Ek iddianamede soru işaretleri!
1 sayfadaki 1 sayfası
Ek iddianamede soru işaretleri!
Ergenekon’un ek iddianamesi aylardır yok.
Peki ama neden?
Pek çok insan suçunu ya da neyle suçlandığını bilmeden cezaevinde yatıyor.
Fısıltılarsa efsanelere dönüştü.
Zihinlere onlarca bir numara adayı
oluşturuldu.
Yakın geçmişte devletin zirvesinde olan pek çok isme neredeyse potansiyel çete önderi gibi bakılıyor!
Her gün yeni bir iddia, yeni bir dezenformasyon!
Müthiş bir bilgi kirliliği oluştu.
Vahim olan bu kirlilikten devletin ciddi biçimde yara almasıdır.
Daha düne kadar bu ülkenin en temel kurumları diye bakılan Genelkurmay ile MİT şaibe altında!
Hayır kastımız varsa pislikten arınmama değildir.
Tersine biz onun mutlaka yapılmasına tarafız.
Ancak sorarım size bunun metodu bu mu olmalı?
Teşbihte hata olmaz ya şöyle bir soru soralım:
Emniyet
teşkilatımızda sapık bir homoseksüelin çalıştığı belirlense yapılması
gereken bu durumu vaveyla ile kamuoyuna duyurmak mı olmalı, yoksa usul
usul hiç kimse duymadan o elemanı teşkilattan uzaklaştırmak mı?
Elbette ikinci, yani sessizce ilişiğini kesilmesi doğru davranıştır.
Öyle, çünkü aksi takdirde toplumun kuruma olan güveni azalır.
Şimdi bu örneği Ergenekon olayı ile örtüştürelim.
Tamam Ergenekon bağlamında mide bulandıran bazı şeyler yok değildir.
Ama sorarım size bundan kurtulmanın yolu TSK’yı ve MİT’i imaj olarak vurmak mıdır?
Efendim amaç elbette o değildir, ama öyle bir sonuç ortaya çıkıyor!
Düşünün
Ergenekon soruşturması Tuncay Güney diye birinin evinde bulunan çuval
dolusu belgelerle başlıyor ama Tuncay Güney ne tanık ne de sanıktır!
Konu yargıda iken ve söz savunmaya geçmişken birden Tuncay Güney’in
MİT’le ilişkisi ortaya konuyor!
Madem böyle bir şey vardı ve bu biliniyordu bu zamanlama niye?
Ergenekon
olayının psikolojik harekâta dönüştürüldüğü sızdırılan bilgilerdeki
zamanlama ve de yazılan kitaplarla ortada değil mi?
Bir dönem beraber çalıştığım Şamil Tayyar ve diğerleri o bilgileri istihareye yatarak mı aldılar?
Ergenekon
en azından seyri bağlamında toplumda adalete erişme davası olma
özelliğini her geçen gün yitirmekte ve siyasi bir araç ya da amaç
davası olarak değerlendirilmektedir.
Tamam belki öyle değildir, ama takip edilen metot öyle bir kanaate zemin hazırlıyor!
Şu tesadüflere bakar mısınız?
AKP’ye
açılan kapatılma davasının en önemli gününde gündemi değiştiriyorlar
iddialarına haklılık kazandırırcasına Ergenekon’da şok gözaltılar
yapıldı, yani generaller tutuklandı.
Aynı şey yukarıda söylediğimiz
gibi bugün de geçerlidir. Davada söz savunmaya geçince bir başka bomba,
yani Haham’ın MİT ajanlığı ortaya atılıyor.
Sorarım size birileri bu duruma yönlendirme derse bunun cevabı ne olacak?
Dahası
aynı birileri Ergenekon iddianamesinin gecikmesini yerel seçime
bağlarsa, yani seçim öncesinde Ergenekon ile manipülasyonlar yapılacak
derse ne diyeceğiz!
Tamam böyle bir şeye ihtimal vermeyiz, ama
adaleti her türlü gölge ve şaibeden kurtarmak gerekiyor. Bunun için de
ek iddianame hemen açıklanmalı ve seçime
malzeme yapılmaktan çıkarılmalıdır.
ZIT KARAR...
Altemur Kılıç’ın feryadı!
Altemur
ağbi haklı olarak feryad ediyor. Konuyu bilmeyenlere hatırlatalım.
Altemur bey yıllar önce Yeniçağ’da Başbakan hakkında bir yazı yazıyor.
Yazı temyizde beraat ediyor, ancak Altemur ağbi habersiz olduğu için
bireysel olarak hukuki değil ama şekli bir prosedür eksikliği
sebebiyle bundan yararlanamıyor ve sonuçta işletilen süreçten habersiz
olarak 20 milyar tazminata mahkûm ediliyor. Burada üzerinde durulması
gereken husus Yargıtay’daki iki ayrı dairenin verdiği birbirine zıt
kararlardır. Düşünebiliyor musunuz aynı davada yargılanan örneğin
sorumlu müdür beraat etti, ama Altemur ağbi 20 milyara mahkûm edildi.
Yani Altemur ağbi de başlangıçta şekli eksiklikleri olmasa beraat
edecekti. Sorarım size Yargıtay gibi bu ülkenin en temel hukuk
kurumunda ortaya çıkan bu farklılığı nasıl yorumlamak gerekiyor. Öyle
ya aynı yazıya birbirine zıt iki karar! Altemur ağbi feryat etmesin de
ne yapsın!..
MÜMKÜN DEĞİL...
Kürtçe Kur’an ihaneti!
Kürtçe
dil değil, lehçedir. Kur’an’ın tercümesine yetemez ve dolayısıyla
yapılacak tercümeler de eksik kalacaktır. Buradan hareketle Kürtçe
Kur’an’a cevaz vermek bize göre bizatihi İslam’a yapılacak büyük bir
yanlış ve hatta ihanet olacaktır. Benim anlamadığım bu hüküm Diyanet’e
dolaylı olsa da mensup olan biri tarafından verilmesidir. Gerçi bu tür
şeyler Diyanet’te ilk kez oluyor değildir. Aynı Diyanet iki ay önce
Deniz Feneri’ndeki zekât soyguncularına para kaptıranların yaptıkları
ibadetin soygun olsa da geçerli, yani sahih olduğunu açıklarken yine
çok önemli bir mensubu (Prof. Yeprem) tam tersini söylüyordu... Kürtçe
Kur’an ile alakalı olarak alimlikte tartışmasız bir isim olan Diyanet
İşleri eski Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz ise tam tersi görüşte. Yılmaz’a
göre Kürtçe Kur’an mümkün değil, çünkü Kürtçe lehçe olduğu için
Kur’an’ı layıkıyla açıklayamaz...
SÜRPRİİİZ...
Nereden çıktı 6 milyon seçmen?
Muhalefet
bu konunun üstüne gitmeli. Genel seçimin üzerinden 1.5 sene geçmesine
rağmen seçmen sayısı tamı tamına 6 milyon artmıştır. Vahim olan husus
ilk kez bu seçimde parmak boyasının kaldırılmış olması ve İçişleri
Bakanlığı’nın YSK ile beraber çalışmaya başlamasıdır. Ben açıkçası
mükerrer oy kullanımı ve bilgisayar oyunları dahil pek çok şeyden
kuşkuluyum. Muhalefetin öncelikle bu konularda tedbir alması gerekiyor.
6 milyon gibi büyük bir seçmen artışı kafaları karıştıracak düzeydedir.
YSK Başkanı’nın konuyla ilgili açıklamaları ise baştan savmadır ve var
olan soruya cevap değildir. Hem CHP, hem de MHP bugünden sandık başı
için nasıl önlem alacaklarını düşünmeli ve mahalli birimler oluşturarak
kendi rakamlarını tutmalıdır. Aksi takdirde acayip sürprizlere hazır
olsunlar!
Peki ama neden?
Pek çok insan suçunu ya da neyle suçlandığını bilmeden cezaevinde yatıyor.
Fısıltılarsa efsanelere dönüştü.
Zihinlere onlarca bir numara adayı
oluşturuldu.
Yakın geçmişte devletin zirvesinde olan pek çok isme neredeyse potansiyel çete önderi gibi bakılıyor!
Her gün yeni bir iddia, yeni bir dezenformasyon!
Müthiş bir bilgi kirliliği oluştu.
Vahim olan bu kirlilikten devletin ciddi biçimde yara almasıdır.
Daha düne kadar bu ülkenin en temel kurumları diye bakılan Genelkurmay ile MİT şaibe altında!
Hayır kastımız varsa pislikten arınmama değildir.
Tersine biz onun mutlaka yapılmasına tarafız.
Ancak sorarım size bunun metodu bu mu olmalı?
Teşbihte hata olmaz ya şöyle bir soru soralım:
Emniyet
teşkilatımızda sapık bir homoseksüelin çalıştığı belirlense yapılması
gereken bu durumu vaveyla ile kamuoyuna duyurmak mı olmalı, yoksa usul
usul hiç kimse duymadan o elemanı teşkilattan uzaklaştırmak mı?
Elbette ikinci, yani sessizce ilişiğini kesilmesi doğru davranıştır.
Öyle, çünkü aksi takdirde toplumun kuruma olan güveni azalır.
Şimdi bu örneği Ergenekon olayı ile örtüştürelim.
Tamam Ergenekon bağlamında mide bulandıran bazı şeyler yok değildir.
Ama sorarım size bundan kurtulmanın yolu TSK’yı ve MİT’i imaj olarak vurmak mıdır?
Efendim amaç elbette o değildir, ama öyle bir sonuç ortaya çıkıyor!
Düşünün
Ergenekon soruşturması Tuncay Güney diye birinin evinde bulunan çuval
dolusu belgelerle başlıyor ama Tuncay Güney ne tanık ne de sanıktır!
Konu yargıda iken ve söz savunmaya geçmişken birden Tuncay Güney’in
MİT’le ilişkisi ortaya konuyor!
Madem böyle bir şey vardı ve bu biliniyordu bu zamanlama niye?
Ergenekon
olayının psikolojik harekâta dönüştürüldüğü sızdırılan bilgilerdeki
zamanlama ve de yazılan kitaplarla ortada değil mi?
Bir dönem beraber çalıştığım Şamil Tayyar ve diğerleri o bilgileri istihareye yatarak mı aldılar?
Ergenekon
en azından seyri bağlamında toplumda adalete erişme davası olma
özelliğini her geçen gün yitirmekte ve siyasi bir araç ya da amaç
davası olarak değerlendirilmektedir.
Tamam belki öyle değildir, ama takip edilen metot öyle bir kanaate zemin hazırlıyor!
Şu tesadüflere bakar mısınız?
AKP’ye
açılan kapatılma davasının en önemli gününde gündemi değiştiriyorlar
iddialarına haklılık kazandırırcasına Ergenekon’da şok gözaltılar
yapıldı, yani generaller tutuklandı.
Aynı şey yukarıda söylediğimiz
gibi bugün de geçerlidir. Davada söz savunmaya geçince bir başka bomba,
yani Haham’ın MİT ajanlığı ortaya atılıyor.
Sorarım size birileri bu duruma yönlendirme derse bunun cevabı ne olacak?
Dahası
aynı birileri Ergenekon iddianamesinin gecikmesini yerel seçime
bağlarsa, yani seçim öncesinde Ergenekon ile manipülasyonlar yapılacak
derse ne diyeceğiz!
Tamam böyle bir şeye ihtimal vermeyiz, ama
adaleti her türlü gölge ve şaibeden kurtarmak gerekiyor. Bunun için de
ek iddianame hemen açıklanmalı ve seçime
malzeme yapılmaktan çıkarılmalıdır.
ZIT KARAR...
Altemur Kılıç’ın feryadı!
Altemur
ağbi haklı olarak feryad ediyor. Konuyu bilmeyenlere hatırlatalım.
Altemur bey yıllar önce Yeniçağ’da Başbakan hakkında bir yazı yazıyor.
Yazı temyizde beraat ediyor, ancak Altemur ağbi habersiz olduğu için
bireysel olarak hukuki değil ama şekli bir prosedür eksikliği
sebebiyle bundan yararlanamıyor ve sonuçta işletilen süreçten habersiz
olarak 20 milyar tazminata mahkûm ediliyor. Burada üzerinde durulması
gereken husus Yargıtay’daki iki ayrı dairenin verdiği birbirine zıt
kararlardır. Düşünebiliyor musunuz aynı davada yargılanan örneğin
sorumlu müdür beraat etti, ama Altemur ağbi 20 milyara mahkûm edildi.
Yani Altemur ağbi de başlangıçta şekli eksiklikleri olmasa beraat
edecekti. Sorarım size Yargıtay gibi bu ülkenin en temel hukuk
kurumunda ortaya çıkan bu farklılığı nasıl yorumlamak gerekiyor. Öyle
ya aynı yazıya birbirine zıt iki karar! Altemur ağbi feryat etmesin de
ne yapsın!..
MÜMKÜN DEĞİL...
Kürtçe Kur’an ihaneti!
Kürtçe
dil değil, lehçedir. Kur’an’ın tercümesine yetemez ve dolayısıyla
yapılacak tercümeler de eksik kalacaktır. Buradan hareketle Kürtçe
Kur’an’a cevaz vermek bize göre bizatihi İslam’a yapılacak büyük bir
yanlış ve hatta ihanet olacaktır. Benim anlamadığım bu hüküm Diyanet’e
dolaylı olsa da mensup olan biri tarafından verilmesidir. Gerçi bu tür
şeyler Diyanet’te ilk kez oluyor değildir. Aynı Diyanet iki ay önce
Deniz Feneri’ndeki zekât soyguncularına para kaptıranların yaptıkları
ibadetin soygun olsa da geçerli, yani sahih olduğunu açıklarken yine
çok önemli bir mensubu (Prof. Yeprem) tam tersini söylüyordu... Kürtçe
Kur’an ile alakalı olarak alimlikte tartışmasız bir isim olan Diyanet
İşleri eski Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz ise tam tersi görüşte. Yılmaz’a
göre Kürtçe Kur’an mümkün değil, çünkü Kürtçe lehçe olduğu için
Kur’an’ı layıkıyla açıklayamaz...
SÜRPRİİİZ...
Nereden çıktı 6 milyon seçmen?
Muhalefet
bu konunun üstüne gitmeli. Genel seçimin üzerinden 1.5 sene geçmesine
rağmen seçmen sayısı tamı tamına 6 milyon artmıştır. Vahim olan husus
ilk kez bu seçimde parmak boyasının kaldırılmış olması ve İçişleri
Bakanlığı’nın YSK ile beraber çalışmaya başlamasıdır. Ben açıkçası
mükerrer oy kullanımı ve bilgisayar oyunları dahil pek çok şeyden
kuşkuluyum. Muhalefetin öncelikle bu konularda tedbir alması gerekiyor.
6 milyon gibi büyük bir seçmen artışı kafaları karıştıracak düzeydedir.
YSK Başkanı’nın konuyla ilgili açıklamaları ise baştan savmadır ve var
olan soruya cevap değildir. Hem CHP, hem de MHP bugünden sandık başı
için nasıl önlem alacaklarını düşünmeli ve mahalli birimler oluşturarak
kendi rakamlarını tutmalıdır. Aksi takdirde acayip sürprizlere hazır
olsunlar!
Sebahattin ÖNKİBAR- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 178
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : sonkibar@gmail.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz