İDAM FETVÂSI..
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
İDAM FETVÂSI..
Güncel tartışmalar ışığında Mustafa Kemal’le ilgili “duyulan”, ama “tamamı okunmayan” bir belgeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu,
Mustafa Kemal ve arkadaşları ülkeyi işgalcilerden kurtarmaya
çalışırken, işgalcilerle işbirliği yapanların onlara nasıl ayak bağı
olduğunu ve öldürülmeleri için türlü entrikalar çevirdiğinin belgesi.
“MİLLÎ KUVVETLER KÂFİRDİR!..”
10 Nisan
1920’de, dönemin Şeyhülislâmı Dürrizade Abdullah’ın “Anadolu’daki millî
kuvvetleri kâfir ve katlinin gerekli olacağını bildiren fetvâsı”
yayımlandı. Aynı gün Anadolu’ya dağıtılan bu fetvâ, bir gün sonraki
Takvim-i Vakayi ve diğer İstanbul gazetelerinde yer aldı.
Şeyhülislâmın “Fetvâ-i Şerif” diye yüceltilen Atatürk hakkındaki “ölüm fetvâsı” özetle şöyleydi:
“Dünya
düzeninin nedeni olan İslâm Halifesi (Yüce Allah, onun hilâfetini
kıyamet gününe kadar sürdürsün) Hazretlerinin yönetimi altında bulunan
İslâm beldelerinde bazı kötü kişiler, aralarında birleşip ve
kendilerine reisler seçerek Padişah’ın bağlı uyruklarını (teb’âsını)
hileler ve yalanlar ile kandırmaya ve yoldan çıkarmaya, Padişah’ın
yüksek emirleri olmadan halktan asker toplamaya kalkışıp, görünüşte
askeri besleme ve donatma bahanesiyle ve gerçekte mal toplama
sevdasıyla kutsal şeriat ve Padişah’ın emirlerine aykırı olarak
birtakım salma ve vergiler kesip, çeşitli baskı ve
işkencelerle halkın mallarını ve eşyalarını
yağmalamak ve bu yoldan Allah’ın kullarına zulmetmeye ve suçlar
işlemeye, memleketin bazı köyleri ve bölgelerine hücum ile kırıp döküp,
yerle bir etmek, Padişah’ın bağlı uyruklarından nice günahsız kimseleri
katl ve masum kanlarını döktükleri, müminlerin Emiri olan Padişah
emrinde bulunan bazı dîni, askeri ve mülkî memurları kendi başlarına
görevden alma ve kendi kötülük arkadaşlarını (hempalarını) tayin,
hilâfet merkezi ile memleketin ulaştırma ve haberleşme yollarını
kesmek, devletçe gönderilen emirlerin yapılmasını yasaklamak, hükümet
merkezini diğer bölgelerden ayırmak suretiyle halifelik
otoritesini kırmak ve zayıflatmak amacıyla yüksek halifelik
makamına ihanet suretiyle imama(Padişaha) başkaldırmakla (itaatten
dışarı düşmekle), Devlet-i Âliye’nin nizam ve düzenlerini, memleketin
âsayişini bozmak için yalanlar yaymak ile halkı kışkırtmaya ve
kargaşalığa gayret etmekte oldukları açıklanmış ve
gerçekleşmiş olan adı
geçen reisleri ile avâneleri ve onlara bağlı olan kimseler eşkıya
düzeyinde bulunup, dağılmaları hakkında gönderilmiş bulunan yüksek
emirlerden sonra hâlâ inat ve fesatlarında direnirlerse, adı geçen
kimselerin kötülüklerinden memleketi temizlemek ve zararlarından halkı
kurtarmak vacip(=gerekli) olup, ’Fe-katilü elleti tebga
hatta tefaa ile emerillah’ayeti kerimesi gereğince
katledilmeleri ve gerekirse kitle halinde öldürülmeleri yasal ve
farz(=zorunlu) olur mu? Beyan buyrula.
Cevabı budur: Gerçeği Allah bilir ki, olur!
Dürrü Zade Es-Seyyid Abdullah tarafından yazıldı.
(...)
Bu
suretle halifenin askerlerinden olup da eşkıyaları katledenler gazi ve
eşkıyalar tarafından katlolunanlar şehit ve şefaate nail olurlar mı?
Beyan buyrula.
Cevabı budur: Gerçeği Allah bilir ki, olur! ”
BUGÜNÜ ANLAMAK İÇİN..
Bugünkü tartışmaları ve gelişmeleri anlamak için bu uzun fetvâyı lütfen saklayın ve ders çıkarın.
Dinimizin
bile işgalcilere karşı direnişi emrettiği gerçeğini gizleyerek, dini
işgalcilerin boyunduruğuna sunmak tarihte çok görüldü.
Bu fetva, Atatürk ve arkadaşlarına yapılan saldırıların nerelere dayandığının belgesi.
Bu,
Mustafa Kemal ve arkadaşları ülkeyi işgalcilerden kurtarmaya
çalışırken, işgalcilerle işbirliği yapanların onlara nasıl ayak bağı
olduğunu ve öldürülmeleri için türlü entrikalar çevirdiğinin belgesi.
“MİLLÎ KUVVETLER KÂFİRDİR!..”
10 Nisan
1920’de, dönemin Şeyhülislâmı Dürrizade Abdullah’ın “Anadolu’daki millî
kuvvetleri kâfir ve katlinin gerekli olacağını bildiren fetvâsı”
yayımlandı. Aynı gün Anadolu’ya dağıtılan bu fetvâ, bir gün sonraki
Takvim-i Vakayi ve diğer İstanbul gazetelerinde yer aldı.
Şeyhülislâmın “Fetvâ-i Şerif” diye yüceltilen Atatürk hakkındaki “ölüm fetvâsı” özetle şöyleydi:
“Dünya
düzeninin nedeni olan İslâm Halifesi (Yüce Allah, onun hilâfetini
kıyamet gününe kadar sürdürsün) Hazretlerinin yönetimi altında bulunan
İslâm beldelerinde bazı kötü kişiler, aralarında birleşip ve
kendilerine reisler seçerek Padişah’ın bağlı uyruklarını (teb’âsını)
hileler ve yalanlar ile kandırmaya ve yoldan çıkarmaya, Padişah’ın
yüksek emirleri olmadan halktan asker toplamaya kalkışıp, görünüşte
askeri besleme ve donatma bahanesiyle ve gerçekte mal toplama
sevdasıyla kutsal şeriat ve Padişah’ın emirlerine aykırı olarak
birtakım salma ve vergiler kesip, çeşitli baskı ve
işkencelerle halkın mallarını ve eşyalarını
yağmalamak ve bu yoldan Allah’ın kullarına zulmetmeye ve suçlar
işlemeye, memleketin bazı köyleri ve bölgelerine hücum ile kırıp döküp,
yerle bir etmek, Padişah’ın bağlı uyruklarından nice günahsız kimseleri
katl ve masum kanlarını döktükleri, müminlerin Emiri olan Padişah
emrinde bulunan bazı dîni, askeri ve mülkî memurları kendi başlarına
görevden alma ve kendi kötülük arkadaşlarını (hempalarını) tayin,
hilâfet merkezi ile memleketin ulaştırma ve haberleşme yollarını
kesmek, devletçe gönderilen emirlerin yapılmasını yasaklamak, hükümet
merkezini diğer bölgelerden ayırmak suretiyle halifelik
otoritesini kırmak ve zayıflatmak amacıyla yüksek halifelik
makamına ihanet suretiyle imama(Padişaha) başkaldırmakla (itaatten
dışarı düşmekle), Devlet-i Âliye’nin nizam ve düzenlerini, memleketin
âsayişini bozmak için yalanlar yaymak ile halkı kışkırtmaya ve
kargaşalığa gayret etmekte oldukları açıklanmış ve
gerçekleşmiş olan adı
geçen reisleri ile avâneleri ve onlara bağlı olan kimseler eşkıya
düzeyinde bulunup, dağılmaları hakkında gönderilmiş bulunan yüksek
emirlerden sonra hâlâ inat ve fesatlarında direnirlerse, adı geçen
kimselerin kötülüklerinden memleketi temizlemek ve zararlarından halkı
kurtarmak vacip(=gerekli) olup, ’Fe-katilü elleti tebga
hatta tefaa ile emerillah’ayeti kerimesi gereğince
katledilmeleri ve gerekirse kitle halinde öldürülmeleri yasal ve
farz(=zorunlu) olur mu? Beyan buyrula.
Cevabı budur: Gerçeği Allah bilir ki, olur!
Dürrü Zade Es-Seyyid Abdullah tarafından yazıldı.
(...)
Bu
suretle halifenin askerlerinden olup da eşkıyaları katledenler gazi ve
eşkıyalar tarafından katlolunanlar şehit ve şefaate nail olurlar mı?
Beyan buyrula.
Cevabı budur: Gerçeği Allah bilir ki, olur! ”
BUGÜNÜ ANLAMAK İÇİN..
Bugünkü tartışmaları ve gelişmeleri anlamak için bu uzun fetvâyı lütfen saklayın ve ders çıkarın.
Dinimizin
bile işgalcilere karşı direnişi emrettiği gerçeğini gizleyerek, dini
işgalcilerin boyunduruğuna sunmak tarihte çok görüldü.
Bu fetva, Atatürk ve arkadaşlarına yapılan saldırıların nerelere dayandığının belgesi.
Hulki CEVİZOĞLU- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 46
Yaş : 66
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 25/11/08
Geri: İDAM FETVÂSI..
Sayın Cevizoğlu,
Fetvayı ibretle okurken nedense birden 'ergenekon iddianamesi'nin özetini okur gibi oldum.
Fetvayı ibretle okurken nedense birden 'ergenekon iddianamesi'nin özetini okur gibi oldum.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz