DENiZ YILDIZI


Join the forum, it's quick and easy

DENiZ YILDIZI
DENiZ YILDIZI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

"Kılıçtan geçirmek"

Aşağa gitmek

"Kılıçtan geçirmek" Empty "Kılıçtan geçirmek"

Mesaj tarafından Altemur KILIÇ 2009-01-04, 12:57

"Kılıçtan geçirmek"
Tarihte “katliamlara” kılıçtan geçirmek” denirdi. Ben de bugün
Ermenilerden özür dilemek isteyen “aşağılıkta” imzası olanları mecazi
anlamda, bir “kılıcımdan geçireyim” istedim...
Tabii tarihteki katliamların listesi uzun. Katliamların
geçmişi
insanlığın geçmişi kadar eskidir. Büyük İskender’in M.Ö. 334 yılında
kendi yönetimine karşı ayaklanan 250 bin kadar kişiyi katliama tabi
tuttuğu bilinmektedir.
Yakın geçmişte de Hitler’in Yahudilere
yaptığı soykırımı, belki tarihin en hunhar katliamı idi. Bu katliamda
Hitler teknolojik gaz odaları, fırınlar vb. milyondan fazla insanı yok
etti!
Yakın geçmişteki birçok savaş ve askeri müdahalelerde
belgelerle kanıtlanmış veya görgü tanıklarınca öne sürülmüş katliamlar
mevcuttur. Katliamlar sadece Üçüncü Dünya ülkelerinde değil, varlıklı
Batı ülkelerinde de görülmektedir. Irak savaşı sırasında ABD ordusu
Hadisa katliamını yaptı.
Daha önce de binlerce Kızılderili’yi,
Siou kabilesini yok ettiler!.. Bu gerçekler karşısında kim kimden özür
dileyecek? Hele özür dileyecek kimse kalmamışsa!
Babam Kılıç Ali’nin
Ayıntap ve Maraş’ta bizzat gördüğü Ermeni vahşetinden bahsetmek
zorundayım. Zira bu yaşadıkları ve bana anlattıkları Ermeni
komitacılarının vahşetine yakın tanıklık!

Mustafa Kemal ve soykırımı
Babam
“anılarında” anlatır: (” Kılıç Ali’nin Anıları “ Derleyen Hulusi
Turgut, İş Bankası Kültür Yayınları, 11. Baskı) ” Denilebilir ki,
yüzyılımızda hiçbir gizli konuşma, 22-24 Eylül 1919 gün ve gecelerinde
devam eden Sivas Mülakatı kadar, olayların akışını değiştirmemiştir...
Bir gün gelir de, Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’nin ilk günleri hislerden
arınmış ve gerçek değeriyle yazılırsa, bu buluşma, Türkiye
Cumhuriyeti’ne imkân veren temel olaylardan biri olarak yerini
koruyacaktır “.
O gecelerde, bir yanda Mustafa Kemal Paşa ve Rauf
Bey, karşılarında ise Amerikan Tümgenerali James C. Harbord vardır.
Amerikan Kongresi 1919’da General Harbord’u, Türkiye’ye, Ermeni Devleti
kurulması hazırlıkları için göndermiştir!
Generali İstanbul’da
Halide Edip ve Adnan Adıvar karşılamış. Türk milliyetçileri harekete
geçmişler, Harbord’la temas kurmuşlar, İstanbul’daki Robert Kolej’in
Türk dostu müdür ve öğretmenlerinin aracılığıyla, kafası efsanelerle
doldurulmuş Amerikalı generale gerçekleri anlatmaya çalışmışlar,
durumdan da Sivas’ta bulunan Mustafa Kemal’i, Halide Edip (Adıvar)
hanım ve Hüseyin Ragıp (Baydur) beyin ayrıntılı mektuplarıyla haberdar
etmişler, Amerikalı generalle mutlaka buluşması tavsiyesinde
bulunmuşlardı.
Uzun uğraşlardan sonra Harbord’un Sivas’a uğraması sağlanmıştı.
Babam der ki “İtiraf edeyim ki, Paşa’nın bu ziyarete verdiği farklı önemi ve yaptığı hazırlıkları bizler yadırgamıştık.
Görev
gereği sivil giyinenlerimizin bile askeri kıyafet içinde karşılamada
bulunması emrini almıştık. Paşa, konuğunu askeri törenle karşılar.
Yanında, İngilizcesi çok mükemmel olan Hüseyin Rauf Orbay ve dört
Avrupa dilini anadili gibi konuşmasıyla ün yapan Alfred Rüstem Bey
vardır!
General Harbord’la Mustafa Kemal arasındaki görüşmeler iki
gün sürer. Neticede General ve Amerikan heyetinin Erzurum’a Kazım
Karabekir Paşa’ya gitmesine karar verilir, zira Ermeni vahşetinin asıl
sahnelendiği yer Erzurum’du.”
Kılıç Ali anılarında devam ediyor: ”
(Can Dündar’ın Mustafa’sına göre ’Vatanı Kurtaran’) Padişah Vahdettin,
ülkeyi ve devleti İngiliz himayesine teslim eden anlaşmayı 12 Eylül
1919’da imzalamıştı.
Babam ve Hüsrev Gerede, Mustafa Kemal
tarafından Amerikalı Generali Erzurum’a götürmeye ve Ermeni mezalimini
yerinde görmeye memur edilirler! Mustafa Kemal onlara bu görevi
verirken “Bu yabancılara her hareketinizle ülkenin sahibi olduğunuzu
hissettireceksiniz. Asıl göreviniz budur...” demişti!
Yerel
Ermeniler bile Ermeni Taşnak Komitacıları’nın vahşetinden
kurtulamamışlardı. Babam ve Gerede, cinayetlerin asıl Ermenilerin kendi
eseri olduğunu, haksızlığa, zulme uğramış Ermenilerin tanıklığıyla
kanıtlarlar! Kazım Karabekir, Harbord’un Erzurum’dan Kars’a, oradan
Erivan’a kadar uzanacağını öğrenince, geçeceği yolları, Ermeni
vahşetinin kümelendiği yönde belirledi. Zaten şehirler ve kasabalar bu
doğrultudaydı ve Rus ordusunun izlediği aynı yol üzerindeki yerleri
Ermeni komitacıları yakıp yıkmışlardı.
Kazım Karabekir Paşa, Sivas’takine benzer bir törenle Amerikan generalini karşılar ve o da General’e gerçekleri anlatır!
Kılıç
Ali anlatmaya devam eder: “Harbord, geldiği gün nasıl samimi ve
saklanacak bir günahı, ayıbı olmayanların rahatlığıyla karşılanmışsa,
giderken de davasında haklı olan insanların iç rahatlığıyla uğurlandı.
Amerikan Generali, vedalaşırken Karabekir’in elini sıkarken, yüksek sesle: ” Gerçekleri yerinde gördüm... “ demişti.
Sonunda Kılıç Ali ve Gerede, Kazım Karabekir Paşa’nın özel mektubunu Mustafa Kemal’e getirirler.
Karabekir Paşa şöyle yazıyordu:
“General Harbord, Erzurum’dan Kars doğrultusunda ayrıldığı gün, Hüsrev Bey’le ben Sivas’a döndük.
Amerika-İngiltere-Fransa’nın
Ermenilere bırakılmasını kararlaştırdıkları Türk toprakları üzerinde
uygulama planı hazırlayacak olan Amerikan generali gerçekleri yerinde
görmüştü. Buralar her haliyle Türk’tü ve kendisine anlatılanlar
ustalıkla uydurulmuş bir masaldı. Yok edilmiş olanlar Ermeniler
değildi; yok edilmesine çalışılmış olanlar Türklerdi, İnsafsızca ve
vahşetle yakılıp yıkılan Türk’ün öz yurduydu.”
Kazım Paşa babama
ve Hüsrev Gerede’ye Kemal Paşa’ya yazdığı mektubunu verirken: “Nitekim
öyle oldu. Ulusal Mücadele’nin ilk zaferini Doğu Cephesi’nde
kazanacaktık. Artık Şark Cephesi ve Ermeni sorunu böyle çözülünce Garp
Cephesi’nde mücadele devam edebilirdi” der.
Acaba bizim “aşağılıkta
bulunanlar” bunları bilmezler mi? Mustafa Kemal’in bu konuda NUTUK’unda
söylediklerini bilmezler mi? “Her şeyi” bilirler de neden bunları
görmezlikten gelirler?
Gelecek pazarın konusu:
Türklere yapılan katliamlar
Gerçek bir olay
Birinci Dünya Savaşı sona
erdikten sonra İstanbul işgal edilince Ermeniler on yaşlarında bir Türk
kızını kaçırıp Paris’e götürürler. Hayganuş adı verilen kız bir Ermeni
yetimhanesinde yetiştirilir. Büyüyünce mufrit Türk düşmanı bir
Ermeni’yle evlendirirler. Bir kızları olur. Koca ölür, kız ağır hasta
yatarken başında bekleyen ana o acı içinde o zamana kadar şuur altında
tuttuğu gerçeği söyler: ” Ben Ermeni değilim, adım da Hacer. Bosnalı
bir Türk ailem vardı.
Kızın kocası Fransız damat çok ilgilenir,
kayınvalidesinin köklerini bulmak için otomobille yola çıkar. Önce
Bosna’da ailenin kökünü bulur. Türk hududuna gelir, orada tesadüfen iyi
Fransızca bilen gümrük komisyonculuğu yapan, benim de hısım olduğum
tiyatro sanatçısı Hümeyra’nın dayısı Aziz Akyavaş’ın babası Orhan
Akyavaş’ı bulur. Beraberce Kuşadası’na giderler. Bir kapıyı çalarlar ve
orada “Hayganuş” Hacer ailesine kavuşur: Ben de onu tanımıştım.”
Altemur KILIÇ
Altemur KILIÇ
ALTIN ÜYE
ALTIN ÜYE

Erkek
Mesaj Sayısı : 139
Yaş : 100
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 25/11/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz