Robotlaşan gençler
1 sayfadaki 1 sayfası
Robotlaşan gençler
Kuş merakı olanlar dünyanın her köşesine seyahat eder ve ellerindeki dürbünlerle kuş sürülerine bakarlar.
Bazıları ise Ay’ın ve Güneş’in hareketini izler.
Kimileri vahşi doğaya çıkıp hayvanlar âlemini incelemeye merak salmıştır.
Bazıları da bunların hiçbirini değil de toplumu gözlemeyi iş edinir kendine.
Ama söylemeliyim ki toplum gözlemi yapanlar için Türkiye bulunmaz bir yeryüzü cennetidir.
Baş döndürücü bir süratle değişen bu toplum, gözlemcileri bile şaşırtır, bütün tahminleri ve gelecek beklentilerini altüst eder.
***
Yıllar önce Avrupa ülkelerine giden Türkler, bu modern ülkelerdeki kasiyerlere, küçük işlerde çalışanlara şaşıp kalırlardı.
Çünkü bu gençler robot gibi önüne gelen fişi kaydediyor, kasada bir takım rakamlara basıyor ve hep aynı yüz ifadesi ve aynı ses tonuyla, öğretilmiş cümleleri tekrar ediyordu.
Bu rutinin dışına çıktıkları anda ise şaşırıyor ve en basit bir konuyu bile anlayamıyorlardı.
Bir kelime biraz değişik telaffuz edilse anlamaları, tahmin yürütmeleri mümkün değildi.
Kendilerine bir metot verilmişti ve bu metot onları birer robota dönüştürmüştü.
Bizim Türkler böyle gençlerle karşılaştıklarında bu durumu Avrupalıların aptallığına yorar ve Türklerin pratik zekâsına bir kez daha hayran kalırlardı.
***
Ama demek ki bu yargılar doğru değilmiş.
Mesele bir sistem ve toplum örgütlenişinden ibaretmiş.
Çünkü Türkiye de modernleştikçe böyle bir insan-robot türü yaratmaya başladı.
Büyük alışveriş merkezlerinde, kasaların başında ya da telefonla açıklama alınan noktalarda rastlıyorum böyle Türk gençlerine.
Gözleri anlamsız bakıyor, kimseyle kişisel bir ilişki kurmamak için göz göze bile gelmiyorlar.
Ellerindeki malı makineden geçirip parasını tahsil ederken, rutin dışı bir soruya cevap veremiyorlar.
Telefonla bilgi verirken de böyle oluyor.
Hiçbir sorunuzu kendileri olarak cevaplamıyor, mekanik bir sesle ellerine verilmiş metinlerdeki cevapları okuyorlar.
Ve daha siz derdinizi anlatamadan ikide bir tekarlıyorlar:
“Aradığınız için teşekkür ederiz. Sizin yapabileceğim başka bir şey var mı?”
Diyorsunuz ki: “Hayır yok ama daha ben sorumun cevabını alamadım ki?”
Yine aynı mekanik ses tonu “Sizi ... servisine yönlendiriyorum. Lütfen bekleyiniz. Hat operatörlerimiz dolu olabilir. Sizin için yapabileceğim başka bir şey var mı?”
“Yok kardeşim yok, bakın ben durumu size bir daha anlatayım.”
“Aradığınız için teşekkür ederiz. Sizin yapabileceğim başka bir şey var mı?”
Bütün bunlar söylenirken ne bir ifade değişikliği oluyor ne de sesleri alçalıp yükseliyor.
Sonunda canlı kanlı bir insan değil de bir makine karşısında olduğunuza inanıyorsunuz.
“Peki kardeşim, ben de teşekkür ederim” diye kapatırken o hâlâ “Sizin için yapabileceğim...” falan diye devam ediyor.
***
Son zamanlarda bu gençleri her yerde görüyorum, duyuyorum.
Demek ki mesele Batı-Doğu kültür ikilemi değil, kapitalizmmiş diye düşünüyorum.
Çünkü kapitalist sistem insanları büyük bir çarkın dişlileri haline getiriyor.
Bir dişlinin ise düşünmesi gerekmez, sadece işlevini yapması yeterlidir.
Bu yüzden düşünen bireyler kapitalizmin işine gelmiyor, çünkü çarkın işleyişini aksatabiliyorlar.
Bu sisteme işini robot gibi yapan ve akşam evine gittiğinde televizyon karşısına geçip orada kendisine satılmak istenen malları alma isteği duyan bireyler gerekli.
İşte yeni dünya böyle bir dünya.
Yeni Türkiye de böyle bir Türkiye.
Bazıları ise Ay’ın ve Güneş’in hareketini izler.
Kimileri vahşi doğaya çıkıp hayvanlar âlemini incelemeye merak salmıştır.
Bazıları da bunların hiçbirini değil de toplumu gözlemeyi iş edinir kendine.
Ama söylemeliyim ki toplum gözlemi yapanlar için Türkiye bulunmaz bir yeryüzü cennetidir.
Baş döndürücü bir süratle değişen bu toplum, gözlemcileri bile şaşırtır, bütün tahminleri ve gelecek beklentilerini altüst eder.
***
Yıllar önce Avrupa ülkelerine giden Türkler, bu modern ülkelerdeki kasiyerlere, küçük işlerde çalışanlara şaşıp kalırlardı.
Çünkü bu gençler robot gibi önüne gelen fişi kaydediyor, kasada bir takım rakamlara basıyor ve hep aynı yüz ifadesi ve aynı ses tonuyla, öğretilmiş cümleleri tekrar ediyordu.
Bu rutinin dışına çıktıkları anda ise şaşırıyor ve en basit bir konuyu bile anlayamıyorlardı.
Bir kelime biraz değişik telaffuz edilse anlamaları, tahmin yürütmeleri mümkün değildi.
Kendilerine bir metot verilmişti ve bu metot onları birer robota dönüştürmüştü.
Bizim Türkler böyle gençlerle karşılaştıklarında bu durumu Avrupalıların aptallığına yorar ve Türklerin pratik zekâsına bir kez daha hayran kalırlardı.
***
Ama demek ki bu yargılar doğru değilmiş.
Mesele bir sistem ve toplum örgütlenişinden ibaretmiş.
Çünkü Türkiye de modernleştikçe böyle bir insan-robot türü yaratmaya başladı.
Büyük alışveriş merkezlerinde, kasaların başında ya da telefonla açıklama alınan noktalarda rastlıyorum böyle Türk gençlerine.
Gözleri anlamsız bakıyor, kimseyle kişisel bir ilişki kurmamak için göz göze bile gelmiyorlar.
Ellerindeki malı makineden geçirip parasını tahsil ederken, rutin dışı bir soruya cevap veremiyorlar.
Telefonla bilgi verirken de böyle oluyor.
Hiçbir sorunuzu kendileri olarak cevaplamıyor, mekanik bir sesle ellerine verilmiş metinlerdeki cevapları okuyorlar.
Ve daha siz derdinizi anlatamadan ikide bir tekarlıyorlar:
“Aradığınız için teşekkür ederiz. Sizin yapabileceğim başka bir şey var mı?”
Diyorsunuz ki: “Hayır yok ama daha ben sorumun cevabını alamadım ki?”
Yine aynı mekanik ses tonu “Sizi ... servisine yönlendiriyorum. Lütfen bekleyiniz. Hat operatörlerimiz dolu olabilir. Sizin için yapabileceğim başka bir şey var mı?”
“Yok kardeşim yok, bakın ben durumu size bir daha anlatayım.”
“Aradığınız için teşekkür ederiz. Sizin yapabileceğim başka bir şey var mı?”
Bütün bunlar söylenirken ne bir ifade değişikliği oluyor ne de sesleri alçalıp yükseliyor.
Sonunda canlı kanlı bir insan değil de bir makine karşısında olduğunuza inanıyorsunuz.
“Peki kardeşim, ben de teşekkür ederim” diye kapatırken o hâlâ “Sizin için yapabileceğim...” falan diye devam ediyor.
***
Son zamanlarda bu gençleri her yerde görüyorum, duyuyorum.
Demek ki mesele Batı-Doğu kültür ikilemi değil, kapitalizmmiş diye düşünüyorum.
Çünkü kapitalist sistem insanları büyük bir çarkın dişlileri haline getiriyor.
Bir dişlinin ise düşünmesi gerekmez, sadece işlevini yapması yeterlidir.
Bu yüzden düşünen bireyler kapitalizmin işine gelmiyor, çünkü çarkın işleyişini aksatabiliyorlar.
Bu sisteme işini robot gibi yapan ve akşam evine gittiğinde televizyon karşısına geçip orada kendisine satılmak istenen malları alma isteği duyan bireyler gerekli.
İşte yeni dünya böyle bir dünya.
Yeni Türkiye de böyle bir Türkiye.
Zülfü Livaneli- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 81
Yaş : 78
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 10
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz