MHP Müdürü'nün seçim çıtası
1 sayfadaki 1 sayfası
MHP Müdürü'nün seçim çıtası
MHP Müdürü'nün seçim çıtası
Önceki gün.
Yer: Anadolu Gösteri Merkezi.
MHP Ankara adaylarını tanıtan Devlet Bahçeli kürsüde şöyle bir söz ediyor:
- “AKP yüzde 47 oy’u aşarsa felaket olur.”
Peki ya yüzde 47 ya da
46 alırsa?
O zaman felaket söz konusu değilmiş!
Öyle diyor Bahçeli!
Diyeceksiniz ki yüzde 47 aşağı yukarı ikiye bir demek!
Olsun... Önemli olan üstüdür... Öyle buyuruyor MHP Umum
Müdürü!
Umum Müdür diyorum, zira böyle bir sözü muhalif bir partinin lideri ya da önderi etmez,
edemez!
Rakibe
peşinen yüzde 47’yi bahşeden ve bunun normal karşılanmasını ilan eden
birine lider veya önder demezler, kayyum ya da müdür derler!
Şu tabloya bakar mısınız?
Türkiye, tarihinin en karanlık döneminden geçiyor!
Kürdistan kuruldu kurulacak, Kıbrıs gitti gidecek bir noktada!
Son üç ayda yüz binlerce çalışan sokağa atılmış!
On binlerce esnaf kepenk
indirmiş!
Halk borçlandırılarak haciz kıskacına sokulmuş!
Buhrana dönüşen ekonomik kriz ev hanımlarını bile fuhuşa sürüklemiş!
Hırsızlık ve kapkaç dev bir sektör olarak ortaya çıkmış!
AKP’nin yolsuzluk fenerleri cihanı aydınlatır olmuş!
Ve böyle bir tabloda Devlet Bahçeli’nin bütün bunların sorumlusu olan siyasi heyete layık gördüğü oy oranı yüzde 47,
iyi mi!
Peki bu Bahçeli kendine, yani müdürlüğünü yaptığı MHP’ye neyi mi layık görüyor?
2004’teki oy oranını!
Utancından rakam veremiyor da 2004 il genel meclisinda alınan oya atıf yapıyor!
Peki ne kadar mıdır bu oy
oranı?
Yüzde 8.
Evet kendi ifadesiyle Devlet Bahçeli’nin bu seçimdeki hedefi ya da çıtası budur.
Sorarım size böylesine dehşet ve rezil ülke yönetimi tablosunda muhalefette olan bir partinin hedefi nasıl yüzde 8 olabilir?
Birinci
lig kategorisindeki hangi parti, lider ya da önder kendine böyle bir
hedefi koyar ve bunu başarı çıtası olarak kamuoyuna
sunar!
Yoksa MHP küçük partiler sınıfına düşmüştür de bundan ötürü mü böyle bir hedef koymuştur!
Eğer öyleyse MHP’yi bu duruma düşürenlerin tarihsel sorumluluğu yok mudur?
Sorarım size MHP’yi bu aciz görüntüye sokana müdür değil de ne denir Allah aşına!
Bugün değineceğimiz başka bir şey de şu meşhur “Yuvaya dön” mesajı olacak.
Böyle bir mesaj kime nasıl gönderilmiş hâlâ anlayabilmiş değilim.
Ben
böyle bir çağrıyı 2003 kongresinde de hatırlıyorum ama partiye alınan
bir kişiyi hiç duymadım. Bugünkü tablo da sadece ses bombasıdır diye
düşünüyorum.
Değilse kimlere nasıl çağrılar yapılmış ve ne tür tepkiler alınmış kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
Yoksa,
yoksa kastedilen bu çağrı AKP ve DYP’den kovulan Aytaç Durak ve Mehmet
Gazioğlu’lar içindir de biz mi yanlış anladık! Öyle ya partiye alınıp
baştacı edilenler onlar!
Pardon pardon, İstanbul adaylığına layık görülen saçı topuzlu, entel raklamcı Alinur’u unutmayalım!
Ne diyelim MHP’de bu müdür zihniyeti var oldukça AKP de hep var olacak ve en önemlisi
ülkücülerin tasfiye süreci devam edecektir.
ULAŞILAMIYOR...
Kamer Genç’ten TRT Müdürü’ne...
Dün
öğle sularında Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç aradı ve
şunları söyledi: “Bugünkü yazınızdaki tespitlerinize katılıyorum. Flash
TV’deki programınızda da söylediğim gibi Dersim lisanı ile Kürtçe
farklı dillerdir. Keza Zazaca ve Sorani Kürtçesi de Kurmançi’den
farklıdır. TRT eğer gerçekten demokrasi adına bir şey yapmak istiyorsa
sadece Kürtçeye değil, diğer azınlık dillerine de zaman ayırmalıydı.
Ancak ben bir hususu ısrarla vurgulamak isterim. Demokrasiye evet,
lakin bunun bölücülüğe dönüşmemesi gerekiyor. TRT’nin bu teşebbüsü
böyle bir şeye hizmet etmemelidir. Zaman içinde Kürtçenin devletin
ikinci resmi dili diye dayatılmasından endişeliyim. Devletimizin resmi
dili Türkçedir. Bundan ödün verilemez. Ben konuyla alakalı olarak TRT
Genel Müdürü ile konuşmak istedim, ama üç kere aramama rağmen kendisine
ulaşamadım. Düşünün bir bürokrat milletin vekilinin telefonuna çıkmıyor
ve başına buyruk hareket edebiliyor. Konuyu Meclis’te ve basın
toplantılarıyla gündeme getireceğim.”
İHTAR...
Okmeydanı’ndaki yüzbinler neyin işareti?
TV’lerden
gördüğüm ve gazetelerden okuduğum ile söylemeliyim ki önceki gün
Okmeydanı’nda yapılan Filistin ile dayanışma mitingi şaheserdi. Soğuğa
rağmen yüzbinlerin toplanması bu ülkede var olan o müthiş ruhu bir kez
daha teyit etmiştir. Bizim analizimize göre toplanan müthiş kalabalık
sadece İsrail’i lanetlemedi, aynı zamanda onunla kol kola olan AKP’ye
de ihtar verdi. Organizasyonun Saadet Partisi tarafından yapılmasının
bilinmesine rağmen insanların akın akın oraya koşması AKP’nin
muhafazakâr çevrelerde itibar yitirdiğini gösterir mahiyetteydi ki
bunun yansımaları olur kanaatindeyiz. Bu vesileyle yapacağımız bir
başka değerlendirme de şudur: Biz Ahmet Hakan misali Numan Kurtuluş’u
AKP’yi eleştirenleri susturduğu için tebrik etmiyoruz. Öyle, çünkü
oraya gelen insanlar sadece Siyonizmi değil onun ülkemizdeki
işbirlikçilerini de protesto hakkına sahiptir. Belli ki Numan bey bu
aralar haciz kıskacında olan Hoca’sını kurtarmak için AKP ile kavgayı
istemiyor, ama böyle bir tavır kabul edilebilir değildir.
BİR HATIRLATMA...
Deniz Feneri’ni unutturmayın!
Neredeyse
üç ay oluyor Almanya’dan Deniz Feneri dosyası hâlâ gelmedi. Adalet
Bakanlığı’nın yaptığı müracaatta bir eksik mi var belli değil. Böyle
bir gecikmeye normal şartlarda hiç şahit olunmaz. Gecikmenin ardında
bazı çabaların olduğu mutlaktır. Tabii bu durum AKP’nin işine geliyor.
AKP’nin konuya bakışı zaten Adalet Bakanı Şahin’in “Bana ne yahu”
sözleriyle sabittir. Bu itibarla AKP’ye bağlı bakanlığın mes’eleyi
örtme ve gündemden çıkarmayı isteyeceği sır değildir. Muhalefet ki
özellikle de CHP (Maalesef Bahçeli böyle şeylerle ilgilenmiyor, onun
derdi klonlama) konuyu ne yapıp edip üstüne gitmeli ve hadisenin seçim
sürecinde mahkemeye intikalini sağlamalıdır. Deniz Feneri’ndeki zekât
soygunu emin olun ülkede var olan ekonomik felaket kadar kitleleri
etkileyecek ve vicdanlarını harekete geçirecek bir olaydır.
Önceki gün.
Yer: Anadolu Gösteri Merkezi.
MHP Ankara adaylarını tanıtan Devlet Bahçeli kürsüde şöyle bir söz ediyor:
- “AKP yüzde 47 oy’u aşarsa felaket olur.”
Peki ya yüzde 47 ya da
46 alırsa?
O zaman felaket söz konusu değilmiş!
Öyle diyor Bahçeli!
Diyeceksiniz ki yüzde 47 aşağı yukarı ikiye bir demek!
Olsun... Önemli olan üstüdür... Öyle buyuruyor MHP Umum
Müdürü!
Umum Müdür diyorum, zira böyle bir sözü muhalif bir partinin lideri ya da önderi etmez,
edemez!
Rakibe
peşinen yüzde 47’yi bahşeden ve bunun normal karşılanmasını ilan eden
birine lider veya önder demezler, kayyum ya da müdür derler!
Şu tabloya bakar mısınız?
Türkiye, tarihinin en karanlık döneminden geçiyor!
Kürdistan kuruldu kurulacak, Kıbrıs gitti gidecek bir noktada!
Son üç ayda yüz binlerce çalışan sokağa atılmış!
On binlerce esnaf kepenk
indirmiş!
Halk borçlandırılarak haciz kıskacına sokulmuş!
Buhrana dönüşen ekonomik kriz ev hanımlarını bile fuhuşa sürüklemiş!
Hırsızlık ve kapkaç dev bir sektör olarak ortaya çıkmış!
AKP’nin yolsuzluk fenerleri cihanı aydınlatır olmuş!
Ve böyle bir tabloda Devlet Bahçeli’nin bütün bunların sorumlusu olan siyasi heyete layık gördüğü oy oranı yüzde 47,
iyi mi!
Peki bu Bahçeli kendine, yani müdürlüğünü yaptığı MHP’ye neyi mi layık görüyor?
2004’teki oy oranını!
Utancından rakam veremiyor da 2004 il genel meclisinda alınan oya atıf yapıyor!
Peki ne kadar mıdır bu oy
oranı?
Yüzde 8.
Evet kendi ifadesiyle Devlet Bahçeli’nin bu seçimdeki hedefi ya da çıtası budur.
Sorarım size böylesine dehşet ve rezil ülke yönetimi tablosunda muhalefette olan bir partinin hedefi nasıl yüzde 8 olabilir?
Birinci
lig kategorisindeki hangi parti, lider ya da önder kendine böyle bir
hedefi koyar ve bunu başarı çıtası olarak kamuoyuna
sunar!
Yoksa MHP küçük partiler sınıfına düşmüştür de bundan ötürü mü böyle bir hedef koymuştur!
Eğer öyleyse MHP’yi bu duruma düşürenlerin tarihsel sorumluluğu yok mudur?
Sorarım size MHP’yi bu aciz görüntüye sokana müdür değil de ne denir Allah aşına!
Bugün değineceğimiz başka bir şey de şu meşhur “Yuvaya dön” mesajı olacak.
Böyle bir mesaj kime nasıl gönderilmiş hâlâ anlayabilmiş değilim.
Ben
böyle bir çağrıyı 2003 kongresinde de hatırlıyorum ama partiye alınan
bir kişiyi hiç duymadım. Bugünkü tablo da sadece ses bombasıdır diye
düşünüyorum.
Değilse kimlere nasıl çağrılar yapılmış ve ne tür tepkiler alınmış kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
Yoksa,
yoksa kastedilen bu çağrı AKP ve DYP’den kovulan Aytaç Durak ve Mehmet
Gazioğlu’lar içindir de biz mi yanlış anladık! Öyle ya partiye alınıp
baştacı edilenler onlar!
Pardon pardon, İstanbul adaylığına layık görülen saçı topuzlu, entel raklamcı Alinur’u unutmayalım!
Ne diyelim MHP’de bu müdür zihniyeti var oldukça AKP de hep var olacak ve en önemlisi
ülkücülerin tasfiye süreci devam edecektir.
ULAŞILAMIYOR...
Kamer Genç’ten TRT Müdürü’ne...
Dün
öğle sularında Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç aradı ve
şunları söyledi: “Bugünkü yazınızdaki tespitlerinize katılıyorum. Flash
TV’deki programınızda da söylediğim gibi Dersim lisanı ile Kürtçe
farklı dillerdir. Keza Zazaca ve Sorani Kürtçesi de Kurmançi’den
farklıdır. TRT eğer gerçekten demokrasi adına bir şey yapmak istiyorsa
sadece Kürtçeye değil, diğer azınlık dillerine de zaman ayırmalıydı.
Ancak ben bir hususu ısrarla vurgulamak isterim. Demokrasiye evet,
lakin bunun bölücülüğe dönüşmemesi gerekiyor. TRT’nin bu teşebbüsü
böyle bir şeye hizmet etmemelidir. Zaman içinde Kürtçenin devletin
ikinci resmi dili diye dayatılmasından endişeliyim. Devletimizin resmi
dili Türkçedir. Bundan ödün verilemez. Ben konuyla alakalı olarak TRT
Genel Müdürü ile konuşmak istedim, ama üç kere aramama rağmen kendisine
ulaşamadım. Düşünün bir bürokrat milletin vekilinin telefonuna çıkmıyor
ve başına buyruk hareket edebiliyor. Konuyu Meclis’te ve basın
toplantılarıyla gündeme getireceğim.”
İHTAR...
Okmeydanı’ndaki yüzbinler neyin işareti?
TV’lerden
gördüğüm ve gazetelerden okuduğum ile söylemeliyim ki önceki gün
Okmeydanı’nda yapılan Filistin ile dayanışma mitingi şaheserdi. Soğuğa
rağmen yüzbinlerin toplanması bu ülkede var olan o müthiş ruhu bir kez
daha teyit etmiştir. Bizim analizimize göre toplanan müthiş kalabalık
sadece İsrail’i lanetlemedi, aynı zamanda onunla kol kola olan AKP’ye
de ihtar verdi. Organizasyonun Saadet Partisi tarafından yapılmasının
bilinmesine rağmen insanların akın akın oraya koşması AKP’nin
muhafazakâr çevrelerde itibar yitirdiğini gösterir mahiyetteydi ki
bunun yansımaları olur kanaatindeyiz. Bu vesileyle yapacağımız bir
başka değerlendirme de şudur: Biz Ahmet Hakan misali Numan Kurtuluş’u
AKP’yi eleştirenleri susturduğu için tebrik etmiyoruz. Öyle, çünkü
oraya gelen insanlar sadece Siyonizmi değil onun ülkemizdeki
işbirlikçilerini de protesto hakkına sahiptir. Belli ki Numan bey bu
aralar haciz kıskacında olan Hoca’sını kurtarmak için AKP ile kavgayı
istemiyor, ama böyle bir tavır kabul edilebilir değildir.
BİR HATIRLATMA...
Deniz Feneri’ni unutturmayın!
Neredeyse
üç ay oluyor Almanya’dan Deniz Feneri dosyası hâlâ gelmedi. Adalet
Bakanlığı’nın yaptığı müracaatta bir eksik mi var belli değil. Böyle
bir gecikmeye normal şartlarda hiç şahit olunmaz. Gecikmenin ardında
bazı çabaların olduğu mutlaktır. Tabii bu durum AKP’nin işine geliyor.
AKP’nin konuya bakışı zaten Adalet Bakanı Şahin’in “Bana ne yahu”
sözleriyle sabittir. Bu itibarla AKP’ye bağlı bakanlığın mes’eleyi
örtme ve gündemden çıkarmayı isteyeceği sır değildir. Muhalefet ki
özellikle de CHP (Maalesef Bahçeli böyle şeylerle ilgilenmiyor, onun
derdi klonlama) konuyu ne yapıp edip üstüne gitmeli ve hadisenin seçim
sürecinde mahkemeye intikalini sağlamalıdır. Deniz Feneri’ndeki zekât
soygunu emin olun ülkede var olan ekonomik felaket kadar kitleleri
etkileyecek ve vicdanlarını harekete geçirecek bir olaydır.
Sebahattin ÖNKİBAR- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 178
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : sonkibar@gmail.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz