Bayram değil, seyran değil... Niye öptüler?
1 sayfadaki 1 sayfası
Bayram değil, seyran değil... Niye öptüler?
Bayram değil, seyran değil... Niye öptüler?
Gazetelerin “aydınlar” diye tanımladığı birkaç kişi, bir “imza kampanyası” başlattı ve Ermeniler’den özür diledi...
Özür dilemek bir erdemdir.
Çağdaş dünyada ilişkileri korumanın insanca bir yoludur.
Hata yaptıysan, özür dilersin!
Peki hata yapmadığı ya da kendisini doğrudan ilgilendirmediği halde olur olmaz her konuda özür dileyenlere ne ad verilir?
Yalaka...
Ya da hain!
***
Ermeniler’in gerçekten bir soykırıma uğrayıp uğramadığını bugün tarihçiler bile kesin olarak bilmiyor.
Yani özür dilenecek konunun varlığı bile tartışmalı.
Eğer
böyle bir soykırım yaşanmışsa bile bunun sorumlusu bugünkü Türkiye
Cumhuriyeti ve onun vatandaşları değil, Osmanlı Devleti ve onu
yönetenler...
O zaman bu arkadaşlara ne oluyor?
Neden
işlemedikleri bir suç için özür dileyip, suçlu olmayı kabul ediyorlar
ve koca bir ülkeyi, dünya kamuoyunun önünde suçlu pozisyonuna
sokuyorlar?
***
Diyorlar ki “Yakın arkadaşlarımız arasında Ermeniler de var. Onların yüzüne bakarken utanıyoruz!”
Neden?
Benim
de en yakın, üstelik 30 yıllık arkadaşlarımdan biri Ermeni... Ama onun
yüzüne bakarken hiç de suçluluk duygusu hissetmiyorum.
O da benden durup dururken özür dilememi falan beklemiyor...
Bu kampanyadan sonra telefon ettim ve “Ben de özür dileyeyim mi? Böyle bir talebin var mı?” diye sordum...
“Beni rahat bırak... Git cinsel ilişkiye gir” anlamına gelebilecek bir küfür etti ve aynen şunları söyledi:
“100
yıl önce benim büyük dedem, senin büyük amcanı vurmuş olsaydı, sen
benden özür mü bekleyecektin? Kaldı ki bu olayda kimin kimi vurduğu, ne
olduğu bile belli değil. Atalarımızın günahlarını sorgulayacağımıza,
kendimiz günah işlemekten kaçınmalıyız... Karanlık sayfaları kucaklamak
dostlukları pekiştirmez, sadece düşmanlıkları hortlatır...”
***
Bu imzayı atanların bazılarını iyi tanıyorum. Aralarında bizim gazetenin yazarları da var. Örneğin Mine Kırıkkanat...
Sapına kadar Türkiye Cumhuriyeti sevdalısı...
Ne hain olabilir, ne de yalakalık yapar...
Mine’nin “O imzayı neden attım” içerikli yazısını defalarca okudum... Ama ne yalan söyleyeyim ikna olmadım...
Sadece, “Otuz yıl önce ne düşünüyorsam, bugün de aynı şeyi savunuyorum” diyor...
İyi de bu “gerekçe” değil ki... Ya otuz yıl önce de yanıldıysan Mine?
Bir
aydının, böyle bir özür dilemesi için, önce bu soykırım iddialarının
bilimsel yöntemlerle kanıtlanmasını beklemesi gerekmez mi?
Kulaktan dolma iddialarla kendi atalarını bu kadar rahat “soykırımcı” ilan etmek, bir “aydın”a yakışır mı?
***
Ben bu imzayı atanların ne “hain” ne de “yalaka” olabileceklerine inanıyorum...
Bizim bilmediğimiz bir başka nedenleri daha olmalı...
İyi ama... Ne?
İçlerinden biri etraflıca anlatsa da dinlesek!
***
GÜNÜN SORUSU
DSP’li Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen de CHP’ye geçiyormuş...
Acaba Rahşan Hanım da günün birinde CHP’ye döner mi?
***
Kirli siyasetteki kader ortaklığı!
Bir siyasetçi kirliyse... Onun kirliliğinden, partisinin üst düzey yöneticileri de nemalanıyorsa...
Kurulan saadet çarkı bugüne kadar tıkır tıkır işlemişse ve darphane gibi para basmışsa...
Bu siyasetçi tipi kendi keyfi istediği sürece, istediği makamı elde eder!
***
Şirret de olur, şıllık da...
Balon da patlatır, balonunu da patlatırlar...
Ama partisi ona dokunamaz!
Çünkü yalnız başına kirlenmemiştir...
Onun elindeki kirde, başkalarının da parmak izleri vardır!
Bu
yüzden siz siz olun foyaları ortaya çıkmaya başladı diye, bu tür
siyasetçilerin sonunun geldiğini, bugün oturdukları makamlara tekrar
oturma şanslarının kalmadığını düşünmeyin...
Unutmayın ki ellerindeki kirde bulunan başkalarına ait parmak izleri, onların siyasi geleceklerinin garantisidir...
Zaten bu adamlar günün birinde giderlerse... Mutlaka başkalarını da peşlerinden sürüklerler.
***
Kim mi bunlar?
Onu da siz bulun!
Gazetelerin “aydınlar” diye tanımladığı birkaç kişi, bir “imza kampanyası” başlattı ve Ermeniler’den özür diledi...
Özür dilemek bir erdemdir.
Çağdaş dünyada ilişkileri korumanın insanca bir yoludur.
Hata yaptıysan, özür dilersin!
Peki hata yapmadığı ya da kendisini doğrudan ilgilendirmediği halde olur olmaz her konuda özür dileyenlere ne ad verilir?
Yalaka...
Ya da hain!
***
Ermeniler’in gerçekten bir soykırıma uğrayıp uğramadığını bugün tarihçiler bile kesin olarak bilmiyor.
Yani özür dilenecek konunun varlığı bile tartışmalı.
Eğer
böyle bir soykırım yaşanmışsa bile bunun sorumlusu bugünkü Türkiye
Cumhuriyeti ve onun vatandaşları değil, Osmanlı Devleti ve onu
yönetenler...
O zaman bu arkadaşlara ne oluyor?
Neden
işlemedikleri bir suç için özür dileyip, suçlu olmayı kabul ediyorlar
ve koca bir ülkeyi, dünya kamuoyunun önünde suçlu pozisyonuna
sokuyorlar?
***
Diyorlar ki “Yakın arkadaşlarımız arasında Ermeniler de var. Onların yüzüne bakarken utanıyoruz!”
Neden?
Benim
de en yakın, üstelik 30 yıllık arkadaşlarımdan biri Ermeni... Ama onun
yüzüne bakarken hiç de suçluluk duygusu hissetmiyorum.
O da benden durup dururken özür dilememi falan beklemiyor...
Bu kampanyadan sonra telefon ettim ve “Ben de özür dileyeyim mi? Böyle bir talebin var mı?” diye sordum...
“Beni rahat bırak... Git cinsel ilişkiye gir” anlamına gelebilecek bir küfür etti ve aynen şunları söyledi:
“100
yıl önce benim büyük dedem, senin büyük amcanı vurmuş olsaydı, sen
benden özür mü bekleyecektin? Kaldı ki bu olayda kimin kimi vurduğu, ne
olduğu bile belli değil. Atalarımızın günahlarını sorgulayacağımıza,
kendimiz günah işlemekten kaçınmalıyız... Karanlık sayfaları kucaklamak
dostlukları pekiştirmez, sadece düşmanlıkları hortlatır...”
***
Bu imzayı atanların bazılarını iyi tanıyorum. Aralarında bizim gazetenin yazarları da var. Örneğin Mine Kırıkkanat...
Sapına kadar Türkiye Cumhuriyeti sevdalısı...
Ne hain olabilir, ne de yalakalık yapar...
Mine’nin “O imzayı neden attım” içerikli yazısını defalarca okudum... Ama ne yalan söyleyeyim ikna olmadım...
Sadece, “Otuz yıl önce ne düşünüyorsam, bugün de aynı şeyi savunuyorum” diyor...
İyi de bu “gerekçe” değil ki... Ya otuz yıl önce de yanıldıysan Mine?
Bir
aydının, böyle bir özür dilemesi için, önce bu soykırım iddialarının
bilimsel yöntemlerle kanıtlanmasını beklemesi gerekmez mi?
Kulaktan dolma iddialarla kendi atalarını bu kadar rahat “soykırımcı” ilan etmek, bir “aydın”a yakışır mı?
***
Ben bu imzayı atanların ne “hain” ne de “yalaka” olabileceklerine inanıyorum...
Bizim bilmediğimiz bir başka nedenleri daha olmalı...
İyi ama... Ne?
İçlerinden biri etraflıca anlatsa da dinlesek!
***
GÜNÜN SORUSU
DSP’li Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen de CHP’ye geçiyormuş...
Acaba Rahşan Hanım da günün birinde CHP’ye döner mi?
***
Kirli siyasetteki kader ortaklığı!
Bir siyasetçi kirliyse... Onun kirliliğinden, partisinin üst düzey yöneticileri de nemalanıyorsa...
Kurulan saadet çarkı bugüne kadar tıkır tıkır işlemişse ve darphane gibi para basmışsa...
Bu siyasetçi tipi kendi keyfi istediği sürece, istediği makamı elde eder!
***
Şirret de olur, şıllık da...
Balon da patlatır, balonunu da patlatırlar...
Ama partisi ona dokunamaz!
Çünkü yalnız başına kirlenmemiştir...
Onun elindeki kirde, başkalarının da parmak izleri vardır!
Bu
yüzden siz siz olun foyaları ortaya çıkmaya başladı diye, bu tür
siyasetçilerin sonunun geldiğini, bugün oturdukları makamlara tekrar
oturma şanslarının kalmadığını düşünmeyin...
Unutmayın ki ellerindeki kirde bulunan başkalarına ait parmak izleri, onların siyasi geleceklerinin garantisidir...
Zaten bu adamlar günün birinde giderlerse... Mutlaka başkalarını da peşlerinden sürüklerler.
***
Kim mi bunlar?
Onu da siz bulun!
Mustafa MUTLU- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 170
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : mmutlu@gazetevatan.com
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz