DENiZ YILDIZI


Join the forum, it's quick and easy

DENiZ YILDIZI
DENiZ YILDIZI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

AB-Avrupalılaşmak, Batılılaşmak ve Çağdaşlaşmak

Aşağa gitmek

AB-Avrupalılaşmak, Batılılaşmak ve Çağdaşlaşmak Empty AB-Avrupalılaşmak, Batılılaşmak ve Çağdaşlaşmak

Mesaj tarafından Yüksel Cavlak 2008-11-22, 15:45

AB-Avrupalılaşmak, Batılılaşmak ve Çağdaşlaşmak



Bu üç sözcüğün sözlükteki anlamlarına bir göz atacak olursak;

1. Avrupalılaşmak:”Avrupalıların düşünce, davranış ve yaşamlarını benimsemek.
2. Batılılaşmak: Avrupa ülkelerinin düşüncede, çalışmada, yaşamı görüş ve anlayışta izledikleri temel ilkeleri benimsemek.
3. Çağdaşlaşmak: Çağın tutumuna, anlayışına koşullarına, gereklerine uymak.

Bu üç sözcükten üçüncüsünün yani çağdaşlaşmanın Atatürkçü düşünceye uygun olduğunu görüyoruz. Mustafa Kemal`in, bir konuşmasından “Türk milletinin istidadı ve kati kararı medeniyet yolunda durmadan, yılmadan ilerlemektedir.” demekle ne AB- Avrupalılaşmayı ne de Batılılaşmayı, bilakis Çağdaşlaşmayı kastetmiş olduğunu anlıyoruz. Hz. Muhammed`in bir sözünden de bu anlamın çıktığını anlıyoruz: “İlim, Çin`de de olsa alınız. İlim elde etmeye çalışmak, Tanrı katında, namazdan, oruçtan, haçtan, yüce Tanrı yolunda savaştan da üstündür.” Bu her iki sözden de anlıyoruz ki, çağdaşlaşmak ve batılılaşmak birbirinden farklı iki kavramdır. Burada gerek Hz. Muhammed`in gerekse Mustafa Kemal`in sözlerinden şu çıkıyor: “Nerede ilim ve ilerleme varsa biz orada olmalıyız. Gereken bilgileri, teknolojiyi bizim yaşam tarzımıza uygun olanı seçmeliyiz.” Yüzümüzü sadece batıya çevirip, batının bize yabancı olan geleneklerini, törelerini ve alışkanlıklarını koşulsuz kabul ve taklit etmekle çağdaşlaşmak olmamaktadır. Ne yazık ki, bizde bu tür batılılaşmak anlayışı hem Osmanlı hem de 20`inci yüzyılın ikinci yarısından itibaren Cumhuriyet döneminde olmuştur. Normalde Türk devrimi batılılaşmak demekle yüzünü batıya çevirmekle, onun ilminden, teknolojisinden faydalanmayı ön görmüştür. Biz bunu halk olarak, yönetici olarak yanlış anladık. Kafamızı deve kuşu gibi kuma sokarak, batıya doğru arkamızı çevirdik. Batının ilmini, teknolojini almaktan ziyade, onun lüksünü, alışkanlıklarını benimsemeyi tercih ettik ve kendimizi bu sayede batılılaşmış zannettik! Ayrıca ilim ve teknolojinin yalnız batıdan geleceğine inanarak, ilim ve teknolojinin doğudan da gelebileceğini hesaba katmadık. Burada Hz. Muhammed`in sözünü bir kez daha hatırlatalım. Yıllardır Türk halkının bilmeden, tanımadan Avrupa ülkelerine ve onun toplumuna karşı bir yakınlığı vardır. Fakat bu yakınlık, özenti Batılılaşmak anlamında olmuştur. İlim ve teknoloji alanından ziyade Avrupa kaynaklı tüketim maddelerine yönelik olmuştur. Toplum giysileri giyerek, ürettikleri malları tüketerek Batılılaştığını zannetti, zannettirildi. Bu düşünüş Osmanlı döneminde de böyleydi. 1950`den sonrada aynen devam etti. Mustafa Kemal “kılık kıyafet” değişmesinden konu ederken, “Avrupa malı giyiniz, Avrupa gıdaları yiyiniz” demedi ki! O`nun kast ettiği daha başka bir şeydi; dış ve iç görünüşümüzle çağdaşlaşmak. Bize özgü çağdaşlaşma daha doğrusu Avrupalılaşma dış görünüşümüzle, ithal malını tüketmemizle olmayacaktı. Ya neyle? Düşünce tarzımızla! Son yıllarda bu Avrupa merakı o kadar hızlandı ki, yerli malı kullanmak ve hatta öz Türkçe konuşmak bir nevi “ayıp” olur hale geldi. Tam bir Batılılaşma yerine, taklitçi Batılı olmayı tercih ettik. Batılı insanı tamamı ile taklit etmek için adeta birbirimizle yarışa kalktık. Batının ilim ve tekniği taklit etsek hadi neyse! Avrupalının yaptığı üstlendik hepsi o kadar. Bu mudur çağdaşlaşmak? Gecen bu yarım yüzyıl içinde Mustafa Kemal`in ilkelerini bir kenara ittikten, dinsel ve yüzeysele tekrar dönüldükten, toplumu Anayasa`da ön görüldüğü gibi yetiştiremedikten sonra nasıl Mustafa Kemal`in ön gördüğü çağdaşlaşma ilkesini gerçekleştireceğiz? Tabi ki bütün bunlardan vazgeçildiğinden gerçek çağdaşlaşma gerçekleşemedi ve ortaya uydurma bir Batılılaştırma, bir Avrupalılaşma çıktı. Çağdaşlığın ana formülü elimizde varken, biz bunu çekmeceye koyup, Avrupalının bize sunduğu sözde aydınlanma peşinden koşmaya başladık. Sadece koşmadık, bizi sömürmeye kalkışan, egemenliğimizi, bağımsızlığımızı elimizden almaya kalkanların kurdukları AB`nin kuyruğuna takıldık. Hem de ne pahasına olursa olsun düşüncesiyle! Mustafa Kemal, yaşamı boyunca ne Batıyı, ne Avrupa`yı ve ne de bir Hıristiyan kulübü olan Avrupa Birliği`ni ülkenin geleceği için referans olarak gösterdi. AB`ne girmekle (ki hayalden de öteye) Avrupalılaşamayacağımız besbelli. Ne yazık ki bunu Türk toplumu bilmiyor. Bilmediği için de AB`ne girme hayaliyle, aç tavuğun kendisini buğday ambarında hissetmesi gibi, avunup duruyor. Toplum böyle hayal eder dururken, iktidarı ellerlinde tutanlar kendileri ve çevrelerindekiler için AB`ni çıkarları açısından biçilmiş kaftan olarak görmektedirler.

Bir an önce AB- Avrupalılaşma, Batılılaşma hayalini bir kenara atıp, Mustafa Kemal`in ön gördüğü çağdaşlaşmaya yönelmeliyiz. Bunu yaparken, ister Hz. Muhammed`in ister Mustafa Kemal`in sözünü referans olarak alalım. Ama alalım!

Büyük Ata`mızın “Avrupalılaşmak”, Batılaşmak” ve de “Çağdaşlaşmak” sözcüklerinden, anlatmak istediğinin, özde ve temelde, “medenileşmek” ( çağdaşlaşmak) olduğunu son bir kez daha kendi konuşmalarından yineliyelim. Şöyle demişti büyük Atamız:

Medeni olmayan milletler, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.

Medeniyet öyle kuvvetli bir ışıktır ki, ona bigane olanları yakar, mahveder.

Efendiler, artık vatan imar istiyor, zenginlik ve refah istiyor. İlim ve marifet, yüksek medeniyet, hür fikir ve zihniyet istiyor.

Medeniyet emir ve talep ettiğini yapmak, insan olmak için kafidir.



Dr. Yüksel Cavlak
Yüksel Cavlak
Yüksel Cavlak
YAKUT ÜYE
YAKUT ÜYE

Erkek
Mesaj Sayısı : 370
Yaş : 89
ŞEHİR : Recklinghausen
Meslek : doktor
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 485
Kayıt tarihi : 16/05/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz