Modernleşme ve cıs-tak ritmi
1 sayfadaki 1 sayfası
Modernleşme ve cıs-tak ritmi
Modernleşme ve cıs-tak ritmi
Hayatta bazı şeyler göründüğünden daha önemlidir.
En hafif sayılan konular bile, üzerinde düşünüldüğü zaman bizi temel sorunlarımızı kavramaya yönlendirebilir.
Türkiye’de sadece göbek atmaya ve gözyaşı dökmeye araç edilen müzik, aslında bize varoluşumuzla ilgili birçok şey anlatmakta.
Modernleşme problemlerimizi birer birer otaya çıkartmakta.
***
Müzik mağazalarına gidip “Alaturka şarkılar seçkisi” aradığınız oldu mu hiç?
Hani
içinde Yesari Asım Arsoy, Sadettin Kaynak, Selahattin Pınar
bestelerinin, eski İstanbul türkülerinin toplu halde bulunduğu CD’ler.
Ararsanız bu seçkilerden bol bol bulabilirsiniz ama bir tek şeyi bulamazsınız:
O da bu şarkıların cıs-tak, cıs-tak disko davullarına boğulmamış olan halidir.
İlginç bir biçimde bu albümlerin hepsinde bilgisayardan indirilen davullar çalınmış.
Sonuç korkunç.
Şarkıların kendi içinde binbir aksan ve incelik taşıyan ritimleri, mekanik bir bilgisayar davuluna kurban edilmiş.
Bu şarkıların artık ne tadı var ne tuzu.
Çünkü yanlış bir bileşim yapılmış.
“Sazlar çalınır Çamlıca’nın bahçelerinde” diyen şarkıya, New York diskolarının alt yapısı yerleştirilmiş.
Yani altı kaval üstü şeşhane olmuş.
Sonuç gerçekten umut kırıcı.
İnsan kendisini hakarete uğramış hissediyor.
Belli ki bu albümlerin yapımcıları, şöyle modern davullar koyalım da çağı yakalayalım diye düşünmüşler.
Ama tam tersine, bütün çağların dışına düşen bir zevksizliğe sürüklenmişler.
Bazı
yabancı turistler, gidip orijinal Türk müziği arıyor ama kendilerine bu
cıs-tak davulları sunulduğu için almadan gidiyorlarmış.
***
Sadece bu örnek bile Türk modernleşmesi dediğimiz şeyin ne kadar sancılı bir süreç olduğunu anlatmaya yeter.
Geleneksel
üslupları reddeden ama çağdaş bir yoruma da kavuşamayan mimarimize,
kentleşmemize, müziğimize bakın; çarpıklığı bütün açıklığıyla
göreceksiniz.
***
Aslında müzik, toplumu anlamak için büyük bir kılavuzdur.
Bir örnek daha vereyim: Şimdi hemen hemen her şarkıda duyulan ve “civciv çıkacak-kuş çıkacak” diye tarif edilen bir ritim var.
Herkes bunu Türk müziği sanıyor.
Ama Osmanlı müziğinde bu ritim kesinlikle kullanılmamış.
Biz bugün Osmanlı ritimlerini değil, Araplardan ithal edilmiş olan bir ritmi temel üslup haline getirmişiz.
Aynen, bizde hiç bulunmayan göbek dansını milli dans ilan etmiş olmamız gibi.
Musahipzade
Celal “Eski Türk Yaşayışı” adlı kitabında buna değiniyor ve “Bizim ne
şehrimizde ne köyümüzde var bu acayip dans!” diyor.
***
Kısaca
demek istiyorum ki: Modernleşmenin hatalarını “Efendim
geleneklerimizden kopup Batıcılığın pençesine düştük!” klişesinin
kolaycılığına kaçmadan, daha derinlemesine düşünmek gerekiyor.
Hayatta bazı şeyler göründüğünden daha önemlidir.
En hafif sayılan konular bile, üzerinde düşünüldüğü zaman bizi temel sorunlarımızı kavramaya yönlendirebilir.
Türkiye’de sadece göbek atmaya ve gözyaşı dökmeye araç edilen müzik, aslında bize varoluşumuzla ilgili birçok şey anlatmakta.
Modernleşme problemlerimizi birer birer otaya çıkartmakta.
***
Müzik mağazalarına gidip “Alaturka şarkılar seçkisi” aradığınız oldu mu hiç?
Hani
içinde Yesari Asım Arsoy, Sadettin Kaynak, Selahattin Pınar
bestelerinin, eski İstanbul türkülerinin toplu halde bulunduğu CD’ler.
Ararsanız bu seçkilerden bol bol bulabilirsiniz ama bir tek şeyi bulamazsınız:
O da bu şarkıların cıs-tak, cıs-tak disko davullarına boğulmamış olan halidir.
İlginç bir biçimde bu albümlerin hepsinde bilgisayardan indirilen davullar çalınmış.
Sonuç korkunç.
Şarkıların kendi içinde binbir aksan ve incelik taşıyan ritimleri, mekanik bir bilgisayar davuluna kurban edilmiş.
Bu şarkıların artık ne tadı var ne tuzu.
Çünkü yanlış bir bileşim yapılmış.
“Sazlar çalınır Çamlıca’nın bahçelerinde” diyen şarkıya, New York diskolarının alt yapısı yerleştirilmiş.
Yani altı kaval üstü şeşhane olmuş.
Sonuç gerçekten umut kırıcı.
İnsan kendisini hakarete uğramış hissediyor.
Belli ki bu albümlerin yapımcıları, şöyle modern davullar koyalım da çağı yakalayalım diye düşünmüşler.
Ama tam tersine, bütün çağların dışına düşen bir zevksizliğe sürüklenmişler.
Bazı
yabancı turistler, gidip orijinal Türk müziği arıyor ama kendilerine bu
cıs-tak davulları sunulduğu için almadan gidiyorlarmış.
***
Sadece bu örnek bile Türk modernleşmesi dediğimiz şeyin ne kadar sancılı bir süreç olduğunu anlatmaya yeter.
Geleneksel
üslupları reddeden ama çağdaş bir yoruma da kavuşamayan mimarimize,
kentleşmemize, müziğimize bakın; çarpıklığı bütün açıklığıyla
göreceksiniz.
***
Aslında müzik, toplumu anlamak için büyük bir kılavuzdur.
Bir örnek daha vereyim: Şimdi hemen hemen her şarkıda duyulan ve “civciv çıkacak-kuş çıkacak” diye tarif edilen bir ritim var.
Herkes bunu Türk müziği sanıyor.
Ama Osmanlı müziğinde bu ritim kesinlikle kullanılmamış.
Biz bugün Osmanlı ritimlerini değil, Araplardan ithal edilmiş olan bir ritmi temel üslup haline getirmişiz.
Aynen, bizde hiç bulunmayan göbek dansını milli dans ilan etmiş olmamız gibi.
Musahipzade
Celal “Eski Türk Yaşayışı” adlı kitabında buna değiniyor ve “Bizim ne
şehrimizde ne köyümüzde var bu acayip dans!” diyor.
***
Kısaca
demek istiyorum ki: Modernleşmenin hatalarını “Efendim
geleneklerimizden kopup Batıcılığın pençesine düştük!” klişesinin
kolaycılığına kaçmadan, daha derinlemesine düşünmek gerekiyor.
Zülfü Livaneli- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 81
Yaş : 78
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 10
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz