Anıtkabir kapısında refüze edilen engelli çocuk anneleri!
1 sayfadaki 1 sayfası
Anıtkabir kapısında refüze edilen engelli çocuk anneleri!
Önceki gün...
Engelli çocuklar Anıtkabir’e Atatürk’ü ziyarete götürülüyor.
Kapıda bir anne tasnifi.
Saçını örtenlere set, örtmeyenlere geç!
Hayır, hayır, hayır.
Hiç kimse bu fotoğrafı bana izah edemez.
Atatürk’ü sevmenin ölçütü böyle bir şekilcilik olamaz.
Bunu yaparsanız şu ithamın altında kalırsınız!
Evet bugün Atatürk’ün annesi Zubeyde Hanım yaşasaydı da oğlunun kabrine gidemeyecekti.
Keza saçını kapatan boşandığı eşi Latife Hanım da öyle!
Ama efendim devletin kuralları var demeyin!
Kabre gitmenin kuralını devlet belirleyemez.
Tamam kamuda türban olmasın ve olmamalı... Bunda hem fikiriz... Ama kabir ziyaretinde böyle bir tasnif olabilir mi?..
Kabir kamu alanı değildir.
Dolayısı ile varsa böyle yanlış bir kural, hemen değiştirilmelidir.
Bu satırların yazarı, türbanın siyasal simge ya da forma yapılmasına şiddetle karşıdır.
Ancak bu hadisenin bununla irtibatlandırılması ise insafa sığmaz!
Çocuğu sakat, başı örtülü bir anne gelmiş, Atasına Fatiha okuyacak!
Ne sakınca var bunda!
Böyle bir ziyaretle rejim mi yara alacak, laikilik mi zarar görecek?
Zaten böyle şekilci anlayışlardır Atatürk’ü ve laikliği bazı çevrelerde öcü yapan!
Türkiye’nin sosyal realitesidir, bu ülkede hanımların önemli bir çoğunluğu ama inançtan ama gelenekten ama mahalle baskısından başını örter!
Saçını örten herkesi potansiyel tehdit diye görürseniz Arnavutluk’ta Marksist Enver Hoca’nın adım başı yaptığı koruganlar misali baş örtüsünü kollama ve avlama merkezleri inşa etmek gerekiyor ki bu da tutmaz zira Tiran’daki o koruganlar artık ilkel anlayışın yapıları olarak tebessümle izleniyor.
Muhatabı tam olarak kim bilmiyorum, ama kim ise bu kararı hemen değiştirmeli ve başı açık olan olmayan herkesi Atasıyla kucaklaştırmalıdır.
Bakın Büyük Atatürk’ün kurduğu parti bugün bunu yapıyor ve toplumda büyük bir kabul görüyor.
Hem Atatürk’ü sevmenin ve ona bağlılığın ölçütü de böyle sıradan bir şekilcilik olamaz. Atatürk’e gerçekten bağlı olanlar her şeyden önce onun mandacılığa isyan eden bağımsızlıkçı tavrını ısrarla izlemek durumundadırlar.
Dolayısı ile Anıtkabir’den sorumlu olanlar, sürdürülen şekilcilik yanlışını dikkate almalı ve gereğini yapmalıdır.
Aslında sadece Anıtkabir olayında da değil.
Kışlalardaki fotoğraflar da düzeltilmelidir.
Bir annenin başı örtülü diye oğlunun yemin törenine katılamaması olacak iş midir?
İşte bu gibi fotoğraf, asker düşmanlarına da propaganda imkanı veriyor ve TSK bu noktada imaj olarak ciddi bir vurgun yiyor.
Tekrar ediyorum siyasal simge yapılan türbana ve de türbanın kamu çalışanı tarafından kullanılmasına ben de karşıyım ama annelere rezerv kabul edilebilir değildir.
FAYDASI KİME...
DSP bir bölen mi olacak?
DSP sanki toplumda varmış gibi çabalıyor ve CHP’nin karşısına aday arıyor. İddialara göre Mustafa Sarıgül’den sonra Celal Doğan’la Ali Müfit Gürtuna ile de temasta. Buna göre Gürtuna’yı İstanbul’dan, Doğan’ı da Gaziantep’den aday göstereceklermiş. Gerçi biz Doğan ile Gürtuna’nın kendilerini kullandırtacaklarına ihtimal vermeyiz de isimlerinin ortaya atılması yine de manidardır. Göründüğü gibi DSP, CHP’ye karşı bir bölen olmak için kollarını sıvamış durumda. Çıkaracağı her aday ile CHP’ye zarar verilecek ve bu şekilde aslında dolaylı olarak AKP’ye hizmet edilecek. Evet DSP bu haliyle abartısız AKP’nin stepnesi ve adeta onun dolaylı olarak desteklediği parti görüntüsüne girecek. Öyle olmasaydı Rahşan Hanım bile mevcut DSP yönetimine ateş püskürüyor olmazdı. Diyeceksiniz ki DSP’nin bu bir bölen konumu hep böyle devam edecek mi? Korkmayın etmez... Ecevit döneminde var olan 120 trilyon, şimdi 40 trilyonun altına indi. Para bitti mi ortalıkta kimseler kalmaz!...
KESKİN KILIÇ...
Marksist Alevi Dedeler...
Reha Çamuroğlu işte bu beyanında haklıdır. Ne mi diyor Çamuroğlu? Hem Marksizm, hem Alevilik olmaz diyor. Doğrudur. Maalesef Türkiye’de Alevi olduklarını iddia eden önemli bir kesim aslında Marksist ama, Aleviliği de kullanıyor. Dahası, Aleviliği İslamın bir boyutu ya da rengi olarak değil ayrı bir din olarak görüyor. Alevilerle ilgili olarak Flash TV’de çok sayıda program yaptım. İşte bu süreçte Alevilik ve Türkiye’deki Alevilerle alakalı çok şey öğrendim. Mesela önemli bir Alevi kuruluşunun aslında Marksist, yani Ateist olmasına karşın Aleviliği siyasi hesaplarına alet ettiklerine birebir tanıklık ettim. Dolayısı ile söyleyeceğim, hükümetin, Alevi açılımı olayında dikkatlı olmasıdır. Açılım elbette olmalı ancak Türkiye’deki Aleviler homojen değil ki? Geneli makul, lakin marjinaller ya da Aleviliği kullananlar Zülfikâr’ın Kılıcı gibi acayip laflar ediyor.
FARK...
Gül bayramda Diyarbakır’a niye gidiyor?
Bir Cumhurbaşkanının ülkesinin illerini gezmesinden daha tabii bir şey olamaz. Dolayısı ile Sayın Gül’ün Diyarbakır’a gidiyor olmasının şeklen dikkate değer bir yanı yok. Ancak bu ziyaretin bayram gününde olması ve bayram namazı ile başlamasının bir anlamı elbette vardır. Hayır bazılarının aksine biz Cumhurbaşkanının vatandaşları ile bayramda saf tutup namaz kılmasını yadırgamaz, tersine olumlu buluruz. Dolayısı ile ziyareti bu açıdan, yani din boyutundan yargılamak yanlıştır. Bir devlet adamının vatandaşları ile asgari müşterek araması ve beraber fotoğraf vermesi aslında takdir edilmesi gereken bir husustur. Bize göre Gül’ün ziyareti, Tayyip Erdoğan’ın, bazılarına göre (ki bize göre öyle değil) kırıp döktüğünü(!) toplama adına olabilir ya da AB ile dış kamuoyuna farklı bir mesaj amacını taşıyabilir. Abdullah Bey dış çevrelere, Tayyip Bey farklı, ben farklıyım demek isteyebilir ve bölge ile ilgili inisiyatif ile iddiaları, kendi uhdesine almak istiyor olabilir!
Engelli çocuklar Anıtkabir’e Atatürk’ü ziyarete götürülüyor.
Kapıda bir anne tasnifi.
Saçını örtenlere set, örtmeyenlere geç!
Hayır, hayır, hayır.
Hiç kimse bu fotoğrafı bana izah edemez.
Atatürk’ü sevmenin ölçütü böyle bir şekilcilik olamaz.
Bunu yaparsanız şu ithamın altında kalırsınız!
Evet bugün Atatürk’ün annesi Zubeyde Hanım yaşasaydı da oğlunun kabrine gidemeyecekti.
Keza saçını kapatan boşandığı eşi Latife Hanım da öyle!
Ama efendim devletin kuralları var demeyin!
Kabre gitmenin kuralını devlet belirleyemez.
Tamam kamuda türban olmasın ve olmamalı... Bunda hem fikiriz... Ama kabir ziyaretinde böyle bir tasnif olabilir mi?..
Kabir kamu alanı değildir.
Dolayısı ile varsa böyle yanlış bir kural, hemen değiştirilmelidir.
Bu satırların yazarı, türbanın siyasal simge ya da forma yapılmasına şiddetle karşıdır.
Ancak bu hadisenin bununla irtibatlandırılması ise insafa sığmaz!
Çocuğu sakat, başı örtülü bir anne gelmiş, Atasına Fatiha okuyacak!
Ne sakınca var bunda!
Böyle bir ziyaretle rejim mi yara alacak, laikilik mi zarar görecek?
Zaten böyle şekilci anlayışlardır Atatürk’ü ve laikliği bazı çevrelerde öcü yapan!
Türkiye’nin sosyal realitesidir, bu ülkede hanımların önemli bir çoğunluğu ama inançtan ama gelenekten ama mahalle baskısından başını örter!
Saçını örten herkesi potansiyel tehdit diye görürseniz Arnavutluk’ta Marksist Enver Hoca’nın adım başı yaptığı koruganlar misali baş örtüsünü kollama ve avlama merkezleri inşa etmek gerekiyor ki bu da tutmaz zira Tiran’daki o koruganlar artık ilkel anlayışın yapıları olarak tebessümle izleniyor.
Muhatabı tam olarak kim bilmiyorum, ama kim ise bu kararı hemen değiştirmeli ve başı açık olan olmayan herkesi Atasıyla kucaklaştırmalıdır.
Bakın Büyük Atatürk’ün kurduğu parti bugün bunu yapıyor ve toplumda büyük bir kabul görüyor.
Hem Atatürk’ü sevmenin ve ona bağlılığın ölçütü de böyle sıradan bir şekilcilik olamaz. Atatürk’e gerçekten bağlı olanlar her şeyden önce onun mandacılığa isyan eden bağımsızlıkçı tavrını ısrarla izlemek durumundadırlar.
Dolayısı ile Anıtkabir’den sorumlu olanlar, sürdürülen şekilcilik yanlışını dikkate almalı ve gereğini yapmalıdır.
Aslında sadece Anıtkabir olayında da değil.
Kışlalardaki fotoğraflar da düzeltilmelidir.
Bir annenin başı örtülü diye oğlunun yemin törenine katılamaması olacak iş midir?
İşte bu gibi fotoğraf, asker düşmanlarına da propaganda imkanı veriyor ve TSK bu noktada imaj olarak ciddi bir vurgun yiyor.
Tekrar ediyorum siyasal simge yapılan türbana ve de türbanın kamu çalışanı tarafından kullanılmasına ben de karşıyım ama annelere rezerv kabul edilebilir değildir.
FAYDASI KİME...
DSP bir bölen mi olacak?
DSP sanki toplumda varmış gibi çabalıyor ve CHP’nin karşısına aday arıyor. İddialara göre Mustafa Sarıgül’den sonra Celal Doğan’la Ali Müfit Gürtuna ile de temasta. Buna göre Gürtuna’yı İstanbul’dan, Doğan’ı da Gaziantep’den aday göstereceklermiş. Gerçi biz Doğan ile Gürtuna’nın kendilerini kullandırtacaklarına ihtimal vermeyiz de isimlerinin ortaya atılması yine de manidardır. Göründüğü gibi DSP, CHP’ye karşı bir bölen olmak için kollarını sıvamış durumda. Çıkaracağı her aday ile CHP’ye zarar verilecek ve bu şekilde aslında dolaylı olarak AKP’ye hizmet edilecek. Evet DSP bu haliyle abartısız AKP’nin stepnesi ve adeta onun dolaylı olarak desteklediği parti görüntüsüne girecek. Öyle olmasaydı Rahşan Hanım bile mevcut DSP yönetimine ateş püskürüyor olmazdı. Diyeceksiniz ki DSP’nin bu bir bölen konumu hep böyle devam edecek mi? Korkmayın etmez... Ecevit döneminde var olan 120 trilyon, şimdi 40 trilyonun altına indi. Para bitti mi ortalıkta kimseler kalmaz!...
KESKİN KILIÇ...
Marksist Alevi Dedeler...
Reha Çamuroğlu işte bu beyanında haklıdır. Ne mi diyor Çamuroğlu? Hem Marksizm, hem Alevilik olmaz diyor. Doğrudur. Maalesef Türkiye’de Alevi olduklarını iddia eden önemli bir kesim aslında Marksist ama, Aleviliği de kullanıyor. Dahası, Aleviliği İslamın bir boyutu ya da rengi olarak değil ayrı bir din olarak görüyor. Alevilerle ilgili olarak Flash TV’de çok sayıda program yaptım. İşte bu süreçte Alevilik ve Türkiye’deki Alevilerle alakalı çok şey öğrendim. Mesela önemli bir Alevi kuruluşunun aslında Marksist, yani Ateist olmasına karşın Aleviliği siyasi hesaplarına alet ettiklerine birebir tanıklık ettim. Dolayısı ile söyleyeceğim, hükümetin, Alevi açılımı olayında dikkatlı olmasıdır. Açılım elbette olmalı ancak Türkiye’deki Aleviler homojen değil ki? Geneli makul, lakin marjinaller ya da Aleviliği kullananlar Zülfikâr’ın Kılıcı gibi acayip laflar ediyor.
FARK...
Gül bayramda Diyarbakır’a niye gidiyor?
Bir Cumhurbaşkanının ülkesinin illerini gezmesinden daha tabii bir şey olamaz. Dolayısı ile Sayın Gül’ün Diyarbakır’a gidiyor olmasının şeklen dikkate değer bir yanı yok. Ancak bu ziyaretin bayram gününde olması ve bayram namazı ile başlamasının bir anlamı elbette vardır. Hayır bazılarının aksine biz Cumhurbaşkanının vatandaşları ile bayramda saf tutup namaz kılmasını yadırgamaz, tersine olumlu buluruz. Dolayısı ile ziyareti bu açıdan, yani din boyutundan yargılamak yanlıştır. Bir devlet adamının vatandaşları ile asgari müşterek araması ve beraber fotoğraf vermesi aslında takdir edilmesi gereken bir husustur. Bize göre Gül’ün ziyareti, Tayyip Erdoğan’ın, bazılarına göre (ki bize göre öyle değil) kırıp döktüğünü(!) toplama adına olabilir ya da AB ile dış kamuoyuna farklı bir mesaj amacını taşıyabilir. Abdullah Bey dış çevrelere, Tayyip Bey farklı, ben farklıyım demek isteyebilir ve bölge ile ilgili inisiyatif ile iddiaları, kendi uhdesine almak istiyor olabilir!
Sebahattin ÖNKİBAR- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 178
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : sonkibar@gmail.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz