Osman Hamdi Bey Erdoğan'ı medya terbiyecisi olarak nasıl çizerdi?
1 sayfadaki 1 sayfası
Osman Hamdi Bey Erdoğan'ı medya terbiyecisi olarak nasıl çizerdi?
Osman Hamdi Bey Erdoğan'ı medya terbiyecisi olarak nasıl çizerdi?
Osman Hamdi Bey ünlü ressamlarımızdan biridir.
En önemli eseri, “Kaplumbağa Terbiyecisi” çalışmasıdır.
Önceki gün Tayyip Erdoğan’ın medya terbiyesi ile ilgili sözlerini dinlerken aklıma nedense Osman Hamdi Bey düştü ve düşündüm.
Sahi yaşasaydı Osman Hamdi, Erdoğan’ı medya terbiyecisi olarak çizmeyi düşünse nasıl yansıtırdı acaba?
Kuşkusuz önce yapacağı resmin hakikati ifade etmesine dikkat eder ve var olan imajı resmetmeye çalışırdı.
Önce Tayyip beyin medyayla ilgili söz ve düşüncelerini toplar, ardından oluşan kanatları sorgulardı.
Gelin bugün bu işi Osman Hamdi’nin yerine biz yapalım.
Tayyip Erdoğan asla bir devlet adamı ve teknisyen değildir, ama çok iyi bir politikacı ve psikolojik savaş üstadıdır.
İletişim, yani medyanın önemini ondan iyi bilen olmamıştır.
Bu bakışta olduğu içindir ki iktidara geldiği günden itibaren bütün imkânlarını medyayı ele geçirmek için seferber etmiştir.
Doğrusu bu ya yaptığı taarruzdan büyük ölçüde sonuç da almıştır.
Neredeyse ona yakın haber kanalı bugün AKP’nin seçim bürosu gibi yayındadır.
Keza yazılı medyada da önemli mesafeler almıştır.
Satılan her iki gazeden biri direkt Erdoğan’ın güdümünde gibidir.
Bu süreçte Star çok çok ucuza ve Sabah-atv de devletin kredisiyle TMSF’den yandaşlara geçmiştir.
Bitmedi...
Tayyip bey iktidar olmanın verdiği güçle tamamen köleleştiremediği medyanın da üstüne korku salmıştır.
Hatırlayın
22 Temmuz 2007 genel seçimleri öncesinde Maliye Bakanlığı’nın POAŞ’a
vergi oyunu ile koca Doğan Grubu’na adeta diz çöktürdü ve seçim
esnasında bu şekilde desteğini sağladı.
Yakından izlendiğinde görülecektir ki Tayyip Erdoğan mesaisinin büyük bölümünü medyayı yönlendirmeye ayırıyor.
Bırakın
başkalarını, yeri geldi mi kendine imada bulundu diye yandaşı Fehmi
Koru’yu bile salon toplantılarından ve ekrandan paylıyor.
Hoşuna
gitmeyen haberleri yaptı diye kendini izleyen Başbakanlık
muhabirlerinin yanına yaklaştırılmasına yasaklar koyuyor. Aleyhte
yazılar yazdı ve programlar yaptı diye bizim gibi pek çok gazeteciyi
işinden ediyor.
Dahası, abartısız gazetelerde çıkan her manşete ve habere de posta atıyor.
Son örnek Akşam gazetesindeki manşete gösterdiği tepkidir.
Akşam
çok güzel bir gazetecilik yaparak doğalgazın pahalılanmasıyla halkın
bedava kömüre yöneldiğini ve havanın da kirlendiğini somut verilerle
ortaya koyunca Başbakan Akşam’ın sahibine “Gazeteni kapat” ültimatomunu
vermiştir.
Sorarım size onlarca şirketi olan ve hükümetle didişme
lüksü bulunmayan Karamehmet böyle bir ültimatomu hiç görmezden
gelebilir mi?
Gelemeyeceğine göre Başbakan’ın bu yaptığını birileri şantaj şeklinde yorumlasa haksız olur mu?
Belki
Osman Hamdi Bey gibilerin fırçası değil, ama tarih Tayyip Erdoğan’ın bu
medya terbiyeciliği despotluğunu kesinlikle resmedecektir.
KADROLU...
Bunlar Victor Hugo’nun Sefiller’i değiller!
Ermeni
imzacılarına bakın, neredeyse tamamı son 6 yıldır hep sahnedeler.
AB’den Kıbrıs’a, K.Irak’tan Güneydoğu’ya ne kadar netameli ve hassas
konu varsa bu bildik isimler hep Türkiye’nin karşısındadır. Şemdinli’de
bir hikâye mi üretildi, bu isimler tam kadro feveran etti. Ergenekon
soruşturması başka noktalara mı çekildi, bunlar yine başrollerdedir.
TSK’ya hücumlar ve hatta hakaretler mi yapıldı, işin merkezinde yine
bunlar var. Son olarak da Ermenilerden özür dileme olayı. Olaylarla
sabittir ki bunlar adeta kadrolu kışkırtıcılar ya da sabotajcılar
güruhudur. Bunun için vardırlar. Misyonları ya da görevleri Türkiye’yi
zora sokmak ve ona karşıtlık etmektir. Ambalaj ya da kamuflajları da
güya özgürlükçü aydın olmaktır. Hadi oradan taşeron lümpenleri sizi.
Aydın olmak kim, siz kim?Bizim bunlarla ilgili hükmümüz, bunların
Victor Hugo’nun değil bizim sefillerimizin olduğudur.
SIĞINAK...
MHP, başka partilerden kovulanların adresi mi?
Duydunuz
mu Aytaç Durak MHP ile adaylık için görüşüyormuş. Aytaç bey malum
Adana’nın belediye başkanı. ANAP’ta, DYP’de ve AKP’de başkanlık yaptı.
Bu dönem AKP’nin kendini göstermeyeceğini duyunca MHP ile flörte
başladı. İyi de MHP başka partilerde yer bulamayanların adresi mi? Hem
Yılmaz Tankut ve Recai Yıldırım gibi MHP’nin Adana milletvekilleri
değil midir daha birkaç hafta öncesine kadar Aytaç beyi topa tutan? Hal
bu iken MHP nasıl oluyor da Aytaç Durak’a kapısını kapatmayıp
görüşüyor. Üzülerek söylemeliyim ki MHP’de bu olanlar yeni değildir.
Bugün MHP’de milletvekili olan bazı isimler de 1999’da DYP ile ANAP’a
adaylık için gitmiş, oradan reddedilince son çare olarak MHP’ye
sığınmış ve mebus olmuşlardır. Bunlardan birinin ANAP’a müracaatının
şahidiyim. Tablo bugün de aynıdır. MHP maalesef kendi tabanını inkâr
ederek başkalarının artığı ile yürümek istiyor.
BİRAZ DİKKAT...
Hilmi Paşa’nın şarabı ve Koç’un ziyareti!
Hilmi
Özkök’ün Genelkurmay Başkanlığı sürecindeki pek çok tutumuna bu
satırların yazarı da hep karşı çıkmıştır, ancak Ertuğrul Özkök’ün son
şarap yazısı şık olmamış ve hatta belden aşağı vurmak olmuştur. Birinci
husus bizatihi kokteyllerden şahidim ki Hilmi Paşa viskisini içen bir
komutandır. Dolayısıyla yemekte şarap içmemesi içkiye olan dinsel
tavrından ziyade midesini mayalı içki olan şaraptan korumaya matuf gibi
görünüyor. Velev ki tersi olsa bile yine de içki ile vurmak paşayı
küçültmez. Ayrıca Erdil Paşa’nın bizzatihi kendi ifadesiyle Hilmi
Paşa’yla şahsi bir husumeti var ve konuyu farklı aktarma ihtimali de
mevcut. Bu itibarla Özkök’ün daha dikkatli olması gerekirdi.
Kanaatimizce Özkök, Rahmi Koç’un Erdil’i cezaevinde ziyaret ettiğini
duyunca birden onu sahiplenme gereğini duymuş ve acelecilikle böyle bir
hatayı yapmıştır.
Osman Hamdi Bey ünlü ressamlarımızdan biridir.
En önemli eseri, “Kaplumbağa Terbiyecisi” çalışmasıdır.
Önceki gün Tayyip Erdoğan’ın medya terbiyesi ile ilgili sözlerini dinlerken aklıma nedense Osman Hamdi Bey düştü ve düşündüm.
Sahi yaşasaydı Osman Hamdi, Erdoğan’ı medya terbiyecisi olarak çizmeyi düşünse nasıl yansıtırdı acaba?
Kuşkusuz önce yapacağı resmin hakikati ifade etmesine dikkat eder ve var olan imajı resmetmeye çalışırdı.
Önce Tayyip beyin medyayla ilgili söz ve düşüncelerini toplar, ardından oluşan kanatları sorgulardı.
Gelin bugün bu işi Osman Hamdi’nin yerine biz yapalım.
Tayyip Erdoğan asla bir devlet adamı ve teknisyen değildir, ama çok iyi bir politikacı ve psikolojik savaş üstadıdır.
İletişim, yani medyanın önemini ondan iyi bilen olmamıştır.
Bu bakışta olduğu içindir ki iktidara geldiği günden itibaren bütün imkânlarını medyayı ele geçirmek için seferber etmiştir.
Doğrusu bu ya yaptığı taarruzdan büyük ölçüde sonuç da almıştır.
Neredeyse ona yakın haber kanalı bugün AKP’nin seçim bürosu gibi yayındadır.
Keza yazılı medyada da önemli mesafeler almıştır.
Satılan her iki gazeden biri direkt Erdoğan’ın güdümünde gibidir.
Bu süreçte Star çok çok ucuza ve Sabah-atv de devletin kredisiyle TMSF’den yandaşlara geçmiştir.
Bitmedi...
Tayyip bey iktidar olmanın verdiği güçle tamamen köleleştiremediği medyanın da üstüne korku salmıştır.
Hatırlayın
22 Temmuz 2007 genel seçimleri öncesinde Maliye Bakanlığı’nın POAŞ’a
vergi oyunu ile koca Doğan Grubu’na adeta diz çöktürdü ve seçim
esnasında bu şekilde desteğini sağladı.
Yakından izlendiğinde görülecektir ki Tayyip Erdoğan mesaisinin büyük bölümünü medyayı yönlendirmeye ayırıyor.
Bırakın
başkalarını, yeri geldi mi kendine imada bulundu diye yandaşı Fehmi
Koru’yu bile salon toplantılarından ve ekrandan paylıyor.
Hoşuna
gitmeyen haberleri yaptı diye kendini izleyen Başbakanlık
muhabirlerinin yanına yaklaştırılmasına yasaklar koyuyor. Aleyhte
yazılar yazdı ve programlar yaptı diye bizim gibi pek çok gazeteciyi
işinden ediyor.
Dahası, abartısız gazetelerde çıkan her manşete ve habere de posta atıyor.
Son örnek Akşam gazetesindeki manşete gösterdiği tepkidir.
Akşam
çok güzel bir gazetecilik yaparak doğalgazın pahalılanmasıyla halkın
bedava kömüre yöneldiğini ve havanın da kirlendiğini somut verilerle
ortaya koyunca Başbakan Akşam’ın sahibine “Gazeteni kapat” ültimatomunu
vermiştir.
Sorarım size onlarca şirketi olan ve hükümetle didişme
lüksü bulunmayan Karamehmet böyle bir ültimatomu hiç görmezden
gelebilir mi?
Gelemeyeceğine göre Başbakan’ın bu yaptığını birileri şantaj şeklinde yorumlasa haksız olur mu?
Belki
Osman Hamdi Bey gibilerin fırçası değil, ama tarih Tayyip Erdoğan’ın bu
medya terbiyeciliği despotluğunu kesinlikle resmedecektir.
KADROLU...
Bunlar Victor Hugo’nun Sefiller’i değiller!
Ermeni
imzacılarına bakın, neredeyse tamamı son 6 yıldır hep sahnedeler.
AB’den Kıbrıs’a, K.Irak’tan Güneydoğu’ya ne kadar netameli ve hassas
konu varsa bu bildik isimler hep Türkiye’nin karşısındadır. Şemdinli’de
bir hikâye mi üretildi, bu isimler tam kadro feveran etti. Ergenekon
soruşturması başka noktalara mı çekildi, bunlar yine başrollerdedir.
TSK’ya hücumlar ve hatta hakaretler mi yapıldı, işin merkezinde yine
bunlar var. Son olarak da Ermenilerden özür dileme olayı. Olaylarla
sabittir ki bunlar adeta kadrolu kışkırtıcılar ya da sabotajcılar
güruhudur. Bunun için vardırlar. Misyonları ya da görevleri Türkiye’yi
zora sokmak ve ona karşıtlık etmektir. Ambalaj ya da kamuflajları da
güya özgürlükçü aydın olmaktır. Hadi oradan taşeron lümpenleri sizi.
Aydın olmak kim, siz kim?Bizim bunlarla ilgili hükmümüz, bunların
Victor Hugo’nun değil bizim sefillerimizin olduğudur.
SIĞINAK...
MHP, başka partilerden kovulanların adresi mi?
Duydunuz
mu Aytaç Durak MHP ile adaylık için görüşüyormuş. Aytaç bey malum
Adana’nın belediye başkanı. ANAP’ta, DYP’de ve AKP’de başkanlık yaptı.
Bu dönem AKP’nin kendini göstermeyeceğini duyunca MHP ile flörte
başladı. İyi de MHP başka partilerde yer bulamayanların adresi mi? Hem
Yılmaz Tankut ve Recai Yıldırım gibi MHP’nin Adana milletvekilleri
değil midir daha birkaç hafta öncesine kadar Aytaç beyi topa tutan? Hal
bu iken MHP nasıl oluyor da Aytaç Durak’a kapısını kapatmayıp
görüşüyor. Üzülerek söylemeliyim ki MHP’de bu olanlar yeni değildir.
Bugün MHP’de milletvekili olan bazı isimler de 1999’da DYP ile ANAP’a
adaylık için gitmiş, oradan reddedilince son çare olarak MHP’ye
sığınmış ve mebus olmuşlardır. Bunlardan birinin ANAP’a müracaatının
şahidiyim. Tablo bugün de aynıdır. MHP maalesef kendi tabanını inkâr
ederek başkalarının artığı ile yürümek istiyor.
BİRAZ DİKKAT...
Hilmi Paşa’nın şarabı ve Koç’un ziyareti!
Hilmi
Özkök’ün Genelkurmay Başkanlığı sürecindeki pek çok tutumuna bu
satırların yazarı da hep karşı çıkmıştır, ancak Ertuğrul Özkök’ün son
şarap yazısı şık olmamış ve hatta belden aşağı vurmak olmuştur. Birinci
husus bizatihi kokteyllerden şahidim ki Hilmi Paşa viskisini içen bir
komutandır. Dolayısıyla yemekte şarap içmemesi içkiye olan dinsel
tavrından ziyade midesini mayalı içki olan şaraptan korumaya matuf gibi
görünüyor. Velev ki tersi olsa bile yine de içki ile vurmak paşayı
küçültmez. Ayrıca Erdil Paşa’nın bizzatihi kendi ifadesiyle Hilmi
Paşa’yla şahsi bir husumeti var ve konuyu farklı aktarma ihtimali de
mevcut. Bu itibarla Özkök’ün daha dikkatli olması gerekirdi.
Kanaatimizce Özkök, Rahmi Koç’un Erdil’i cezaevinde ziyaret ettiğini
duyunca birden onu sahiplenme gereğini duymuş ve acelecilikle böyle bir
hatayı yapmıştır.
Sebahattin ÖNKİBAR- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 178
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : sonkibar@gmail.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz