Ankara'da gazetecilik günlerim...
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
Ankara'da gazetecilik günlerim...
İstanbul’daki gazetecilik maceramdan -deneyimlerimden- sonra,
Ankara’ya, bu sefer muhabirlik yapmaya gönderildim... Vatan’da
çalışırken aynı zamanda da İstanbul’daki Associated Press Ajansı’nda
çalışıyordum!
Vatan beni Ankara’ya Birleşik Büro’ya, Sabahattin
Sönmez’in yardımcısı olarak gönderdi. AP Ajansı da Ankara’da bir
temsilci istiyordu! İkisi birleşti! Ankara’ya hem Vatan muhabiri, hem
de AP’nin temsilcisi olarak gittim!
Birleşik büro
Vatan
gazetesinin Ankara haberlerini bir süre DP üyesi Raif Meto veriyordu.
Ama DP saflarında politikaya atılmış Ankara temsilciliğinden
ayrılmıştı. Gazetenin Ankara temsilciliğini Son Posta ve Vatan’ın
müştereken kurdukları Birleşik Büro yapıyordu.
Ulus’ta büro
O
sıralarda Ulus’un başında olan Nihat Erim, gazetede AP’ye bir oda
sağlamıştı; teleks makinesini bu odaya koyarak, hem gazeteye anında
haber veriyor, hem de bu dünya haberlerini teksir ediyor, çoğu
büyükelçilikler olan abonelere, bisikletli yardımcım vasıtasıyla tevzi
ediyorduk.
Demokrat Parti
1946-1950
döneminde Demokrat Parti’nin kurulmasıyla bütün yurtta ve tabii
Ankara’da siyaset hararetlenmişti... Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’e
üye olabilmesı için tek parti rejiminden çok partili rejime geçildi ve
bir parti kurmak furyası başladı. İlk kurulan parti rahmetli Demirağ’ın
sonra Kuzu Partisi olarak anılacak partisi oldu... “Kuzu” deyimi
partinin açılış töreninde “kuzu çevrilmesinden” galattı!
7 Haziran
1945 günü, CHP’li milletvekili Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat
Köprülü ve Refik Koraltan parti grubunda, siyasi tarihimize “Dörtlü
Takrir” adıyla geçecek bir önerge verdiler... Ve CHP’den ayrılıp DP’yi
kurdular!
Ve böylece çok partili dönemin ilk seçim kampanyası başladı gazetecilik de hararetlendi!
Ertuğrul
Köprülü adlı bir genç “White the Horse” viskisinden esinlenerek DP’nin
amblemini “beyaz at” olarak çizmişti. Bu amblem Demirkırat olarak
partinin halk arasındaki adı oldu!
Yeter afişi, milletin bağrından
çıkan bir sesti, çok etkili olmuştu. Ne var ki, seçimlerin neticesinde,
CHP fiilen gene “tek parti” olarak kalıyordu. TBMM’deki 465
milletvekilliğinden 395’ini CHP kazanmış, DP ise ancak 66 koltuk sahibi
olabilmiş ve Meclis’e dört de bağımsız girmişti. Valilerin,
kaymakamların, polisin, jandarmanın baskıları karşısında DP “yetersiz”
kalmıştı.
İç politikada hararetli dönem
Demokrat
Parti TBMM’de 66 üyesiyle azınlıkta idi ama çok çetin ve sert muhalefet
yapıyordu. Başbakan Recep Peker, DP’lilere ve sözcü durumunda olan
Adnan Menderes’e “Psicopatlar” diyor, Demokrat milletvekilleri de
topluca Meclis’i terk ediyorlardı. Olaysız, habersiz gün geçmiyordu!
Biz Ankara muhabirleri de nefes alamaz olmuştuk!
Çoğu Ankaralı
gazeteciler, DP liderlerine yardımcı oluyor, onlara kulislerden ve CHP
çevrelerinden haberler veriyor ve bunun için de DP liderleri tarafından
el üstünde tutuluyorduk!
Siyaset lobileri
Siyasetin
TBMM dışındaki başlıca odak noktası, o zamana kadar Ankara’nın tek
gazetesi Ulus’un, sonra da Millet Partisi’nin, rahmetli Nurettin
Ardıçoğlu’nun başyazarlığını yaptığı Kudret gazetesinin de bulundugu
“Rüzgarlı Sokak” tı.
Asıl önemli ve hareketli olan eksen Meclis’in
karşısındaki Ankara Palas idi (şimdi Dışişleri Bakanlığı Konukevi). Alt
katındaki Bodega, kafesi ve bahçesi geceleri de pavyonuydu.
Yerli-yabancı önemli kişiler, başka münasip otel olmadığı için, burada
kalırdı. Balo salonu, lobisi, yemek salonu ve zemin katındaki “Bodega”,
bahçesi ve gece kulübü Ankara’nın en önemli buluşma yerleri ve tabii
biz gazetecilerin devamlı izlediğimiz mahallerdi... Meclis’ten olaylar
ve dedikodular Ankara Palas salonlarına taşınır, uzlaşmalar,
pazarlıklar burada yapılırdı. İş takibi için Ankara’ya gelenler de
burada kalırlardı.
Özellikle burada hem de gözler önünde yapılan
buluşmalar, konuşmalar, sonra Ankara’nın diğer ünlü mahallerine,
Karp**** lokantası ve barına, Süreyya lokaline de taşınıyordu. Biz
gazeteciler için de, bu mahaller odak noktalarıydı... Kimin kiminle,
neden ve ne görüştüğünü araştırıp bulmak başlıca uğraşımızdı...
BB-Birleşik büro
Vatan’ı
Ankara’da Raif Meto temsil ederken, DP saflarında politikaya atılmak
için ayrılmış ve temsilcilik görevi Sabahattin Sönmez’e geçmişti. Ve iç
politika çok hararetlendiği için de yardımcılara ihtiyacı vardı.
Bunlardan biri ben olacaktım.
BB’nin (Birleşik Büro) ve benim şefim
Sabahattin Sönmez’in gazetecilik tecrübesi yoktu, ama çok efendi, titiz
ve Ankara politika çevrelerinde çok itimat edilen saygın bir kişiydi.
Sonra Büro’ya çok yetenekli bir genç arkadaş katıldı, Kemal Bağlum.
Foto muhabirimiz de, fedakâr, çalışkan Mehmet Sürenkök... Akşamları
oturma odasında buluşur, haberleri gözden geçirir ve telefonla
İstanbul’a Vatan gazetesine geçerdik. İstanbul’da da, Kadri Bey eski
yazıyla “üç kopyalı” yazar ve oradan diğer BB abonelerine tevzi
edilirdi. Ankara’dan verilen haberler gazeteye ekseriya BB rumuzuyla
konurdu ve nadiren imzalı olarak çıkardı!
Rakiplerimiz Cumhuriyet
muhabiri Mekki Sait Esen ve çömezi İlhan Çevik, Akşam’ı temsil eden
Emin Karakuş ve Nizam Payzin’di... Ulus’taki AKL Kitabevi’nin
ortaklarından, Sabahattin Akbay da başka gazeteleri temsil ediyordu.
Aramızdaki rekabete rağmen sabahları Akba’da buluşur ve fikir
alışverişinde bulunurduk. O sırada ortak yanımız hepimizin Ulus
muhabirleri hariç, DP’yi desteklememizdi. Bugünkü deyimle Demokrat
Parti’ye “iliştirilmiş”, daha doğrusu kendimizi “iliştirmiştik”...
(Ankara günlerine haftaya devam edeceğim...)
Ankara’ya, bu sefer muhabirlik yapmaya gönderildim... Vatan’da
çalışırken aynı zamanda da İstanbul’daki Associated Press Ajansı’nda
çalışıyordum!
Vatan beni Ankara’ya Birleşik Büro’ya, Sabahattin
Sönmez’in yardımcısı olarak gönderdi. AP Ajansı da Ankara’da bir
temsilci istiyordu! İkisi birleşti! Ankara’ya hem Vatan muhabiri, hem
de AP’nin temsilcisi olarak gittim!
Birleşik büro
Vatan
gazetesinin Ankara haberlerini bir süre DP üyesi Raif Meto veriyordu.
Ama DP saflarında politikaya atılmış Ankara temsilciliğinden
ayrılmıştı. Gazetenin Ankara temsilciliğini Son Posta ve Vatan’ın
müştereken kurdukları Birleşik Büro yapıyordu.
Ulus’ta büro
O
sıralarda Ulus’un başında olan Nihat Erim, gazetede AP’ye bir oda
sağlamıştı; teleks makinesini bu odaya koyarak, hem gazeteye anında
haber veriyor, hem de bu dünya haberlerini teksir ediyor, çoğu
büyükelçilikler olan abonelere, bisikletli yardımcım vasıtasıyla tevzi
ediyorduk.
Demokrat Parti
1946-1950
döneminde Demokrat Parti’nin kurulmasıyla bütün yurtta ve tabii
Ankara’da siyaset hararetlenmişti... Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’e
üye olabilmesı için tek parti rejiminden çok partili rejime geçildi ve
bir parti kurmak furyası başladı. İlk kurulan parti rahmetli Demirağ’ın
sonra Kuzu Partisi olarak anılacak partisi oldu... “Kuzu” deyimi
partinin açılış töreninde “kuzu çevrilmesinden” galattı!
7 Haziran
1945 günü, CHP’li milletvekili Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat
Köprülü ve Refik Koraltan parti grubunda, siyasi tarihimize “Dörtlü
Takrir” adıyla geçecek bir önerge verdiler... Ve CHP’den ayrılıp DP’yi
kurdular!
Ve böylece çok partili dönemin ilk seçim kampanyası başladı gazetecilik de hararetlendi!
Ertuğrul
Köprülü adlı bir genç “White the Horse” viskisinden esinlenerek DP’nin
amblemini “beyaz at” olarak çizmişti. Bu amblem Demirkırat olarak
partinin halk arasındaki adı oldu!
Yeter afişi, milletin bağrından
çıkan bir sesti, çok etkili olmuştu. Ne var ki, seçimlerin neticesinde,
CHP fiilen gene “tek parti” olarak kalıyordu. TBMM’deki 465
milletvekilliğinden 395’ini CHP kazanmış, DP ise ancak 66 koltuk sahibi
olabilmiş ve Meclis’e dört de bağımsız girmişti. Valilerin,
kaymakamların, polisin, jandarmanın baskıları karşısında DP “yetersiz”
kalmıştı.
İç politikada hararetli dönem
Demokrat
Parti TBMM’de 66 üyesiyle azınlıkta idi ama çok çetin ve sert muhalefet
yapıyordu. Başbakan Recep Peker, DP’lilere ve sözcü durumunda olan
Adnan Menderes’e “Psicopatlar” diyor, Demokrat milletvekilleri de
topluca Meclis’i terk ediyorlardı. Olaysız, habersiz gün geçmiyordu!
Biz Ankara muhabirleri de nefes alamaz olmuştuk!
Çoğu Ankaralı
gazeteciler, DP liderlerine yardımcı oluyor, onlara kulislerden ve CHP
çevrelerinden haberler veriyor ve bunun için de DP liderleri tarafından
el üstünde tutuluyorduk!
Siyaset lobileri
Siyasetin
TBMM dışındaki başlıca odak noktası, o zamana kadar Ankara’nın tek
gazetesi Ulus’un, sonra da Millet Partisi’nin, rahmetli Nurettin
Ardıçoğlu’nun başyazarlığını yaptığı Kudret gazetesinin de bulundugu
“Rüzgarlı Sokak” tı.
Asıl önemli ve hareketli olan eksen Meclis’in
karşısındaki Ankara Palas idi (şimdi Dışişleri Bakanlığı Konukevi). Alt
katındaki Bodega, kafesi ve bahçesi geceleri de pavyonuydu.
Yerli-yabancı önemli kişiler, başka münasip otel olmadığı için, burada
kalırdı. Balo salonu, lobisi, yemek salonu ve zemin katındaki “Bodega”,
bahçesi ve gece kulübü Ankara’nın en önemli buluşma yerleri ve tabii
biz gazetecilerin devamlı izlediğimiz mahallerdi... Meclis’ten olaylar
ve dedikodular Ankara Palas salonlarına taşınır, uzlaşmalar,
pazarlıklar burada yapılırdı. İş takibi için Ankara’ya gelenler de
burada kalırlardı.
Özellikle burada hem de gözler önünde yapılan
buluşmalar, konuşmalar, sonra Ankara’nın diğer ünlü mahallerine,
Karp**** lokantası ve barına, Süreyya lokaline de taşınıyordu. Biz
gazeteciler için de, bu mahaller odak noktalarıydı... Kimin kiminle,
neden ve ne görüştüğünü araştırıp bulmak başlıca uğraşımızdı...
BB-Birleşik büro
Vatan’ı
Ankara’da Raif Meto temsil ederken, DP saflarında politikaya atılmak
için ayrılmış ve temsilcilik görevi Sabahattin Sönmez’e geçmişti. Ve iç
politika çok hararetlendiği için de yardımcılara ihtiyacı vardı.
Bunlardan biri ben olacaktım.
BB’nin (Birleşik Büro) ve benim şefim
Sabahattin Sönmez’in gazetecilik tecrübesi yoktu, ama çok efendi, titiz
ve Ankara politika çevrelerinde çok itimat edilen saygın bir kişiydi.
Sonra Büro’ya çok yetenekli bir genç arkadaş katıldı, Kemal Bağlum.
Foto muhabirimiz de, fedakâr, çalışkan Mehmet Sürenkök... Akşamları
oturma odasında buluşur, haberleri gözden geçirir ve telefonla
İstanbul’a Vatan gazetesine geçerdik. İstanbul’da da, Kadri Bey eski
yazıyla “üç kopyalı” yazar ve oradan diğer BB abonelerine tevzi
edilirdi. Ankara’dan verilen haberler gazeteye ekseriya BB rumuzuyla
konurdu ve nadiren imzalı olarak çıkardı!
Rakiplerimiz Cumhuriyet
muhabiri Mekki Sait Esen ve çömezi İlhan Çevik, Akşam’ı temsil eden
Emin Karakuş ve Nizam Payzin’di... Ulus’taki AKL Kitabevi’nin
ortaklarından, Sabahattin Akbay da başka gazeteleri temsil ediyordu.
Aramızdaki rekabete rağmen sabahları Akba’da buluşur ve fikir
alışverişinde bulunurduk. O sırada ortak yanımız hepimizin Ulus
muhabirleri hariç, DP’yi desteklememizdi. Bugünkü deyimle Demokrat
Parti’ye “iliştirilmiş”, daha doğrusu kendimizi “iliştirmiştik”...
(Ankara günlerine haftaya devam edeceğim...)
Altemur KILIÇ- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 139
Yaş : 100
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 25/11/08
Geri: Ankara'da gazetecilik günlerim...
yüreğine sağlık hocam . geçmiş bugunun aynasıdır derler her zaman
goliat- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 67
Yaş : 45
ŞEHİR : gaziantep
Meslek : tekniker
Öğrenim Durumu : üniversite
Kişisel Mesaj : Biz Partili değiliz. Vatan Sevmek için parti değil yürek gerekir , varsa yüreği olan çıkar meydana konuşur. Yüreği olmayanda 20 ytl isteyip para toplar...
Ruh Halim :
Aldığı Teşekkür : 5
Kayıt tarihi : 28/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz