Sivil halkı canlı kalkan olarak kullanmak ahlaki ve vicdani değil
1 sayfadaki 1 sayfası
Sivil halkı canlı kalkan olarak kullanmak ahlaki ve vicdani değil
Sivil halkı canlı kalkan olarak kullanmak ahlaki ve vicdani değil
İsrail
son yılların en kapsamlı “vahşetini” Gazze’de sürdürüyor. Yüzlerce
masum insan İsrail bombaları altında ölüyor, yaralanıyor, evinden
barkından oluyor. Bu vahşeti kimse mazur gösteremez.
Buna karşın
bakıyorsunuz pek çok ülke İsrail’e karşı çok da öfkeli değil. Vahşet
görüntülerini kınıyor ama İsrail’i çok zora sokacak bir şey yapmıyor.
Klasik “Birleşmiş Milletler duruma el koysun” demeçleriyle yetiniyor
pek çok ülkenin yöneticisi.
Üstelik başta Mısır olmak üzere Arap
ülkelerinden de pek tepki yükselmiyor. Mısır ise açıkça Hamas’a cephe
alırken sınırlarını bile kapattı.
Peki neden? Çünkü İsrail, vahşetini bile gerekçeye dayandırıyor.
Konu
şu: Filistin’de demokrasi sayesinde yönetimi ele geçiren Hamas,
ateşkesi bitirdiğini ilan ederek İsrail’e sürekli roket saldırıları
düzenliyor.
Filistin’in elindeki roketler çok etkili değil,
menzili de kısa. Ancak ne olursa olsun patlayıcı ve imha edici. Nitekim
son birkaç gündeki bu tür saldırılarda 20 İsrailli öldü. Ne yazık ki
bizim medyamız bunu sanki bir futbol maçı skoru gibi “20 vatandaşı
ölünce İsrail 300 kişi öldürdü” diye sunuyor.
Gelelim işin püf
noktasına. Hamas bu roketli saldırıları kentin içindeki herhangi bir
binanın balkonundan veya çatısından yapıyor. Roketler gelişmiş olmadığı
için belli bir hedefi de yok. Yani nereye düşerse oraya hasar veriyor.
Oysa İsrail’in elindeki teknoloji, Hamas’ın hangi noktadan roket attığını saptayacak güçte.
Böyle olunca İsrail de “hangi noktadan roket atıldıysa” o noktayı Hamas’ın merkezi kabul edip bombalıyor.
Oysa Hamas’ın merkezi denilen o nokta aslında içinde belki de 20 ailenin yaşadığı bir apartman.
İsrail
bunu bilmiyor mu? Bal gibi biliyor ama diyor ki “Ben noktaları uydudan
saptıyorum, oranın ev olduğunu nereden anlayayım?”
Bu koca bir yalan tabii.
Ama
olayın bir başka boyutu daha var. Hamas da bunun böyle olduğunu
biliyor. İsrail’in roket atılan noktaları bombalayacağını bilen Hamas
kendi halkını canlı kalkan gibi kullanmış oluyor. Bir halkın özgürlük
savaşı verirken kurallara da uymasını kimse bekleyemez. Ama kendi
halkını kalkan yapan zihniyetin ahlaki ve vicdani yapısı da mutlaka
sorgulanmalı.
*****
Kimlik numarası sayısı 140 milyon 600 bin
Seçim
kütükleri ile ilgili dünkü yazımda “Madem kütükler adres bildirimine
göre düzenlendi, o halde herkesin T.C. kimlik numarası da bilgisayara
girmiş olmalı. Kütük bilgileri taransın ve mükerrer numara var mı
ortaya çıkarılsın” demiştim.
Bu işin pek de kolay olmayacağı
belli oluyor. Çünkü şu anda sadece yaşayanların T.C. kimlik numarası
yok. 1904 yılından bu yana tutulan kayıtlara göre herkese bir T.C.
kimlik numarası verilmiş durumda.
MERNİS’e “Şu anda kaç T.C. kimlik numarası var?” diye sorduğunuzda aldığınız cevap, “140 milyon 600 bin.”
Ölmüş
kişilere de kimlik numarası verilmesi belki kayıtlar için geçerli
olabilir ama herhalde sadece yaşayanları kapsayan ayrı bir T.C. kimlik
numarası listesi de olmalı.
Böyle bir liste olmadığına göre,
kimilerinin “ölen kişilerin T.C. kimlik numaraları ile oy kullanmaları”
mümkün olabilir. Ayrıca eğer sistem “mükerrer taraması” yapamıyorsa bir
kişiye farklı numaralarla birden fazla seçmen kartı düzenlenmiş de
olabilir.
Yani; her durumda bu kütükler şaibelidir ve seçimlere gölge düşmesi olasılığı çok yüksektir.
5
Ocak’ta kütükler tekrar askıya çıkacak. YSK “Herkes incelesin, hata
gören olursa bildirsin, düzeltiriz” diyor. Bu, vatandaşı zora sokan bir
kolaycılıktır.
YSK belli ki tartışma olsa bile hazırladığı listelerin arkasında duracak ve ülkeyi bu şaibeli durumda seçime götürecektir.
*****
Ortalıktaki liste
Sizlere
içindeki isimleri “şimdilik” vermeden bir listeden söz etmek istiyorum.
Bu liste özellikle “özür kampanyasından sonra” internet üzerinden on
binlerce kişiye ulaştırılıyor.
Bu liste, Avrupa Birliği
fonlarından para alan gazetecilerle ilgili. Neredeyse tamamı özürcü
olan bu gazetecilerin çeşitli isimler altında Avrupa Birliği
fonlarından para aldıkları ileri sürülüyor.
Alındığı iddia edilen paralar da 70 bin euro ile 1 milyon euro arasında.
Bu
listenin kaynağı “Gaflet-Dalalet-Hıyanet” adlı bir kitap. Yazarı Yılmaz
Dikbaş. Kitap uzun süredir piyasada, ama liste ortalıkta yeni gezinmeye
başladı.
Şimdi merakım ve sorum şu: Tamamı kamuoyu tarafından
tanınan bu gazeteciler gerçekten çeşitli isimler altında Avrupa Birliği
fonlarından bu paraları aldılar mı? Almayı sürdürüyorlar mı?
Avrupa Birliği hangi amaçla bu fonları kullanıyor, karşılığında bu gazetecilerden nasıl bir hizmet arıyor?
Yılmaz Dikbaş bu iddiasını neye dayandırıyor, elinde yeterli kanıt var mı?
Tatminkâr cevaplara göre tekrar yazabilirim...
*****
Yılbaşı çamı
Bugün
yılbaşı. Fıkra da Yıldırım Tuna’dan: Oğlan her yıl bir yılbaşı çamı
alması için babasına yalvarır, babası da “Ben hayatta çama para vermem”
diye direnirmiş...
Sonunda bu yılbaşı baba dayanamamış, almış eline bir balta çıkmış dışarı 15 dakika sonra da koca bir çamla dönmüş.
“Aa..”
demiş oğlu şaşırarak, “Bu kadar çabuk nasıl bulup da kestin onu baba?”
Baba, “Kesmedim” diye cevap vermiş, “Çarşıdan aldım.”
Oğlan bu
kez daha da şaşırarak “Ama elindeki o balta?” deyince “Evladım” diye
dişlerini sıkarak cevap vermiş baba: “Ben hayatta çama para vermem!”
*****
Savaşı bilmeyen, barışı da bilmez. Japon atasözü
İsrail
son yılların en kapsamlı “vahşetini” Gazze’de sürdürüyor. Yüzlerce
masum insan İsrail bombaları altında ölüyor, yaralanıyor, evinden
barkından oluyor. Bu vahşeti kimse mazur gösteremez.
Buna karşın
bakıyorsunuz pek çok ülke İsrail’e karşı çok da öfkeli değil. Vahşet
görüntülerini kınıyor ama İsrail’i çok zora sokacak bir şey yapmıyor.
Klasik “Birleşmiş Milletler duruma el koysun” demeçleriyle yetiniyor
pek çok ülkenin yöneticisi.
Üstelik başta Mısır olmak üzere Arap
ülkelerinden de pek tepki yükselmiyor. Mısır ise açıkça Hamas’a cephe
alırken sınırlarını bile kapattı.
Peki neden? Çünkü İsrail, vahşetini bile gerekçeye dayandırıyor.
Konu
şu: Filistin’de demokrasi sayesinde yönetimi ele geçiren Hamas,
ateşkesi bitirdiğini ilan ederek İsrail’e sürekli roket saldırıları
düzenliyor.
Filistin’in elindeki roketler çok etkili değil,
menzili de kısa. Ancak ne olursa olsun patlayıcı ve imha edici. Nitekim
son birkaç gündeki bu tür saldırılarda 20 İsrailli öldü. Ne yazık ki
bizim medyamız bunu sanki bir futbol maçı skoru gibi “20 vatandaşı
ölünce İsrail 300 kişi öldürdü” diye sunuyor.
Gelelim işin püf
noktasına. Hamas bu roketli saldırıları kentin içindeki herhangi bir
binanın balkonundan veya çatısından yapıyor. Roketler gelişmiş olmadığı
için belli bir hedefi de yok. Yani nereye düşerse oraya hasar veriyor.
Oysa İsrail’in elindeki teknoloji, Hamas’ın hangi noktadan roket attığını saptayacak güçte.
Böyle olunca İsrail de “hangi noktadan roket atıldıysa” o noktayı Hamas’ın merkezi kabul edip bombalıyor.
Oysa Hamas’ın merkezi denilen o nokta aslında içinde belki de 20 ailenin yaşadığı bir apartman.
İsrail
bunu bilmiyor mu? Bal gibi biliyor ama diyor ki “Ben noktaları uydudan
saptıyorum, oranın ev olduğunu nereden anlayayım?”
Bu koca bir yalan tabii.
Ama
olayın bir başka boyutu daha var. Hamas da bunun böyle olduğunu
biliyor. İsrail’in roket atılan noktaları bombalayacağını bilen Hamas
kendi halkını canlı kalkan gibi kullanmış oluyor. Bir halkın özgürlük
savaşı verirken kurallara da uymasını kimse bekleyemez. Ama kendi
halkını kalkan yapan zihniyetin ahlaki ve vicdani yapısı da mutlaka
sorgulanmalı.
*****
Kimlik numarası sayısı 140 milyon 600 bin
Seçim
kütükleri ile ilgili dünkü yazımda “Madem kütükler adres bildirimine
göre düzenlendi, o halde herkesin T.C. kimlik numarası da bilgisayara
girmiş olmalı. Kütük bilgileri taransın ve mükerrer numara var mı
ortaya çıkarılsın” demiştim.
Bu işin pek de kolay olmayacağı
belli oluyor. Çünkü şu anda sadece yaşayanların T.C. kimlik numarası
yok. 1904 yılından bu yana tutulan kayıtlara göre herkese bir T.C.
kimlik numarası verilmiş durumda.
MERNİS’e “Şu anda kaç T.C. kimlik numarası var?” diye sorduğunuzda aldığınız cevap, “140 milyon 600 bin.”
Ölmüş
kişilere de kimlik numarası verilmesi belki kayıtlar için geçerli
olabilir ama herhalde sadece yaşayanları kapsayan ayrı bir T.C. kimlik
numarası listesi de olmalı.
Böyle bir liste olmadığına göre,
kimilerinin “ölen kişilerin T.C. kimlik numaraları ile oy kullanmaları”
mümkün olabilir. Ayrıca eğer sistem “mükerrer taraması” yapamıyorsa bir
kişiye farklı numaralarla birden fazla seçmen kartı düzenlenmiş de
olabilir.
Yani; her durumda bu kütükler şaibelidir ve seçimlere gölge düşmesi olasılığı çok yüksektir.
5
Ocak’ta kütükler tekrar askıya çıkacak. YSK “Herkes incelesin, hata
gören olursa bildirsin, düzeltiriz” diyor. Bu, vatandaşı zora sokan bir
kolaycılıktır.
YSK belli ki tartışma olsa bile hazırladığı listelerin arkasında duracak ve ülkeyi bu şaibeli durumda seçime götürecektir.
*****
Ortalıktaki liste
Sizlere
içindeki isimleri “şimdilik” vermeden bir listeden söz etmek istiyorum.
Bu liste özellikle “özür kampanyasından sonra” internet üzerinden on
binlerce kişiye ulaştırılıyor.
Bu liste, Avrupa Birliği
fonlarından para alan gazetecilerle ilgili. Neredeyse tamamı özürcü
olan bu gazetecilerin çeşitli isimler altında Avrupa Birliği
fonlarından para aldıkları ileri sürülüyor.
Alındığı iddia edilen paralar da 70 bin euro ile 1 milyon euro arasında.
Bu
listenin kaynağı “Gaflet-Dalalet-Hıyanet” adlı bir kitap. Yazarı Yılmaz
Dikbaş. Kitap uzun süredir piyasada, ama liste ortalıkta yeni gezinmeye
başladı.
Şimdi merakım ve sorum şu: Tamamı kamuoyu tarafından
tanınan bu gazeteciler gerçekten çeşitli isimler altında Avrupa Birliği
fonlarından bu paraları aldılar mı? Almayı sürdürüyorlar mı?
Avrupa Birliği hangi amaçla bu fonları kullanıyor, karşılığında bu gazetecilerden nasıl bir hizmet arıyor?
Yılmaz Dikbaş bu iddiasını neye dayandırıyor, elinde yeterli kanıt var mı?
Tatminkâr cevaplara göre tekrar yazabilirim...
*****
Yılbaşı çamı
Bugün
yılbaşı. Fıkra da Yıldırım Tuna’dan: Oğlan her yıl bir yılbaşı çamı
alması için babasına yalvarır, babası da “Ben hayatta çama para vermem”
diye direnirmiş...
Sonunda bu yılbaşı baba dayanamamış, almış eline bir balta çıkmış dışarı 15 dakika sonra da koca bir çamla dönmüş.
“Aa..”
demiş oğlu şaşırarak, “Bu kadar çabuk nasıl bulup da kestin onu baba?”
Baba, “Kesmedim” diye cevap vermiş, “Çarşıdan aldım.”
Oğlan bu
kez daha da şaşırarak “Ama elindeki o balta?” deyince “Evladım” diye
dişlerini sıkarak cevap vermiş baba: “Ben hayatta çama para vermem!”
*****
Savaşı bilmeyen, barışı da bilmez. Japon atasözü
Can ATAKLI- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz