Bir haberin perişan ettiği 600 bin kişi
1 sayfadaki 1 sayfası
Bir haberin perişan ettiği 600 bin kişi
Geçen hafta hemen her gazetenin manşetinde bir haber vardı. Hasan Çolaklar adlı genç anne, baba ve ağabeyini baltayla parçalamıştı. Genç katil zanlısı olaydan sonra sanki bir şey olmamış gibi arabasında içki içerken polis tarafından yakalanmıştı.
Ve haberin en dikkat çekici unsuru şuydu: “Bu genç şizofrendi, hastaneden yeni çıkmıştı ve bu cinayeti işlemişti.”
Belki birçok kişi için zanlının “şizofren” olması fazla bir şey ifade etmiyordu, hatta belki de çoğu kişi “Yazık zaten hastaymış” demekten kendini alamadı.
Ancak haberdeki bu ayrıntı, Türkiye’de sayıları hiç de az olmayan bir kesimi çok rahatsız ettiği gibi hayatını da zora soktu.
Açıkçası ben de ayrıntılarını bilmiyordum ama Mesut Demirdoğan gazetede ziyaretime gelince, büyük ihtimalle farkında olmadan yapılan bir hatanın bedelini ödeyenler adına gerçekten çok üzüldüm.
Demirdoğan, “Şizofreni Dostları Derneği” Başkanı. Belki çoğunuz “Böyle bir dernek mi varmış?” diyorsunuz. Evet var. Üstelik isimleri farklı ama amaçları aynı olan 15 dernek daha var. Hatta bunların hepsi birleşmiş ve federasyon oluşturmuş.
Demirdoğan, “Şizofreni hastalığı sanıldığı gibi insanı saldırgan yapan, cinayetler işleten bir hastalık değil. Üstelik tedavisi gerekli biçimde yapılıyorsa şizofreni hastalarının normal insanlardan hiçbir farkı yoktur” dedikten sonra bu haberle ilgili neden sarsıldıklarını şöyle anlattı:
“Türkiye’de halen bilinen 600 bin kadar şizofreni hastası var. Hepsi kendileriyle ve çevreleriyle barışık biçimde yaşam mücadelelerini sürdürüyor. Ancak basında böyle bir haber çıkınca işimiz çok zora giriyor. İnsanlar telaşlanıyor ve çevrelerindeki hatta ailelerindeki hastalardan bile çekinir hale geliyor. Bu da şizofreni hastalarının toplumdan dışlanmasına neden oluyor.”
Demirdoğan’ı ilgi ve biraz da üzülerek dinliyordum. “Biliyor musunuz, en önemlisi bu katil zanlısı genç şizofreni değil. Doktor raporları da bunu gösteriyor. Bu genç ‘iki uçlu mizah bozukluğu’ yaşıyor. Şizofreni ile uzaktan yakından ilgisi yok” deyince iyice şaşırdım.
Peki şizofren bilgisi nereden kaynaklanıyor? Büyük ihtimalle olay anında rapor tutan polis çevreden aldığı ilk bilgileri medyaya da aktarınca böyle bir yanlış yapıldı.
Demirdoğan şöyle devam etti: “Bu konuda medyanın duyarlı olmasını diliyoruz. Psikolojik hastalıklarla ilgili tanımlar bir uzman tarafından doğrulanmadıkça yayınlanmamalı. Çünkü kimse farkında olmuyor ama işte böyle bir olayda yüz binlerce insan mağdur ediliyor.”
Demirdoğan’ı dinledikten sonra kendisine hak verdim. Sadece psikiyatrik vakalarda değil, tıbbi tüm olaylarda bizim de daha sorumlu ve duyarlı olmamız gerekiyor.
***
Şizofreni nedir?
Şizofreni insanın duygu, düşünce ve davranışlarında kendisi ve çevresindeki insanların yaşantısını önemli ölçüde etkileyen değişikliklere neden olan bir beyin hastalığıdır. Bu değişiklikler alıcı ya da geçici olabilmektedir.
Hastalığın başlama yaşı genellikle 15-25 arasındadır. Nedeni tam olarak bilinmemektedir. Başlıca belirtileri çevredeki olaylara ve kişilere duyarsızlık, duygusal çöküntü, bunaltı ve endişedir. İçine kapanma, bazı yakınlara bağımlılık, amaçsız ve anlamsız davranışlar görülebilir. Bu hastalığa yakalananlar takip edildiklerini, öldürüleceklerini, insanların kendilerine kötülük yapacağını düşünebilir. Bu hastalığı tamamen bitiren bir tedavi yok. Ancak çok etkili ilaçlarla sürekli yapılan tedavi sonucu hastalığın belirtilerinin hiç ortaya çıkmaması sağlanmaktadır.
***
Doğulu aydın
Bir okurum, “günün anlamına uygun” görüşüyle Kazım Taşkent’in ‘Yaşadığım Günler’ adlı eserinden bazı sözler göndermiş. Taşkent’in bu sözleri “Doğulu aydınlar” üzerine. Türkiye’de de “aydın” kavramının tartışıldığı bu günlerde size de ilginç geleceğini düşünüyorum.
- Doğulu aydın kendinden üstün olanlara üstünlüğünü ispatlamak için, amansız bir saldırgan kesilebilir.
- Doğulu aydın yapılanlara kusur bulmaktan hoşlanır. Eğer beğendiğini söylüyorsa, bilin ki bir çıkar hesabı da vardır.
- Doğulu aydının en büyük tutkusu, hiç bilmediği işlerle uğraşmaktır.
- Doğulu aydın, sahip olduğu olanaklara layık olup olmadığını hesaba katmadan, henüz elde edemediği zenginlikleri de kendisi içi hak sayar.
- Doğulu aydın, mutluluğu kendisinin yarattığına, felaketlere ise başkalarının sebep olduğuna inanır.
- Doğulu aydının yokluktan bolluğa, işsizlikten en yüksek mevkilere ulaşmak için bildiği en kestirme yol, politikadır.
***
Bilgiye sahip oldum mu? Bilmiyorum.
Konfüçyüs
***
Temel’in biri...
Türk Hava Yolları Genel Müdürü Temel Kotil’in hacdan dönerken çekilmiş görüntüleri günlerdir tartışılıyor.
Ben de fotoğrafı ilk gördüğümde hem çok şaşırdım hem de tepki gösterdim. Çünkü Türkiye’nin dünyaya en açık şirketinin başındaki birinin görüntüsü bu olamaz, olmamalı.
Kravatsız elbise altında plastik terliklerle görünmek, estetik olmadığı gibi müdürün bulunduğu makamın saygınlığına ve önemine de hiç yakışmıyor.
Buradaki en önemli nokta ise bu fotoğrafın havalimanındaki bir muhabir tarafından çekilmemiş olması. Fotoğraf bizzat THY görevlilerinden biri tarafından çekiliyor ve kurumun internet sayfasına konuyor. Bilerek ve isteyerek.
Belli ki AKP bürokrasisi “yeni nesil yaşam biçimini” bu yolla göstermek istiyor. Ama dediğim gibi yakışmıyor çirkin ve banal.
Ama bu kıyafet insana ister istemez ünlü bir fıkramızı hatırlatıyor. Hani şöyle başlayan: “Temel’in birini THY’nin başına getirmişler...”
Ve haberin en dikkat çekici unsuru şuydu: “Bu genç şizofrendi, hastaneden yeni çıkmıştı ve bu cinayeti işlemişti.”
Belki birçok kişi için zanlının “şizofren” olması fazla bir şey ifade etmiyordu, hatta belki de çoğu kişi “Yazık zaten hastaymış” demekten kendini alamadı.
Ancak haberdeki bu ayrıntı, Türkiye’de sayıları hiç de az olmayan bir kesimi çok rahatsız ettiği gibi hayatını da zora soktu.
Açıkçası ben de ayrıntılarını bilmiyordum ama Mesut Demirdoğan gazetede ziyaretime gelince, büyük ihtimalle farkında olmadan yapılan bir hatanın bedelini ödeyenler adına gerçekten çok üzüldüm.
Demirdoğan, “Şizofreni Dostları Derneği” Başkanı. Belki çoğunuz “Böyle bir dernek mi varmış?” diyorsunuz. Evet var. Üstelik isimleri farklı ama amaçları aynı olan 15 dernek daha var. Hatta bunların hepsi birleşmiş ve federasyon oluşturmuş.
Demirdoğan, “Şizofreni hastalığı sanıldığı gibi insanı saldırgan yapan, cinayetler işleten bir hastalık değil. Üstelik tedavisi gerekli biçimde yapılıyorsa şizofreni hastalarının normal insanlardan hiçbir farkı yoktur” dedikten sonra bu haberle ilgili neden sarsıldıklarını şöyle anlattı:
“Türkiye’de halen bilinen 600 bin kadar şizofreni hastası var. Hepsi kendileriyle ve çevreleriyle barışık biçimde yaşam mücadelelerini sürdürüyor. Ancak basında böyle bir haber çıkınca işimiz çok zora giriyor. İnsanlar telaşlanıyor ve çevrelerindeki hatta ailelerindeki hastalardan bile çekinir hale geliyor. Bu da şizofreni hastalarının toplumdan dışlanmasına neden oluyor.”
Demirdoğan’ı ilgi ve biraz da üzülerek dinliyordum. “Biliyor musunuz, en önemlisi bu katil zanlısı genç şizofreni değil. Doktor raporları da bunu gösteriyor. Bu genç ‘iki uçlu mizah bozukluğu’ yaşıyor. Şizofreni ile uzaktan yakından ilgisi yok” deyince iyice şaşırdım.
Peki şizofren bilgisi nereden kaynaklanıyor? Büyük ihtimalle olay anında rapor tutan polis çevreden aldığı ilk bilgileri medyaya da aktarınca böyle bir yanlış yapıldı.
Demirdoğan şöyle devam etti: “Bu konuda medyanın duyarlı olmasını diliyoruz. Psikolojik hastalıklarla ilgili tanımlar bir uzman tarafından doğrulanmadıkça yayınlanmamalı. Çünkü kimse farkında olmuyor ama işte böyle bir olayda yüz binlerce insan mağdur ediliyor.”
Demirdoğan’ı dinledikten sonra kendisine hak verdim. Sadece psikiyatrik vakalarda değil, tıbbi tüm olaylarda bizim de daha sorumlu ve duyarlı olmamız gerekiyor.
***
Şizofreni nedir?
Şizofreni insanın duygu, düşünce ve davranışlarında kendisi ve çevresindeki insanların yaşantısını önemli ölçüde etkileyen değişikliklere neden olan bir beyin hastalığıdır. Bu değişiklikler alıcı ya da geçici olabilmektedir.
Hastalığın başlama yaşı genellikle 15-25 arasındadır. Nedeni tam olarak bilinmemektedir. Başlıca belirtileri çevredeki olaylara ve kişilere duyarsızlık, duygusal çöküntü, bunaltı ve endişedir. İçine kapanma, bazı yakınlara bağımlılık, amaçsız ve anlamsız davranışlar görülebilir. Bu hastalığa yakalananlar takip edildiklerini, öldürüleceklerini, insanların kendilerine kötülük yapacağını düşünebilir. Bu hastalığı tamamen bitiren bir tedavi yok. Ancak çok etkili ilaçlarla sürekli yapılan tedavi sonucu hastalığın belirtilerinin hiç ortaya çıkmaması sağlanmaktadır.
***
Doğulu aydın
Bir okurum, “günün anlamına uygun” görüşüyle Kazım Taşkent’in ‘Yaşadığım Günler’ adlı eserinden bazı sözler göndermiş. Taşkent’in bu sözleri “Doğulu aydınlar” üzerine. Türkiye’de de “aydın” kavramının tartışıldığı bu günlerde size de ilginç geleceğini düşünüyorum.
- Doğulu aydın kendinden üstün olanlara üstünlüğünü ispatlamak için, amansız bir saldırgan kesilebilir.
- Doğulu aydın yapılanlara kusur bulmaktan hoşlanır. Eğer beğendiğini söylüyorsa, bilin ki bir çıkar hesabı da vardır.
- Doğulu aydının en büyük tutkusu, hiç bilmediği işlerle uğraşmaktır.
- Doğulu aydın, sahip olduğu olanaklara layık olup olmadığını hesaba katmadan, henüz elde edemediği zenginlikleri de kendisi içi hak sayar.
- Doğulu aydın, mutluluğu kendisinin yarattığına, felaketlere ise başkalarının sebep olduğuna inanır.
- Doğulu aydının yokluktan bolluğa, işsizlikten en yüksek mevkilere ulaşmak için bildiği en kestirme yol, politikadır.
***
Bilgiye sahip oldum mu? Bilmiyorum.
Konfüçyüs
***
Temel’in biri...
Türk Hava Yolları Genel Müdürü Temel Kotil’in hacdan dönerken çekilmiş görüntüleri günlerdir tartışılıyor.
Ben de fotoğrafı ilk gördüğümde hem çok şaşırdım hem de tepki gösterdim. Çünkü Türkiye’nin dünyaya en açık şirketinin başındaki birinin görüntüsü bu olamaz, olmamalı.
Kravatsız elbise altında plastik terliklerle görünmek, estetik olmadığı gibi müdürün bulunduğu makamın saygınlığına ve önemine de hiç yakışmıyor.
Buradaki en önemli nokta ise bu fotoğrafın havalimanındaki bir muhabir tarafından çekilmemiş olması. Fotoğraf bizzat THY görevlilerinden biri tarafından çekiliyor ve kurumun internet sayfasına konuyor. Bilerek ve isteyerek.
Belli ki AKP bürokrasisi “yeni nesil yaşam biçimini” bu yolla göstermek istiyor. Ama dediğim gibi yakışmıyor çirkin ve banal.
Ama bu kıyafet insana ister istemez ünlü bir fıkramızı hatırlatıyor. Hani şöyle başlayan: “Temel’in birini THY’nin başına getirmişler...”
Can ATAKLI- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz