Elin parasıyla elin malını alanlar

tarafından **Rıza ZELYUT** 2008-11-26, 04:44

Nasılsınız, mutlu musunuz?
Şarlatan ekonomistler...
Bir dolar 1 lira olur, diye fetva verenler...
Devletçilik öldü, diye kasım kasım kasınanlar.
Bu çağda sınır mı olurmuş, kaldırın sınırları; diyenler...
Nasılsınız, mutlu musunuz?
Hani şu cebinde parası olmadan ağalık taslayanlar...
Hani elin parasıyla elin malını almak için alışveriş mağazalarının kapısında geceden kuyruğa girenler...
Hani şu banka kartının borcunu sarıklı mücahitlerin ödeyeceğini sananlar; nasılsınız; mutlu musunuz?
Neredesiniz, ey ukalalar?
Siz değil miydiniz 'Yerli Malı Haftası ilkelliktir, geri kalmışlıktır!' diye ekonomi sayfalarında densizliğe kıç attıranlar?
Ne oldu da şimdi millete; 'Aman gidin, mağazalardan mal alın!' diye yalvarıyorsunuz...
Elin parası tükendi değil mi? (Kredi adı altında aldığınız o ucuz paralar o taraflardada ortalık kızışınca esildi; sizler sudan çıkmış balığa döndünüz.)
Elin parası tükenince elin malını alamıyorsunuz, değil mi? (Dışarıdan gelen dolarla dışarıdan gelen -başka ülkelerde üretilmiş- malı alma imkanınız ortadan kalktı)
Bu yüzden sinirleriniz bozuluyor, biliyorum ama; biz bunların olacağını çok iyi biliyorduk.
Benim anam da biliyordu.
Köylü Mustafa'nın eli topraktan yarılmış karısı da biliyordu.
Lakin, bizim iktisat profesörleri bilmiyordu.
Onlar; ezberlemişler: 'Serbest piyasa düzeni iyidir. Harcayın ki piyasa canlansın.'
Eskiden ne demekti iktisat?
-Tutumluluk...
Eskiden ekonomi yapmanın adı neydi?
-Tutumluluk...
Beş kuruşu olmayan Atatürk ve arkadaşları; bu ülkeye demiryollarını, fabrikaları nasıl kurdu?
-Tutumlulukla...
Şimdi ne diyorlar:
-Harca, harca, harca!
Ben de diyorum ki: Sakın harcama...
Burası, Amerika değil...
Bizim ekonomimiz de Amerikan ekonomisi değil.
Fakir fukarının, ay başını güçlükle getiren milyonların cebindeki üç kuruşa dikmişler gözlerini; onu çarpacaklar:
-Harca, harca, harca!
Harcayının halini görüyoruz...
Toplumumuzu televizyonlarla zehirleyerek tutumluluk bilincini kırdılar.
Daha bir kuruş kazanmamış insanlar; ceplerinde üç yüz, beş yüz dolarlık telefonlarla geziyorlar.
Benim evimde yok ama yarım kadar kazanamayanların plazma tv kullandıklarını biliyorum.
Geçenlerde 129 YTL'ye yeni bir televizyon alıp kullanmaya başladım; plazmadan daha iyi bana...
Hala plazma tv almayı hak ettiğime inanmıyorum.
Ekonomisi bu kadar dışa bağımlı, kişi başına 7 bin dolar borcu olan bir ülkede, dışarıdan getirilen televizyonu almak; insafsızlıktır; ahmaklıktır; diyorum.
Bir de çevrenize bakın: Gençlerimiz; ayakkabıdan tişörte kadar yabancı marka peşindeler.
Kendilerini böylece üstün görüyorlar.
Halbuki o Avrupa'da: Fransız; Fransız kravatı takar.
Üç kuruş pahalı bile olsa, onu alır.
Alman; Alman otomobiline biner.
Aynı kaliteki Japon otomobili daha ucuz olsa bile onu almaz.
İngiliz, parasını İngiliz bankasına yatırır.
Bize gelince biliyorsunuz.
Yerli malı oldu mu burun kıvırırız. 'Yerli malı kullan!' diyen benim gibilere de fosil gözüyle bakarlar.
Paramızı da koşturup Yunan papazlarının bankasına yatırırız.
Milli bankalardan söz etsek; hemen aklımıza Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz gelir. Acaba milli dedik diye bizi de çeteci gösterip içeri tıkar mı diye düşünürüz.
Böyle çürümüş bir zihniyetle yaşayan toplum; elbette ki ekonomik krizin tokadını yiyecektir.
Yani; kimse AKP hükümetini suçlamasın.
Bizde bu zihniyet oldukça beş on yılda bir kriz mağduru olmaya mahkumuz.
Hastalığı artık teşhis edelim: Yaşam tarzımızdaki bozukluğun suçunu siyasetçilere yıkarak yanlışa devam ediyoruz.
Krizi çıkartan, elin parasıyla elin malını alan halktır...
Elbette ki ödeyen de o olacaktır.
2001'de bir hükümet gitti; bunlar geldi; bunları göndersek bile hasta zihniyetimizi göndermezsek derdimize deva bulamayız.
Ey vatandaş; acaba anladın mı demek istediği mi?

Sitemize hoş geldiniz sayın

Misafir

Elin parasıyla elin malını alanlar

Elin parasıyla elin malını alanlar