DENiZ YILDIZI


Join the forum, it's quick and easy

DENiZ YILDIZI
DENiZ YILDIZI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

68 ruhu tekrar canlanabilir

Aşağa gitmek

68 ruhu tekrar canlanabilir Empty 68 ruhu tekrar canlanabilir

Mesaj tarafından Can ATAKLI 2008-12-15, 11:00

‘68 ruhu’ tekrar canlanabilir


Sevgili
okurlar bir haftalık bayram tatilini bitirdik ve tekrar hayata döndük.
Sessiz ve sakin bayram keyfini ne yazık ki her yıl olduğu gibi yine
“trafik canavarı” kaçırdı. En mutlu günlerimizi böylesine kâbusa
dönüştürmek bize özgü bir beceriksizlik herhalde.

Siyaset canlanacak


Bayramın
da bitmesiyle beraber yakın geleceğimizde “sevinç günü” diyebileceğimiz
bir tek “yılbaşı” kaldı. Ondan sonrası “hareket ve bereket” ortamında
geçecek. Özellikle “siyasi ve ekonomik” alanda hem çok tartışmalı hem
de “krizli” günlerin bizleri beklediğini söylemek yanlış olmaz.

Seçimlere gölge

Siyasi
hareketlilik elbette artacak ama seçim kütüklerine düşürülen gölgenin
nasıl kaldırılacağını tahmin etmek bile zor. Yüksek Seçim Kurulu bir
yılda 6 milyon yeni seçmen “yaratmanın” hesabını vermekten kaçıyor.
Başkanın tavrı “şaibe” ihtimalini en tepeye taşıyor.

Kütükleri deldiler

Şurası
bir gerçek ki demokrasi tarihimizde iyi-kötü fakat işleyen sistem
seçmen kütüklerinin yazılımıydı. 1946’daki “şaibeli” seçimler dışında
bugüne kadar seçim kütükleri nedeniyle hemen hiçbir tartışma
yaşamamıştık. Ama bu iktidar seçim kütüğü işini yargıdan aldı kendi
memurlarına verdi, onlar da ilk kez kütüklerin delinmesine neden oldu.


Bu kütüklerle seçim olur mu?

Şimdi
en çok tartışılan konu bu. Ve bu olmalı zaten. 6 milyon yeni seçmeni
mantıklı biçimde anlatmak mümkün değil. Bu 6 milyon yeni seçmenle
gidilecek seçimlerin doğru sonuçlar vereceğini kabul etmek de ancak
saflıkla açıklanabilir. O halde iktidar zan altında kalmamak, muhalefet
de haksız bir sonuçla karşılaşmamak için kamuoyunun tatmin olacağı
mantıklı bir açıklama bulmak zorundadır.

Dünya tekrar değişiyor

Sevgili
okurlar geçen hafta Yunanistan’da yaşanan şiddet olayları bizde olduğu
gibi dünyanın da gündemindeydi. 16 yaşında bir çocuğun polis kurşunuyla
ölmesinden sonra başlayan olaylar biraz durulmakla birlikte hâlâ devam
ediyor.

Tek amaç polisi protesto mu?

Yunanistan
olaylarını dikkatlice incelediğiniz zaman ortaya başka bir gerçek
çıkıyor. Yunan halkı “çocuk öldüren polisi protesto” amacıyla
başlattığı olayları aslında yeni ekonomik düzene bir başkaldırıya
dönüştürüyor.

Tıpkı 68 Fransa gibi

Ben
Yunanistan’daki gelişmeleri 1968 yılında önce Fransa’da başlayan ve
sonra tüm dünyaya yayılan eylemlere benzetiyorum. Nitekim
Yunanistan’daki protesto olayları küçük çaplı olarak Batı ülkelerinde
de görülmeye başlandı.


Global ekonomik sistem

Sevgili
okurlar 1980’li yılların başından itibaren dünya ekonomik sistemi hızlı
bir değişime uğramaya başladı. Bunun sonunda Sovyet sistemi yıkılırken
dünya “global ekonomi” denilen, ülke ve sınır tanımayan, dev
şirketlerin ve paranın hâkim olduğu yeni bir “pazar ekonomisine” doğru
kaydı.


Rekabet ama haksız rekabet

Yeni dönemin en
önemli özelliği olarak “rekabet” sunuldu kitlelere. Artık sınırlar
kalkmıştı, rekabet gücü olan ayakta kalacaktı. “İyi olan” kazanacaktı.
Bu itici güç elbette pek çok kesime çok cazip geldi. Bu dönemde çok
büyük kazançlar sağlandı.


Zengin olma hayali

Ancak
“global” olarak nitelenen yeni ekonomik sistem her ülkede yeni
zenginler yaratır ve “potansiyel” olarak herkesi zengin olma hayaline
iterken, bir gün geldi ki halklar “ellerinde avuçlarında hiçbir şey
kalmadığını” bütün kaynaklarının “başkalarının eline geçtiğini” görmeye
başladı.


Halklar artık sıkıldı

Yeni ekonomik
sistem “rekabet” adı altında aslında müthiş bir haksız rekabet ortamı
oluşturdu. Parayla para kazanılan dönemin sonunda pek çok kişi hiç hak
etmediği yerlere geldi. Gerçekten dürüst, namuslu, yetenekli ve iyi
niyetli milyonlarca insan ise paraya bağlı “vahşi rekabetin” çarkları
altında ezildiğini fark etti. Bu da halkların canını sıktı.

Yoksula yardım aldatmacası

Sevgili
okurlar AKP aslında oy uğruna, ama Türkiye’nin yüreğine hançer sokan
bir uygulama ile milyonlarca insana gıda, yakacak yardımı yapıyor.
“Global ekonominin” göz boyayan parıltısı sırasında her şeye rağmen
“kurtulma” umudu gören kitleler önceleri bu yardımlara pek aldırış
etmiyordu.


Durum şimdi değişti

Oysa, ekonomik
krizin patlamasıyla birlikte global ekonominin nimetlerinden “bir gün
yararlanma” umudu taşıyanlar korkunç gerçekle yüz yüze geldiler. Düne
kadar “aman fena mı, onlar da yardım alarak ayakta duruyorlar”
dedikleri o insanlardan daha da kötü duruma düştüklerini anladılar. Ve
kafalara dank etti ki bu global ekonomi aslında sahte bir parıltıyla
herkesi kandırmıştı.

Başkaldırı başlıyor

İşte
Yunanistan’da da aslında aynısı yaşanıyor. Toplumların temel gücünü
oluşturan orta kesim, sahte bir sınıf atlama hevesini artık bırakmak ve
gerçeğe dönmek zorunda. Vahşi rekabetin yerini makul bir rekabet
almalı, haksız kazanımların “başarı” gibi sunulması artık geride
kalmalı ve iktidarların “yoksullaştırdığı” kesimlere direkt yardım
yapması yerine gerçek sosyal devlet ilkelerine hayat suyu verilmeli.
Global ekonominin çarkları altında ezilen halkların talebi artık bu
yönde.


Yeniden sosyal adalet

Ve artık sanıyorum
Yunanistan’da baş göseren bu tepki yeniden sosyal adaletin kurulması
istemi olarak hızla başka ülkelere de “sirayet” edecektir. Özellikle
çalışan, üreten, bilgi, kültür ve eğitimden payını almış, estetik ve
sanat duyguları gelişmiş, ama sistemin altında ezilmekte olan kitleleri
“yeniden sosyal devlet” haykırışlarına itecektir. Yeni yılda Türkiye’de
de bu tür çıkışları beklemeliyiz.


Metrobüs polemiği

Sevgili
okurlar geçen hafta yazdığım metrobüs yazılarına sizlerden pek çok
mesaj geldi. Tabii konu İstanbul ve trafik olunca herkesin ilgisi
yoğunlaşıyor. Ben konuyu belediyenin başarısı veya başarısızlığı
açısından ele almadım, amaç İstanbul’un biraz daha nefeslenmesini
sağlamak.

Nihat Sırdar’ın hassasiyeti

Bu arada
metrobüs yazılarından birinde radyodan da tanıdığımız ve keyifle
dinlediğimiz Akşam Gazetesi yazarı Nihat Sırdar’dan söz etmiştim.
Yazıda Akşam grubunun sahibinin de otobüs fabrikası olduğunu belirtmiş
ve bunun metrobüs hattında kullanılacak Hollanda malı otobüslere karşı
bir tür lobi olduğunu yazmıştım. Sırdar, doğal olarak çok alınmış.


Ama kaçarımız da yok

Sırdar
gönderdiği mesajda “Metrobüsü her gün radyoda anlatıyorum, ama
patronumun fabrikası ile bağlantı kurulmasına yuh diyorum” demiş. İşte
belki de bizim mesleğin en can alıcı noktalarından biri bu. Eğer
çalıştığınız yayın organının sahibinin medya dışı bir işi daha varsa, o
konularda yazmak gerçekten çok zor oluyor.


Zan altında kalmak kader

Böyle
bir durumda yazarın da zan altında kalmaması mümkün değil. Çünkü hele
bugünkü global ekonominin “vahşi rekabet” koşulları altında,
patronunuzun iş yaptığı bir alanda en haklı ve en iyi niyetli bir
yazınız bile eğer bir başkasını hele rakibi eleştiriyorsa yiyeceğiniz
damga bellidir: “Patronu istemiş o da yazmış.” Bu açıdan bakınca Nihat
Sırdar’a hak veriyorum elbette.


Astsubay - uzman çavuş

Sevgili
okurlar, bu hafta yazımı bir hatayı düzelterek ve özür dileyerek
bitirmek istiyorum. Geçen hafta yayınlanan bir okur mektubunda Uzman
başçavuşların şikâyetini dile getirmiştim. Ancak tamamen benden
kaynaklanan bir hatayla mektuba “Astsubayların isyanı” başlığını
koydum. Hatayı fark ettiğimde gazete basılmıştı artık. Astsubaylarla
Uzman başbavuşlar elbette çok farklı. Bu hata nedeniyle özür dilerim.


Hepinize iyi haftalar.



***



Böcek olmayı kabullenenler şikâyet etmelidir. Schiller
Can ATAKLI
Can ATAKLI
ALTIN ÜYE
ALTIN ÜYE

Erkek
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz