Beklenmeyen açıklamalar
1 sayfadaki 1 sayfası
Beklenmeyen açıklamalar
Beklenmeyen açıklamala
Güney Kıbrıs’ın Cumhurbaşkanı Hristofyas, “Kıbrıs Türklerine yapılan
yardımlar siyasi nedenlere dayanmaktadır” dedikten sonra bu nedenleri
gayet güzel bir şekilde açıklamış oldu. Doğrusu bu kadar samimiyeti (!)
beklemiyorduk. Hristofyas’a göre bu yardımlardan güdülen hedef “Kıbrıs
Türklerini Türkiye’den koparmaktır”. Hristofyas bu güzel (!) ve olumlu
(!) barışçı (!) açıklamasını daha evvel de yapmıştı. Bu nedenle
olacaktır ki, 1963’ten bu yana Makarios’un taşeronu olarak yürüttükleri
kanlı ve kansız mücadeleyi “Kıbrıslıların hürriyet mücadelesi” olarak
değerlendirmektedirler. Bu, Kıbrıslıların yüzde 80’inin “Kıbrıs halkı -
Yunanistan’ın Kıbrıs’ta uzantısı-Kıbrıs Elenizmi” olduğu iddiaları bir
yana, Hristofyas’a göre geçenlerde ölen ve Türk düşmanlığı ile tanınan,
Akritas Planı’nın yapımcısı ve uygulayıcısı Papadopulos ile el ele ve
gönül gönüle “Kıbrıs halkı için mücadele ettiklerini” de
söyleyebilmiştir. Tek halk, tek egemenlik, tek devlet, tek vatandaşlık
formülünün gereği de herhalde budur. Unutmayalım “Kıbrıs
Kıbrıslılarındır” sloganının gerçek manası “Kıbrıs, Kıbrıs’taki
Yunanistan’ın uzantıları olan Kıbrıslıların, yani Rumlarındır” anlamına
gelmektedir. Hristofyas 2008’in son günlerinde yeniden “Kıbrıs’ta iki
toplumdan oluşan tek halk vardır; bu gerçeği hiç usanmadan söylemeğe
devam edeceğim” demiştir. Sayın Talat Kıbrıs’ta iki eşit halk vardır
diyor. Türkiye de bu görüşte. Temelde bu ayrılık var olduğuna göre
görüşmelerden olumlu bir sonuç alınamayacağı anlaşılmaktadır. O halde,
halka ümit pompalayarak görüşmelere devam niye?
Hristofyas’a
göre Rum tarafında Türk işçilerin çalışması, hastanelerden yararlanması
ve şimdi de, kolejleri kapatmak becerimiz karşısında yüzlerce
gencimizin Rum tarafındaki İngiliz okuluna gitmesi “siyasi nedenlerle”
Rumların iznine tabi olarak gerçekleşmektedir. Hristofyas “siyasi
nedeni” de “Kıbrıs Türklerini Türkiye’den koparmak” olarak
açıklamaktadır.
Türkiye’den kopmamız için bu cömertlik (!) devam
edecektir. İçimizde burunlarının ötesini göremeyen “Kıbrıslılık”
âşıkları bu samimi açıklama karşısında yeni bir değerlendirme yaparlar
mı? Sanmıyorum.
“Dostluk” geçici siyasi çıkarlara bağlı olursa,
beklenen çıkarlar elde edildikten sonra bu dostluğun yerini ne alır,
hiç düşündüler mi? Hiç sanmıyorum. O halde Hristofyas’ın Türk’ten
arındırılmış Kıbrıs’ta öngördüğü filme birlikte bakalım. Bu filimi
1960-63 arasında görmüş olanlar her halde benimle hemfikir
olacaklardır. Türkiye’den kopmuş olan Kıbrıs Türkleri “anayasal veya
yasal hak” talebinde bulunduğunda alacağı cevap “öyle hak yoktur; AB
normlarına göre olamaz da; istersen gel mahkemeye gidelim” veya “git ve
yine gel; henüz bakamadık; fazla can sıkma” olacaktır. Kilisenin
dürtüsü ile “Yunanistan’ın Kıbrıs’taki uzantısı” olduklarına yürekten
inanmış Rum gençlerinin taşkınlıkları dayanılmaz bir şekil alacaktır;
Kıbrıs Yunan’dır sesleri ile yatıp kalkacağız; ekonomi tamamen
Rumlaşacak; mal-mülk meseleleri başını alıp gidecek; dik duran kişiler
varsa onlara karşı hafiften başlayıp gittikçe dozu artacak baskı ve
tedhiş başlayacak. Rum idaresinin Eski Dışişleri Bakanı Rolandis’in de
bir makalesinde yazdığı gibi Türk-Rum arasında bir kavga, bir
bıçaklanma olayı “milli” şekil alacak ve her iki taraf da kendilerini
yeniden mevzilerde bulacak. Analar yeniden ağlayacak! Bizi Türkiye’den
ayırmak için “yardımlarını esirgemeyen” barış güvercini Hristofyas’ın
Başpapaz ile hazırladığı senaryo bundan başka bir şey değildir.
Güney Kıbrıs’ın Cumhurbaşkanı Hristofyas, “Kıbrıs Türklerine yapılan
yardımlar siyasi nedenlere dayanmaktadır” dedikten sonra bu nedenleri
gayet güzel bir şekilde açıklamış oldu. Doğrusu bu kadar samimiyeti (!)
beklemiyorduk. Hristofyas’a göre bu yardımlardan güdülen hedef “Kıbrıs
Türklerini Türkiye’den koparmaktır”. Hristofyas bu güzel (!) ve olumlu
(!) barışçı (!) açıklamasını daha evvel de yapmıştı. Bu nedenle
olacaktır ki, 1963’ten bu yana Makarios’un taşeronu olarak yürüttükleri
kanlı ve kansız mücadeleyi “Kıbrıslıların hürriyet mücadelesi” olarak
değerlendirmektedirler. Bu, Kıbrıslıların yüzde 80’inin “Kıbrıs halkı -
Yunanistan’ın Kıbrıs’ta uzantısı-Kıbrıs Elenizmi” olduğu iddiaları bir
yana, Hristofyas’a göre geçenlerde ölen ve Türk düşmanlığı ile tanınan,
Akritas Planı’nın yapımcısı ve uygulayıcısı Papadopulos ile el ele ve
gönül gönüle “Kıbrıs halkı için mücadele ettiklerini” de
söyleyebilmiştir. Tek halk, tek egemenlik, tek devlet, tek vatandaşlık
formülünün gereği de herhalde budur. Unutmayalım “Kıbrıs
Kıbrıslılarındır” sloganının gerçek manası “Kıbrıs, Kıbrıs’taki
Yunanistan’ın uzantıları olan Kıbrıslıların, yani Rumlarındır” anlamına
gelmektedir. Hristofyas 2008’in son günlerinde yeniden “Kıbrıs’ta iki
toplumdan oluşan tek halk vardır; bu gerçeği hiç usanmadan söylemeğe
devam edeceğim” demiştir. Sayın Talat Kıbrıs’ta iki eşit halk vardır
diyor. Türkiye de bu görüşte. Temelde bu ayrılık var olduğuna göre
görüşmelerden olumlu bir sonuç alınamayacağı anlaşılmaktadır. O halde,
halka ümit pompalayarak görüşmelere devam niye?
Hristofyas’a
göre Rum tarafında Türk işçilerin çalışması, hastanelerden yararlanması
ve şimdi de, kolejleri kapatmak becerimiz karşısında yüzlerce
gencimizin Rum tarafındaki İngiliz okuluna gitmesi “siyasi nedenlerle”
Rumların iznine tabi olarak gerçekleşmektedir. Hristofyas “siyasi
nedeni” de “Kıbrıs Türklerini Türkiye’den koparmak” olarak
açıklamaktadır.
Türkiye’den kopmamız için bu cömertlik (!) devam
edecektir. İçimizde burunlarının ötesini göremeyen “Kıbrıslılık”
âşıkları bu samimi açıklama karşısında yeni bir değerlendirme yaparlar
mı? Sanmıyorum.
“Dostluk” geçici siyasi çıkarlara bağlı olursa,
beklenen çıkarlar elde edildikten sonra bu dostluğun yerini ne alır,
hiç düşündüler mi? Hiç sanmıyorum. O halde Hristofyas’ın Türk’ten
arındırılmış Kıbrıs’ta öngördüğü filme birlikte bakalım. Bu filimi
1960-63 arasında görmüş olanlar her halde benimle hemfikir
olacaklardır. Türkiye’den kopmuş olan Kıbrıs Türkleri “anayasal veya
yasal hak” talebinde bulunduğunda alacağı cevap “öyle hak yoktur; AB
normlarına göre olamaz da; istersen gel mahkemeye gidelim” veya “git ve
yine gel; henüz bakamadık; fazla can sıkma” olacaktır. Kilisenin
dürtüsü ile “Yunanistan’ın Kıbrıs’taki uzantısı” olduklarına yürekten
inanmış Rum gençlerinin taşkınlıkları dayanılmaz bir şekil alacaktır;
Kıbrıs Yunan’dır sesleri ile yatıp kalkacağız; ekonomi tamamen
Rumlaşacak; mal-mülk meseleleri başını alıp gidecek; dik duran kişiler
varsa onlara karşı hafiften başlayıp gittikçe dozu artacak baskı ve
tedhiş başlayacak. Rum idaresinin Eski Dışişleri Bakanı Rolandis’in de
bir makalesinde yazdığı gibi Türk-Rum arasında bir kavga, bir
bıçaklanma olayı “milli” şekil alacak ve her iki taraf da kendilerini
yeniden mevzilerde bulacak. Analar yeniden ağlayacak! Bizi Türkiye’den
ayırmak için “yardımlarını esirgemeyen” barış güvercini Hristofyas’ın
Başpapaz ile hazırladığı senaryo bundan başka bir şey değildir.
Rauf DENKTAŞ- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 57
Yaş : 100
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 15
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz