DENiZ YILDIZI


Join the forum, it's quick and easy

DENiZ YILDIZI
DENiZ YILDIZI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mezar soyguncularına Başbakan ne yapacak?

Aşağa gitmek

Mezar soyguncularına Başbakan ne yapacak? Empty Mezar soyguncularına Başbakan ne yapacak?

Mesaj tarafından Rıza ZELYUT 2008-12-17, 11:20

Mezar soyguncularına Başbakan ne yapacak?
Türk milleti açısından
mezarın ayrı bir değeri vardır. Çünkü, mezar; atanın yaşadığı bir
evdir. Türklerdeki mezar saygısının altında atalar kültü denilen
atalara bağlılık bulunur.
Eskiden mezara sin denilirdi. Bugün bile
Anadolu'da, örneğin Tokat köylerinde mezara sin de denilmektedir.
Deyimlerde mezar kadar sin de geçer.
İslam öncesinde Türkler mezara
ölen kişinin atını, silahlarını, hatta bazı gündelik aletleri de
korlardı. Böylece; ölenin ölmediği; öbür dünyaya gittiği kabul
edilirdi. Ölümün adı uçmak idi. Uçmak; aynı zamanda cennete verilen bir
isimdi. Kişi öldüğünde de kuş olup uçtu, denilirdi. En kuvvetli kuş
şunkar (daha sonra tuğrul, daha sonra kartal) olduğundan ölen Türk beyi
için arkasından 'Şunkar boldı (Şunkar oldu' denilirdi.

Ayrıca, bu ölümsüzlük inancına bağlı olarak mezara yiyecek ve su da bırakılırdı.
Bugün bile Toros ve Ege dağlarında yaşayan Tahtacı (Ağaçeri) Türkleri;
mezarlarına su, yiyecek, çiçek bırakırlar. Bu gelenek Doğu Asya'dan
Macaristan'a kadar geniş bir coğrafyaya egemen olan atalarımız arasında
binlerce sene yaşamıştır. Kuşa dönen insan ruhunun ölmezliği, don
(biçim-görüntü) değiştirdiği gerçeği bugün bile Anadolu Alevileri
arasında yaşamaktadır.
Mezar başlarına dikilen taşlara evvelden
sintaşı denilirdi. Türkler; bayram öncelerinde mezarlıkları ziyaret
ederler; orayı düzeltip bakımını yaparlar ve mezarları da sularlar.

ATALARA İHANET
Mezarlara saygısızlık; atalara ihanet olarak kabul ediliştir. Bu yüzden de herkes
sinleri korur, bakar. Bu durum Yunus Emre'nin şiirlerine de yansımıştır.
Bugüne kadar milletimiz, mezarlıkları bir huzur iklimi olarak yaşatmış; her
yere dokunsa da oralara el atmaktan kaçınmıştır. Buna hem milli vicdanı
hem de inancı engel olmuştur.
Gel gör ki artık küreselleşme adı
altında ülkemize dayatılan soygun zihniyeti; mezarlıklarımızı bile
talan etmeyi gündeme getirmiştir. Hem de bu talan, çok ince
yöntemlerle, imar yasaları, belediye kanunları devredışı bırakılarak
yürütülmektedir.
Kim tarafından?
Dine, millete, geleneğe, saygılı olduklarını iddia eden dindar görüntülü bir ekip tarafından...

Nerede bu ekip?
İstanbul'da... İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde...

Geçmişte belde-i Tayyibe (kutlu şehir) olarak adlandırılan İstanbul; bugün han-ı
yağma (yağma sofrası) haline getirilmiş; sofranın başına da İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş oturmuştur.
İstanbul'da
nerede bir boş alan varsa, burası kitabına uydurulup hemen imara
açılmakta; AKP ile bağlantısı olan bir müteahhide aktarılmaktadır. Bu
arada şehrin tarihi ve kültürel dokusu mahvedilmektedir. İşin acı
tarafı da bu yağma ve yıkım, 'şehircilik hizmeti' gibi gösterilmektedir.

ORASI TARİHSEL BİR DERGåH
Star Haber'de izledim ve gözlerime inanamadım. Haliç'in Sütlüce kısmında;
tarihsel kimliği olan Bektaşi -Alevi dergahının bulunduğu alana,
koskocaman bir bina kondurulmuş. Burası Osmanlı arşivinde de kaydı
bulunan bir dergahtır. Araştırmacı Cemal Şener'in yayımladığı belgede
1840 tarihinde bu dergahın çalıştığı anlaşılıyor: Adı da Karaağaç
Bektaşi Dergahı'dır. Geçmiş yüzyıllarda okul, misafirhane ve cemevi
(meydanevi/ibadethane) görevi yürüten bu yapının çevresine; Bektaşi
babaları ve Alevi dedeleri sırredilişlerdir (gömülmüşlerdir). Bu
dergahın çevresi tıpkı Karacaahmet Mezarlığı'nda olduğu gibi
İstanbul'un önemli isimlerinin yattığı bölgedir.

İstanbul'daki Alevi dernekleri; bu dergahın vakıf malı halinde olan topraklarının ele
geçirilmek istendiğini görünce; buraya sahip çıkmış ve dergahı çağdaş
anlamda yeniden canlandırmak için Alevi Bektaşi Vakfı çok çabalamıştır.

Ne acıdır ki tıpkı Göztepe'deki tarihsel Merdivenköy Şahkulu Sultan
Dergahı'nın arazisi gibi buraya da siyasetçiler eliyle vurguncular el
koymuşlardır. Bu iş için de KİPTAŞ kullanılmıştır. Alevi dernekleri
konuyu mahkemeye taşımışlar; bölgenin tarihsel yapı olduğu kabul
edilmiş olmasına karşın; AKP'li İstanbul Belediyesi; allem edip kalem
edip mezarlığı; bir müteahhide aktarmış; o da alelacele oraya kocaman
bir bina kondurmuştur. Bu arada; orada bulunan mezarlar sökülmüş;
taşlar kırılmış; tarih ve atalarımızın ruhu ayaklar altına alınmıştır.
Son yüzyılın en büyük mezar soygunculuğu da böyle gerçekleştirilmiştir.

NEREDESİN EY BAŞBAKAN?
İşin daha da üzücü yanı; bu soyguna izin veren AKP zihniyetinin; oraya
yapılan hukuksuz ve vicdansız binayı il binası olarak hizmete
sokmasıdır.
Buradan Başbakan Erdoğan'a sesleniyorum: Sayın
Başbakan; sen ki Sarıyer Mavromoloz ormanlarına Koç Üniversitesi'ni
kurdurmamak için haklı olarak bir savaş vermişken; 1 ağacın bile
kesilmemesi için koskoca bir holdingle mücadeleyi göze almışken; sizin
koltuğunuza oturan Kadir Abi'niz bakın neler yapıyor.

Başka bir yeri kapatsalar, yine içim yanmayacaktı... Tarihi bir alanı hem de mezarlığı
sökerek üstüne bir heyula konduruyorlar... Soruyorum: İstanbul
yöneticilerinizin üzerine oturduğu atalarımızın ruhu, ayaklar altında
azap çektikçe siz ruhen huzurlu olabilecek misiniz? Sökülen mezarlar,
atılan kemikler, kırılan mezar taşları ve taciz edilen ruhlar...

Bunun hesabını siz sormazsanız Allah sizden sorar. Bir an önce orasını eski
haline getirtmelisiniz. Çünkü; siz Fırat kıyısında kaybolan bir oğlağın
hesabını bile veren anlayışın hikayesini dinleye dinleye büyüdünüz.
Acaba o çizgi sizin için bir hikaye olarak mı kaldı yoksa kılavuz mu
oldu? İşte bu konuda bakıp göreceğiz; anlayacağız...
Rıza ZELYUT
Rıza ZELYUT
ALTIN ÜYE
ALTIN ÜYE

Erkek
Mesaj Sayısı : 164
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : zelyut@gunes.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz