleri bir yana, eski devrin özlemi içinde hareket ederek, yasal eşinin üstüne imam nikahıyla bir veya iki kadını evine alarak birlikte yaşamaya başlamış erkeklerimiz! Şeriat zihniyetini güdenler yalnız cahil tabakada değil, kendini aydın olarak gören aydınlarımız(!) arasın da ve hatta Türkiye Cumhuriyeti 1982 Anayasası`nın madde 81`e göre ant içen milletvekillerinde de görülmektedir. Eşlerinin yanı sıra yedekleri de kendi kafalarına göre uydurdukları islamik giysilerle uzaylılar gibi örtünmekte, başları da türbanla sımsıkı kapatılmaktadır. Kara çarşaf giyenlerden tutunda yüzlerini ellerini saklayıp erkeklerle tokalaşmayan kadınlar da tek başına ayrı bir konu. Yani sözün kısası, İslam adı altında, kadınlar cumhuriyetten önceki döneme götürülüp, özgürlükleri kısaltılmıştır. Neden kadınlar 80 yıl sonra geriye dönüşe razı oldular? Yazımızın başlığında ifade edildiği gibi, kadınlarımıza bu özgürlük Mustafa Kemal tarafından altın tepsiyle sunuldu da ondan! Bu özgürlük üzerine herhangi bir mücadele vermediler. Kendilerine verilen kadın-erkek arasındaki toplumsal ve ekonomik eşitliğinin önemini herhalde pek anlayamadılar. Belki de 1950`den sonra, kendilerine bu konuda o kadar zihin karıştırıcı bilgiler verildi ki, o büyük adamın sunduğu özgürlük kaynayıp gitti
Bizler dizileri karalarken birden aklımıza bilge şairimiz Talat.H. Hamlan`ın şu dizisi geldi:”Ölecektir köke dönmezse düşen bir yaprak.” Ama yine de karamsar, umutsuz olmayacağız. Yere düşen yaprakların köke dönmeleri için görkemli uğraş vereceğiz. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk kızlarının, oğullarının, torunlarının andıdır bu, tüm Kemalistlerin andı.

Dr. Yüksel Cavlak
Yüksel Cavlak
Yüksel Cavlak
YAKUT ÜYE
YAKUT ÜYE

Erkek
Mesaj Sayısı : 370
Yaş : 89
ŞEHİR : Recklinghausen
Meslek : doktor
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 485
Kayıt tarihi : 16/05/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz