Çözümsüzlük çözümdür
1 sayfadaki 1 sayfası
Çözümsüzlük çözümdür
Çözümsüzlük çözümdür
Klerides 1974’ten önce yaptığı bir beyanatta “içimizde bir Türk
Cumhurbaşkanı yardımcısı, Türk bakanlar, Türk milletvekilleri olmadığı
halde dünya bizi meşru hükümet olarak tanıyor; o halde Türklere niye
tavizde bulunacakmışız? Ya dediğimize gelecekler, ya da gidecekler”
demişti. Bu beyanatı alan Rum basını “Çözümsüzlük çözümdür” başlığı
altında vermişti. Makarios da “Türkler silâh elde sonsuza dek
sabredemezler; Rum idaresine geçmiş bir Kıbrıs’ta bakalım gençler nasıl
yetişecek; her hangi bir anlaşma imzalamaktansa şimdiki durumun
devamını yeğlerim” demişti. Uzun vadeli mücadele adını vermişti bu
sabırla Kıbrıs’ın tümüne hâkim olma siyasetine. 1974’ten sonra da
Klerides “müzakere masasına taktik icabı oturduklarını” açıklamış ve
“yıllardır başarı ile yürüttüğümüz bu taktik nedeniyle Türkleri
uzlaşmaz göstermeyi başardık. O halde bu taktikten vazgeçip Türklere
taviz vermek gerekmez” demişti. Zaten ikide bir başlayıp kesilen
görüşmeler sürecini takip edenler Rum tarafının “meşru hükümet” olarak
kabul gördüğü sürece yeniden Türk tarafı ile, Enosis’i yasaklayan yeni
bir ortaklık anlaşması yapmak ihtiyacında olmadığını
görebilmekteydiler. Buna rağmen esas siyaseti Kıbrıs’ı Yunanistan’a mal
etmek olan ABD ile Kıbrıs’taki üslerinin selameti için Rumları
gücendirmemek siyaseti güden İngiltere, bu gerçekleri bilmelerine
rağmen Rumlarla birlikte beni ve Türkiye’yi uzlaşmaz ilân edip
Rum-Yunan ikilisinin ekmeğine yağ ve bal sürmekteydi. 2002’den sonra
Türk hükümeti de benim uzlaşmaz olduğumu kabul edip, kırk yıllık
yanlıştan dönerek meseleyi halletmek için harekete geçince Rum-Yunan
ikilisinin işi daha da kolaylaşmış oldu. Yapmaları gerekeni yaptılar;
Kıbrıs meselesini hallini engelleyen aşırı Türk talepleri ve askeri
işgaldir propagandasına hız verdiler. Benim kalp ameliyatım nedeniyle
ada dışında oluşumdan da yararlanan Klerides ve ekibi Annan Planı’nın
hazırlanmasında nazım rol oynadı ve ilgili tarafları Rum tarafının
Annan Planı’na evet diyeceği sözünü verdi. Bunu yaparken de,
Klerides’in son yazdığı kitapta itiraf ettiğine göre AB’den planda
Türklere verilmiş görülecek hakların AB tarafından geçersiz sayılacağı
yönünde söz de almıştı. Papadopulos’u bu konuda ikna edemediğinden
yakınmaktadır.
Bugüne bakalım: Değişen bir şey var mı? Kıbrıs
hükümeti denilen kuruluşun içinde tek bir Türk olmadığı halde dünya bu
kuruluşu meşru hükümet olarak tanımaya devam etmiyor mu? Ediyor. Bu da
yetmedi bu eli kanlı geçmişi bozuk kuruluşu “Kıbrıs” olarak AB üyesi de
yaptılar. KKTC’yi tanımayan AB yetkilileri “Türk azınlığın yaşadığı
işgal bölgesine” gelerek “Türk cemaat temsilcileriyle” görüşmeler
yapmakta, fıstık parası dağıtarak “Kıbrıslıların birleşip
bütünleşmesine” yardımcı olacak müşterek etkinlikler tertip etmekte,
bunlara öncülük eden “liderleri (!) okşayıp parasal açıdan
desteklemektedirler.
Bu arada AB, inandığı ve şampiyonluğunu yaptığı
her ilkeyi ayaklar altına almış olan Rum idaresi ile el ele Türkiye’yi
baskı altına almak için elinden geleni yapmaktadır. AB, Türkiye’den
1960 Antlaşmaları’nı unutmasını, Garantörlüğünün kendisine Kıbrıs’ta
bulunmak hakkı vermediğini kabul edip askerlerini Kıbrıs’tan çekmesini,
Rum idaresini meşru hükümet olarak tanımasını, yerleşik denilen
insanlarımızın Anadolu’ya dönmesini istemektedir. Mesele Türkiye’nin
“tam üyelik” hayaliyle bu şantaja ve düpedüz ahlaksızlığa,
Rum-Yunan’ın bu Bizans oyununa, ABD ile İngiltere’nin ikiyüzlülüğüne ne
zaman “dur” diyeceğidir. Aksi halde Kıbrıs, 1960 Antlaşmaları’na ve
1963’ten bu yana yapılmış olan tüm milli fedakârlığa rağmen Girit
yolunda ilerlemektedir. Kendi kendimizi avutmanın gereği yoktur.
Rum-Yunan açısından mesele işgalse, bizim açımızdan Enosis’i önleyerek
hürriyetimize kavuşmuş olmaktır. İki halk, iki devlet, iki demokrasi ve
Garantilerin devamı çerçevesinde yeni bir ortaklık olacaksa olacaktır;
olmayacaksa Kıbrıs’ta iki eşit devlet sonsuza dek yaşayacaktır. Dünyaya
bu sesi duyurmak zamanı geçmek üzeredir.
Klerides 1974’ten önce yaptığı bir beyanatta “içimizde bir Türk
Cumhurbaşkanı yardımcısı, Türk bakanlar, Türk milletvekilleri olmadığı
halde dünya bizi meşru hükümet olarak tanıyor; o halde Türklere niye
tavizde bulunacakmışız? Ya dediğimize gelecekler, ya da gidecekler”
demişti. Bu beyanatı alan Rum basını “Çözümsüzlük çözümdür” başlığı
altında vermişti. Makarios da “Türkler silâh elde sonsuza dek
sabredemezler; Rum idaresine geçmiş bir Kıbrıs’ta bakalım gençler nasıl
yetişecek; her hangi bir anlaşma imzalamaktansa şimdiki durumun
devamını yeğlerim” demişti. Uzun vadeli mücadele adını vermişti bu
sabırla Kıbrıs’ın tümüne hâkim olma siyasetine. 1974’ten sonra da
Klerides “müzakere masasına taktik icabı oturduklarını” açıklamış ve
“yıllardır başarı ile yürüttüğümüz bu taktik nedeniyle Türkleri
uzlaşmaz göstermeyi başardık. O halde bu taktikten vazgeçip Türklere
taviz vermek gerekmez” demişti. Zaten ikide bir başlayıp kesilen
görüşmeler sürecini takip edenler Rum tarafının “meşru hükümet” olarak
kabul gördüğü sürece yeniden Türk tarafı ile, Enosis’i yasaklayan yeni
bir ortaklık anlaşması yapmak ihtiyacında olmadığını
görebilmekteydiler. Buna rağmen esas siyaseti Kıbrıs’ı Yunanistan’a mal
etmek olan ABD ile Kıbrıs’taki üslerinin selameti için Rumları
gücendirmemek siyaseti güden İngiltere, bu gerçekleri bilmelerine
rağmen Rumlarla birlikte beni ve Türkiye’yi uzlaşmaz ilân edip
Rum-Yunan ikilisinin ekmeğine yağ ve bal sürmekteydi. 2002’den sonra
Türk hükümeti de benim uzlaşmaz olduğumu kabul edip, kırk yıllık
yanlıştan dönerek meseleyi halletmek için harekete geçince Rum-Yunan
ikilisinin işi daha da kolaylaşmış oldu. Yapmaları gerekeni yaptılar;
Kıbrıs meselesini hallini engelleyen aşırı Türk talepleri ve askeri
işgaldir propagandasına hız verdiler. Benim kalp ameliyatım nedeniyle
ada dışında oluşumdan da yararlanan Klerides ve ekibi Annan Planı’nın
hazırlanmasında nazım rol oynadı ve ilgili tarafları Rum tarafının
Annan Planı’na evet diyeceği sözünü verdi. Bunu yaparken de,
Klerides’in son yazdığı kitapta itiraf ettiğine göre AB’den planda
Türklere verilmiş görülecek hakların AB tarafından geçersiz sayılacağı
yönünde söz de almıştı. Papadopulos’u bu konuda ikna edemediğinden
yakınmaktadır.
Bugüne bakalım: Değişen bir şey var mı? Kıbrıs
hükümeti denilen kuruluşun içinde tek bir Türk olmadığı halde dünya bu
kuruluşu meşru hükümet olarak tanımaya devam etmiyor mu? Ediyor. Bu da
yetmedi bu eli kanlı geçmişi bozuk kuruluşu “Kıbrıs” olarak AB üyesi de
yaptılar. KKTC’yi tanımayan AB yetkilileri “Türk azınlığın yaşadığı
işgal bölgesine” gelerek “Türk cemaat temsilcileriyle” görüşmeler
yapmakta, fıstık parası dağıtarak “Kıbrıslıların birleşip
bütünleşmesine” yardımcı olacak müşterek etkinlikler tertip etmekte,
bunlara öncülük eden “liderleri (!) okşayıp parasal açıdan
desteklemektedirler.
Bu arada AB, inandığı ve şampiyonluğunu yaptığı
her ilkeyi ayaklar altına almış olan Rum idaresi ile el ele Türkiye’yi
baskı altına almak için elinden geleni yapmaktadır. AB, Türkiye’den
1960 Antlaşmaları’nı unutmasını, Garantörlüğünün kendisine Kıbrıs’ta
bulunmak hakkı vermediğini kabul edip askerlerini Kıbrıs’tan çekmesini,
Rum idaresini meşru hükümet olarak tanımasını, yerleşik denilen
insanlarımızın Anadolu’ya dönmesini istemektedir. Mesele Türkiye’nin
“tam üyelik” hayaliyle bu şantaja ve düpedüz ahlaksızlığa,
Rum-Yunan’ın bu Bizans oyununa, ABD ile İngiltere’nin ikiyüzlülüğüne ne
zaman “dur” diyeceğidir. Aksi halde Kıbrıs, 1960 Antlaşmaları’na ve
1963’ten bu yana yapılmış olan tüm milli fedakârlığa rağmen Girit
yolunda ilerlemektedir. Kendi kendimizi avutmanın gereği yoktur.
Rum-Yunan açısından mesele işgalse, bizim açımızdan Enosis’i önleyerek
hürriyetimize kavuşmuş olmaktır. İki halk, iki devlet, iki demokrasi ve
Garantilerin devamı çerçevesinde yeni bir ortaklık olacaksa olacaktır;
olmayacaksa Kıbrıs’ta iki eşit devlet sonsuza dek yaşayacaktır. Dünyaya
bu sesi duyurmak zamanı geçmek üzeredir.
Rauf DENKTAŞ- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 57
Yaş : 100
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 15
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz