DENiZ YILDIZI


Join the forum, it's quick and easy

DENiZ YILDIZI
DENiZ YILDIZI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Uzlaşmanın temeli...

Aşağa gitmek

Uzlaşmanın temeli... Empty Uzlaşmanın temeli...

Mesaj tarafından Rauf DENKTAŞ 2008-12-10, 14:12

Uzlaşmanın temeli...

Talat-Hristofyas görüşmeleri, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti ve halkı için, gereksiz ve vahim bir taviz çizgisinden
başlamıştır. Hristofyas, Sayın Talat’ı bu çizginin de altına çekmeğe
çalışırken Sayın Talat’ın, “egemenliğin altını doldurmak, kurucu devlet
deyimini güçlendirmek, gündeme alınmaması gerekirken alınmış olan
‘Güvenlik ve Garantiler’ yanlışından kurtulmak” gayreti içinde olduğu
anlaşılmaktadır. Hristofyas bu nedenle Talat’a “içeride başka, dışarıda
başka konuşuyorsun” derken Talat’ı gerçekçi olmaya davet etmektedir.
Hristofyas’a göre gerçekçilik, Sayın Talat’ın tek halk, tek egemenlik,
tek devlet çizgisinden ayrılmaması ve 1960 Cumhuriyetinin Anayasasının
tadil edilerek sonuca gidileceğini kabul etmesidir. Hristofyas Sayın
Talat’ı henüz tam istediği çizgiye çekememiş olmalı ki “felsefelerde
uyum yok” demektedir. Hristofyas’a göre “gerçekçi yaklaşım veya
felsefe” Kıbrıs meselesinin 1974’de başlayan bir işgalin devamı
olduğunun kabulü ve meselenin hal çaresi de işgalciyi adadan çıkararak,
bir Rum cumhuriyetinde Türk azınlığa tatmin edici haklar verilmesidir.
Klerides’in dediği gibi, Rum tarafı bu prensip için yıllarca konuşur
fakat “Meşru Kıbrıs Hükümeti” olgusundan taviz vermez, gerekirse
savaşır da! Hristofyas’ın “egemenliğimiz Kuzeyi ve Kıbrıs etrafındaki
doğal kaynakları da kapsar” diyerek efelenmesi boşuna değildir. Devamlı
surette çılgınca silâhlanmanın da arkasında Klerides’in “uğrunda
savaşılır” dediği prensip meselesi yatmaktadır.

1968’den bu
yana kesilip yeniden başlayan “toplumlararası müzakereler”i
Talat-Hristofyas görüşmeleri ile yeniden yaşamaktayız. Ortaklık
devletini yıkan Rum ortak “meşru hükümet” mertebesine çıkarılmış, AB
üyesi yapılmış, Kıbrıs’ın mutlak hâkimi konumunda olduğu sürece bu
mesele, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti feda edilip, halkımız ‘korunmaya
alınmış azınlık’ statüsünü kabul etmedikçe, bugüne kadar olduğu gibi
bundan sonra da “adil ve kalıcı” bir şekilde halledilemeyecektir.

İki
taraf arasında derinliğine bir güvensizlik ve
vizyon/felsefe/görüş/hedef ayrılığı devam ederken liderlerin karşılıklı
güvene/samimiyete/vizyon birliğine dayanan federasyon formülü üzerinde
görüşmelerinin hiç bir anlamı yoktur.

Kıbrıs’ın 1955’lerden
itibaren fiilen başlayan fakat kökü 1825’lere kadar uzanan gerçekleri
karşısında aklın, mantığın ve insafın gerektirdiği hâl çaresi
Çek-Slovak modeline dayalı bir hâl çaresidir. Uluslararası
Antlaşmalarla meydan gelmiş olan, iki eşit halka (cemaat dense de)
dayalı bir ortaklığın tümüne sahip çıkmak için ortaklığı kan akıtarak
yıkmış olan tarafa “Kıbrıs senindir” anlamına gelen “meşru hükümet”
unvanını yakıştırmakla tıkanmış olan “müzakere yolu ile meseleyi
halletme” şansı ancak bu yanlıştan vazgeçmekle elde edilebilir. Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bu yanlışın reçetesidir. İki devletin var
olduğu, iki halkın yaşadığı bir coğrafyada bunları tek’e indirerek
“adil ve kalıcı hâl çaresi” peşinde koşmanın bir sonuç vermeyeceğini
yaşadığımız yıllar kanıtlamıştır. Kıbrıs’ta federasyona gidilecekse,
önce konfederasyondan (iki ayrı eşit devletin ortaklığından) başlamak
gerekir. Federasyonun gerektirdiği müşterek vizyonun oluşabilmesi için
ise aradaki güvensizliğin yerini karşılıklı güvenin ve samimiyetin
alması gerekir. Bunun da mümkün olabilmesi için Rum tarafının 1963-74
arasında Kıbrıs Türk ortağına yaptıklarının faturasını hiç çekinmeden
ve yapılanları “sorumsuz kişiler” üzerine atmadan ödemesi ve Rum
gençliğine bu olaylarda Türklerin nefis müdafaasında bırakıldığını,
yapılanların Enosis için planlanıp Rum liderleri tarafından
yönetildiğinin açıklanması ve var olan Türk düşmanlığının ortadan
kalkması için gerekenin yapılması kaçınılmazdır. Bu da zaman alacaktır.
Bunlar yapılmadan %65 Rum’un “Türklerle bir arada yaşamayız” deyip,
Kıbrıs meselesinin 1974’de işgal ile başlayan bir mesele olduğuna
inanıldığı bir ortamda iki tarafı yapay bir anlaşma ile bir araya
getirmenin sorumluluğunu, gün gele, adada kan gövdeyi götürdüğünde,
kimse omuzlayamayacaktır.
Rauf DENKTAŞ
Rauf DENKTAŞ
GÜMÜŞ ÜYE
GÜMÜŞ ÜYE

Erkek
Mesaj Sayısı : 57
Yaş : 100
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 15
Kayıt tarihi : 25/11/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz