UTANILACAK İŞ YAPANLAR..
1 sayfadaki 1 sayfası
UTANILACAK İŞ YAPANLAR..
UTANILACAK İŞ YAPANLAR..
Her zamanki gibi ülkesinden utanan bir grup aydın(!), “Ermeniler’den özür dileme kampanyası” başlattı...
İnsan niye özür diler?
Utanılacak bir şey yaptığında.
Demek ki bunların “utanacak bir şeyleri” varmış!..
SOYKIRIM YARATMAK!..
İnternetteki kampanya
metnine imza atanların listesi, basında ve kendi sitelerinde yer
alıyor. Bunlar, “kendi adımıza özür diliyoruz” diyorlar ama, “kendi
adlarına” (!) bir soykırım yaratıyorlar.
Sanıyorum imza atanların
çoğu, metinde yer alan “En büyük felaket” sözünün anlamını bilmiyor.
Bunu, geçenlerde emekli büyükelçilerimizden CHP milletvekili Şükrü
Elekdağ açıkladı. Dedi ki, “En büyük felaket sözü sıradan bir söz
değil, Avrupa’daki Ermeni lobisinin (diasporasının) ’soykırım’yerine
kullandığı bir söz.”
Bu aydınlar “en büyük felaket” için özür
dilerken, aslında “Türkiye’nin soykırım yaptığını” kabul etmiş oluyor.
Ama kendilerine sorulunca, “Hayır bizim imzaladığımız metinde soykırım
sözü geçmiyor” diyorlar!..
Gerçekten yüksek bir bilinçle karşı karşıyayız!..
“ÖZÜR DİLEME ŞAŞKINI” AYDINLARIMIZ!..
Bu
girişim temel dayanaktan yoksun. Çünkü, 1923’de Lozan’ı imzalayan
Avrupa ülkeleri bu soykırım iddialarını temize çıkarmışlardı. Lozan
bunun da belgesi.
Aslında İngilizler’in İstanbul’da işgali
sürdürdükleri 1921’de (yani Cumhuriyet öncesinde) Malta Sürgünleri
Davası’nda da İngilizler her türlü suçlamayı yapmış, ama kendi
kurdukları “olağanüstü mahkeme” bile beraat kararı vermişti!.. Beraat!..
Bu
yalanı Ermenistan’ın ilk başbakanı Ohannes Kaçaznuni de, belgeleriyle
itiraf etmiş ve kendilerinin ne kadar hatalı olduğunu; “Türkler’den
özür dilemeliyiz” ve “İntihar etmeyi öneriyorum” sözleriyle dile
getirmişti. Şimdi bu gerçek de gizleniyor. (Kitap ve programlarımızda
ne çok anlattık, ama tabii anlamak isteyene..)
Türkiye, varoluşundan
öncesine ait bu yalan için Cumhuriyet’ten sonra bile 34 diplomatını
Avrupa destekli Ermeni terör örgütü ASALA’ya şehit verdi. (Tıpkı,
Avrupa’nın bugün PKK’yı desteklemesi gibi..)
Erivan’da yüzbinlerce
Türk katledilmişti. Bugün Erivan’daki Türk katliamından sonra ne kadar
Türk kaldığını bu aydınlar söyleyebiliyor mu acaba?
Hatırlanacağı
gibi, eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu bir
çağrı yapmıştı. Onun “arşivleri ve hatta mezarları açalım” önerisine
Ermeniler yanıt vermedi. TBMM’nin önerdiği “Ortak Tarih Komisyonu”
konusunda kaçtı Ermeniler...
Bizim “özür dileme şaşkını” aydınlarımız bunları bilmiyor mu peki?
BU YOLU CUMHURBAŞKANI GÜL AÇTI..
Önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “futbol maçı bahanesi” ile gittiği Erivan’da bu tür girişimlere cesaret verdi.
Bu yolu açtı.
Onu
Cumhurbaşkanı yapan Başbakan Erdoğan bile bu girişime karşı!.. Erdoğan,
Erivan gezisini de onaylamamıştı. (Burada, Erdoğan ile Gül arasındaki
temel farklılıklar ortaya çıkıyor. Tıpkı DTP’lilere bakışta olduğu
gibi.)
Bu “bireysel” özür dilemeyi, “resmi” özür dilemenin izlemesi planlanıyor.
Örneğin,
bir gün Cumhurbaşkanı Gül’den, “Devlet adına değil, ben bireysel olarak
özür diliyorum. Ne var bunda?” sözünü duyabilir miyiz?..
Neden olmasın!.
Bunların ardından tazminat ve toprak talepleri gelecek.
Ne
diyoruz son yazılarımızda?.. Yurtseverlerin yıllardır işaret ettiği,
ama “paranoya” diye etkisizleştirilen uyarıları bir bir gerçek oluyor.
PKK’LILARDAN DA ÖZÜR DİLENECEK Mİ?...
Daha da olacak. Ardından PKK’lılardan Kürt Soykırımı için özür dileme gelecek!..
Özür hediyesi olarak APO’nun serbest bırakılması bile onları tatmin etmeyecek, göreceksiniz.
Yeni
TCK’ya soykırım maddesi konulurken de uyarmıştık. Özür dilemeler,
tazminatlar ve soykırım suçundan dolayı Türk Ordusu’na cezalar
kesilecek. Komutanlar başka başka bahanelerle yargılanacak, ama öyle
bir basın bombardımanı yapılacak ki herkes bunu algılayacak.
Yeni Türk Ceza Kanunu’ndaki madde için “süre aşımı” söz konusu değil!..
Soykırım yalanıyla yalnızca 1915’deki yetkililer değil, Atatürk’ü bile suçluyorlar.
Zaten bu medya el altından ima etmedi mi, “Ergenekon’un başı Atatürk” diye!!..
ATATÜRK: “MİLLETİN NAMUS VE TARİHİNİ LEKELİYORLAR!”
Oysa Atatürk bunlara ve kendi ifadesi ile “içimizdeki hainlere” yanıtını vermişti. Bir alıntı yapalım kendi kitabımızdan.
Bugün
“Ermeni soykırımı iddiası” olarak karşımıza getirilen konu, o tarihte,
“Ermeni mezalimi” olarak Türkler’in önüne konuyordu. Hain ve işbirlikçi
Damat Ferit’in kendisi gibi hain İçişleri Bakanı Cemal Bey de,
“Türkiye’de 800 bin Ermeni katledildi” diyebiliyordu. Mustafa Kemal, bu
işbirlikçi İçişleri Bakanını, Sivas’ta kendi yayınladığı İrade-i
Milliye Gazetesi’nde, ağır biçimde şöyle eleştiriyordu:
“Ferit Paşa
Kabinesi’nde İçişleri Bakanı sıfatıyla aziz milletimizin bağımsızlık ve
geleceğini yok etmeye azimli hainlerden biri olan Cemal Bey, ilk
icraatına milletin namus ve tarihini lekelemekle başlamış,
İstanbul’daki Türkçe gazeteleri bırakarak, Galata’da yayınlanan
Fransızca bir gazeteye, yabancı kamuoyunu etkilemek için hain
telkinlerde bulunmak üzere, Türkiye’de (tamamı 800 bin) Ermeni
katledildiğini açıklamış, Ermeni davasını Paris’teki Bousturyar
Paşa’dan daha ateşli bir kalp ile savunurken masum Türk Milleti’nin
soyluluğuna çirkin bir iftira lekesi sürmüştür. Erivan’dan tehcir ve
doğu illerinin enkaz ve harabesi altında Ermeni mezalimi ve ihanetinin
kurbanları olan yüzbinlerce Müslüman kardeşimizin iskeletleri
ortadayken, Osmanlı Devleti’nin bir bakanı sıfat ve yetkisiyle
Fransızca bir gazeteye tamamı kayd ile 800 bin Ermeni’nin
katledildiğini açıklayan bu akılsız, vicdansız bakan, bu sözleri ile
Paris’te çalışan Büyük Ermenistan kurma hayallerine hizmet etmiş ve hiç
kuşkusuz bu hizmet ile ödülsüz kalmamıştır.”
Mustafa Kemal, yıllar sonra Nutuk’ta bu konuya daha da açıklık getirdi:
“Kuşku
edilmemek gerekir ki, Ermeni kırımı üzerine söylenen sözler gerçeğe
uygun değildi. Tam tersine güney bölgelerinde yabancı kuvvetlerce
silahlandırılan Ermeniler, koruyucularından yüz bularak bulundukları
yerlerdeki Müslümanlar’a saldırmakta idiler. Öç alma düşüncesiyle her
yerde acımasızca öldürme ve yok etme yolunu tutmakta idiler. Maraş’taki
o acıklı olay, bu yüzden meydana gelmişti. Yabancı kuvvetlerle birleşen
Ermeniler, top ve ağır makineli tüfeklerle Maraş gibi eski bir Müslüman
kentini yerle bir etmişlerdi. Binlerce güçsüz ve günahsız ana ve
çocukları tepeleyip yok etmişlerdi. Tarihte bir benzeri görülmemiş olan
bu yırtıcılığı yapanlar Ermeniler’di. Müslümanlar ancak namuslarını ve
yaşamlarını korumak kaygısıyla karşı koymuşlar ve savunmada
bulunmuşlardı. Yirmi gün süren Maraş kırımında Müslümanlarla birlikte,
kent içinde kalan Amerikalılar’ın, bu olay üzerine İstanbul’daki
temsilciliklerine çektikleri tel, bu acıklı olayı yaratanları,
yalanlanamaz biçimde göstermekte idi.
Adana ili içindeki
Müslümanlar, tepeden tırnağa kadar silahlandırılan Ermeniler’in süngü
baskısı altında, her dakika ölüm tehlikesiyle karşı karşıya idiler.
Canını ve bağımsızlığını korumaktan başka bir şey istemeyen
Müslümanlar’a karşı uygulanan bu kıyım ve yok etme politikası, uygar
insanlığın dikkatini çekecek, acıma duygularını uyandıracak nitelikte
iken, olayların tam tersini ileri sürmek ve bundan vazgeçilmesini
istemek gibi bir davranışa nasıl güvenilebilirdi?” (Bakınız: İşgal ve
Direniş, Belgelerle 1919, s.25)
4 Eylül 1919’da, tüm milli güçleri
birleştirme ve Türkiye’yi işgalden kurtarmaya yönelik ikinci “ulusal
direniş kongresi” Sivas’ta toplanmıştı.
Kongre başkanlığına seçilen Mustafa Kemal bu konuşmasında da şöyle demişti:
“Ermeniler
katliama başlamıştı: Doğu’da Ermeniler, Kızılırmak’a kadar genişleme
hazırlıklarına giriştiler. Şimdiden sınırlarımıza kadar dayanıp, toptan
öldürüp yok etme politikasını gütmeye başladılar.” (A.g.e., s.207)
Son olarak bir soru:
Milyonlarca yurttaşı resmen katledilen Yahudiler(İsrail), bugün Almanya’dan niçin hesap sormuyor?.
Almanya güçlü olduğu için mi, Avrupa’da olduğu için mi?.
Sahi neden?..
Bizim aydınlarımız(!) buna ne der acaba?..
Her zamanki gibi ülkesinden utanan bir grup aydın(!), “Ermeniler’den özür dileme kampanyası” başlattı...
İnsan niye özür diler?
Utanılacak bir şey yaptığında.
Demek ki bunların “utanacak bir şeyleri” varmış!..
SOYKIRIM YARATMAK!..
İnternetteki kampanya
metnine imza atanların listesi, basında ve kendi sitelerinde yer
alıyor. Bunlar, “kendi adımıza özür diliyoruz” diyorlar ama, “kendi
adlarına” (!) bir soykırım yaratıyorlar.
Sanıyorum imza atanların
çoğu, metinde yer alan “En büyük felaket” sözünün anlamını bilmiyor.
Bunu, geçenlerde emekli büyükelçilerimizden CHP milletvekili Şükrü
Elekdağ açıkladı. Dedi ki, “En büyük felaket sözü sıradan bir söz
değil, Avrupa’daki Ermeni lobisinin (diasporasının) ’soykırım’yerine
kullandığı bir söz.”
Bu aydınlar “en büyük felaket” için özür
dilerken, aslında “Türkiye’nin soykırım yaptığını” kabul etmiş oluyor.
Ama kendilerine sorulunca, “Hayır bizim imzaladığımız metinde soykırım
sözü geçmiyor” diyorlar!..
Gerçekten yüksek bir bilinçle karşı karşıyayız!..
“ÖZÜR DİLEME ŞAŞKINI” AYDINLARIMIZ!..
Bu
girişim temel dayanaktan yoksun. Çünkü, 1923’de Lozan’ı imzalayan
Avrupa ülkeleri bu soykırım iddialarını temize çıkarmışlardı. Lozan
bunun da belgesi.
Aslında İngilizler’in İstanbul’da işgali
sürdürdükleri 1921’de (yani Cumhuriyet öncesinde) Malta Sürgünleri
Davası’nda da İngilizler her türlü suçlamayı yapmış, ama kendi
kurdukları “olağanüstü mahkeme” bile beraat kararı vermişti!.. Beraat!..
Bu
yalanı Ermenistan’ın ilk başbakanı Ohannes Kaçaznuni de, belgeleriyle
itiraf etmiş ve kendilerinin ne kadar hatalı olduğunu; “Türkler’den
özür dilemeliyiz” ve “İntihar etmeyi öneriyorum” sözleriyle dile
getirmişti. Şimdi bu gerçek de gizleniyor. (Kitap ve programlarımızda
ne çok anlattık, ama tabii anlamak isteyene..)
Türkiye, varoluşundan
öncesine ait bu yalan için Cumhuriyet’ten sonra bile 34 diplomatını
Avrupa destekli Ermeni terör örgütü ASALA’ya şehit verdi. (Tıpkı,
Avrupa’nın bugün PKK’yı desteklemesi gibi..)
Erivan’da yüzbinlerce
Türk katledilmişti. Bugün Erivan’daki Türk katliamından sonra ne kadar
Türk kaldığını bu aydınlar söyleyebiliyor mu acaba?
Hatırlanacağı
gibi, eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu bir
çağrı yapmıştı. Onun “arşivleri ve hatta mezarları açalım” önerisine
Ermeniler yanıt vermedi. TBMM’nin önerdiği “Ortak Tarih Komisyonu”
konusunda kaçtı Ermeniler...
Bizim “özür dileme şaşkını” aydınlarımız bunları bilmiyor mu peki?
BU YOLU CUMHURBAŞKANI GÜL AÇTI..
Önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “futbol maçı bahanesi” ile gittiği Erivan’da bu tür girişimlere cesaret verdi.
Bu yolu açtı.
Onu
Cumhurbaşkanı yapan Başbakan Erdoğan bile bu girişime karşı!.. Erdoğan,
Erivan gezisini de onaylamamıştı. (Burada, Erdoğan ile Gül arasındaki
temel farklılıklar ortaya çıkıyor. Tıpkı DTP’lilere bakışta olduğu
gibi.)
Bu “bireysel” özür dilemeyi, “resmi” özür dilemenin izlemesi planlanıyor.
Örneğin,
bir gün Cumhurbaşkanı Gül’den, “Devlet adına değil, ben bireysel olarak
özür diliyorum. Ne var bunda?” sözünü duyabilir miyiz?..
Neden olmasın!.
Bunların ardından tazminat ve toprak talepleri gelecek.
Ne
diyoruz son yazılarımızda?.. Yurtseverlerin yıllardır işaret ettiği,
ama “paranoya” diye etkisizleştirilen uyarıları bir bir gerçek oluyor.
PKK’LILARDAN DA ÖZÜR DİLENECEK Mİ?...
Daha da olacak. Ardından PKK’lılardan Kürt Soykırımı için özür dileme gelecek!..
Özür hediyesi olarak APO’nun serbest bırakılması bile onları tatmin etmeyecek, göreceksiniz.
Yeni
TCK’ya soykırım maddesi konulurken de uyarmıştık. Özür dilemeler,
tazminatlar ve soykırım suçundan dolayı Türk Ordusu’na cezalar
kesilecek. Komutanlar başka başka bahanelerle yargılanacak, ama öyle
bir basın bombardımanı yapılacak ki herkes bunu algılayacak.
Yeni Türk Ceza Kanunu’ndaki madde için “süre aşımı” söz konusu değil!..
Soykırım yalanıyla yalnızca 1915’deki yetkililer değil, Atatürk’ü bile suçluyorlar.
Zaten bu medya el altından ima etmedi mi, “Ergenekon’un başı Atatürk” diye!!..
ATATÜRK: “MİLLETİN NAMUS VE TARİHİNİ LEKELİYORLAR!”
Oysa Atatürk bunlara ve kendi ifadesi ile “içimizdeki hainlere” yanıtını vermişti. Bir alıntı yapalım kendi kitabımızdan.
Bugün
“Ermeni soykırımı iddiası” olarak karşımıza getirilen konu, o tarihte,
“Ermeni mezalimi” olarak Türkler’in önüne konuyordu. Hain ve işbirlikçi
Damat Ferit’in kendisi gibi hain İçişleri Bakanı Cemal Bey de,
“Türkiye’de 800 bin Ermeni katledildi” diyebiliyordu. Mustafa Kemal, bu
işbirlikçi İçişleri Bakanını, Sivas’ta kendi yayınladığı İrade-i
Milliye Gazetesi’nde, ağır biçimde şöyle eleştiriyordu:
“Ferit Paşa
Kabinesi’nde İçişleri Bakanı sıfatıyla aziz milletimizin bağımsızlık ve
geleceğini yok etmeye azimli hainlerden biri olan Cemal Bey, ilk
icraatına milletin namus ve tarihini lekelemekle başlamış,
İstanbul’daki Türkçe gazeteleri bırakarak, Galata’da yayınlanan
Fransızca bir gazeteye, yabancı kamuoyunu etkilemek için hain
telkinlerde bulunmak üzere, Türkiye’de (tamamı 800 bin) Ermeni
katledildiğini açıklamış, Ermeni davasını Paris’teki Bousturyar
Paşa’dan daha ateşli bir kalp ile savunurken masum Türk Milleti’nin
soyluluğuna çirkin bir iftira lekesi sürmüştür. Erivan’dan tehcir ve
doğu illerinin enkaz ve harabesi altında Ermeni mezalimi ve ihanetinin
kurbanları olan yüzbinlerce Müslüman kardeşimizin iskeletleri
ortadayken, Osmanlı Devleti’nin bir bakanı sıfat ve yetkisiyle
Fransızca bir gazeteye tamamı kayd ile 800 bin Ermeni’nin
katledildiğini açıklayan bu akılsız, vicdansız bakan, bu sözleri ile
Paris’te çalışan Büyük Ermenistan kurma hayallerine hizmet etmiş ve hiç
kuşkusuz bu hizmet ile ödülsüz kalmamıştır.”
Mustafa Kemal, yıllar sonra Nutuk’ta bu konuya daha da açıklık getirdi:
“Kuşku
edilmemek gerekir ki, Ermeni kırımı üzerine söylenen sözler gerçeğe
uygun değildi. Tam tersine güney bölgelerinde yabancı kuvvetlerce
silahlandırılan Ermeniler, koruyucularından yüz bularak bulundukları
yerlerdeki Müslümanlar’a saldırmakta idiler. Öç alma düşüncesiyle her
yerde acımasızca öldürme ve yok etme yolunu tutmakta idiler. Maraş’taki
o acıklı olay, bu yüzden meydana gelmişti. Yabancı kuvvetlerle birleşen
Ermeniler, top ve ağır makineli tüfeklerle Maraş gibi eski bir Müslüman
kentini yerle bir etmişlerdi. Binlerce güçsüz ve günahsız ana ve
çocukları tepeleyip yok etmişlerdi. Tarihte bir benzeri görülmemiş olan
bu yırtıcılığı yapanlar Ermeniler’di. Müslümanlar ancak namuslarını ve
yaşamlarını korumak kaygısıyla karşı koymuşlar ve savunmada
bulunmuşlardı. Yirmi gün süren Maraş kırımında Müslümanlarla birlikte,
kent içinde kalan Amerikalılar’ın, bu olay üzerine İstanbul’daki
temsilciliklerine çektikleri tel, bu acıklı olayı yaratanları,
yalanlanamaz biçimde göstermekte idi.
Adana ili içindeki
Müslümanlar, tepeden tırnağa kadar silahlandırılan Ermeniler’in süngü
baskısı altında, her dakika ölüm tehlikesiyle karşı karşıya idiler.
Canını ve bağımsızlığını korumaktan başka bir şey istemeyen
Müslümanlar’a karşı uygulanan bu kıyım ve yok etme politikası, uygar
insanlığın dikkatini çekecek, acıma duygularını uyandıracak nitelikte
iken, olayların tam tersini ileri sürmek ve bundan vazgeçilmesini
istemek gibi bir davranışa nasıl güvenilebilirdi?” (Bakınız: İşgal ve
Direniş, Belgelerle 1919, s.25)
4 Eylül 1919’da, tüm milli güçleri
birleştirme ve Türkiye’yi işgalden kurtarmaya yönelik ikinci “ulusal
direniş kongresi” Sivas’ta toplanmıştı.
Kongre başkanlığına seçilen Mustafa Kemal bu konuşmasında da şöyle demişti:
“Ermeniler
katliama başlamıştı: Doğu’da Ermeniler, Kızılırmak’a kadar genişleme
hazırlıklarına giriştiler. Şimdiden sınırlarımıza kadar dayanıp, toptan
öldürüp yok etme politikasını gütmeye başladılar.” (A.g.e., s.207)
Son olarak bir soru:
Milyonlarca yurttaşı resmen katledilen Yahudiler(İsrail), bugün Almanya’dan niçin hesap sormuyor?.
Almanya güçlü olduğu için mi, Avrupa’da olduğu için mi?.
Sahi neden?..
Bizim aydınlarımız(!) buna ne der acaba?..
Hulki CEVİZOĞLU- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 46
Yaş : 66
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz