Yanlış adımlar
1 sayfadaki 1 sayfası
Yanlış adımlar
Yanlış adımlar
Basında okuyor ve hayretler içinde kalıyoruz. Talat-Hristofyas
görüşmelerinde merkezi idareye seçilecek cumhurbaşkanı ile
yardımcısının, Hristofyas öyle istiyor diye, tek liste üzerinden
seçilmesi için formüller üzerinde duruluyormuş. Bunlardan bir tanesi de
“ağırlıklı oy” formülüymüş. Yani, tek liste üzerinden Türkler ve Rumlar
cumhurbaşkanı ile yardımcısını seçecekler, ama Türk yardımcının
seçilmesinde Türk oylarına yüzde şu kadar ağırlık verilecek ve
böylelikle Rumların da benimsediği fakat Türklerin muhakkak istedikleri
kişi seçilmiş olacak-mış!
Bu “tek liste ve yüzdelikler” oyunlarına,
“ağırlıklı oy” arayışlarına ne gerek varmış? Hristofyas açısından tek
halk olduğumuza göre ’tek liste’den daha doğal ne olabilir? “Kıbrıs
Kıbrıslılarındır-Türkiye karışmasın-Garantilere gerek yoktur,
isteniyorsa NATO bizi Garantilesin-askersizleştirme-yerleşikler ve
asker dışarı-AB normları altında tek devlet, tek halk, tek
egemenlik-Türklere özgü derogasyonlara hayır- Kıbrıs halkı ile ve
kurumları ile birleşmeli” siyasetinin girdabında devam eden
görüşmelerin bu ilk safhasında “kurumların birleşmesine” seçimlerin
zirvesinden başlayacaklar. Futbol federasyonu da bunun arkasından yola
çıkmış Kop ile “şartlı birleşme” diyor. Bazı sendika ağaları böyle bir
gidişattan memnunlar.
Soruyoruz: 1960 Antlaşmaları’ndaki ayrı
seçim formülü kimin neresine batıyor ki, bunu değiştirip karma liste
formülüne gidiliyor? Yarın aynı hakkı “diğer azınlıklar” istediğinde ne
olacak? İş AB normları açısından yargıya havale edilecek. Yargı ne
yapacak? Tek halk, tek egemenlik, tek devlet formülünün kabul
edildiğine ve Kıbrıs hükümeti denilen tarafın AB normlarından Türkler
lehine taviz verilemeyeceğinde ısrar ettiğine bakarak, “Böyle saçma
yüzdelikli formül sadece Türk azınlığa verilemez ve buna gerek yoktur”
dediğinde ne olacak?
Biz Ankara’nın milli çizgisinden ayrıldıkça en
basit konularda bile böyle karmaşık formüller peşinde koşmağa devam
edeceğiz ve bu karmaşık formüller yargı önünde tek halk, tek devlet,
tek egemenlik formülüne dayalı olarak incelenecektir. Gerçeklerden ve
basit formüllerden ayrılmamak gerekir. Gerçekler halkın da, egemenliğin
de, devletin de tek değil çift olduğudur. Rum tarafının bu gerçekler
yokmuş ve her şey tek’miş gibi çıktığı uzlaşma yolu bizi ancak
teslimiyete götürür. Bunu tekrarlamak bizi üzüyor ve yoruyor, çünkü
söylediklerimizin kaale alındığı yönünde bir işaret alamıyoruz. Tam
aksine tek’li formülün yolunda teklemekte olduğumuzu görüyoruz.
Rum’un
Kıbrıs’a sahip çıkmak için 1960 Ortaklık Devleti’ni yıkarak yarattığı
durumu, Rum’un istediği şekilde tamir etmek zorunluluğu karşısında
değiliz. Kendimize gelelim. Haysiyetli, onurlu bir toplum olarak
şehitler pahasına kurtardığımız haklarımızı somutlaştırdığımız
devletimiz ve egemenliğimizle Türkiye’nin Kıbrıs üzerindeki haklarına
sahip çıkmak zorunluluğumuz ve sorumluluğumuz vardır. Bunlar tarihe ve
gelecek nesillere karşı sorumluluklardır. Kıbrıs meselesini KKTC’yi
ortadan kaldırarak halletmek yetkisini bu halk kimseye vermiş değildir.
Kimse “Annan Planı’na evet demekle Kıbrıs Türkleri milli iradelerini
teyit etmişlerdir, biz buna uymaktayız” diyemez. Unutmadık ve
unutturmayacağız. Sadece Kıbrıs’ın coğrafyasını değil, halkını ve
kurumlarını da birleştirmek Hristofyas’ın milli görüşü, milli
davasıdır. Bunun karşısında bizim milli görüşümüz “Türklerle bir arada
yaşamak istemiyorum” diyen Rum çoğunluğuna “yüzdelik hesapları yaparak
ve ağırlıklı oy aldatmacaları ile birleşmek mi?” Bu çılgınlık yapıldığı
takdirde, 1960 Antlaşmaları’nın garantilerine rağmen bize yaptıklarını
yapanların gün gele, bizden ve bize verilmiş görünecek haklardan
kurtulmak için neler yapabileceklerini düşünen yok mu? Geleceği
planlayan insanlar, bulundukları zeminden daha sağlam, daha kalıcı bir
zemin için vazgeçebilirler; daha loş ve daha boş, daha zayıf bir zemin
için akıllı insan elinde bulunandan vazgeçmez. Uyanalım artık.
Basında okuyor ve hayretler içinde kalıyoruz. Talat-Hristofyas
görüşmelerinde merkezi idareye seçilecek cumhurbaşkanı ile
yardımcısının, Hristofyas öyle istiyor diye, tek liste üzerinden
seçilmesi için formüller üzerinde duruluyormuş. Bunlardan bir tanesi de
“ağırlıklı oy” formülüymüş. Yani, tek liste üzerinden Türkler ve Rumlar
cumhurbaşkanı ile yardımcısını seçecekler, ama Türk yardımcının
seçilmesinde Türk oylarına yüzde şu kadar ağırlık verilecek ve
böylelikle Rumların da benimsediği fakat Türklerin muhakkak istedikleri
kişi seçilmiş olacak-mış!
Bu “tek liste ve yüzdelikler” oyunlarına,
“ağırlıklı oy” arayışlarına ne gerek varmış? Hristofyas açısından tek
halk olduğumuza göre ’tek liste’den daha doğal ne olabilir? “Kıbrıs
Kıbrıslılarındır-Türkiye karışmasın-Garantilere gerek yoktur,
isteniyorsa NATO bizi Garantilesin-askersizleştirme-yerleşikler ve
asker dışarı-AB normları altında tek devlet, tek halk, tek
egemenlik-Türklere özgü derogasyonlara hayır- Kıbrıs halkı ile ve
kurumları ile birleşmeli” siyasetinin girdabında devam eden
görüşmelerin bu ilk safhasında “kurumların birleşmesine” seçimlerin
zirvesinden başlayacaklar. Futbol federasyonu da bunun arkasından yola
çıkmış Kop ile “şartlı birleşme” diyor. Bazı sendika ağaları böyle bir
gidişattan memnunlar.
Soruyoruz: 1960 Antlaşmaları’ndaki ayrı
seçim formülü kimin neresine batıyor ki, bunu değiştirip karma liste
formülüne gidiliyor? Yarın aynı hakkı “diğer azınlıklar” istediğinde ne
olacak? İş AB normları açısından yargıya havale edilecek. Yargı ne
yapacak? Tek halk, tek egemenlik, tek devlet formülünün kabul
edildiğine ve Kıbrıs hükümeti denilen tarafın AB normlarından Türkler
lehine taviz verilemeyeceğinde ısrar ettiğine bakarak, “Böyle saçma
yüzdelikli formül sadece Türk azınlığa verilemez ve buna gerek yoktur”
dediğinde ne olacak?
Biz Ankara’nın milli çizgisinden ayrıldıkça en
basit konularda bile böyle karmaşık formüller peşinde koşmağa devam
edeceğiz ve bu karmaşık formüller yargı önünde tek halk, tek devlet,
tek egemenlik formülüne dayalı olarak incelenecektir. Gerçeklerden ve
basit formüllerden ayrılmamak gerekir. Gerçekler halkın da, egemenliğin
de, devletin de tek değil çift olduğudur. Rum tarafının bu gerçekler
yokmuş ve her şey tek’miş gibi çıktığı uzlaşma yolu bizi ancak
teslimiyete götürür. Bunu tekrarlamak bizi üzüyor ve yoruyor, çünkü
söylediklerimizin kaale alındığı yönünde bir işaret alamıyoruz. Tam
aksine tek’li formülün yolunda teklemekte olduğumuzu görüyoruz.
Rum’un
Kıbrıs’a sahip çıkmak için 1960 Ortaklık Devleti’ni yıkarak yarattığı
durumu, Rum’un istediği şekilde tamir etmek zorunluluğu karşısında
değiliz. Kendimize gelelim. Haysiyetli, onurlu bir toplum olarak
şehitler pahasına kurtardığımız haklarımızı somutlaştırdığımız
devletimiz ve egemenliğimizle Türkiye’nin Kıbrıs üzerindeki haklarına
sahip çıkmak zorunluluğumuz ve sorumluluğumuz vardır. Bunlar tarihe ve
gelecek nesillere karşı sorumluluklardır. Kıbrıs meselesini KKTC’yi
ortadan kaldırarak halletmek yetkisini bu halk kimseye vermiş değildir.
Kimse “Annan Planı’na evet demekle Kıbrıs Türkleri milli iradelerini
teyit etmişlerdir, biz buna uymaktayız” diyemez. Unutmadık ve
unutturmayacağız. Sadece Kıbrıs’ın coğrafyasını değil, halkını ve
kurumlarını da birleştirmek Hristofyas’ın milli görüşü, milli
davasıdır. Bunun karşısında bizim milli görüşümüz “Türklerle bir arada
yaşamak istemiyorum” diyen Rum çoğunluğuna “yüzdelik hesapları yaparak
ve ağırlıklı oy aldatmacaları ile birleşmek mi?” Bu çılgınlık yapıldığı
takdirde, 1960 Antlaşmaları’nın garantilerine rağmen bize yaptıklarını
yapanların gün gele, bizden ve bize verilmiş görünecek haklardan
kurtulmak için neler yapabileceklerini düşünen yok mu? Geleceği
planlayan insanlar, bulundukları zeminden daha sağlam, daha kalıcı bir
zemin için vazgeçebilirler; daha loş ve daha boş, daha zayıf bir zemin
için akıllı insan elinde bulunandan vazgeçmez. Uyanalım artık.
Rauf DENKTAŞ- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 57
Yaş : 100
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 15
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz