Iraklı bir gazeteci ABD Başkanı Bush’a ayakkabı fırlattı ya... Başbakan Erdoğan da bu konudaki görüşlerini açıklamış:

“Gazetecinin en önemli gücü dilidir, düşüncesidir. Yani onunla, Bush’u köşeye sıkıştırsaydı... Ayakkabı atma eğilimini ben asla doğru bulmuyorum...”

***

Ben de doğru bulmuyorum! O kadar ayakkabım yok çünkü...

Haftada 7 çift Başbakan’a...

En az bir o kadar, eski Dışişleri Bakanı’na...

5’er çift Bahçeli’ye ve Baykal’a...

20 çift teröristlere “Kardeşlerimiz” diyen DTP’lilere ...

30 çift yolsuzluk yapanlara, hırsızlara, talancılara...

40 çift devleti babasının çiftliği zanneden bakanlara, bürokratlara...

En az bunların toplamı kadar da iktidar yağcısı yobaz- liboş takımı yazar bozuntularına...

Nerede bu ayakkabı bolluğu?

İnsanın babasının fabrikası olsa, bunca eyleme ayakkabı yetiştiremez!

***

Hoş ayakkabı fırlatmıyoruz da “maliyet”i düşürebiliyor muyuz?

Ne gezer...

Bir yazı yaz adam dayasın 100 bin YTL’lik davayı...

“Gak” desen 10 bin YTL, “Guk” desen 20 bin YTL...

İşin ilginci cumhuriyetin kuruluşundan bu yana gazeteciler için en çok dava açan kişi de, “Gazetecinin en önemli gücü dilidir, düşüncesidir” diye fetva veren Başbakan’ın ta kendisi!

Bugüne kadar kendisini “diliyle, düşüncesiyle köşeye sıkıştıran” herkese... Ama özellikle de gazetecilere basmış davayı...

Dün oturup saydım altı yılda açtığı davaların sayısı 120’ye yaklaşmış... Bunların 90’ına yakını da gazetecilere, karikatüristlere, yazarlara açılmış!

Başbakan’ın “tazminat terörü”ne uğramamış gazeteciye, “gazeteci” denmiyor bu ülkede!

Gazeteci olmanın göstergesi, hiçbir yerde geçmeyen “sarı basın kartı” değil artık... Hakkında, Başbakan tarafından en az bir kez tazminat davası açılmış olmak!

***

Haydi bizler neyse genciz... Çalışır, kazanır öderiz o paraları.

İyi de Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Kılıç Ali’nin gazeteci oğlu Altemur Kılıç ne yapsın?

Tutmuş beş yıl önce yazdığı bir yazıda “pervasız kabadayı” demiş!

Sen misin diyen? Başbakan, yapışmış yakasına...

Doksanına merdiven dayamış bu gazeteci büyüğümüz şimdi, Başbakan’a faiziyle birlikte tam 20 bin YTL ödeyecekmiş...

Tabii bulursa!

***

Bizim Başbakan bir “ticaret dahisi...”

“Gazetecilerin ayakkabı atma eğilimini doğru bulmuyorum” demesi de bunun kanıtı...

Her gün başına 100 ayakkabı fırlatılsa, bunları korumalarına toplattırıp satsa kaç para eder?

Oysa gazeteci, bizim gibi dilini ve fikrini konuşturacak ki Başbakan açsın tazminat davasını, kapsın paracıkları, sürsün sefasını...

***

İşin şakası bir yana nasıl ki bu ülkede bugüne kadar kimse Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın kafasına ayakkabı fırlatmadıysa...

Keşke onlar da kafasına ayakkabı atılan ABD Başkanı Bush kadar hoşgörülü olabilselerdi...

Keşke kendileri gibi düşünmeyenleri ve sadece “dilleriyle, düşünceleriyle” muhalefet yapanları, tazminat ve ceza davası silahıyla sindirmeye çalışmasalardı...



***



GÜNÜN SORUSU

Adı Hırant Dink cinayetine de karışan Türk İntikam Birliği Teşkilatı şimdi de Prof. Dr. Baskın Oran’ı ölümle tehdit ediyormuş.

Bakalım polisimiz bu kez önlem alabilecek mi?



***



Mir’den Gökçek’e ayıp söz!

Siyaset ve medya kulislerinde dün bütün gün, “şıllık” konuşuldu... Şıllık aşağı, şıllık yukarı!

Peki kim bu “şıllık!”

AKP’li Dengir Mir Mehmet Fırat’a göre, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek!

Kanal D’den İbrahim Gündüz, dün akşamki Melih Gökçek-Kemal Kılıçdaroğlu düellosundan önce, Kılıçdaroğlu’nun ilk rakibi Dengir Mir Mehmet Fırat’a, “Bu düelloyu kim kazanır” diye sormuş.

Aldığı yanıt, “Valla Melih daha şıllıktır. Kılıçdaroğlu, Melih’le baş edemez. Melih PKK’dan girer, genelevden çıkar” demiş...

***

Bakalım Emin Çölaşan’a, bir “İ” yüzünden yüzbinlerce YTL tazminat ödeten Melih Gökçek, bu ağır ifadenin hesabını kendi partisinin eski kurmayından da soracak mı? Yoksa duymazlıktan gelmeyi mi tercih edecek?