Öğüt
1 sayfadaki 1 sayfası
Öğüt
Öğüt
Basında (Avrupalı Hürriyet) çıkan bir habere göre, Hamburg Türk Öğretmenler Derneği (TÖDER) Başkanı Nebahat Ercan, velilere şu öğütü vermiş:
“Çocukların okullarda başarılı olmaları için veliler çocuklarına kitap oksunlar”
“Alman eğitim sistemi kolay değildir.”
“Velilerin çoğu Alman eğitim sistemini bilmeyebilirler.”
“Televiyonu izleme yerine çocuklarla birlikte kitap okuyarak kelime hazinelerine katkıda bulunurlar.”
“Çocuklara bırakılacak en değerli miras eğitimdir.”
Nebahat Ercan, bu derneğin başında olduğuna göre, kendisinin öğretmen olduğunu anlıyoruz, yani öğüdü veren bir öğretmen.
Öğütlerine teker teker cevap vermeye çalışalım:
1. Ömürlerinin 48 yılını bu ülkede geçiren anne- babalar çocuklarına kitap okuyacakmış. İyi güzel de hangi anne veya baba? Elimizdeki mevcut malzemeyi herhalde bilmiyor değerli öğretmenimiz. Tekrar edelim; Almanya`da yaşayan ailelerin % 90`ından fazlasını kırsal kesimden gelen, eğitim düzeyi düşük ve hatta hiç okula gitmemiş olanlar teşkil etmektedir. Eğer okuma yazma biliyolarsa, birincisi, cefakar kadıncağız nasıl olacak da çocuğuna kitap okuyacaktır. İkincisi, okuyacak zamanı nereden bulacaktır. Çünkü bu cefakar annenin ya iki ya da ikidien fazla çocuğu vardır. Ücüncüsü, başında bir de eşi vardır ki, bu da yorgun argın işten geldiğinde önüne konulacak bir yemek beklemektedir. Diyelim ki, bunlar sorun değildir, ama ortaya bir sorun daha çıkıyor ki, o da bunların eğitim düzeylerinin düşük olmaları, yani ne doğru dürüst Türkçe ne de doğru dürüst Almanca bilmeleridir. Almanya`da yaşayan bu 3 milyonun çok azını, eğitim görmüş insanlar teşkil etmektedirler. Bu ailelerin çocuklarının okuldaki başarılarıyla hiç bir sorunu yoktur. Bu aileler çocuklarına gereken özeni göstermekdirler. Demekki önemli olan çoğunlu teşkil eden ailelerdir.
2. Elbette ki, aileler Alman eğitim sistemini tam olarak bilemezler. Onun için veli ve öğretmen dernekleri kurulmadı mı? Bunlar yetmemiş gibi bir de Veli Akademisi ve Federasyon`da var. Bunların görevi, bu aileleri bilgilendirmeleri gerekir, görevleridir.
3. Almanya`da beş çeşit okul vardır; Grundschule, Hauptschule, Gesamtschule Realschule, Realschule ve Lise. Bütün çocuklar 4 yıllık ilk okuldan sonra, başarılarına göre, yukarıda adı sayılan okullara yönlendirilir. Anne- baba bunları bilmezse, onlara bu bilgiye verecek olanlar da elbette ki veli ve öğretmen dernekleridir.
4. Nasıl olacak da bu anne ve baba çocuklarını karşılarına alıp kitap okuyacaklar? Bırakınız onlarla kitap okumayı, mahalle baskısı altında çocuklarını Kur`an okumayı, Arapça yazmayı öğrenmeleri için camilere, cematlara gönderiyorlar. Onlar da Nebahat Ercan`ın dediği gibi kitapları okutuyorlar çocuklara...
5. Tabi ki, en değerli miras eğitimdir. Eğitim sayesinde çocuklar okumayı yazmayı öğrenirler ve bir meslek sahibi olurlar. Eğitimin çok önemli olduğunu gene onlara kim anlatacak? Öğretmenlerdir tabi ki.
Bir şeyi göz ardı etmeyelim;
Eldeki malzeme bellidir. Ne Türkiye`de ne Almanya`da 48 yıl boyunca bu insanlar çağa uygun bir şekilde eğitilmiş ne de doğru yol gösterilmiştir. Durum böyle olunca, kalkıp bu ailelerden eğitim mirası beklemek, akşamları kitap okumak beklemek biraz hayal mahsulü olmuyor mu?
Dr. Yüksel Cavlak
Basında (Avrupalı Hürriyet) çıkan bir habere göre, Hamburg Türk Öğretmenler Derneği (TÖDER) Başkanı Nebahat Ercan, velilere şu öğütü vermiş:
“Çocukların okullarda başarılı olmaları için veliler çocuklarına kitap oksunlar”
“Alman eğitim sistemi kolay değildir.”
“Velilerin çoğu Alman eğitim sistemini bilmeyebilirler.”
“Televiyonu izleme yerine çocuklarla birlikte kitap okuyarak kelime hazinelerine katkıda bulunurlar.”
“Çocuklara bırakılacak en değerli miras eğitimdir.”
Nebahat Ercan, bu derneğin başında olduğuna göre, kendisinin öğretmen olduğunu anlıyoruz, yani öğüdü veren bir öğretmen.
Öğütlerine teker teker cevap vermeye çalışalım:
1. Ömürlerinin 48 yılını bu ülkede geçiren anne- babalar çocuklarına kitap okuyacakmış. İyi güzel de hangi anne veya baba? Elimizdeki mevcut malzemeyi herhalde bilmiyor değerli öğretmenimiz. Tekrar edelim; Almanya`da yaşayan ailelerin % 90`ından fazlasını kırsal kesimden gelen, eğitim düzeyi düşük ve hatta hiç okula gitmemiş olanlar teşkil etmektedir. Eğer okuma yazma biliyolarsa, birincisi, cefakar kadıncağız nasıl olacak da çocuğuna kitap okuyacaktır. İkincisi, okuyacak zamanı nereden bulacaktır. Çünkü bu cefakar annenin ya iki ya da ikidien fazla çocuğu vardır. Ücüncüsü, başında bir de eşi vardır ki, bu da yorgun argın işten geldiğinde önüne konulacak bir yemek beklemektedir. Diyelim ki, bunlar sorun değildir, ama ortaya bir sorun daha çıkıyor ki, o da bunların eğitim düzeylerinin düşük olmaları, yani ne doğru dürüst Türkçe ne de doğru dürüst Almanca bilmeleridir. Almanya`da yaşayan bu 3 milyonun çok azını, eğitim görmüş insanlar teşkil etmektedirler. Bu ailelerin çocuklarının okuldaki başarılarıyla hiç bir sorunu yoktur. Bu aileler çocuklarına gereken özeni göstermekdirler. Demekki önemli olan çoğunlu teşkil eden ailelerdir.
2. Elbette ki, aileler Alman eğitim sistemini tam olarak bilemezler. Onun için veli ve öğretmen dernekleri kurulmadı mı? Bunlar yetmemiş gibi bir de Veli Akademisi ve Federasyon`da var. Bunların görevi, bu aileleri bilgilendirmeleri gerekir, görevleridir.
3. Almanya`da beş çeşit okul vardır; Grundschule, Hauptschule, Gesamtschule Realschule, Realschule ve Lise. Bütün çocuklar 4 yıllık ilk okuldan sonra, başarılarına göre, yukarıda adı sayılan okullara yönlendirilir. Anne- baba bunları bilmezse, onlara bu bilgiye verecek olanlar da elbette ki veli ve öğretmen dernekleridir.
4. Nasıl olacak da bu anne ve baba çocuklarını karşılarına alıp kitap okuyacaklar? Bırakınız onlarla kitap okumayı, mahalle baskısı altında çocuklarını Kur`an okumayı, Arapça yazmayı öğrenmeleri için camilere, cematlara gönderiyorlar. Onlar da Nebahat Ercan`ın dediği gibi kitapları okutuyorlar çocuklara...
5. Tabi ki, en değerli miras eğitimdir. Eğitim sayesinde çocuklar okumayı yazmayı öğrenirler ve bir meslek sahibi olurlar. Eğitimin çok önemli olduğunu gene onlara kim anlatacak? Öğretmenlerdir tabi ki.
Bir şeyi göz ardı etmeyelim;
Eldeki malzeme bellidir. Ne Türkiye`de ne Almanya`da 48 yıl boyunca bu insanlar çağa uygun bir şekilde eğitilmiş ne de doğru yol gösterilmiştir. Durum böyle olunca, kalkıp bu ailelerden eğitim mirası beklemek, akşamları kitap okumak beklemek biraz hayal mahsulü olmuyor mu?
Dr. Yüksel Cavlak
Yüksel Cavlak- YAKUT ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 370
Yaş : 89
ŞEHİR : Recklinghausen
Meslek : doktor
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 485
Kayıt tarihi : 16/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz