Şarkı dinlemek
1 sayfadaki 1 sayfası
Şarkı dinlemek
Şarkı dinlemek
Nâzım bir şiirinde der ki: “Ben artık şarkı dinlemek değil / şarkı söylemek istiyorum!”
Benim için ise durum tam tersi. Şarkı söylemek değil, şarkı dinlemek istiyorum.
Bunun
için epeyce mücadele veriyorum ama hayatlarında yer tutmuş şarkıları
ilk kez benden dinleyen kuşaklar, aynı alışkanlığı sürdürmek istiyor.
Başka şarkı yazarları için ben de öyle düşünüyorum doğrusu.
Mesela Âşık Veysel’in türkülerini kendi sesinden ve sazından dinlemeyi tercih ederim.
Bu türküleri isterse dünyanın en büyük tenorları söylesin fark etmez.
Bob Dylan için de durum böyle, Leonard Cohen için de.
O şarkılar, yaratıcısının sesinde anlam bulur bence.
Ama
sıra karınca kararınca kendime ve şarkılarıma gelince, biraz bencillik
yapıyor ve dinleyici koltuğunda oturarak bu parçaların başka seslerde
hayat bulmasını izlemeye bayılıyorum.
Yabancı şarkıcıların her biri şarkılarıma kendi ulusunun giysilerini giydiriyor.
Bakıyorsunuz aynı parça İspanya’da flamenko, Yunanistan’da rebetika, Amerika’da blues-caz oluvermiş. Ama melodi yerinde.
***
İşte önümüzdeki salı akşamı benim için böyle bir dinleme gecesi.
Amerikalı büyük yorumcu Jocelyn Smith, grubuyla birlikte İş Sanat’ta bir konser verecek.
Yirmiye yakın şarkımı caz, blues, gospel tarzında yorumlayacak.
Ben de zevkle dinleyeceğim.
Smith Türkiye’de bir iki kez konuk sanatçı olarak sahneye çıktı ama böyle tam bir konser vermedi.
Bu
repertuarı yurt dışı konserlerinde sunduğuna tanık oldum. Konser
boyunca kimse yerinde oturamadı, müthiş bir heyecan fırtınası esti
ortalıkta.
Çünkü gerçekten büyük bir ses, öyle böyle değil.
Şarkıları eviriyor çeviriyor, bazen kelimeleri eziyor, bazen çok tiz
notalara çıkıyor, bazen fısıldıyor ve müziğin o anda, sahnede
yaratılmakta anlıyorsunuz.
Dünya basını onunla ilgili övgülerinde haksız değil.
Ayrıca birlikte müzik yaptığı altı kişilik grubu da büyük müzisyenlerden oluşuyor.
***
Geçen hafta Berlin Filarmoni salonunda koltuğa gömülmüş, doksan kişilik orkestranın muazzam performansını izliyordum.
Önde
Halil Karaduman oturuyor ve kanunun tellerinde uçuşan parmaklarıyla,
yeni bestelediğim ve bir kanun konçertosu sayılabilecek olan
“Nostalgia”yı çalıyordu. Solo bölümünde, orkestrayı yönetmekte olan
şefin bile gözünü kanundan ayıramadığını gördüm. Büyülenmiş gibi
bakıyordu adam.
Onları dinlemek ne büyük bir zevkti bilemezsiniz.
Bu konser 16 Ocak’ta İzmir’de, 18 Ocak’ta Almanya Rosenheim’da tekrarlanacak.
Bu kez İzmir Senfoni Orkestrası’nı ünlü şef Hansjörg Schellenberger yönetecek.
İşte dostlarım, bana yönelttiğiniz müzik sorularının cevabı bu.
Müzik cephesinde bunlar oluyor.
Ve “Ben artık şarkı söylemek değil / şarkı dinlemek istiyorum.”
Yine birlikte söyleriz ama şimdilik bu büyük solist ve orkestraların tadını çıkarmama izin verin.
Nâzım bir şiirinde der ki: “Ben artık şarkı dinlemek değil / şarkı söylemek istiyorum!”
Benim için ise durum tam tersi. Şarkı söylemek değil, şarkı dinlemek istiyorum.
Bunun
için epeyce mücadele veriyorum ama hayatlarında yer tutmuş şarkıları
ilk kez benden dinleyen kuşaklar, aynı alışkanlığı sürdürmek istiyor.
Başka şarkı yazarları için ben de öyle düşünüyorum doğrusu.
Mesela Âşık Veysel’in türkülerini kendi sesinden ve sazından dinlemeyi tercih ederim.
Bu türküleri isterse dünyanın en büyük tenorları söylesin fark etmez.
Bob Dylan için de durum böyle, Leonard Cohen için de.
O şarkılar, yaratıcısının sesinde anlam bulur bence.
Ama
sıra karınca kararınca kendime ve şarkılarıma gelince, biraz bencillik
yapıyor ve dinleyici koltuğunda oturarak bu parçaların başka seslerde
hayat bulmasını izlemeye bayılıyorum.
Yabancı şarkıcıların her biri şarkılarıma kendi ulusunun giysilerini giydiriyor.
Bakıyorsunuz aynı parça İspanya’da flamenko, Yunanistan’da rebetika, Amerika’da blues-caz oluvermiş. Ama melodi yerinde.
***
İşte önümüzdeki salı akşamı benim için böyle bir dinleme gecesi.
Amerikalı büyük yorumcu Jocelyn Smith, grubuyla birlikte İş Sanat’ta bir konser verecek.
Yirmiye yakın şarkımı caz, blues, gospel tarzında yorumlayacak.
Ben de zevkle dinleyeceğim.
Smith Türkiye’de bir iki kez konuk sanatçı olarak sahneye çıktı ama böyle tam bir konser vermedi.
Bu
repertuarı yurt dışı konserlerinde sunduğuna tanık oldum. Konser
boyunca kimse yerinde oturamadı, müthiş bir heyecan fırtınası esti
ortalıkta.
Çünkü gerçekten büyük bir ses, öyle böyle değil.
Şarkıları eviriyor çeviriyor, bazen kelimeleri eziyor, bazen çok tiz
notalara çıkıyor, bazen fısıldıyor ve müziğin o anda, sahnede
yaratılmakta anlıyorsunuz.
Dünya basını onunla ilgili övgülerinde haksız değil.
Ayrıca birlikte müzik yaptığı altı kişilik grubu da büyük müzisyenlerden oluşuyor.
***
Geçen hafta Berlin Filarmoni salonunda koltuğa gömülmüş, doksan kişilik orkestranın muazzam performansını izliyordum.
Önde
Halil Karaduman oturuyor ve kanunun tellerinde uçuşan parmaklarıyla,
yeni bestelediğim ve bir kanun konçertosu sayılabilecek olan
“Nostalgia”yı çalıyordu. Solo bölümünde, orkestrayı yönetmekte olan
şefin bile gözünü kanundan ayıramadığını gördüm. Büyülenmiş gibi
bakıyordu adam.
Onları dinlemek ne büyük bir zevkti bilemezsiniz.
Bu konser 16 Ocak’ta İzmir’de, 18 Ocak’ta Almanya Rosenheim’da tekrarlanacak.
Bu kez İzmir Senfoni Orkestrası’nı ünlü şef Hansjörg Schellenberger yönetecek.
İşte dostlarım, bana yönelttiğiniz müzik sorularının cevabı bu.
Müzik cephesinde bunlar oluyor.
Ve “Ben artık şarkı söylemek değil / şarkı dinlemek istiyorum.”
Yine birlikte söyleriz ama şimdilik bu büyük solist ve orkestraların tadını çıkarmama izin verin.
Zülfü Livaneli- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 81
Yaş : 78
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 10
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz