Uyuyan ADAMIZ sakinlerine...
1 sayfadaki 1 sayfası
Uyuyan ADAMIZ sakinlerine...
Uyuyan ADAMIZ sakinlerine...
ADA
filmini hatırlıyor musunuz? 2005 yılında gösterime girdi ve daha sonra
bazı televizyon kanallarında da yer aldı... Hatta bu yazıya benzer bir
yazı da kaleme aldım...Peki filmin “benim yazım ile” ne alakası var?
Arz
edeyim...Filmin özeti şöyle: Yedek organ sağlamak amacıyla insanlar
klonlanıp, kendilerine genetik olarak yüzde 95’in üstünde uyan, ikincil
bir yapı oluşturuluyor. Ortaya çıkan klonlar, bilinçlerinde ve
bilinçaltlarında yapılan manipülasyonlarla, “nükleer bir kirlenme
sonucu kurtulanların ortak bir sığınakta yaşadıkları fikri”yle
programlanıp, temiz kalan adaya gitme beklentisi içinde “birarada”
barındırılıyorlar... Kendilerini “esas” sanan “klonlar”, nasıl bir oyun
içinde olduklarını fark edemeden, “adaya seçilecekleri” günü
bekliyorlar. Ada fikriyle “motive” edilip aslında “neye hizmet
ettiklerini” asla anlayamıyorlar. En acı ayrıntı da başkalarının
“amaçları” uğruna “araç” olduklarının farkına asla ama asla varamadan
yaşıyorlar.
Buraya kadar yazdıklarıma “lütfen yorum” yapmayın! Ada halkını mutlaka “birilerine” benzettiniz!
Ben
de benzettim hatta seyrederken aklıma küreselleşmenin komik
beklentilerle “klonlaştırdığı” ülkelerin insanları geldi. Daha açıkçası
“Türkiyem’in insanları yani bizler ve Türkiye’nin son dönemde geçirdiği
değişim...”
Pazarlanan sahte AB dinamiği adı altında serbest
dolaşımın dahi olmadığı-tartışılmadığı, Gümrük Birliği’nde rekabet eden
firmaların bile mal pazarlamak için vize alamadığı, ülkelerindeki en
güzel sahiller yabancı tatil köylerine verilerek gelirleriyle halkın
kalamadığı asla kalamayacakları lüks oteller yapılan, bankacılık
sistemi yabancılaşan, devlete olan borçları dahi yabancı tekellere
satılan, Telekom’u, Ereğli’si, Tüpraş’ı, Telsim’i, Turkcell’i, TV’leri,
TEKEL’i, limanları, uluslararası sermayeye transfer edilen, ülkesinden
petrol boru hatları geçip sadece yıllık 30 milyon dolar gibi komik
kiralar ile avunup elindekinin değerini bilmesi engellenen, belki de
çok daha fazlasını elde eden ve/veya etme şansına sahip ülkesinde
200-300 milyar dolar GSMH masalıyla uyuyan, kısacası “klonlaşan” kendi
topraklarında kiracı konumuna düşerek “beklentiler ile motive” edilen
Türk halkı...
Ve en kötüsü kendisine anlatılan Avrupa, IMF,
özelleştirme gibi hikayelerle “kandırılan” ve “ADA’ya seçilip refaha,
huzura kavuşacağını düşünen Türk halkı...”
Sonuç: Bugün
yaşadıklarımızın neredeyse tamamı “o zavallı klonların hayal ettikleri
daha doğrusu kendilerine hayal ettirilen Ada’ya varacakları” günü
beklemeleri kadar gerçek... Arkada “işleyen” mekanizma çok açık ADA
hayaliyle “gelişmek” için “çabalayan” bir ülke, her türlü ekonomik
dinamiği ele geçirilen, insanları “kendi topraklarında” sadece
“çalışan” konumuna düşen yani “klon” olup “yeni sahiplerine” hizmet
eder hale gelen bir yapı... Her neyse rahatsız ettim, özür dilerim;
uyumaya devam ADA HALKIM!
ADA
filmini hatırlıyor musunuz? 2005 yılında gösterime girdi ve daha sonra
bazı televizyon kanallarında da yer aldı... Hatta bu yazıya benzer bir
yazı da kaleme aldım...Peki filmin “benim yazım ile” ne alakası var?
Arz
edeyim...Filmin özeti şöyle: Yedek organ sağlamak amacıyla insanlar
klonlanıp, kendilerine genetik olarak yüzde 95’in üstünde uyan, ikincil
bir yapı oluşturuluyor. Ortaya çıkan klonlar, bilinçlerinde ve
bilinçaltlarında yapılan manipülasyonlarla, “nükleer bir kirlenme
sonucu kurtulanların ortak bir sığınakta yaşadıkları fikri”yle
programlanıp, temiz kalan adaya gitme beklentisi içinde “birarada”
barındırılıyorlar... Kendilerini “esas” sanan “klonlar”, nasıl bir oyun
içinde olduklarını fark edemeden, “adaya seçilecekleri” günü
bekliyorlar. Ada fikriyle “motive” edilip aslında “neye hizmet
ettiklerini” asla anlayamıyorlar. En acı ayrıntı da başkalarının
“amaçları” uğruna “araç” olduklarının farkına asla ama asla varamadan
yaşıyorlar.
Buraya kadar yazdıklarıma “lütfen yorum” yapmayın! Ada halkını mutlaka “birilerine” benzettiniz!
Ben
de benzettim hatta seyrederken aklıma küreselleşmenin komik
beklentilerle “klonlaştırdığı” ülkelerin insanları geldi. Daha açıkçası
“Türkiyem’in insanları yani bizler ve Türkiye’nin son dönemde geçirdiği
değişim...”
Pazarlanan sahte AB dinamiği adı altında serbest
dolaşımın dahi olmadığı-tartışılmadığı, Gümrük Birliği’nde rekabet eden
firmaların bile mal pazarlamak için vize alamadığı, ülkelerindeki en
güzel sahiller yabancı tatil köylerine verilerek gelirleriyle halkın
kalamadığı asla kalamayacakları lüks oteller yapılan, bankacılık
sistemi yabancılaşan, devlete olan borçları dahi yabancı tekellere
satılan, Telekom’u, Ereğli’si, Tüpraş’ı, Telsim’i, Turkcell’i, TV’leri,
TEKEL’i, limanları, uluslararası sermayeye transfer edilen, ülkesinden
petrol boru hatları geçip sadece yıllık 30 milyon dolar gibi komik
kiralar ile avunup elindekinin değerini bilmesi engellenen, belki de
çok daha fazlasını elde eden ve/veya etme şansına sahip ülkesinde
200-300 milyar dolar GSMH masalıyla uyuyan, kısacası “klonlaşan” kendi
topraklarında kiracı konumuna düşerek “beklentiler ile motive” edilen
Türk halkı...
Ve en kötüsü kendisine anlatılan Avrupa, IMF,
özelleştirme gibi hikayelerle “kandırılan” ve “ADA’ya seçilip refaha,
huzura kavuşacağını düşünen Türk halkı...”
Sonuç: Bugün
yaşadıklarımızın neredeyse tamamı “o zavallı klonların hayal ettikleri
daha doğrusu kendilerine hayal ettirilen Ada’ya varacakları” günü
beklemeleri kadar gerçek... Arkada “işleyen” mekanizma çok açık ADA
hayaliyle “gelişmek” için “çabalayan” bir ülke, her türlü ekonomik
dinamiği ele geçirilen, insanları “kendi topraklarında” sadece
“çalışan” konumuna düşen yani “klon” olup “yeni sahiplerine” hizmet
eder hale gelen bir yapı... Her neyse rahatsız ettim, özür dilerim;
uyumaya devam ADA HALKIM!
Yiğit Bulut- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 61
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 5
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz