Durumu futbolla açıklayalım
1 sayfadaki 1 sayfası
Durumu futbolla açıklayalım
AKP’liler
son günlerde çok şaşkın. 6 yıldır hiçbir muhalefetle karşılaşmayan,
adeta dikensiz bir gül bahçesinde top oynayan iktidar ekonomik kriz
nedeniyle yapılan eleştiriler konusunda son derece mutsuz. Ayrıca çoğu
eleştiriye de bir anlam veremiyor ve adeta “Bugüne kadar her şey çok
iyiydi ne oldu böyle birdenbire” diye de soruyorlar.
Şimdi yeni bir ekonomik paket açıklanacak. Faydası var mı artık bilemem. İş işten geçtikten sonra bu yırtık yama tutmaz gibi.
Gelin
isterseniz konuyu futbol turnuvası gibi canlandıralım ve
değerlendirelim. Üstelik biliyorsunuz, Başbakan Erdoğan da eski topçu
olduğu ve halkın anlama sınırına da çok uygun bulduğu için pek çok
olayı futbol üzerinden canlandırıp anlatıyor.
Öyle ki Avrupa
Birliği’nde bile konuşurken futboldan örnek vermişti de, pek çoğu belki
de futbolla hiç ilgilenmeyen parlamenterler Erdoğan’ı şaşkın bakışlarla
izlemişlerdi.
Şimdi bir futbol takımı düşünün. Diyelim ki
Şampiyonlar Ligi’ne katılmış. Grubunda başarılı olamamış, hiçbir maçı
kazanamamış, sıfır puanla grubunun sonuncusu olmuş.
Bunun
üzerine yeni bir teknik direktör bulunuyor, futbolcular yeniden
seçiliyor ve bir yıl sonraki şampiyonaya büyük ümitlerle giriliyor.
Gerçekten
de yeni antrenörle futbolcular eskiye oranla daha iyi oynuyor, daha
şevkli görünüyorlar. Gelin görün ki her maçta çok sayıda gol kaçırıyor,
zaman zaman rakibinden üstün oynuyor ama gol atamıyorlar.
Atamadıkları
gibi de rakip takımın iki etkili atağında iki gol birden yiyorlar.
Sonuçta takım yine hiçbir maçı kazanamıyor ve yine sıfır puanda kalıyor.
Bu
durum karşısında takım doğal olarak yine ağır eleştirilere uğruyor,
teknik direktör ise şaşkın vaziyette “Ama ne kadar güzel oynadık,
ayrıca her maçta da bizi desteklediniz, şimdi ne oldu?” diye hayret
içinde sorular soruyor.
Sonuç şu: Nasıl bir yıl önce takım her maçta yenilip sıfır puan aldıysa şimdi de öyle olmuş. Değişen bir şey yok yani.
İşte
hükümetin durumu da böyle. AKP çok kötü bir dönemden sonra iktidara
geldi. Büyük ümitlerle işe sarıldı. Taraftar, yani vatandaş da takımı
sonuna kadar destekledi. Gerçekten de takım oynağı maçlarda iyi
hareketler de yaptı ama bir türlü gol atamadı, atamadığı gibi her
seferinde kalesinde gol gördü.
Şu anki ekonomik durum 6 yıl
öncesinin aynısı. Döviz devralınan yerde, borsa da neredeyse öyle,
işsizlik eskisinden beter, cari açık hiç olmadık kadar büyük, dış
ticaret açığı her gün büyüyor, dış borç kat kat artmış.
6 yıl sonra aynı noktaya dönülmüşse kimse bunu başarı olarak göremez ki.
Peki
bundan hiç mi kazançlı çıkan yok? Olmaz olur mu? Bu kez teknik direktör
çok kazandı. Çünkü daha önce insanlar maçlara gitmiyor, takımın
hediyeliklerini almıyordu. Sözde heyecan gelince maçlar doldu, seyirci
para harcadı, üstelik yenilse bile her maçta çılgınca destek oldu.
*****
Vizyon olmayınca başarı da olmaz
AKP’nin 6 yıllık iktidarı boyunca aslında çok da başarılı olmadığını pek çok kişi dile getirdi. Bunlardan biri de bendim.
Ama
her seferinde şu tepkilerle karşılaştık: “Bu hükümet eskiye oranla daha
başarılı. Sizler sadece kafanızdakini yazıyorsunuz, başarıyı görmek
istemiyorsunuz.”
Oysa başarı bir anlamda sonuçtur. Eğer 6 yıl sonra yine başladığınız noktaya dönmeye başarı diyebilirseniz lafım yok.
Peki hükümeti neden başarılı bulmuyordum? Defalarca yazdım, yine özetleyeyim.
Bu
hükümet halkın gerçek anlamda “ümüğünün sıkılmasına” neden olan bir
ekonomiyi devraldı. Halkın ümüğünü sıkan ekonomi aslında Türkiye’nin
kurtuluş reçetesi olarak yazılmıştı. Ancak bu tür acı reçeteler bunu
uygulayacak hükümetleri de çok yıpratır.
Nitekim 2002’den önceki
hükümet bu acı reçeteyi tutturmak için elinden geleni yaptı. Ama halkı
ikna edemedi, beklentileri gerçekleşmeyen halk da tercihini başka bir
siyasi parti için kullandı.
Ancak yeni gelen iktidarın da
aslında ekonomi konusunda bir planı yoktu. Ne yaptı? O acı reçeteyi
alıp aynen uyguladı. İş ve sermaye çevreleri zaten bu reçeteden
yanaydı. Halk ise “Belki bir hayır vardır” diyerek sesini çıkarmadı.
Acı
reçete disiplinli biçimde uygulanınca 2 yıl içinde sonuçlarını vermeye
başladı. O dönem dünyadaki bolluk ve refah Türkiye’ye de yansıyınca
“yalancı bir bahar” yaşadık.
Derken acı reçetenin son kullanma
tarihi geldi. Yeni bir adım atılması gerekiyordu. İşte hükümetin
bilgisizliği burada ortaya çıktı. Bulunmuşu iyi uygulamak farklı, yeni
bir vizyon yaratmak farklıydı elbette.
Üstüne bir de dünya ekonomik krizi gelince AKP iktidarının eli ayağına dolaştı. Şimdi ne yapacaklarını bilemez haldeler.
*****
Yapılması gereken başarı değildir
Bugün madem köşenin büyük bölümünü AKP’nin yanlışlarına ayırdık, devam edelim.
AKP’nin
en büyük eksiği bana göre vizyonsuzluğu. AKP taklit etmeyi, daha önce
söylenip de yapılmayanları yapmayı ve en önemlisi zaten görevi olan
işleri başarı gibi göstermeyi çok iyi bildi.
Şöyle bir düşünün, AKP iktidarı boyunca “vay canına” dediğiniz hangi projeyi hatırlıyorsunuz.
Duble
yollar mı, hastanelerde zaten geçilmek üzere olunan telefonla randevu
sistemi mi, metro mu, yeni havaalanı mı, yeni köprü mü?
“Hepsi”
de diyebilirsiniz, ama bunların hangisi yeni bir vizyonun eseri. Sadece
bu saydıklarım bile bundan önceki iktidarlar döneminde planlanmış
işlerdi, AKP yeni bir şey yapmadı.
Yapmadı ama kendi adına iyi
bir iş yaptı. Zaten görevi olan uygulamaları öylesine güzel anlattı ve
muhalefetsizlikten de öyle yararlandı ki, pek çok kişinin gözleri bile
kamaştı.
Üstüne bir de yağ, pirinç, odun, kömür dağıtınca sanki ortada bir şey var sanıldı.
*****
Eyvah battı
Yıldırım
Tuna’dan geldi: Göl kenarında sandal kiralama barakasının önünde patron
megafonunu kaldırıp “99 numaralı sandal..” diye bağırmış, “Saatiniz
doldu dönün artık!” Dakikalar geçmiş sandalda bir hareket yok.
“99 numaralı sandal” diye yinelemiş patron, “Size söylüyorum. Saatiniz geçti yoksa ceza ödersiniz.”
Yardımcısı “Patron bu işte bir hata var” diye uyarmış “Bizim 75 sandalımız var... 99 numara yok ki?”
Patron
biraz düşünüp “Kahretsin” demiş, sonra yeniden megafonu kaldırıp, panik
bir halde eklemiş: “66 numaralı sandal. Dayanın hemen geliyoruz.”
*****
Bir yalan ne kadar hızlı olursa olsun hakikat onu mutlaka gelip geçer. Kenya atasözü
son günlerde çok şaşkın. 6 yıldır hiçbir muhalefetle karşılaşmayan,
adeta dikensiz bir gül bahçesinde top oynayan iktidar ekonomik kriz
nedeniyle yapılan eleştiriler konusunda son derece mutsuz. Ayrıca çoğu
eleştiriye de bir anlam veremiyor ve adeta “Bugüne kadar her şey çok
iyiydi ne oldu böyle birdenbire” diye de soruyorlar.
Şimdi yeni bir ekonomik paket açıklanacak. Faydası var mı artık bilemem. İş işten geçtikten sonra bu yırtık yama tutmaz gibi.
Gelin
isterseniz konuyu futbol turnuvası gibi canlandıralım ve
değerlendirelim. Üstelik biliyorsunuz, Başbakan Erdoğan da eski topçu
olduğu ve halkın anlama sınırına da çok uygun bulduğu için pek çok
olayı futbol üzerinden canlandırıp anlatıyor.
Öyle ki Avrupa
Birliği’nde bile konuşurken futboldan örnek vermişti de, pek çoğu belki
de futbolla hiç ilgilenmeyen parlamenterler Erdoğan’ı şaşkın bakışlarla
izlemişlerdi.
Şimdi bir futbol takımı düşünün. Diyelim ki
Şampiyonlar Ligi’ne katılmış. Grubunda başarılı olamamış, hiçbir maçı
kazanamamış, sıfır puanla grubunun sonuncusu olmuş.
Bunun
üzerine yeni bir teknik direktör bulunuyor, futbolcular yeniden
seçiliyor ve bir yıl sonraki şampiyonaya büyük ümitlerle giriliyor.
Gerçekten
de yeni antrenörle futbolcular eskiye oranla daha iyi oynuyor, daha
şevkli görünüyorlar. Gelin görün ki her maçta çok sayıda gol kaçırıyor,
zaman zaman rakibinden üstün oynuyor ama gol atamıyorlar.
Atamadıkları
gibi de rakip takımın iki etkili atağında iki gol birden yiyorlar.
Sonuçta takım yine hiçbir maçı kazanamıyor ve yine sıfır puanda kalıyor.
Bu
durum karşısında takım doğal olarak yine ağır eleştirilere uğruyor,
teknik direktör ise şaşkın vaziyette “Ama ne kadar güzel oynadık,
ayrıca her maçta da bizi desteklediniz, şimdi ne oldu?” diye hayret
içinde sorular soruyor.
Sonuç şu: Nasıl bir yıl önce takım her maçta yenilip sıfır puan aldıysa şimdi de öyle olmuş. Değişen bir şey yok yani.
İşte
hükümetin durumu da böyle. AKP çok kötü bir dönemden sonra iktidara
geldi. Büyük ümitlerle işe sarıldı. Taraftar, yani vatandaş da takımı
sonuna kadar destekledi. Gerçekten de takım oynağı maçlarda iyi
hareketler de yaptı ama bir türlü gol atamadı, atamadığı gibi her
seferinde kalesinde gol gördü.
Şu anki ekonomik durum 6 yıl
öncesinin aynısı. Döviz devralınan yerde, borsa da neredeyse öyle,
işsizlik eskisinden beter, cari açık hiç olmadık kadar büyük, dış
ticaret açığı her gün büyüyor, dış borç kat kat artmış.
6 yıl sonra aynı noktaya dönülmüşse kimse bunu başarı olarak göremez ki.
Peki
bundan hiç mi kazançlı çıkan yok? Olmaz olur mu? Bu kez teknik direktör
çok kazandı. Çünkü daha önce insanlar maçlara gitmiyor, takımın
hediyeliklerini almıyordu. Sözde heyecan gelince maçlar doldu, seyirci
para harcadı, üstelik yenilse bile her maçta çılgınca destek oldu.
*****
Vizyon olmayınca başarı da olmaz
AKP’nin 6 yıllık iktidarı boyunca aslında çok da başarılı olmadığını pek çok kişi dile getirdi. Bunlardan biri de bendim.
Ama
her seferinde şu tepkilerle karşılaştık: “Bu hükümet eskiye oranla daha
başarılı. Sizler sadece kafanızdakini yazıyorsunuz, başarıyı görmek
istemiyorsunuz.”
Oysa başarı bir anlamda sonuçtur. Eğer 6 yıl sonra yine başladığınız noktaya dönmeye başarı diyebilirseniz lafım yok.
Peki hükümeti neden başarılı bulmuyordum? Defalarca yazdım, yine özetleyeyim.
Bu
hükümet halkın gerçek anlamda “ümüğünün sıkılmasına” neden olan bir
ekonomiyi devraldı. Halkın ümüğünü sıkan ekonomi aslında Türkiye’nin
kurtuluş reçetesi olarak yazılmıştı. Ancak bu tür acı reçeteler bunu
uygulayacak hükümetleri de çok yıpratır.
Nitekim 2002’den önceki
hükümet bu acı reçeteyi tutturmak için elinden geleni yaptı. Ama halkı
ikna edemedi, beklentileri gerçekleşmeyen halk da tercihini başka bir
siyasi parti için kullandı.
Ancak yeni gelen iktidarın da
aslında ekonomi konusunda bir planı yoktu. Ne yaptı? O acı reçeteyi
alıp aynen uyguladı. İş ve sermaye çevreleri zaten bu reçeteden
yanaydı. Halk ise “Belki bir hayır vardır” diyerek sesini çıkarmadı.
Acı
reçete disiplinli biçimde uygulanınca 2 yıl içinde sonuçlarını vermeye
başladı. O dönem dünyadaki bolluk ve refah Türkiye’ye de yansıyınca
“yalancı bir bahar” yaşadık.
Derken acı reçetenin son kullanma
tarihi geldi. Yeni bir adım atılması gerekiyordu. İşte hükümetin
bilgisizliği burada ortaya çıktı. Bulunmuşu iyi uygulamak farklı, yeni
bir vizyon yaratmak farklıydı elbette.
Üstüne bir de dünya ekonomik krizi gelince AKP iktidarının eli ayağına dolaştı. Şimdi ne yapacaklarını bilemez haldeler.
*****
Yapılması gereken başarı değildir
Bugün madem köşenin büyük bölümünü AKP’nin yanlışlarına ayırdık, devam edelim.
AKP’nin
en büyük eksiği bana göre vizyonsuzluğu. AKP taklit etmeyi, daha önce
söylenip de yapılmayanları yapmayı ve en önemlisi zaten görevi olan
işleri başarı gibi göstermeyi çok iyi bildi.
Şöyle bir düşünün, AKP iktidarı boyunca “vay canına” dediğiniz hangi projeyi hatırlıyorsunuz.
Duble
yollar mı, hastanelerde zaten geçilmek üzere olunan telefonla randevu
sistemi mi, metro mu, yeni havaalanı mı, yeni köprü mü?
“Hepsi”
de diyebilirsiniz, ama bunların hangisi yeni bir vizyonun eseri. Sadece
bu saydıklarım bile bundan önceki iktidarlar döneminde planlanmış
işlerdi, AKP yeni bir şey yapmadı.
Yapmadı ama kendi adına iyi
bir iş yaptı. Zaten görevi olan uygulamaları öylesine güzel anlattı ve
muhalefetsizlikten de öyle yararlandı ki, pek çok kişinin gözleri bile
kamaştı.
Üstüne bir de yağ, pirinç, odun, kömür dağıtınca sanki ortada bir şey var sanıldı.
*****
Eyvah battı
Yıldırım
Tuna’dan geldi: Göl kenarında sandal kiralama barakasının önünde patron
megafonunu kaldırıp “99 numaralı sandal..” diye bağırmış, “Saatiniz
doldu dönün artık!” Dakikalar geçmiş sandalda bir hareket yok.
“99 numaralı sandal” diye yinelemiş patron, “Size söylüyorum. Saatiniz geçti yoksa ceza ödersiniz.”
Yardımcısı “Patron bu işte bir hata var” diye uyarmış “Bizim 75 sandalımız var... 99 numara yok ki?”
Patron
biraz düşünüp “Kahretsin” demiş, sonra yeniden megafonu kaldırıp, panik
bir halde eklemiş: “66 numaralı sandal. Dayanın hemen geliyoruz.”
*****
Bir yalan ne kadar hızlı olursa olsun hakikat onu mutlaka gelip geçer. Kenya atasözü
Can ATAKLI- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz