Suskunlar
1 sayfadaki 1 sayfası
Suskunlar
Elimde bir kitap var.
Adı: Basının Kısa Tarihi. Nebil Özgentürk hazırlamış.
Stephen Hawking’in Zamanın Kısa Tarihi’nde nasıl kara delikler anlatılıyorsa bu kitapta da Türk basınının kara delikleri gözler önüne seriliyor.
Biliyorsunuz kara delikler maddeyi yutar.
Türk basını da insanları yutmuş.
Bu kitapta sözü edilen birçok kişi bugün yaşamıyor. Ama yaşadıkları zaman birbirlerine karşı ne amansız kavgalar vermişler, ne ağır sözlerle birbirlerine saldırmışlar.
Peki şimdi ne yapıyorlar?
Hiç, dinleniyorlar.
Rakibine hakaret etmek için bir gün bile bekleyemeyen o insanlar şimdi kıyamete kadar suskun.
Yunus’un sözleri en çok bu ihtiraslı gazeteciler için söylenmiş sanki:
“Ne söylerler, ne bir haber verirler!”
***
Bu kavgaları, karşılıklı hakaretleri hatırlamak, insana biraz hüzünlü biraz da komik geliyor.
Ama insanlar yaşarken tarihin bir parçası olduklarını hissetmezler ki.
Siz bugün tarih kitabında, Kösem Sultan’ın doymak bilmez mal mülk hırsını okurken şaşırır ve “Bunca malı mülkü öbür dünyaya götüremeyeceğini bilmiyor muydu?” diye şaşırırsınız ama aynı şeyi bugünkü hayatlara uyguladığınız zaman normal gelir.
Çünkü biri tarihtir, öteki bugün.
Ama unutmayın ki bugün de tarihtir, siz de tarihsiniz.
Siyasi liderler de tarihtir.
Kösem Sultan da bir zamanlar “bugün”dü. Kendisini perde kordonuyla boğulmaya kadar götürecek büyük siyasi ve mal mülk hırslarını dizginleyememişti.
Bugün de kimse dizginleyemiyor.
***
Hele yaşlandığı halde olgunlaşamayan, hırstan dili dişi kilitlenerek konuşanları, siyasileri hiç anlayamıyorum.
Geçici iktidarları kaptırmamak için olmadık katakullileri göze alanları hayretle seyrediyorum.
Osmanlı’da buna hırs-ı piri deniliyordu yani yaşlı hırsı.
Böyle vezirler ve devet adamları görülüyordu.
Çoğu da kellesini kaybediyordu sonunda.
Şimdi kelle kaybedilmiyor ama yine yitirilen bir şeyler var.
Ona da itibar diyorlar.
Bilmem bu söz 2008 Türkiye’sinde bir şey ifade ediyor mu hâlâ?
Hakkında iyi şeyler söylenmesi, sevilmek, sayılmak
Öldükten sonra iyi hatırlanmak, arkasından “Düzgün adamdı, olgun adamdı, diğerkâm adamdı rahmetli!” denilmesi.
Bütün bunlar bir anlam taşıyor mu artık.
Yoksa sokakta kemik paylaşan kavgacı köpekler gibi gerilmiş yüz hatlarıyla avaz avaz bağırarak yaşamak mı daha güzel.
Adı: Basının Kısa Tarihi. Nebil Özgentürk hazırlamış.
Stephen Hawking’in Zamanın Kısa Tarihi’nde nasıl kara delikler anlatılıyorsa bu kitapta da Türk basınının kara delikleri gözler önüne seriliyor.
Biliyorsunuz kara delikler maddeyi yutar.
Türk basını da insanları yutmuş.
Bu kitapta sözü edilen birçok kişi bugün yaşamıyor. Ama yaşadıkları zaman birbirlerine karşı ne amansız kavgalar vermişler, ne ağır sözlerle birbirlerine saldırmışlar.
Peki şimdi ne yapıyorlar?
Hiç, dinleniyorlar.
Rakibine hakaret etmek için bir gün bile bekleyemeyen o insanlar şimdi kıyamete kadar suskun.
Yunus’un sözleri en çok bu ihtiraslı gazeteciler için söylenmiş sanki:
“Ne söylerler, ne bir haber verirler!”
***
Bu kavgaları, karşılıklı hakaretleri hatırlamak, insana biraz hüzünlü biraz da komik geliyor.
Ama insanlar yaşarken tarihin bir parçası olduklarını hissetmezler ki.
Siz bugün tarih kitabında, Kösem Sultan’ın doymak bilmez mal mülk hırsını okurken şaşırır ve “Bunca malı mülkü öbür dünyaya götüremeyeceğini bilmiyor muydu?” diye şaşırırsınız ama aynı şeyi bugünkü hayatlara uyguladığınız zaman normal gelir.
Çünkü biri tarihtir, öteki bugün.
Ama unutmayın ki bugün de tarihtir, siz de tarihsiniz.
Siyasi liderler de tarihtir.
Kösem Sultan da bir zamanlar “bugün”dü. Kendisini perde kordonuyla boğulmaya kadar götürecek büyük siyasi ve mal mülk hırslarını dizginleyememişti.
Bugün de kimse dizginleyemiyor.
***
Hele yaşlandığı halde olgunlaşamayan, hırstan dili dişi kilitlenerek konuşanları, siyasileri hiç anlayamıyorum.
Geçici iktidarları kaptırmamak için olmadık katakullileri göze alanları hayretle seyrediyorum.
Osmanlı’da buna hırs-ı piri deniliyordu yani yaşlı hırsı.
Böyle vezirler ve devet adamları görülüyordu.
Çoğu da kellesini kaybediyordu sonunda.
Şimdi kelle kaybedilmiyor ama yine yitirilen bir şeyler var.
Ona da itibar diyorlar.
Bilmem bu söz 2008 Türkiye’sinde bir şey ifade ediyor mu hâlâ?
Hakkında iyi şeyler söylenmesi, sevilmek, sayılmak
Öldükten sonra iyi hatırlanmak, arkasından “Düzgün adamdı, olgun adamdı, diğerkâm adamdı rahmetli!” denilmesi.
Bütün bunlar bir anlam taşıyor mu artık.
Yoksa sokakta kemik paylaşan kavgacı köpekler gibi gerilmiş yüz hatlarıyla avaz avaz bağırarak yaşamak mı daha güzel.
Zülfü Livaneli- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 81
Yaş : 78
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 10
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz