Sümeyye Erdoğan'a İngiltere'de kapkaç!
1 sayfadaki 1 sayfası
Sümeyye Erdoğan'a İngiltere'de kapkaç!
Sümeyye Erdoğan'a İngiltere'de kapkaç!
Olayı önceki gün tesadüfen karşılaştığım Erdoğan ailesinin çok yakını olan hemşerim işadamından dinledim.
Başbakanımızın saygıdeğer kızları Sümeyye Erdoğan, malum London School of Economics’de yüksek lisans yaptı.
İşte bu eğitim sürecinde Başbakanımızın kerimeleri ve onun arkadaşları ilginç bir olay yaşamışlar.
Sümeyye
Erdoğan kendisi gibi Londra’da eğitimde olan Tarım Bakanı Mehdi Eker’in
kızı Zeynep Feyza Eker ve AKP Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın
kızı ile beraber bir hafta sonu şehir gezmesine çıkarlar.
Gezi esnasında bakıyorlar birkaç koruma onları izliyor.
Tabii söz konusu Başbakanımızın çocuğu olunca elçiliğimiz titizleniyor ve haklı olarak koruma tahsis ediyor.
Hassasiyet sadece sefarette de değil.
Başbakan’ın evladını teslim ettiği Ramsey’in patronu Remzi Gür de aynı dikkatte...
Gezinti esnasında kızlar haliyle bu izlenme ve göz hapsinden rahatsız oluyorlar.
Derken bir cin fikirlilik yapıyorlar.
Üç genç kız akıllı bir manevrayla korumaları bir güzel atlatıyor.
Ekilen korumalar durumu hemen telefonla amirlerine bildiriyor.
Elçilik ve Remzi Gür cenahlarında bir telaş, bir telaş!
Aradan saatler geçiyor.
Akşama doğru Remzi beyin telefonu çalıyor.
Arayan Sümeyye Erdoğan’dır.
- “Remzi amca kapkaça uğradık!”
Remzi Gür’ün yüreğine iniyor.
Öyle ya kapkaça uğradık diyen Başbakan’ın kendisine emanet ettiği kızıdır.
- “Aman Allahım.”
Sümeyye Erdoğan Remzi beyin neler hissedebileceğini düşünerek hemen ilave ediyor.
- “Merak etmeyin biz çok iyiyiz.”
Remzi Gür derin bir oh çekiyor ve nasıl olduğunu soruyor.
Sümeyye Erdoğan:
- “Kapkaççının biri geldi ve Feyza’nın çantasını alıp kaçtı. Bağırdık ve biraz koştuk ama nafile çanta gitti.”
Remzi Gür:
- “Siz gerçekten iyisiniz değil mi?”
Sümeyye Erdoğan:
-
“Vallahi iyiyiz Remzi amca, bir şeyimiz olsa söylemez miyiz? Sadece
Feyza’nın çantası ve cüzdanı gitti. Tabii çantada pasaportu da vardı.
O da gitti.”
- “Sağlık olsun. Siz iyi olun da... Türkiye’yi aradınız mı?”
Sümeyye Erdoğan:
-Hayır aramadım. Siz de söylemeyin telaşlanırlar. Bilahare beraber anlatırız.
Remzi Gür:
- “Korumalarınız neredeydi?”
Sümeyye Erdoğan:
- “Aaa sahi Remzi amca neredeydi onlar.”
Remzi Gür:
- “Çocuklar atlattığınızı söylüyorlar.”
Sümeyye Erdoğan :
- “Aaa öyle mi? Nasıl yapmışız onu?”
Sonuç:
Başbakan, bakan ve milletvekili çocuğu olsanız da sürekli izlenip
gözlenmek gerçekten sıkıcı oluyor. Kızların yaptığı doğru, bazen
atlatmak lazım. Bir başka boyut kapkaçın sadece İstanbul’da olmadığı ve
Londra’da bile başa gelebilecek bir şey olduğunun tescillenmesidir.
Kapatılma davası ve asker korkusu bitti, AB gündemden çıktı!
AKP polit bürosunu oluşturanlar için Avrupa Birliği Haçlı ittifakıydı. O fikrin üstünden kimlik buldular.
Onun üstünden yükseldiler.
Derken 90’lı yıllarda onlarca yıl Deccal diye sundukları AB’ye işleri düştü.
Anayasa Mahkemesi’nin türban yasağı kararıyla Refah Partisi’nin kapatılması süreçlerinde soluğu AB ile AİHM’de aldılar.
Bekledikleri karşılığı alamayınca eski pozisyonlarına döndüler.
2002’de aynı şeyler bir kez daha yaşandı.
İktidara
gelen AKP içeride meşruiyet bulamayınca hadi açık yazalım, asker
korkusuyla soluğu yine AB başkentleriyle okyanus ötesinde aldı.
Dahası, güya AB’yi çok istiyormuş havalarında kendinden önceki hükümetin başlattığı bazı reformları da sürdürdü.
Baktı ki bu işte mama var, işi ciddiye alıyor gibi yaptı ve sıkı bir AB’ci kesildi.
Üyelik konusunu ekonomik çıpa olarak kullandı.
Uluslararası ilişkilere malzeme yaptı.
Keza bir türlü desteğini alamadığı TÜSİAD gibi Türkiye’nin egemen kesimlerinin de desteğini aldı. Ancak...
AKP her konuda olduğu gibi AB olayını da günü kurtarma aracı gibi gördüğünden çok geçmedi işi tavsatmaya başladı.
Nemalanma düşünce güpegündüz havai fişek patlatarak kutladıkları adaylık olayında yalpalanmalar oldu.
Bunun
üzerine bazı eleştiriler yoğunlaştı, lakin AKP hiç mi hiç oralı olmadı.
2006’dan sonra AB adeta gündemden düşer bir hale geldi. Derken malum
gelişme yaşandı. AKP için açılan kapatma davası bu partinin AB’yi
yeniden hatırlamasına vesile oldu.
Bir süredir gündemden çıkarılan AB yine apar topar öncelikli gündem yapıldı.
Dava boyunca yine AB ile yatılıp onunla kalkıldı.
Derken kapatılma davası sonuçlandı.
Hemen
ardından Türk Silahlı Kuvvetleri aslında 2002 Kasım’ında (AKP’nin
iktidar olduğu gün) yapması gerekirken yapmadığını yaptı, yani AKP’ye,
“Senin için tehdit değilim, gel beraber çalışalım” teklifinde bulundu.
Bu iki gelişmeyle AKP korkularını dağıttı ve AB’yi yine askıya aldı.
Sahi birkaç aydır Türkiye’de AB ile ilgili bir şey işitiyor musunuz?
Oysa bakın daha dün denilecek bir sürede AB’ye müracaat eden Hırvatistan bile üyelik yolunda.
Peki bu durumu nasıl mı okumak gerekiyor?
Aslında hepimiz gibi AKP zirveleri de Türkiye’nin AB’ye alınmayacağını biliyor ve görüyor.
Peki o zaman o havai fişekler niçin miydi?
Onu kullanmak ya da ondan nemalanmak için!
AKP tıpkı inanç ya da türban misali AB’yi de kullandı.
Görüyorsunuz AKP’nin hiçbir şeyi sahici değildir.
Her şey İslamcı literatürde ilmi siyaset diye tanımlanan takiyeci tutuma dayanmaktadır.
Hal ve tablo bu iken AKP’ye AB desteği veren malum çevreler niçin sus pus oldular, en çok ona şaşırıyorum!
Olayı önceki gün tesadüfen karşılaştığım Erdoğan ailesinin çok yakını olan hemşerim işadamından dinledim.
Başbakanımızın saygıdeğer kızları Sümeyye Erdoğan, malum London School of Economics’de yüksek lisans yaptı.
İşte bu eğitim sürecinde Başbakanımızın kerimeleri ve onun arkadaşları ilginç bir olay yaşamışlar.
Sümeyye
Erdoğan kendisi gibi Londra’da eğitimde olan Tarım Bakanı Mehdi Eker’in
kızı Zeynep Feyza Eker ve AKP Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın
kızı ile beraber bir hafta sonu şehir gezmesine çıkarlar.
Gezi esnasında bakıyorlar birkaç koruma onları izliyor.
Tabii söz konusu Başbakanımızın çocuğu olunca elçiliğimiz titizleniyor ve haklı olarak koruma tahsis ediyor.
Hassasiyet sadece sefarette de değil.
Başbakan’ın evladını teslim ettiği Ramsey’in patronu Remzi Gür de aynı dikkatte...
Gezinti esnasında kızlar haliyle bu izlenme ve göz hapsinden rahatsız oluyorlar.
Derken bir cin fikirlilik yapıyorlar.
Üç genç kız akıllı bir manevrayla korumaları bir güzel atlatıyor.
Ekilen korumalar durumu hemen telefonla amirlerine bildiriyor.
Elçilik ve Remzi Gür cenahlarında bir telaş, bir telaş!
Aradan saatler geçiyor.
Akşama doğru Remzi beyin telefonu çalıyor.
Arayan Sümeyye Erdoğan’dır.
- “Remzi amca kapkaça uğradık!”
Remzi Gür’ün yüreğine iniyor.
Öyle ya kapkaça uğradık diyen Başbakan’ın kendisine emanet ettiği kızıdır.
- “Aman Allahım.”
Sümeyye Erdoğan Remzi beyin neler hissedebileceğini düşünerek hemen ilave ediyor.
- “Merak etmeyin biz çok iyiyiz.”
Remzi Gür derin bir oh çekiyor ve nasıl olduğunu soruyor.
Sümeyye Erdoğan:
- “Kapkaççının biri geldi ve Feyza’nın çantasını alıp kaçtı. Bağırdık ve biraz koştuk ama nafile çanta gitti.”
Remzi Gür:
- “Siz gerçekten iyisiniz değil mi?”
Sümeyye Erdoğan:
-
“Vallahi iyiyiz Remzi amca, bir şeyimiz olsa söylemez miyiz? Sadece
Feyza’nın çantası ve cüzdanı gitti. Tabii çantada pasaportu da vardı.
O da gitti.”
- “Sağlık olsun. Siz iyi olun da... Türkiye’yi aradınız mı?”
Sümeyye Erdoğan:
-Hayır aramadım. Siz de söylemeyin telaşlanırlar. Bilahare beraber anlatırız.
Remzi Gür:
- “Korumalarınız neredeydi?”
Sümeyye Erdoğan:
- “Aaa sahi Remzi amca neredeydi onlar.”
Remzi Gür:
- “Çocuklar atlattığınızı söylüyorlar.”
Sümeyye Erdoğan :
- “Aaa öyle mi? Nasıl yapmışız onu?”
Sonuç:
Başbakan, bakan ve milletvekili çocuğu olsanız da sürekli izlenip
gözlenmek gerçekten sıkıcı oluyor. Kızların yaptığı doğru, bazen
atlatmak lazım. Bir başka boyut kapkaçın sadece İstanbul’da olmadığı ve
Londra’da bile başa gelebilecek bir şey olduğunun tescillenmesidir.
Kapatılma davası ve asker korkusu bitti, AB gündemden çıktı!
AKP polit bürosunu oluşturanlar için Avrupa Birliği Haçlı ittifakıydı. O fikrin üstünden kimlik buldular.
Onun üstünden yükseldiler.
Derken 90’lı yıllarda onlarca yıl Deccal diye sundukları AB’ye işleri düştü.
Anayasa Mahkemesi’nin türban yasağı kararıyla Refah Partisi’nin kapatılması süreçlerinde soluğu AB ile AİHM’de aldılar.
Bekledikleri karşılığı alamayınca eski pozisyonlarına döndüler.
2002’de aynı şeyler bir kez daha yaşandı.
İktidara
gelen AKP içeride meşruiyet bulamayınca hadi açık yazalım, asker
korkusuyla soluğu yine AB başkentleriyle okyanus ötesinde aldı.
Dahası, güya AB’yi çok istiyormuş havalarında kendinden önceki hükümetin başlattığı bazı reformları da sürdürdü.
Baktı ki bu işte mama var, işi ciddiye alıyor gibi yaptı ve sıkı bir AB’ci kesildi.
Üyelik konusunu ekonomik çıpa olarak kullandı.
Uluslararası ilişkilere malzeme yaptı.
Keza bir türlü desteğini alamadığı TÜSİAD gibi Türkiye’nin egemen kesimlerinin de desteğini aldı. Ancak...
AKP her konuda olduğu gibi AB olayını da günü kurtarma aracı gibi gördüğünden çok geçmedi işi tavsatmaya başladı.
Nemalanma düşünce güpegündüz havai fişek patlatarak kutladıkları adaylık olayında yalpalanmalar oldu.
Bunun
üzerine bazı eleştiriler yoğunlaştı, lakin AKP hiç mi hiç oralı olmadı.
2006’dan sonra AB adeta gündemden düşer bir hale geldi. Derken malum
gelişme yaşandı. AKP için açılan kapatma davası bu partinin AB’yi
yeniden hatırlamasına vesile oldu.
Bir süredir gündemden çıkarılan AB yine apar topar öncelikli gündem yapıldı.
Dava boyunca yine AB ile yatılıp onunla kalkıldı.
Derken kapatılma davası sonuçlandı.
Hemen
ardından Türk Silahlı Kuvvetleri aslında 2002 Kasım’ında (AKP’nin
iktidar olduğu gün) yapması gerekirken yapmadığını yaptı, yani AKP’ye,
“Senin için tehdit değilim, gel beraber çalışalım” teklifinde bulundu.
Bu iki gelişmeyle AKP korkularını dağıttı ve AB’yi yine askıya aldı.
Sahi birkaç aydır Türkiye’de AB ile ilgili bir şey işitiyor musunuz?
Oysa bakın daha dün denilecek bir sürede AB’ye müracaat eden Hırvatistan bile üyelik yolunda.
Peki bu durumu nasıl mı okumak gerekiyor?
Aslında hepimiz gibi AKP zirveleri de Türkiye’nin AB’ye alınmayacağını biliyor ve görüyor.
Peki o zaman o havai fişekler niçin miydi?
Onu kullanmak ya da ondan nemalanmak için!
AKP tıpkı inanç ya da türban misali AB’yi de kullandı.
Görüyorsunuz AKP’nin hiçbir şeyi sahici değildir.
Her şey İslamcı literatürde ilmi siyaset diye tanımlanan takiyeci tutuma dayanmaktadır.
Hal ve tablo bu iken AKP’ye AB desteği veren malum çevreler niçin sus pus oldular, en çok ona şaşırıyorum!
Sebahattin ÖNKİBAR- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 178
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : sonkibar@gmail.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz