Sevsinler demokrasinizi!
1 sayfadaki 1 sayfası
Sevsinler demokrasinizi!
Seçmen sayımızın bir yıl içinde 6 milyon kişicik artıvermesi, aklıma hemen Gogol’ün “Ölü Canlar” romanını getirdi.
Bu harika romanda Çiçikov adlı üçkağıtçı bir memur, Rusya’daki çiftlikleri dolaşarak ölmüş olan köleleri satın almaya başlar. Yani “ölü can” toplar.
Çiftlik sahipleri bu alışverişe bir anlam veremez ama Çiçikov’un hesabı başkadır.
Devletten, köle başına 200 ruble almak mümkündür. Çiçikov, ölü köleleri satın alarak sağ gibi gösterecek ve devletten toplu para alacaktır.
Durum bir sonraki nüfus sayımına kadar ortaya çıkmayacaktır nasılsa.
Bu amaçla yollara düşer ve çiftliklerden ölü köleleri toplar.
***
Bakın Çarlık Rusyası döneminde bile yalancının mumu nüfus sayımına kadar yanıyor ve sayımda her şey ortaya çıkıyor.
21. yüzyıl Türkiye’sinde bu da mümkün değil.
Nüfus sayımlarında belediyeler bütçeden fazla pay almak için hemşehri sayısını şişiriyorlar.
Seçimlerde ise seçmen sayısı barometre gibi bir iniyor bir çıkıyor.
Adam başına düşen milli gelir yüksek çıksın diye nüfus azaltılıyor, sonra tekrar artırılıyor.
Yani Çiçikov’lar Rusya’sından daha beter bir haldeyiz.
***
Arkadaşlar, ben size bu sistem bitmiştir dediğim zaman kabul etmek istemiyorsunuz ama inanın bana sahiden bitmiştir.
Hilenin, sahtekârlığın, yolsuzluğun, adam kayırmanın, dolandırıcılığın, nepotizmin, yalanın girmediği bir alan kaldı mı?
Söyleyin, kaldı mı?
Ben bilmiyorum. Siz biliyorsanız söyleyin.
Nereye başımı çevirsem, ilkel insan ihtiraslarıyla harmanlanmış bir çürüme görüyorum.
Seçimlerde sahtekârlıklar yapılıyor, partiler bazen sağ vurup sol, bazen sol vurup sağ gösteriyorlar. Çünkü aralarında derin ve gizli anlaşmalar var. Yediğimiz içtiğimiz zehirli. Ne alışveriş yaptığınız yere güvenebiliyorsunuz, ne tamirciye, ne yazılıp çizilene, ne anlatılana.
***
Seçmen sayısıyla istediğiniz kadar oynayacaksınız, sandıklarda her türlü melaneti yapacak, hatta oy sandıklarını alıp eve götürüp orada tanzim edeceksiniz, oy pusulası basan matbaalar bulunacak, çöplüklerden kullanmış oylar taşacak sonra bunun sonucuna “demokrasi” diyeceksiniz.
Geçiniz efendim geçiniz!
Bu düzenin adı demokrasi değil sahtekârlıktır.
Yukarıda saydıklarım olmadı mı diyorsunuz.
Hatırlayın: 1994 yerel seçimlerinde aynen bunlar yaşanmadı mı?
Oy sandıkları kayıp olduğu için oylar bir haftada bile sayılıp ilan edilemedi, siz ne diyorsunuz?
Daha sonra il seçim kurulu seçimde hile yapıldığını kabul etti ama şöyle bir gerekçeyle seçimi iptal etmedi: “Hile yapılmıştır ama tepit edilen hileli oy miktarı sonucu değiştirmeye yetmemektedir.”
Kimse de “Ya tespit edemediklerin?” diye sormadı.
***
Bütün bunları üzerinden 15 yıl geçmiş bir seçimin hesabını sormak için yazmadım.
Önümüzdeki seçimlerin de bu olaylara gebe olduğunu anlatmak için küçük bir hatırlatma yaptım.
Baksanıza işe rufailer karışmış, seçmen sayımız 6 milyon kişicik artıvermiş.
Bugünkü Türkiye’yi görse dolandırıcı Çiçikov’un bile ağzı hayretten bir karış açık kalırdı.
Bu harika romanda Çiçikov adlı üçkağıtçı bir memur, Rusya’daki çiftlikleri dolaşarak ölmüş olan köleleri satın almaya başlar. Yani “ölü can” toplar.
Çiftlik sahipleri bu alışverişe bir anlam veremez ama Çiçikov’un hesabı başkadır.
Devletten, köle başına 200 ruble almak mümkündür. Çiçikov, ölü köleleri satın alarak sağ gibi gösterecek ve devletten toplu para alacaktır.
Durum bir sonraki nüfus sayımına kadar ortaya çıkmayacaktır nasılsa.
Bu amaçla yollara düşer ve çiftliklerden ölü köleleri toplar.
***
Bakın Çarlık Rusyası döneminde bile yalancının mumu nüfus sayımına kadar yanıyor ve sayımda her şey ortaya çıkıyor.
21. yüzyıl Türkiye’sinde bu da mümkün değil.
Nüfus sayımlarında belediyeler bütçeden fazla pay almak için hemşehri sayısını şişiriyorlar.
Seçimlerde ise seçmen sayısı barometre gibi bir iniyor bir çıkıyor.
Adam başına düşen milli gelir yüksek çıksın diye nüfus azaltılıyor, sonra tekrar artırılıyor.
Yani Çiçikov’lar Rusya’sından daha beter bir haldeyiz.
***
Arkadaşlar, ben size bu sistem bitmiştir dediğim zaman kabul etmek istemiyorsunuz ama inanın bana sahiden bitmiştir.
Hilenin, sahtekârlığın, yolsuzluğun, adam kayırmanın, dolandırıcılığın, nepotizmin, yalanın girmediği bir alan kaldı mı?
Söyleyin, kaldı mı?
Ben bilmiyorum. Siz biliyorsanız söyleyin.
Nereye başımı çevirsem, ilkel insan ihtiraslarıyla harmanlanmış bir çürüme görüyorum.
Seçimlerde sahtekârlıklar yapılıyor, partiler bazen sağ vurup sol, bazen sol vurup sağ gösteriyorlar. Çünkü aralarında derin ve gizli anlaşmalar var. Yediğimiz içtiğimiz zehirli. Ne alışveriş yaptığınız yere güvenebiliyorsunuz, ne tamirciye, ne yazılıp çizilene, ne anlatılana.
***
Seçmen sayısıyla istediğiniz kadar oynayacaksınız, sandıklarda her türlü melaneti yapacak, hatta oy sandıklarını alıp eve götürüp orada tanzim edeceksiniz, oy pusulası basan matbaalar bulunacak, çöplüklerden kullanmış oylar taşacak sonra bunun sonucuna “demokrasi” diyeceksiniz.
Geçiniz efendim geçiniz!
Bu düzenin adı demokrasi değil sahtekârlıktır.
Yukarıda saydıklarım olmadı mı diyorsunuz.
Hatırlayın: 1994 yerel seçimlerinde aynen bunlar yaşanmadı mı?
Oy sandıkları kayıp olduğu için oylar bir haftada bile sayılıp ilan edilemedi, siz ne diyorsunuz?
Daha sonra il seçim kurulu seçimde hile yapıldığını kabul etti ama şöyle bir gerekçeyle seçimi iptal etmedi: “Hile yapılmıştır ama tepit edilen hileli oy miktarı sonucu değiştirmeye yetmemektedir.”
Kimse de “Ya tespit edemediklerin?” diye sormadı.
***
Bütün bunları üzerinden 15 yıl geçmiş bir seçimin hesabını sormak için yazmadım.
Önümüzdeki seçimlerin de bu olaylara gebe olduğunu anlatmak için küçük bir hatırlatma yaptım.
Baksanıza işe rufailer karışmış, seçmen sayımız 6 milyon kişicik artıvermiş.
Bugünkü Türkiye’yi görse dolandırıcı Çiçikov’un bile ağzı hayretten bir karış açık kalırdı.
Zülfü Livaneli- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 81
Yaş : 78
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 10
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz