Biz ekonomik asalak değiliz!
1 sayfadaki 1 sayfası
Biz ekonomik asalak değiliz!
Biz “ekonomik asalak” değiliz!
Bayram tatili, piyasalar kapalı genel konuları rahat rahat tartışıyoruz...
Geçen gece geç saatlerde bir TV kanalında “3 arkadaş” tartışıyorlar...
Aslında
tartışmıyorlar, vermek istedikleri tek bir mesaj var Türkiye’yi
yabancılar kalkındırıyor... Bizler aslında üretmeyen “asalaklarız”!
Onları dinlerken aklıma Financial Times geldi...
Bir
süre önce, “çok bilen” ama burnunun ucundaki krizi “asla bir yazarı
dahi tahmin edemeyen” bu yayın organı, şöyle buyurmuştu “...Avrupa
Birliği üyeliğine hazırlanan Türkiye, dünyayı şekillendiren fikirler ve
rüzgarlardan şaşılacak kadar uzak ve yalnız... Bu yalnızlıkta, bizzat
kendisi tarafından yaratılan demokratik kurumları modernleştirmeyi
başaramayan, hatta onlara kuşkuyla yaklaşmaya başlayan Kemalist
ideolojinin önemli bir rolü var...”
Yazının devamında ana fikir çok açıktı bir türlü gelişemeyen, demokratikleşemeyen ekonomik asalak Türkiye...
Konuşan 3 arkadaştan, Financial Times’a, oradan da sinemalarda “çok seyredilen bir filme” uzandı düşüncelerim...
O
filmde de Amerikalı “eski albay” Türklere şöyle sesleniyordu
“...Donunuzun lastiğine kadar biz vermiyor muyuz? Neden
üretemiyorsunuz? Habire bizden para istiyorsunuz? Birbirinizi
soyuyorsunuz? Ne zaman para istediyseniz gönderdik? Artık size
bakmaktan sıkıldık...”
Gördüğünüz gibi ifade TV’de konuşan “o
3 arkadaş” ve Financial Times’ın “ortaya attığı ana fikir” kadar açık
ve Türk halkına doğrudan mesaj veriyor: “... Sizler üretemeyen asalak
bir toplumsunuz, biz para veririz, siz harcarsınız üstelik bu parayı da
paylaşamaz birbirinizi soyarsınız...”
Peki bu iddialar doğru mu ?
Sevgili
dostlar, “Dünya kapitalist sistemini yönetenler” Türkiye’ye, bugüne
kadar hiçbir dönemde, aldıklarından fazlasını, “hatta aldıklarının onda
birini” bile vermediler...
İnanmıyorsanız, elimizde sağlıklı veri seti olan “1980-2006” arası döneme bakalım
- Türkiye 1980-2007 sonu arasında 450 milyar dolardan fazla faiz ödedi...
-
450 milyar dolar faiz ödediğimiz dönemde, sadece 80-100 milyar dolar
arası değişen bir yatırım yaparken, 250 milyar dolara yakın da bir
personel giderimiz oldu. Bu noktada ortaya çıkan çarpıcı veri personel
giderimiz ile yatırım yaptığımız tutarın toplamı ödediğimiz faiz kadar
olamadı...
- Yatırım harcamalarımız son 27 yılda 2.5-3 kat
arasında bir artış gösterirken, iç borç faiz ödemelerimiz “75’ten”, dış
borç faiz ödemelerimiz ise “19 kattan” fazla arttı...
- İç ve dış borçlara ödediğimiz faizdeki artış oranı, ilk başladığı noktaya göre ortalama 50 kattan fazla bir artış gösterdi...
-“Batırılan
bankaların” (filmde “Birbirinizi soyuyorsunuz o yüzden
kalkınamıyorsunuz” dediği kısım) maliyeti 1980-2005 arasında 44 milyar
dolar olurken, ödediğimiz faiz 450 milyar dolar ile banka faturasının
10 katından fazla oldu... Sevgili dostlar, bunlar sadece son 25 yıl
içinde ‘bize baktığını’ iddia edenlere ödediklerimiz ile ilgili
detaylar...
Sonuç: Bu noktada, Türk Halkına “sizler borç yiyen
asalaklarız” mesajı vermeye çalışan “iç-dış” odaklara “Türkiye’nin
sadece 2003-2007 arasında haftada bir milyar dolar faiz ödediği
dönemler oldu” diyor ve ödediğimiz “faiz ile neler yapabilirdik”
detayını sorgulamak istiyorum Bir günlük faiz ile her ilde henüz
benzeri olmayan bir hastane yapılabilir... Sekiz haftalık faiz ile
hızlı tren İstanbul’dan Van’a kadar gidebilir... Haftalık faiz ile 10
tane yeni üniversite kurulabilir... Dört haftalık faiz ile
İstanbul-Konya arasına sekiz şeritli otoyol yapılabilir... Bir günlük
faiz ile her gün 1.000 öğrenciye bilgisayar dağıtılabilir... Her iki
haftada bir, İspanyol tipi orta sınıf bir uçak gemisi yapılabilir...
Son
söz: Bunları “tespit olarak” daha önce de yazdım, bugün, bu tip konuşan
“3 arkadaşa” karşı bir daha yazdım ve yazmaya da devam edeceğim.
İnanılmaz bir psikolojik savaş ile karşı karşıyayız... Bizler “asalak”
değiliz, tam tersi sırtımızda “ekonomik sülükler” var ve onlardan
kurtulamadan asla kalkınamayız! Bu noktada Başbakan Erdoğan’a bir daha
sesleniyorum kriz süratle iyiye doğru gidiyor... Anlaşmayın IMF ile,
yıkın bu “kirli düzeni”! Görelim bakalım “en çok borç almayan mı?”
yoksa “veremeyenler mi?” bağıracak!
Bayram tatili, piyasalar kapalı genel konuları rahat rahat tartışıyoruz...
Geçen gece geç saatlerde bir TV kanalında “3 arkadaş” tartışıyorlar...
Aslında
tartışmıyorlar, vermek istedikleri tek bir mesaj var Türkiye’yi
yabancılar kalkındırıyor... Bizler aslında üretmeyen “asalaklarız”!
Onları dinlerken aklıma Financial Times geldi...
Bir
süre önce, “çok bilen” ama burnunun ucundaki krizi “asla bir yazarı
dahi tahmin edemeyen” bu yayın organı, şöyle buyurmuştu “...Avrupa
Birliği üyeliğine hazırlanan Türkiye, dünyayı şekillendiren fikirler ve
rüzgarlardan şaşılacak kadar uzak ve yalnız... Bu yalnızlıkta, bizzat
kendisi tarafından yaratılan demokratik kurumları modernleştirmeyi
başaramayan, hatta onlara kuşkuyla yaklaşmaya başlayan Kemalist
ideolojinin önemli bir rolü var...”
Yazının devamında ana fikir çok açıktı bir türlü gelişemeyen, demokratikleşemeyen ekonomik asalak Türkiye...
Konuşan 3 arkadaştan, Financial Times’a, oradan da sinemalarda “çok seyredilen bir filme” uzandı düşüncelerim...
O
filmde de Amerikalı “eski albay” Türklere şöyle sesleniyordu
“...Donunuzun lastiğine kadar biz vermiyor muyuz? Neden
üretemiyorsunuz? Habire bizden para istiyorsunuz? Birbirinizi
soyuyorsunuz? Ne zaman para istediyseniz gönderdik? Artık size
bakmaktan sıkıldık...”
Gördüğünüz gibi ifade TV’de konuşan “o
3 arkadaş” ve Financial Times’ın “ortaya attığı ana fikir” kadar açık
ve Türk halkına doğrudan mesaj veriyor: “... Sizler üretemeyen asalak
bir toplumsunuz, biz para veririz, siz harcarsınız üstelik bu parayı da
paylaşamaz birbirinizi soyarsınız...”
Peki bu iddialar doğru mu ?
Sevgili
dostlar, “Dünya kapitalist sistemini yönetenler” Türkiye’ye, bugüne
kadar hiçbir dönemde, aldıklarından fazlasını, “hatta aldıklarının onda
birini” bile vermediler...
İnanmıyorsanız, elimizde sağlıklı veri seti olan “1980-2006” arası döneme bakalım
- Türkiye 1980-2007 sonu arasında 450 milyar dolardan fazla faiz ödedi...
-
450 milyar dolar faiz ödediğimiz dönemde, sadece 80-100 milyar dolar
arası değişen bir yatırım yaparken, 250 milyar dolara yakın da bir
personel giderimiz oldu. Bu noktada ortaya çıkan çarpıcı veri personel
giderimiz ile yatırım yaptığımız tutarın toplamı ödediğimiz faiz kadar
olamadı...
- Yatırım harcamalarımız son 27 yılda 2.5-3 kat
arasında bir artış gösterirken, iç borç faiz ödemelerimiz “75’ten”, dış
borç faiz ödemelerimiz ise “19 kattan” fazla arttı...
- İç ve dış borçlara ödediğimiz faizdeki artış oranı, ilk başladığı noktaya göre ortalama 50 kattan fazla bir artış gösterdi...
-“Batırılan
bankaların” (filmde “Birbirinizi soyuyorsunuz o yüzden
kalkınamıyorsunuz” dediği kısım) maliyeti 1980-2005 arasında 44 milyar
dolar olurken, ödediğimiz faiz 450 milyar dolar ile banka faturasının
10 katından fazla oldu... Sevgili dostlar, bunlar sadece son 25 yıl
içinde ‘bize baktığını’ iddia edenlere ödediklerimiz ile ilgili
detaylar...
Sonuç: Bu noktada, Türk Halkına “sizler borç yiyen
asalaklarız” mesajı vermeye çalışan “iç-dış” odaklara “Türkiye’nin
sadece 2003-2007 arasında haftada bir milyar dolar faiz ödediği
dönemler oldu” diyor ve ödediğimiz “faiz ile neler yapabilirdik”
detayını sorgulamak istiyorum Bir günlük faiz ile her ilde henüz
benzeri olmayan bir hastane yapılabilir... Sekiz haftalık faiz ile
hızlı tren İstanbul’dan Van’a kadar gidebilir... Haftalık faiz ile 10
tane yeni üniversite kurulabilir... Dört haftalık faiz ile
İstanbul-Konya arasına sekiz şeritli otoyol yapılabilir... Bir günlük
faiz ile her gün 1.000 öğrenciye bilgisayar dağıtılabilir... Her iki
haftada bir, İspanyol tipi orta sınıf bir uçak gemisi yapılabilir...
Son
söz: Bunları “tespit olarak” daha önce de yazdım, bugün, bu tip konuşan
“3 arkadaşa” karşı bir daha yazdım ve yazmaya da devam edeceğim.
İnanılmaz bir psikolojik savaş ile karşı karşıyayız... Bizler “asalak”
değiliz, tam tersi sırtımızda “ekonomik sülükler” var ve onlardan
kurtulamadan asla kalkınamayız! Bu noktada Başbakan Erdoğan’a bir daha
sesleniyorum kriz süratle iyiye doğru gidiyor... Anlaşmayın IMF ile,
yıkın bu “kirli düzeni”! Görelim bakalım “en çok borç almayan mı?”
yoksa “veremeyenler mi?” bağıracak!
Yiğit Bulut- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 5
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz